İLHAM PERİSİ

By oykutzcn

2.4M 206K 97.4K

Açelya, Casper lakabının hakkını verecek kadar silik bir kızdı. Ta ki dünyaca ünlü rock grubu Argo'nun solist... More

Tanıtım
1. Görünmez Kız
2. Konser
3. Kraliçe Arı
4. Açelya... Güzel Bir Çiçek...
5. Peri Masalının Finali
6. Romeo Ve Juliet
7. İlham Perisi
8. Bir Fırtına
9. Neden Biraz Eğlenmiyoruz?
10. Bonnie Ve Clyde
11. Peri
12. Kendini Fırtınaya Bırakan Çiçek
13. Taht Savaşında İlk Perde
14. Kim Bu Bonnie Ve Clyde?
16. Hayal Kırıklıkları
17. Ateş Gibi
18. Sen Bir Savaşçısın
19. Uzay Boşluğunda Savrulan Juliet
20. Sarhoş Peri
21. Yetersiz Kız
22. Peri Ve Melekleri
23. Mutlu Çiçek
24. Kraliçelerin Savaşı
25. Popüler Kız
26. Kraliçe Arının Dönüşü
27. Sonsuza Dek Bonnie
28. Bonnie Ve Juliet'in Gidişi
29. Yeni Hayat
30. İyi, Kötü, Çirkin
31. Ergenlik Canavarı
32. Fırtınanın Ortasına 'Tekrar' Atlamaya Hevesli Çiçek
33. Tsunamide Yüzmeye Gönüllü Çiçek
34. Yabancı Topraklarda Açan Çiçek
35. Spot Işıklarının Ardı Karanlıktır
36. Ölmeye Niyetli Çiçek
37. Hayaller, Hayatlar ve Büyükanneler
38. Peri Ortaya Çık
39. Taştan Kalp
40. Senin Eserin
41. Peri Ve Nöronlar Savaşı
42. Sonsuza Dek Bonnie ve Clyde
43. Peri Tozu
44. Yeni Bir Hayatın İlk Günü
45. Doğum Günü
46. Prenses?
47. Seni Duyuyorum, Seni Görüyorum.
48. Kaderin Yeni Bir Oyunu
49. Murat'ın Doğum Günü
50. Konser
51. Hoş Geldin
52. Fırtına ve Çiçek
53. Herkese Hakkını Ver
54. İyi Ki Doğdun Peri!
55. İkimize Özel Bir Dünya
56. Git Ve Aşkına Sahip Çık
57. Yeni Liseli Sevgili!
58. Duvarda Küçük Bir Çatlak
59. Mutluluktan Uçan Peri
60. Zombi Peri Ve Kraliçe Garson
61. Yıkılan Dünyalar
62. Kalp Reçeli ve Kızarmış Beyin Ekmeği
Final Part 1
Final Part 2
Final Part 3 (SON)
2. Kitap 1. Bölüm
2. Kitap 2. Bölüm
2. Kitap 3. Bölüm
4. Geçmiş Zaman
5. Yaşat
6. Yeşil Gözlü Minik Tuhaf Kız
7. Ruhu Papatyalarla Süslü Kadın
8. Ruh Sızısı
9. Yeni Bir Hikâye
10. Argo'nun Bitişi
11. Oyun Başlasın
12. Argo İle'İlk' Karşılaşma
13. Patron Açelya
14. Ben O Kişi Değilim
15. Güzel Bir Sürpriz
16. Beklenmedik Karşılaşma
17. Sen Hâlâ Perisin
18. Yeni Bir Arkadaşlık
19. Kalp Çarpıntıları
20. İyi Miyiz? İyiyiz.
21. Eskisi Gibi Mi?
22. Ben Hâlâ Bekliyorum
23. Yeni Ev Arkadaşı?
24. Yeni İlham Perisi
25. Bora İle Yüzleşme
26. Sekiz Nisan 2013
27. Veda
28. Son Bir Hikâye
Final Part 1
Final Part 2
Final Part 3 (SON)
3. Kitap 1. Bölüm - Seneler Sonra

15. Fırtına Ve Çiçek

40.1K 3.3K 1.3K
By oykutzcn


Kitabı arkadaşlarımıza önermeyi, hatta bol bol da övmeyi unutmuyoruz :D



🌸


15. Fırtına ve Çiçek

Bir tohum ekmiştim, geriye filizlenmesini beklemek kalmıştı.

Olayın üzerinden bir hafta ve bir gün geçmişti. Okulda sular durulmuş olsa da havadaki fırtına öncesi sessizliğinin kokusunu hepimiz alabiliyorduk. Ezgi'nin hiçbir şey yapmadan geri çekileceğine inanmıyorduk. Bunun arkasında Melis'in olmadığına inanmış olabilirdi ama Melis değilse de bir başkasıydı ve bunu öğrenmek için bir şeyler yapıyor olmalıydı.

Deniz, merakla neler olacağını beklese ve onların her hareketlerinden bir anlam çıkarmaya çalışsa da günler geçtikçe benim onlara olan ilgim dağılmıştı. Aklımı meşgul eden çok daha önemli başka bir şey vardı çünkü. Kaan'la geçen hafta pazar gününden beri görüşmemiş, doğru düzgün mesajlaşamamıştık bile. Günde bir milyon defa yaptığım gibi yine konuşmalarımızı açıp, kendimi yatağıma bıraktım.

Pazartesi

Kaan: Planın işe yaradı mı? (16. 07)

Tam olarak yaradığı söylenemez. Ama yaramadı da diyemem. Beklemedeyim : )

Kaan: Beni bilgilendirmeyi unutma.

Unutmam.

Kaan: Ne yapıyorsun? (23. 32)

Ders çalışıyorum...

Sen?

Kaan: Bırak ders çalışmayı, yeterince zekisin.

Kaan: Çalışıyoruz biraz ara verdik şimdi. Çok yoğun bir dönem bizi bekliyor. Ara vermişken iyi geceler yazmak istemiştim.

Kaan: İyi geceler Bonnie. : )

İyi geceler Clyde. : )

Burayı gülümseyerek tekrar tekrar okudum. Bonnie ve Clyde. O Clyde'dı, ben de onun Bonnie'si. O Romeo'ydu, ben de onun Juliet'i. Bizi efsanevi âşıklara benzetmesini o kadar çok seviyordum ki... Ama hemen sonra bir korku yerleşiyordu içime. Ben Bonnie'ydim, Juliet'tim şüphesiz. Peki o benim Clyde'ım, Romeo'm muydu gerçekten? Ne zaman bunu düşünsem gözlerim yaşarıveriyordu ansızın. Aşk insanları tuhaf durumlara sokuyor, bir ruh halinden diğer ruh haline Instagram'da bir kızdan diğerine yürüyen futbolculardan bile daha hızlı geçiriyordu.

Çarşamba

Kaan: İyi geceler peri. (05. 06)

Kaan: Ya da iyi sabahlar.

Günaydın. (07.00)

Kaan: Ben yeni uyandım. Rüyamda seni gördüm. Bana şarkı söylüyordun. Bir gün bana şarkı söyle. (16.16)

Hiç sanmıyorum. Sesim çok kötü.

Kaan: Çocuklara piyano çaldın. Bana daha fazlasını yapmak zorundasın.

Neden? :)

Kaan: Çünkü benim perimsin. Bana piyano çalarken şarkı söylemek zorundasın.

Lütfen başka bir şey iste.

Kaan: Hayır.

Kaan: Şimdi işim var. Daha sonra görüşürüz.

Görüşürüz. :(

Perşembe akşamı ben yazmıştım.

Çok çalışıyorsunuz sanırım. Bir mola? (20.00)

Kaan: Hiç vaktim yok peri. Sonra görüşürüz. (20.02)

Cuma ve cumartesi günleri ne ben yazmıştım ne de o.

Pazar

Kaan: Peri? (23.42)

Efendim?

Kaan: Neden bu kadar sessizsin?

Seni rahatsız etmek istemedim.

Kaan: Beni rahatsız etmezsin. İstesen de yapamazsın bunu. Ne yapıyorsun şu an?

Bunu okuduğumda güldüm.

Kitap okuyorum. Sen?

Aslında ağlıyordum. Kaan'ı çok özlemiştim ve artık bir daha yazmayacağını düşünüyordum. O yazdıktan sonra da gözyaşlarımın nedeni mutluluğa dönüşmüştü.

Kaan: Toplantıdan çıktık. Yorgunluktan ölmek üzereyim.

Bu saatte mi?

Kaan: Bizim işimizde saatin bir önemi yok. Birazdan yatacağım. İyi geceler demek istedim.

İyi geceler.

Kaan: İyi geceler Peri.

Pazartesi yine tüm gün boyunca hiç mesajlaşmamıştık. Bugün günlerden salı, saat 16.47'ydi ve hâlâ ses seda yoktu. Yazmak istiyordum ama benden sıkılmasından da deli gibi korkuyordum. Birkaç saat daha sessiz kalmaya devam ederse yazacaktım. Ona yazmasam da Murat'a yazabilirdim. Ya da Savaş'a. Savaş daha iyi bir seçenek olabilirdi. Ne de olsa Kaan'a olan duygularımı benden bile önce fark etmişti. Tam o sırada Kaan çevrimiçi oldu. Hemen sayfasından çıktım. Hatta WhatsApp'tan da çıkıp çerimdışı oldum. O da yetmedi telefonun ekranını kapatıp yatağın üstüne, bende uzağa koydum. Allah'ım iyice saçmalamaya başlamıştım. Sanki WhatsApp'a sadece benim için giriyordu. Kim bilir ne kızlarla...

Mesaj geldi!

Telefonu yatağın üstünden öyle bir kapışım, daha doğrusu telefonun üstüne öyle bir atılışım vardı ki neredeyse elimden düşürüyordum. Ekranı açıp Kaan yazısını görünce geçenlerde okuduğum bir bilgi geldi aklıma: Kilig, Tagolog dilinde sevdiğini gördüğünde ya da düşündüğünde karnında kelebekler uçuşması anlamına gelir. Karnında kelebeklerin uçuşması güzeldi. Aşkın içinden kötü olan her şeyin ayıklanmış haliydi. Keşke Türkçede de bu duyguyu karşılayacak tek bir kelime olsaydı.

Kaan: Peri neredesin? Seni almaya geliyorum.

Şu iki cümleyi okuduktan sonra hissettiklerimi anlatmak için Kilig yeterli gelmezdi. Bahar gelmişti içime. Kelebekler baharın birkaç gün ortada görünen ufak bir parçasıydı sadece. Basitti. Oysa bahar koca bir mevsimdi.

Evdeyim.

Kaan: Gelmek üzereyim. Arka sokaktan alırım seni.

Üzerimde hâlâ okul kıyafetlerim vardı. Vakit kaybetmemek için değiştirmedim. Ceketimi giyip arka sokağa çıkmamdan birkaç dakika sonra Kaan geldi.

Arabaya bindiğimde, gözünün üstüne kadar indirdiği şapkasını hafifçe kaldırıp bana baktı. Onu gördüğümde nasıl oldu da özlemden ölmedim diye merak ettim. Şu an yanımda olmasına rağmen kalbim beni öldürmek istercesine atarken, onu görmediğim sürede nasıl dayanmıştım hiç anlamadım. Yokluğu sanki sadece birkaç saniye öncesinde kalmamış gibi... Aslında tuhaf olan bu değildi. Asıl tuhaf olan, Kaan'dan önce ne yaptığımı, nasıl yaşadığımı hatırlamamamdı. Varlığı sanki birkaç haftalık değilmiş gibi... Aşk böyle bir şey miydi? Büyü gibi bir şeydi bu.

"İyi görünüyorsun," dedi, gülümseyerek.

Ama o iyi görünmüyordu. "Teşekkür ederim. Sen çok yorgun görünüyorsun."

Araba ileri doğru hareket ederken kızarmış gözlerini yola çevirdi. "Çok yorgunum," derken yorgunluğu sesinden bile akıyordu. Sol kolunun dirseğiyle camdan destek alıp başını eline yasladı. Kafasını tutmak bile onu yoruyor gibiydi. "İşler her zamankinden çok daha hızlı ilerliyor. Kemal şarkıyı hemen çıkartmak istiyor. Şarkı kayıtları, klip ve konser hazırlıkları derken durmaksızın çalışıyoruz. Daha başka da bir sürü şey var ama inan artık konuşmak istemiyorum. Normalde yatacaktım ama Murat senin gelmen için tutturunca yatamadım. Ucunda sen olmasan beni o evden hiçbir kuvvet çıkaramazdı."

Ucunda sen olmasan...

Bana baktığında, sapık gibi yüzüne diktiğim bakışlarımı yakalanmış gibi yola çevirdim. "Keşke gelmeseydin ben gelirdim."

"Benim için de bir kaçış oldu. O kalabalıktan sıkıldım."

Kaan'la ilgilenmekten asıl konuyu kaçırmıştım. "Murat neden gelmemi istedi?"

"Stilistlerimizin hepsi evde şu an, kıyafet seçiyorlar. Sana da soracakmış." Güldü ama gülüşüne bakılacak olursa Murat sabrını taşırmıştı.

Murat'ın fikrimi önemsemesi beni mutlu etse de içimde Kaan beni istemiyormuş gibi bir his oluşunca mutluluğum hemen söndü. "Fotoğraf atsa da olurdu."

"Ben zaten seni rahatsız etmesin diye istemedim. Madem fotoğraf atıp seni rahatsız edecek, senin gelmen daha iyi." Bana bakarak ekledi: "Hem ben de görmüş oldum seni. İyi geldi."

Keyfim kaçtığı hızda geri geldi. "Beni rahatsız etmez. Hiç biri rahatsız etmez. Aksine, hiç eğlenmediğim kadar eğleniyorum onlarla."

Küçük bir çocuk gibi, "Benimle?" diye sorduğunda, kahkaha attım.

"En çok seninle."

Ev, Kaan'ın söylediği kadar vardı. Giren çıkanın haddi hesabı yoktu. Önünde şu setlerde gördüğümüz türden bir sürü araba, içeride bir stilist ordusu, tekerlekli askılar dolusu kıyafet ve onlarca ayakkabı vardı. Her türden aksesuar da mevcuttu. Salona küçük bir butik kurulmuştu resmen. Portatif deneme kabinleri ve boy aynaları bile vardı.

Murat beni gördüğünde koşarak gelip kemiklerimi kırarcasına sarıldı. "Peri kızı! Seni çok özledim!" Beni kolunun altına alıp, salona doğru götürdü. "Şu mendebura günlerdir seni getirmesini söylüyorum." Kulağıma fısıldadı. "Seni aramamı yasakladı."

Kaan'ın duyacağı şekilde cevapladım. "Beni istediğin zaman çağırabilirsin Murat'cığım."

Savaş beni kolumdan çekip Murat'ın kolunun altından çıkarıp sarıldı. Kurulan butiğe doğru yolculuğumu Savaş'ın kolunun altında devam ettirdim. "Şöyle söyleyelim en iyisi. Sen istediğin zaman buraya gelebilirsin Peri."

Murat küçük kardeşim, Savaş da ağabeyimmiş gibi hissettim o an. Son senelerde günlerim oldukça sakin ve son derece yalnız geçmişti. Şu son iki hafta ise o yılların acısını çıkarır gibiydi.

"Hatta peri için bir oda ayarlayalım," diyen Murat'a baktım gülerek.

"Abartma istersen."

"Bence iyi fikir," dedi Kaan, kendini koltuğa bırakırken. "Ama maalesef boşta odamız yok. O yüzden benim odamı kullanabilirsin."

Kaan bunu söylerken neyse ki duruyorduk ve Savaş kolunu üstüme atmıştı. Yoksa olduğum yerde donup tabiri caizse mal gibi kalabilirdim. Argo yine neyse, etrafımızda bir sürü çalışan vardı ve onlar da duymuştu. Şöyle bir bakıp kontrol ettim. Hiç biri de Kaan'ın söylediklerini umursamamış gibiydi. Birkaç tanesi ara ara kaçamak bakışlarla bizi izlese de, diğerleri işleriyle ilgileniyordu.

Demir deneme kabininden çıktığında neyse ki kızarmaya vaktim kalmamıştı. Uzaktan bir hoş geldin bekliyordum ama yanıma gelip diğerleri gibi o da sarıldı.

"Hoş geldin Açelya. Murat'a çok yüz verme elini verir kolunu kaptırırsın."

Koltuğun arkalığının üzerine oturmuş bize bakan Murat, kendini apartman çatısından aşağı atıyormuş gibi oturma kısmına bırakıp ters bir şekilde yattı. Yüzünü koltuğun yastığına gömüp bir şeyler söyledi ama dışarı aynen şu şekilde duyuldu: Nodon bono boylo yopoyorlor? Ortok yoşomok ostomoyorom! Bon bono hok otmoyorum!

Kaan ayağıyla Murat'ı iteklediğinde, Murat tutunacak vakit bulamayıp, "Lan!" diye bağırarak salonun zeminine düştü.

"Kalk da ne göstereceksen göster periye," diye azarladı onu Kaan. "Oyalanma daha fazla."

Murat tüm ciddiliğiyle ayağa kalktı. Bana doğru yürüyüp tam karşımda durdu. "Peri, an itibariyle Argo'dan ayrılmış bulunuyorum. Senin etrafında şekillenen bir grup kurmayı düşünüyorum. Ne dersin? Adı bile hazır. Peri ve kelebekleri! Nasıl?"

Kızların kalplerinin kelebek Murat'ı kaldıracağını sanmıyordum açıkçası.

Benden önce Kaan cevap verdi. "Perimden uzak dur da ne yaparsan yap."

"He beni saldın hemen yani?" dedi Murat, alınmış gibi. "Ne meraklıymışsın benden kurtulmaya."

Kaan, "Evet," derken, sesinde 'ne bekliyordun' tonu vardı.

Murat, "Vay be!" dedi. Bu sefer şaka yapmıyordu, gerçekten alınmıştı. Kaan güldü. O güldüğünde, ben de güldüm. Murat'a sonraki söylediklerini duymadım. Sanki sadece o vardı o an. Okuduğum bir kitapta Nate güldüğünde Elena da gülüyordu. O güldüğünde kendisinin de gülmesini, 'doğanın kanunu gibi bir şey' diye nitelendiriyordu Elana. Göz kırpmak, nefes almak kadar doğaldı.

Sevgili Elena, ne kadar da haklısın.

Murat ve Demir giyinme kabinlerine girdiler. Sanırım Kaan gönlünü almıştı Murat'ın. Kaan'ı da birileri çağırdığında, Savaş'la birlikte koltuklara oturduk.

"Seni böyle gördüğüme sevindim," dedi Savaş. "Yaprakların daha da güzel açmış. Hâlbuki açelyalar baharda açar yazıyordu."

Bir tebessüm gelip dudaklarıma yerleşti. "Bahar gelmiş gibi hissediyorum."

Normalde olsa çok utanırdım ama nedense Savaş'la konuşurken çok rahattım. Sıradan bir şeyden bahsediyor gibiydik.

Anlayışla gülümsedi. Savaş'ın bu ağırbaşlı halini çok seviyordum. Dertleşmek istediğimde koşa koşa yanına gelmek isteyeceğim ilk kişi oluvermişti birden.

"Açelya dillendirilemeyen aşkı ifade edermiş," dedi sessizce.

Ben de aynı şekilde sesimi alçaltarak cevapladım. "Annem bilmeden tam bana uygun bir isim seçmiş."

Murat'ın heyecanla kabinden çıkışı konuşmamızı yarıda kesti. Bir sonraki kıyafetlerini giymek için tekrar kabine girdiklerinde, konumuz değişmişti.

"Sen gelmeden önce bu kabinler burada değildi. Kaan seni almak için çıkarken kesin olarak emir verdi."

İçim bir lunapark trenindeymiş gibi havalanırken, Savaş'a baktım. Soramadığım o soruyu yanıtladı. "Sormana gerek yok zaten peri, seni kıskandığı bariz."

"Bu ne demek sence?"

"Açelyalarla ilgili başka ne okudum biliyor musun?"

Bırak şimdi açelyaları diyecektim ama Savaş'ı biraz olsun tanıdıysam boşa konuşmazdı. "Çiçeklerini, yani hislerini çok kısa bir süreliğine açar, eğer fark edilmezse koca bir sene içine kapanırlarmış," diye devam etti. "Sen toprağından vazgeçmiş olabilirsin ama bu fırtına beni bile korkutuyor."

Güven verircesine kolunu tuttum. Ben Savaş'ı bir ağabey olarak görürken onun da beni kız kardeşi gibi gördüğüne ve o yüzden uyarmak istediğine emindim. "Benim için endişelenme."

Korkmasına gerek yoktu. Kabul etmek istemesem de bu peri masalının bir sonu olduğunu biliyordum. Çiçek, fırtınaya âşık olacak kadar aptal olabilirdi ama sonunu hesaplamayacak kadar değildi. Ve fırtına çiçeğe zarar vermemek adına kendi benliğinden ne kadar süre feragat edebilirdi ki?

İki saat kadar Murat ve Demir'in kıyafetlerini ve aksesuarlarını seçmekle uğraştık. Murat defile yaparken, Demir de ummadığım şekilde ona katılmıştı. Aramızdaki duvarı kaldırması sayesinde yine o sahnedeki eğlenceli Demir'e dönüşmüştü. İkisinin de benim fikirlerime oradaki stilistlerden daha çok önem vermeleri stilistleri biraz kızdırmıştı ama bir şey söyleyemiyorlardı. Argo'nun her zaman kendi kafasına eseni yaptığı hep söylenirdi ama ilk kez kendi gözlerimle şahit olmuştum.

Savaş ve Kaan'ın her şeyi hazırdı. Savaş bize yardım etmiş ama Kaan ortalıkta görünmemişti. İrem'den, çok kötü olduğunu ve bize gelmek istediğini söyleyen bir mesaj aldığımda eve gitmem gerektiğini söyledim. Bunu Kaan'a söylemem gerektiğini söyleyip beni yukarı, odasına yönlendirdiler. Sanki Kaan velimdi.

İkinci kata çıktım. Kapısı aralıktı. Yine de tıklattım ama içeriden ses gelmeyince girdim. Odasında değildi. Çıkmadan önce darmadağınık haldeki masasına bir göz attım. Defterlerin ve üzeri karalamalarla dolu kâğıtların arasından, bir kitabın kenarı görünüyordu. Defterleri kenara çekip kitabı aldım. Üstündeki yazıyı şaşkınlıkla okudum. Romeo ve Juliet. Çok eski bir basımdı. Kenarlarından postitler çıkıyordu. Sayfaları çevirip hızlıca göz attım. Kenarına notlar alınmıştı. Yazının güzelliğine bakılırsa kitabın önceki sahibine aitti. Kimin olduğunu anlayabilmek için kitabın her yerine baktım ama anlamsız bir işaretten başka bir şey yoktu.

"Peri?"

Kaan'ın sesini duyunca korkuyla yerimden sıçradım.

"Affedersin. Ben kapıyı açık görünce... İçeri girdim ama çaldım kapıyı... Kitabı da görünce..."

Kaan halime gülünce beni yanlış anlamadığı için açıklama yapmaya çalışmayı kesip rahat bir nefes aldım.

"Sen neden affedersin diyorsun ki? İstediğin gibi odama girebilirsin. Burası artık senin de odan, aşağıda söyledim."

Ben espri yaptığını sanıyordum... "Odanı karıştırıyormuşum gibi oldu."

"Saçmalama lütfen."

Kitabı kaldırdım. "Hani okumamıştın?"

Yanıma yaklaştı. Tam karşımda, çok yakınımda durup, kitabı elimden aldı. Bunu yaparken yeşil gözlerini bir saniye gözlerimden ayırmamıştı. Gözleri çok güzeldi... kirpikleri... yüzü... her şeyiyle çok güzeldi.

"Seninle konuştuktan sonra bir sahafın önünden geçerken dikkatimi çekti. Algıda seçicilik işte, yığılmış yüzlerce kitabın arasında gördüm. Beni nasıl değiştirdiğini görüyor musun, ilham perisi?"

"Kaan!"

Dışarıdan ona seslenen biri tüm anı bozmuştu. Gözlerini gözlerimden çekmeden, "Geliyorum!" dedi ve hemen sonra bana açıklama yaptı. "Şarkı üstünde çalışmamız gerekti, o yüzden bıraktım seni kusura bakma."

"Önemli değil," dedim. Yani demek istedim. Acaba dedim mi? Büyü ile sarhoş olmuş gibi hissediyordum. "Eve gitmem gerekiyor, o yüzden geldim."

"Tamam, götüreyim seni."

Gözlerini benden çektiği halde büyünün etkisi geçmemişti. Evdeki herkesle vedalaşıp Kaan'la birlikte çıktım. Onun için burada olan bir sürü kişi ve onun yalnızca benimle özel olarak ilgilenmesi...

"Evde bir sürü kişi vardı," dedim arabada, eve doğru giderken. "Hepsi beni gördü."

"Merak etme, hepsi güvenilir insanlar. Bizim nelerimizi gördüler. Onlardan laf çıkmaz."

Eve gidene dek yaklaşan etkinliklerinden bahsettik. Kaan, beni aldığı zamandan daha da yorgun görünüyordu. Arabadan inip onu öyle bırakmak içimi acıtmıştı ama yapabileceğim bir şey yoktu. Kaan muhtemelen hiçbir zaman kucağıma yatıp dinlenmeyecekti. Ben onun için ilhamdım yalnızca. Ben onun Bonnie'si, Juliet'iydim ama o benim Romeo'm, Clyde'ım olmayacaktı hiçbir zaman. Kendimi buna alıştırmalıydım. Büyük bir tesadüf bizi karşılaştırmış olabilirdi. Yüce güçler bir şekilde benden ilham almasını da sağlamış olabilirdi ama hepsi bu kadardı. Şimdi tatile girmişlerdi, o yüzden birlikte vakit geçirebiliyorduk. Sonra onları yine turlar, konserler ve albüm çalışmaları onu bekliyordu. Derin bir nefes çektim. Olabildiğince anın tadını çıkaracaktım yalnızca.

İrem'e eve geldiğimi yazdım. Hemen cevap verip birkaç dakikaya burada olacağını yazdı. Muhtemelen kötü bir şey olmuştu.

Odama girer girmez kapımın tıklatılmasıyla yine anlık bir korkuyla koridora kaçtım.

Kaan? Yok artık.

Tekrar koşarak odama girip, perdemi açtığımda Kaan karşımdaydı. İçeri girebilmesi için kapıyı açtım.

"Bir gün kapıdan gelmeyi de denesene," dedim, muzipçe. "Gazeteciler gitti.

"Olmaz."

"Neden? Romeo ve Juliet'i geride bırakıp Bonnie ve Clyde'a geçtiğimizi sanıyordum. Bonnie ve Clyde'ın olayı biraz farklı, biliyorsun."

Ben alaycı bir ruh hali içinde olsam da Kaan ciddiydi. Bana iyice yaklaşıp gözlerimin içine baktı. Sanki bir şey anlamaya çalışıyordu. "Biz Romeo ve Juliet değiliz. Bonnie ve Clyde da değiliz. Biz Fırtına ve Çiçek'iz."

Cevap veremedim. Karşısında, yüzüne bakabilmek için kafamı hafifçe kaldırmış halde kalakaldım. Yutkunduktan sonra, "Neden döndün?" diyebildim yalnızca.

Yüzünde bir anlam aradım ama yoktu. Sadece gözlerinde soru işaretleri vardı. "Anlamaya çalışıyorum."

"Neyi?"

"Söyleyemem."

"Neden?"

"Henüz bilmen gerekmiyor."

"Neden?"

"Önce benim anlamam lazım."

Bir süre konuşmadan göz göze kaldıktan sonra, "Anladın mı?" diye sordum.

"Hayır."

"Bir ipucu versen?"

"Neden gidemediğimi anlamaya çalışıyorum."

"Ama bu ipucu değil ki, söyledin."

"Bir tanesini sadece."

"Başka da mı var?"

Kafasını salladı. Saçımı kulağımın arkasına geçirdi. Bunu yaparken eli çok hafifçe yüzüme değmişti. İlk kez... Bu rüzgâr kadar hafif dokunuş bile içimde şimşekler çakmasına sebep olmuştu. 

🌸🌸🌸

Continue Reading

You'll Also Like

5.5K 526 10
Ela Lalezar, hayatı boyunca öncelikleri konusunda sorun yaşamıştı. Örneğin bir keresinde, patates kızartmasını mı yoksa pizzayı mı daha çok sevdiğine...
Suç Mahalli By Nur Celebi

Mystery / Thriller

34.8K 5.9K 37
{Kapak tasarım Nimburse} Gece İstanbul'un üzerine çöktüğünde, yollar evlerine ulaşmak isteyen son insanları da uğurlar. Ve şehir, sessizliğe gömülüp...
278K 14.8K 39
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...