💜 BÖLÜM 32 💜

43.1K 2.1K 299
                                    

İkizlerim günden güne büyüyüp serpilirken ne ara birinci yaş günlerine gelmişlerdi bilmiyorum. Zaman öyle hızlı akıp gidiyordu ki..

Elimdeki parti süslerini duvarlara asarken aynı zamanda 1 yıl öncesini düşünüyordum. Hastaneden çıkışımız, isimlerinin geç verilmesi..
Geçen bu bir yıllık süreçte, Araf iş konusunda daha titiz çalışır ve eve daha erken gelir olmuştu. Sabahın bir köründe işe gidiyor, tüm temposuyla çalışıyor ve hava kararmadan eve geliyordu. Yatana kadar tüm vaktini ikizlerime harcıyordu. Arada beni de ihmal etmiyordu elbette fakat pabucum çoktan dama atılmıştı.

Cihan ve Hesna'da gitmişlerdi bu zaman diliminde.
Araf her ne kadar yansıtmasa da Istanbul'daki şirkette bir sorun olduğu belliydi ve Cihan oradaki işin başına geçmek üzere temelli ayrılmıştı Mardin'den. Fırsat buldukça sırf Minel'i görmek için geliyordu. Bunu her ne kadar çaktırmamaya çalışsa da durumun herkes farkındaydı. Garip olan, amcası konağa girdiği andan itibaren sevgili kızım beni ve babasını tanımazdan gelip doğruca tüm ilgisini amcasına veriyordu.

İsmini koyduğundan mı bilmiyorum ama Cihan'ın Minel'e olan bağlılığı, onunla mutlu olması beni de çok mutlu ediyordu. Araf'ın söylediğine göre en son Berfu doğduğunda böyle olmuştu.
Evlilikleri 1.5 yıla yaklaştığı halde henüz çocukları yoktu. Sebebini elbette sormamıştım. Bir sorun varsa, sorduğum soru ancak Hesna'yı üzmekle kalırdı.

"Hanımım! Pasta geldi, mutfağa aldım.
Diğer hazırlıklar da tamam."

"Süpersin Gonca."

Her şeyin yetişmiş olmasıyla derin bir soluk vererek koltuğa atmıştım kendimi. Telefonumu alarak önce Hale'yi aramıştım.

"Ne zaman geleceksin?"

"Ya Aydenizzz! Her şey o kadar güzel ki, hepsini almak istiyorum bal böcüklerime."

"Abartma Hale, rica ediyorum. Gelin artık. Herkes toplanacak az sonra."

Telefonu kapattıktan sonra Hesna'yı tuşlamıştım bu defa.

"Yaklaştınız mı Hesna?"

"Az kaldı yenge, geldik sayılır."

Hazırlıklara son kez göz gezdirip odama çıkmış ve bebeklerimi giydirmeye başlamıştım. Bu günün prens ve prensesi onlardı, en güzeli onlar olmalıydı.
Karan'a siyah, askılı pantolonunu giydirip üzerine de bebe mavisi gömleğini geçirmiştim. Minik siyah papyonunu takıp, hırkasını da giydirdiğimde uzaktan şöyle bir göz atmıştım.
Minel'e ise pembe tütü eteğini giydirip, üzerine pembe beyaz desenli kazağını geçirmiştim. Ikisi de çok tatlı olmuşlardı.

Son olarak kendim de hazırlandığımda odamın kapısı açılmış ve içeriye tüm enerjisiyle kocam girmişti. Aynanın önünde makyajimı yaparken yanıma gelmesini beklemek elbette büyük aptallıktı!
Göz ucuyla bile bana bakmadan bebeklerimizin yanına giden kocam, kırılan kalbimin elbette farkında değildi.

"Ben kimim ki zaten?
Doğurdum bitti, değil mi?"

Bakışlarını bir süre bebeklerimde sabit tutup ağır ağır bana çevirmişti. Daha sonra ayağa kalkarak yanıma gelmiş ve beni bedenine yaslamıştı.

"Hayır güzelim, ne alakası var?"

"Araf günden güne üzerimdeki ilgin eksiliyor. Elbette evlatlarımızı kıskanmıyorum ama eski hallerimizi özlüyorum. İşten çıkınca koşa koşa bana gelmeni özlüyorum. Gün içerisinde yaptığın sürprizleri özlüyorum. Bir anda yaptığımız tatil kaçamaklarını özlüyorum."

Ferfecir (ZOR AŞKLAR SERİSİ - 1) (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now