💜 BÖLÜM 18 💜

56.2K 2.5K 633
                                    

Bu bölüm Cihan - Hesna ağzından olacaktır.

-----------------

'Şurama batan' diyor şair,
Şurama batan özlem demeselerdi, bıçak derdim.
-Cemal Süreya

••

Hesna'dan

"Ana ne dersin sen? Ne demek ağabeyin kız kaçırmış? Kimi kaçırmış?"

"Yandı başımız Hesna'm, yandı yüreğimiz. Kurtbey aşiretinin kızları Berfu'yu kaçırmış."

Annemin söyledikleri ile kanım donarken, bahçenin ortasında öylece dikilip kalmıştım dakikalarca.
Kız kaçırmıştı, hemde aşiretin kızını!
Olacaklar zihnime dolmaya başladığında kendimi delirecek gibi hissediyordum. Ellerim istemsizce saçlarıma dolanırken, sonucu her ne olursa olsun hayatların söneceğini biliyordum.

Annem ve babam Yavuz ağaya yalvarmak için evden ayrıldıklarında daha fazla burada kalamayacağımı anlayıp bende dışarı atmıştım kendimi. Taş sokaklarda ayaklarımı burka burka koşarken aldığım nefes ciğerlerime yetmiyordu sanki. Dakikalarca koştum, durmadan, dinlenmeden, nefeslenmeden.

Taa ki bitap düşüp, olduğum yere çökene kadar.
Gözyaşlarım sel gibi akıp giderken yanaklarımdan ağabeyimin bana, bize bunları neden yaşattığını sorguluyordum. Bize neden böyle bir acı yaşatmayı seçmişti? Neden cesaretli olupta karşılarına dikilmemişti?

Bir yerde haklıydı ama..
Dikilse ne olacaktı ki? Koskoca aşiretin kızını, bir köylünün oğluna mı vereceklerdi sanki?

Ellerime batan taşlar ve kanayan dizimin acısını hissetmiyordum. En büyük acı yüreğimdeydi şu anda. Ya ağabeyimi kaybedecektim ya da..
Düşüncesi bile yeniden ağlama krizine girmeme sebep oluyordu. Liseden daha birkaç hafta önce mezun olmuştum ve üniversite hayalleri kuruyordum günlerdir. Eğer canları bağışlanırsa benim hayatım, hayallerim ne olacaktı?

Yerden destek alarak zorlukla ayağa kalktığımda acıyan ayağıma yüklenmeden evin yolunu tutmuştum. Zaten içleri yanan ailem, birde benim yokluğum ile kahrolsunlar istemiyordum.
Eve vardığımda annem ve babam çoktan gelmişlerdi. Yüzlerinin ifadesine bakılırsa pek iç açıcı haberler vermeyeceklerdi bana.

"Ne konuştunuz ana?"

"Araf ağa çok sinirli. Onlarda bir an önce bulunmalarını istiyorlar. Hüküm, bulunduktan sonra verilecekmiş."

Saatlerce bahçede oturup bulunmamaları için dualar etmeye başlamıştım. Kaçmaları gerekiyordu. Buradan öyle bir gitmelilerdi ki bir daha kimse bulmamalıydı izlerini. Bu şehir onları sonsuza kadar silmeliydi zihninden.
Ne yazık ki düşündüğümüz gibi olmamıştı. Akşam üzerine doğru konağın adamlarından biri gelip babama bulundukları haberini vermiş ve babam ile birlikte konağa dönmüşlerdi.

Ben ise annemin dizine yatmış, gelecek tüm tehlikelerden korunmak istercesine kapatmıştım gözlerimi. İkimizde sessizce ağlıyorduk. Biliyorduk ki karar her ne olursa olsun yüreklerimize kor olup düşecekti. Annem usulca saçlarımı okşarken kapının çalması ile yerimde doğrulmuştum.
Bir süre anneme baktıktan sonra zoraki adımlar ile gidip açmıştım kapıyı. Babam gelmişti, hemen arkasında ağabeyim.

Kafası önde sessizce içeri girdiğinde ne annemin ne de benim yüzüme bakmıyordu babam. Yüreğime saplanan paslı hançer, oluk oluk kan akıtırken verilmiş olan her karara hazırlıyordum kendimi.

"Mehmet'in canını bağışladılar fakat.."
Devamını bildiğim halde bir umut başka bir şey söylemesini bekliyordum babamın.

"Fakat berdele karar kılındı. Cihan ile Hesna'nın..."

Ferfecir (ZOR AŞKLAR SERİSİ - 1) (TAMAMLANDI)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz