💜 BÖLÜM 14 💜

62.2K 2.8K 449
                                    


Kül olacağını bile bile, ateşe sevdalanmak..

••

Biraz olsun kendime geldikten sonra hızla yukarı çıkarak bavulları toplamaya başlamıştım. Olanları bir türlü aklım almıyordu.
Neden kaçmıştı, kimle kaçmıştı? Kafamdaki hiçbir parça yerli yerini bulmuyordu. Hazır olan valizimi merdivenlerden yavaşça indirmeye çalışırken Araf ile gözlerimiz birleşmişti. Ağır adımlar ile yanıma gelerek valizi almış ve bir elimi avcunun içine hapsetmişti.

Konuşmuyordu..

Öyle ürkütücü bir sessizlik vardı ki üzerinde..
Aslında içinde kopan fırtınayı görebiliyordum. Berfu hem Araf, hem Cihan için çok değerliydi. Onun saçının teline zarar gelmesini asla istemezlerdi, bunu evlendikten sonra daha iyi anlamıştım.
Ne ölmesini isterdi ne de berdele kurban olmasını.

Kafamda yoğun sorular vardı ve gerçekler içimi acıtıyordu. Eğer Berfu'nun kaçtığı kişinin kız kardeşi yoksa ölecekler miydi? Neye göre oluyordu berdel?
Varsa bile bu defa Cihan'ın mı hayatı çıkmaza girecekti? Ya kabul etmezse?
Etse bile Berfu için kendi hayatını feda etmiş olacaktı. Delirecek gibi hissediyordum kendimi.
Araf'a destek olmam gerekirken henüz kendimle başa çıkamıyordum.

Omzuma attığı kolu ile düşüncelerimden sıyrılırken bakışlarımı ondan kaçırıyordum. Gözgöze gelsek, ağlayacakmışım gibi hissediyordum. Çenemden tutup gözlerimi esir aldığında verecek tepki bulamamıştım.

"Bunlara elbette zamanla şahit olacaktın ama elimden geldiğince seni uzak tutacaktım. Böyle bir şey olacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi.
Ah Berfu..
Her türlü yaktı herkesi!"

Sonlara doğru hakim olamadığı öfkesi sesine de yansımıştı.

"Şu an benim sana destek olmam gerekirken, sen bana destek oluyorsun. Bu, kendimi daha kötü hissetmeme sebep oluyor."

"Asla böyle düşünme. İyi günde ve kötü günde dedik nikahta, unuttun mu?"

Yüzünde bir gülümseme hakimdi ama oldukça maskeli bir gülümsemeydi. Yalnızca beni rahatlatmak için zoraki güldüğünü hissedebiliyordum. Oldukça gerçekçi görünen ama bir o kadar da sahte bir gülümsemeyi de ben koymuştum yüzüme.

Mardin'e inene kadar konuşmamıştık bir daha.
Uçak, iniş yaptığında içime saplanan acının tarifi yoktu. Merdivenlerden inerken ayaklarım geriye doğru gidiyordu sanki.
Belki de kötü bir kabusun içerisindeydim. Hala İzmirdeydik ve Araf birazdan öperek, bu kötü kabustan uyandıracaktı beni. Gözlerimi sımsıkı kapatıp derin bir nefes doldurmuştum ciğerlerime.
Tekrar açtığımda her şeyin kabus olmasını dileyerek..

Ne yazık ki öyle olmamıştı. Araf, bizi bekleyen aracın yanına gitmiş ve yanındaki birkaç adamdan haberleri alıyordu. Aramızda biraz mesafe olmasına rağmen yüzündeki tüm öfkeyi en berrak haliyle görebiliyordum. Bu daha önce hiç tanımadığım bir Araf'tı.

Ağır adımlar ile araca ilerlediğimde içlerinden biri hızla gelip kapımı açmıştı. Araf göz ucuyla bana bakıp daha sonra adamların anlattıklarına vermişti dikkatini yeniden. Birkaç dakika daha süren konuşmanın ardından Araf'ta araca binmiş ve kıyamete doğru yol almaya başlamıştık.

"Neler öğrendin?"

"Henüz bulunamamışlar ama Mardin'den çıkışta yapmamışlar. Akşama kalmadan bulunacaklar!"

"Berfu'ya çok kızacak mısın?"

Bir an gözgöze geldiğimizde almam gereken tüm cevabı almıştım.
Başımı camdan dışarı çevirdiğimde gün daha yeni ağarıyordu. Gözlerimden uyku akıyordu ama uyunacak zaman değildi. Araf benim aksime oldukça dinç duruyordu. Öfkesi, korkuları, merakı onu böyle dik tutuyordu. Gözlerimi kapatarak biraz dinlendirmek istediğimde iğneler batıyormuş gibi hissetmiştim. Camı açarak sabahın serin havasını içime çekmeye başlamıştım bende. Birkaç saniye sonra ise cam kapanmıştı. Araf uzanarak kapatmıştı.

Ferfecir (ZOR AŞKLAR SERİSİ - 1) (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now