İLHAM PERİSİ

By oykutzcn

2.4M 206K 97.4K

Açelya, Casper lakabının hakkını verecek kadar silik bir kızdı. Ta ki dünyaca ünlü rock grubu Argo'nun solist... More

Tanıtım
1. Görünmez Kız
3. Kraliçe Arı
4. Açelya... Güzel Bir Çiçek...
5. Peri Masalının Finali
6. Romeo Ve Juliet
7. İlham Perisi
8. Bir Fırtına
9. Neden Biraz Eğlenmiyoruz?
10. Bonnie Ve Clyde
11. Peri
12. Kendini Fırtınaya Bırakan Çiçek
13. Taht Savaşında İlk Perde
14. Kim Bu Bonnie Ve Clyde?
15. Fırtına Ve Çiçek
16. Hayal Kırıklıkları
17. Ateş Gibi
18. Sen Bir Savaşçısın
19. Uzay Boşluğunda Savrulan Juliet
20. Sarhoş Peri
21. Yetersiz Kız
22. Peri Ve Melekleri
23. Mutlu Çiçek
24. Kraliçelerin Savaşı
25. Popüler Kız
26. Kraliçe Arının Dönüşü
27. Sonsuza Dek Bonnie
28. Bonnie Ve Juliet'in Gidişi
29. Yeni Hayat
30. İyi, Kötü, Çirkin
31. Ergenlik Canavarı
32. Fırtınanın Ortasına 'Tekrar' Atlamaya Hevesli Çiçek
33. Tsunamide Yüzmeye Gönüllü Çiçek
34. Yabancı Topraklarda Açan Çiçek
35. Spot Işıklarının Ardı Karanlıktır
36. Ölmeye Niyetli Çiçek
37. Hayaller, Hayatlar ve Büyükanneler
38. Peri Ortaya Çık
39. Taştan Kalp
40. Senin Eserin
41. Peri Ve Nöronlar Savaşı
42. Sonsuza Dek Bonnie ve Clyde
43. Peri Tozu
44. Yeni Bir Hayatın İlk Günü
45. Doğum Günü
46. Prenses?
47. Seni Duyuyorum, Seni Görüyorum.
48. Kaderin Yeni Bir Oyunu
49. Murat'ın Doğum Günü
50. Konser
51. Hoş Geldin
52. Fırtına ve Çiçek
53. Herkese Hakkını Ver
54. İyi Ki Doğdun Peri!
55. İkimize Özel Bir Dünya
56. Git Ve Aşkına Sahip Çık
57. Yeni Liseli Sevgili!
58. Duvarda Küçük Bir Çatlak
59. Mutluluktan Uçan Peri
60. Zombi Peri Ve Kraliçe Garson
61. Yıkılan Dünyalar
62. Kalp Reçeli ve Kızarmış Beyin Ekmeği
Final Part 1
Final Part 2
Final Part 3 (SON)
2. Kitap 1. Bölüm
2. Kitap 2. Bölüm
2. Kitap 3. Bölüm
4. Geçmiş Zaman
5. Yaşat
6. Yeşil Gözlü Minik Tuhaf Kız
7. Ruhu Papatyalarla Süslü Kadın
8. Ruh Sızısı
9. Yeni Bir Hikâye
10. Argo'nun Bitişi
11. Oyun Başlasın
12. Argo İle'İlk' Karşılaşma
13. Patron Açelya
14. Ben O Kişi Değilim
15. Güzel Bir Sürpriz
16. Beklenmedik Karşılaşma
17. Sen Hâlâ Perisin
18. Yeni Bir Arkadaşlık
19. Kalp Çarpıntıları
20. İyi Miyiz? İyiyiz.
21. Eskisi Gibi Mi?
22. Ben Hâlâ Bekliyorum
23. Yeni Ev Arkadaşı?
24. Yeni İlham Perisi
25. Bora İle Yüzleşme
26. Sekiz Nisan 2013
27. Veda
28. Son Bir Hikâye
Final Part 1
Final Part 2
Final Part 3 (SON)
3. Kitap 1. Bölüm - Seneler Sonra

2. Konser

52.1K 3.4K 2K
By oykutzcn

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. 


sevgili arkadaşlarım;

bu kitapla ilgili bilmeniz gereken EN ÖNEMLİ ŞEY

bunun bir 'öğrenme ve büyüme yolculuğu' olduğudur.

istisnasız her karakter öğrenecek, değişecek ve gelişecek.

yaptıkları her hatanın, her aptallığın farkına varacak.

bu kitaptaki hiçbir karakter mükemmel değildir ama hepsi yaşadıkları ve öğrendikleriyle birlikte değişir.

*


2. Konser


Konsere farklı şehirlerden ve ülkelerden akın akın insan gelmişti. Önlerden yer kapmak isteyenlerin stadyumun kapılarının önüne bir gün önceden kurduğu kamp çadırları, sokaklara taşmıştı. Gökyüzünde uçan droneların çektiği görüntüler, magazin programlarından kültür programlarına ve hatta tüm dünyadaki haber bültenlerine kadar her türden programa aktarılıyordu. Dünyanın her yerinden gazeteciler, her kanaldan canlı yayın araçları gelmişti.

Bir gün öncesinden konser alanına sıralanan tura ait onlarca tır, Argo ürünleri satıyordu. Biz de alışveriş yapmıştık. Deniz, grup üyelerinin figürlerine, parfümlerine, kıyafetlerine ve daha bir sürü şeye bir servet yatırmıştı. Bense tercihimi oversize grup tişörtlerinden yana kullanmıştım. Elbette yalnızca evde giyecektim ve elbise niyetine kullanacaktım.

Konser saati yaklaştıkça heyecan artıyor, bekleyen kalabalık hep bir ağızdan Argo şarkıları söylüyordu. Kendi hazırladıkları pankartları taşıyan kızların büyük çoğunluğu daha şimdiden ağlamaktan helak olmuşlardı. Görünüşe bakılırsa hazırda bekletilen ambulanslar doğru bir karardı.

Gazeteciler hayranlarla röportaj yapıyor, hayran siteleri ödüllü oyunlar oynayıp reklamlarını yapıyordu. Türkiye'den ve dünyanın farklı ülkelerinden on dokuz büyük youtuber konsere gelmiş, ellerinde kameralarla dolaşarak vlog çekiyordu.

Polisler ve güvenlik görevlileri güvenliği sağlamak ve tıkanacağı bariz olan trafiği düzenlemek için geceden beri çalışıyorlardı. Gökyüzünde bile hayranların ve magazincilerin uçurduğu drone trafiği vardı. Bir milyon nüfusuna rağmen son derece sakin olan şehir, bugün en kalabalık şehirlerden bile daha kaotik durumdaydı. Konsere gelen elli bin kişinin yanı sıra konsere giremeyeceği halde bir umut üyeleri görebilmek ve bu atmosferi yaşayabilmek için gelen binlerce kişi stadyumun etrafını mahşer gününe çevirmişti.

Sadece yakın şehirlerden değil, Türkiye'nin bir ucundan, hatta farklı ülkelerden gelenler olmuştu. Organizatörler final günü hatırına o hayranlar için dışarıya dev ekranlar yerleştirmeye karar vermişti.

Twitter yıkılıyordu. Argo, konser ve üyelerin isimleri dünya trendlerinde alt alta sıralanmıştı. Hemen ilerideki bir muhabir kameraya şunları söylüyordu: "Argo sadece Türkiye müzik tarihinde değil, dünya müzik tarihinde de bir devrim niteliğinde. Eleştirmenlerden tam not almış müzikleri ve grup üyelerinin ilgi çekici karakterleri sayesinde sadece genç kızların değil, her yaştan insanın hayranlık duyduğu bir grup olduklarını bugün bir kez daha kanıtladılar. Konser saati yaklaştıkça ne kadar farklı kesimlerden ve farklı yaşlardan insanlara hitap ettikleri bir kez daha gözler önüne serildi."

Haklıydı. Siyahlara bürünmüş rock severlerden mini etekleri ve yüksek topuklularıyla gelmiş kızlara kadar her türden insan vardı. Üniversite öğrencileri, uzun sakalları beyazlamış amcalar, manken görünümlü yakışıklı çocuklar...

Kapıların açılmasıyla kalabalık daha da coştu. Biletini gösterenler görevliden ışıklı bilekliklerini alıyor, koşarak içeri giriyordu. Biz de onları takip ettik. Yerimiz stadyum içinde, ayaktaydı. Çılgın fanları alt edemediğimiz için, vip bölümün hemen arkasındaki hızlı olanın kapacağı bölümün ortalarına kalmıştık. Belki biraz daha ilerleyebilirdik ama birkaç yerde patlak veren yer kavgası yüzünden iki metre öne gitmenin buna değmeyeceğine karar verdik. Daha önler de nefes dahi alınamayacak kadar sıkışıktı zaten.

"En ufak ayrıntıya bile dikkat etmemiz iyi olmuş," dedi Deniz. "Baksana, herkes nasıl da güzel."

"Bugün çekilen fotoğraflar sonsuza dek saklanacak çünkü," dediğimde, Deniz telefonunun kamerasını bir kez daha açtı.

"Öyleyse bir selfie?"

Yanaklarımızı bir kez daha birleştirip bugünün beş milyonuncu fotoğrafını çekildik.

Saatler geçerken dev ekranlarda Argo'nun klipleri oynatılmaya başlandı. Binlerce kişilik koro halinde, akşam canlı olarak dinleyeceğimiz şarkıları söyleyip tezahürat yaptık. Kliplerden sonra beş dakikalık, belgesel tadında bir video yayınlandı. Kulisten ve provalardan görüntüler vardı. Sonradan anladık ki Argo'nun yayınlanacak ikinci belgeselinin ön izlemesiydi bu. Çıkış süreçlerinin gösterildiği ilk belgeseli milyonlar izlemişti. Dünya turunun anlatılacağı bu belgesel muhtemelen ondan da fazla ilgi görecekti çünkü heyecan, gözyaşı, acı, kavga ve bol bol özel hayat vardı.

Ön izleme, hayranların çığlıkları eşliğinde bittiğinde, ekranlar kapandı. Güneş battığından ekranlar da kapatılınca bir anda karanlıkta kaldık. Sesler kalabalıktan uğultular halinde yükseliyordu.

Deniz kalbini tutup, "Sanırım bayılacağım," dedi bağırarak. "Kalbim patlayacakmış gibi."

"Sakin ol," demeye çalıştım ama daha sa- demiştim ki bilekliklerimiz kırmızı bir ışıkla yanınca cümlem stadyumda yükselen çığlıklara karıştı. Bir süre sonra elektrogitarın tek bir telinden gelen sesle herkes çıldırmıştı. Telefonlar çıkmış, insanlar heyecanla zıplamaya başlamıştı. Tek bir sesle bu etkiyi yarattılarsa birazdan konser başladığında burası yıkılacaktı muhtemelen.

Gitar ağır bir tempoda çalınmaya başladı. Sonra durdu. Ekranlara, flu bir görüntü yansıdı. Düzeldi, odaklanmaya çalışıyormuş gibi tekrar flulaştı ve sonra tekrar düzeldi. Kaan'ın soluk bir görüntüsüydü ekrandaki. Yeşil gözleri bu soluk görüntüde bile değerli taşlar gibi parlıyordu.

Çığlıklar tekrar yükseldi.

Sigara içiyordu. Siyah darmadağınık saçları çoğu zaman olduğu gibi yine alnına dökülmüştü.

"Senin için müzik nedir?" diye sordu, kamera arkasından bir ses.

Kaan kameraya bakmıyordu. Sigarasından çekti, işaret ve başparmağıyla sigarayı dudaklarından aldı, dumanı içine çekip üfledi.

"Yaşam," dedi, hâlâ farklı bir yere bakarken.

"Müzik yaparken yaşadığını mı hissediyorsun?" diye sordu ses tekrar. Kaan bu soru üzerine düşünürken uzunca bir süre sessiz kalınca, bu kez ses, "Müziğin hayatın olduğunu mu söylüyorsun?" diye sordu.

"Hayatımda büyük bir yer kapladığını söylüyorum," diyerek kaçamak bir cevap verdikten sonra gülümsedi. Belki de onun anlatmaya çalıştığı şeyi anlamayacağını düşündüğü için basit bir cevap vermiş olmasıydı bu gülümsemenin nedeni. Bu onun her zamanki tavrıydı. Kızlar onun bu gizemli tavrına bayılıyorlardı ama ben altında başka bir şey olduğunu seziyordum. Kaan, derin biriydi. Diğerleri gibi. Onlar birçoklarının söylediği gibi yaşlarının verdiği heyecanla kanları deli akan bir grup serseri değildi. Çok daha fazlasıydılar.

"Bunu zaten biliyoruz," dedi ses. "Duygularını belli etmekten mi korkuyorsun?"

Soruları soran kişi onu özellikle zorlamak istermiş gibiydi ama Kaan, yine aynı şekilde güldü. Kibirli değil, kendinden emin bir gülümsemeydi. "Ben hiçbir şeyden korkmam."

"İddialı bir açıklama değil mi?"

"Neden iddialı olsun?"

"Herkesin korktuğu bir şey vardır."

"Elbette ki."

"Ama sen hiçbir şeyden korkmadığını söyledin."

Sigarasından bir nefes daha çekti. Dumanı geri üflerken gülümseyerek karşısındaki adam umutsuz bir vakaymış gibi başını iki yana salladı. "Beni dinlemiyorsun."

Şu an yalnızca laf cambazlığı yapıyordu. Kaan hakkında hiçbir şey bilmediğimiz gibi çok iyi bildiğimiz bir şey de vardı: Kendinden bahsetmeyi sevmezdi.

"Kayıtlara bakabiliriz," dedi röportajı yapan kişi.

Sigarasını orta parmağıyla başparmağının arasına alıp, işaret parmağını kameranın arkasındaki kişiye doğru uzattı. "Hayata doğru yerinden bakarsan, kayıtlara ihtiyacın kalmaz. Çünkü kelimelerin çok da önemi yoktur."

Kaan'ın her şarkı sözünde kendimi bulduğum gibi bu cümlesi de beni yakalamıştı. Onun hakkında yanılmamıştım, o gerçekten de derinliği olan biriydi. Kelimelere değil ardına bakıyordu.

"Sence sen hayata doğru yerinden mi bakıyorsun?"

Röportajı yapan adam onun söylediklerine değil söylemek istediklerine yöneleceğine yanlış tarafa yönelip yanlış soru sormuştu. Kaan'ın gülüşündeki anlamı o anda çözdüm. Adamı ciddiye almıyor ve aslında öylesine cevaplar veriyordu. Muhtemelen röportaja da zorla getirilmişti. Onu gerçekten konuşturabilecek kişinin onu gerçekten anlaması gerekiyordu. Kaan ipucunu vermişti aslında, kelimeler önemli değil, hayata doğru yerinden bak demişti ama adam bunu değerlendirememişti. Kaan müziğin hayatı olduğunu değil, müziğiyle bir şeylere yaşam verdiğinden bahsediyordu. Ayrıca duygularını göstermekten korktuğunu düşündüğünüz birine duygularını göstermekten mi korkuyorsun diye de sorulmazdı.

"Bilmiyorum," dedi Kaan. "Sadece, çok değer verdiğim birinin gösterdiği yerden bakıyorum." Güldü. Buruk bir gülümsemeydi... Hayatı umursamayan... Sanki ölüm karşısına dikilse ona da bu şekilde gülerdi. "Umarım doğrudur."

Vücudumun ürperdiğini hissettim.

Kaan görüntüden gittiğinde Demir göründü. Seyircilerden Kaan'a gelen tepkinin aynısı Demir'e de geldi.

Siyah bir koltuğa yayılarak oturmuştu. Bağcıkları gevşekçe bağlanmış siyah postal, yırtık kot ve kırmızı oduncu gömleği giymişti. Koyu kumral saçları Kaan'ın siyah saçlarının aksine özenle fönlenmişti.

"Senin için müzik nedir?" diye sordu ses, bu kez Demir'e.

Cevabı hızlı ve keskindi. "İntikam."

"Kimden aldığın bir intikam?"

"Kendilerini benden daha iyi gören, beni dışlayan herkesten aldığım bir intikam. Onlara siz bir bok bilmiyorsunuz deme şeklim."

Demir'den sonra Savaş belirdi ekranda. Siyah kısa saçları zaten dümdüz olduğu için şekillendirilmemişti. Savaş'ın çok güzel, kemikli bir yüzü vardı. Keskin çene kemiği ve küt çenesi vardı. O yüzden yüzünü ortaya çıkaran kısa saç ona çok yakışıyordu.

Aynı soru ona sorulduğunda, "Kaçış," dedi. "Müzik benim için hayattan kaçış."

"Sığındığın bir liman mı?"diye sorulduğunda, kafasını salladı. Savaş grupta en mantıklı olan kişiydi. Katıldıkları sayılı programda en az konuşan kişi oydu aslında. Grubun en mantıklı kişisi olduğunu diğer grup üyeleri öyle söylediği için biliyorduk.

Son olarak sıra Murat'a geçti. Açık kumral dalgalı saçlarının yüzüne düşmemesi için bandanayı katlayıp alnına bağlamıştı. Grubun en çocuksu üyesiydi Murat.

O, "Başkaldırı," diyerek yanıtladı soruyu. "Bir meydan okuma. İsyan."

"Kime?"

"Herkese."

"Hayranlarına da mı?"

"Aa hayıııır," dedi hemen çocuksu tavrına bürünerek. "Hayranlarımı seviyorum. Özellikle kızları." Kameraya bir öpücük attı. Stadyumda gülüşme sesleri yükseldi.

"Peki müzik yaparken nasıl hissediyorsun?"

Gözlerini kapatıp derin bir nefes çekti içine. "Canlı."

Görüntü gitti. Tekrar karanlık oldu. Birkaç saniye sonra sahnenin kırmızı ışıkları yandı. Ağır ritimli bir gitar sesi duyuldu. Çığlıklar, çıkarılan telefonlar, tezahüratlar birbirine karıştı. Ritim giderek yükseldi. Bass gitar ve bateri sesi de ona eşlik etmeye başladı. Müziğin en yüksek kısmına ulaşmasıyla grup sahnenin altından yükselen platformlarla sahneye çıktı ve sahnenin önünden metrelerce alevler yükseldi.

Kaan kulaklıklarını çıkarmış, gözlerini kapatmış kalabalığın çığlıklarını dinliyordu. Diğerleri çoktan kendilerini müziğin içinde kaybetmişti.

Kaan kulaklıklarını takıp şarkıya girdiğinde, elli bin kişi de onunla birlikte söyledi. Bileklerimizdeki ışıklı bileklikler şarkıya göre renk değiştiriyordu. Sonraki saatler, orada bulunan kişilerin büyük çoğunluğu için hayatlarının en güzel anlarıydı. Argo, şimdiye dek verdiği en uzun konseri vermişti. Tek bir saniye durmamış, hayranlarıyla beraber zıplamışlardı. Onlara dünyaca ün kazandıran en büyük hitlerini söylerken alevler yükselmiş, sahnenin kenarlarından gökyüzüne yüzlerce fişek patlatılmış, hem işitsel hem görsel bir şölenle konser bitmişti.

Işıklar yanıp Deniz'le birbirimize baktığımızda ikimiz de kahkahalarla güldük. Şimdiye dek yaşadığımız hayatın en müthiş günüydü bugün.

Taksiyle eve dönerken Denizlerde birlikte kalmaya karar verdik. After partiden gelen haberleri birlikte takip edecektik. Anneme mesaj atıp haber verdim ama ne zaman görecekti kim bilir.

Eve gider gitmez Deniz'in odasına kapandık, hızlıca duş aldık ve bilgisayarını ve telefonlarımızı alarak nete düşecek haberleri bekledik. Bir yandan da Ezgi'nin profilini kontrol ediyorduk. Gerçekten de söylediği gibi bu partiye katılacaksa mutlaka fotoğraf paylaşırdı. Bu arada güzel fotoğraflarımızdan seçip Instagram'a attık. Aynı zamanda tüm sosyal medyalarda olduğu gibi bugünkü konserin gelmiş geçmiş en iyi Argo konseri olduğundan bahsettik.

Deniz kucağında bilgisayarla bir anda yerinden fırladı.

"Argos'a haber düştü!"

Tıkladığında, dışımdan okudum.

"Argo'nun After Party'si başladı millet! Görünüşe bakılırsa dünyaca ünlü youtuberlar Rich Scott ve Anna da partiye davetliymiş."

İkisinin parti mekanına girerken çekilmiş fotoğrafları yazının sonuna eklenmişti.

"Şu an o partide olanları o kadar kıskanıyorum ki," diye sızlandı Deniz. "Acaba Ezgi ne yapıyor? Kesin assolist havalarında sonradan gider."

"Bence işini şansa bırakmaz. Çoktan damlamıştır. Geç kalıp Kaan'ı başkasına kaptırmayı göze almaz."

"Haklısın, orası lise değil ne de olsa, gerçek dünya."

Yeni bir haber daha düştüğünde, hemen açtık.

"Manken Burak Selman yakın arkadaşı Begüm Duman, genç oyuncular Aslı Yalaz, Melek Dündar ve geçtiğimiz senenin güzellik kraliçesi Ada Meler de partiye katıldı. Ayrıca şarkıcı Nehir'in de içeride olduğuna dair duyumlar aldık."

Hepsinin arabadan inerken ya da kapıdan girerken fotoğrafları vardı.

Deniz keyifle güldü. "Ezgi avucunu yalayabilir. Bu kızlarla asla baş edemez. Kaan onu fark etmeyecek bile."

Bu konuda ona katılmıyordum. Ezgi onlarla çok rahatlıkla yarışacak kadar güzeldi. "Sanmıyorum. Ezgi bir yolunu bulur."

"Belki bulur ama aptal bir liseli olduğunu mutlaka belli edecektir. Açıkçası Nehir varken Ezgi'ye bakmazdım."

Deniz Ezgi'ye aşırı derecede sinir olduğu için böyle keyiflenmişti ama haklı olduğu bir nokta vardı: Nehir varken ben de bir başkasına bakmazdım. Onda güzellikten çok daha fazlası vardı çünkü. Normalde hayranlar için Nehir çok daha büyük bir tehditti ama Deniz için Kaan'ın Ezgi'yle tek gecelik de olsa birlikte olmasındansa Nehir'e âşık olması hatta evlenip çoluk çocuğa karışması bile çok daha iyiydi. Yeter ki Ezgi Kaan'ın yanına bile yaklaşamasın.

"Keşke Ezgi reşit olmasaydı," dedi Deniz. "Onu ihbar ederdik."

Ben okula başlayacağım zaman çok minik olduğumdan, ailem bir sene daha beklememi istemiş. Ezgi'nin ailesi de ikimiz 'arkadaş' olduğumuz ve 'birbirimizi yalnız bırakmamamız' için Ezgi'nin benimle birlikte bir sene geç başlamasına karar vermiş. O yüzden ikimiz de arkadaşlarımızdan bir yaş büyüktük. Dolayısıyla Ezgi'nin alkollü bir mekânda bulunmasında hiçbir sıkıntı yoktu.

Her geçen saat yeni fotoğraflar düştü internete. Konser bitmişti ama henüz ortalık durulmamıştı.

Saatler sonra annem mesajımı cevapladı.

Anneciğim: İyi eğlenceler!

"Keşke bizimkiler de seninkiler gibi olsaydı," dedi Deniz mesajı okuduğumda. "Eve gelene kadar kaç kere aradıklarını sen gördün."

"Olsaydı ne olacaktı? Her gün başka partiye mi katılacaktın?" diye sordum alay ederek. Aslında Deniz benimle takılmasa bir şansı olabilirdi. Gerçek bir esmer güzeliydi o. Gerçi artık kabul görmek için güzellik de yeterli gelmiyordu. Arkadaşlıklar belirli şartlara göre kuruluyordu artık. Bir yere çağırılmak için bazı özellikler aranıyordu.

"O da doğru," dedi Deniz, kabullenmek istemediği bir gerçeği kabullenerek. "Ne kadar kötü bir şey. İstediğini yapacak özgürlüğün var ama yapacak bir şeyin yok."

"Ya... Gel bir de bana sor," dedim. Bana sorsaydı bu özgürlükle ilgili daha farklı şeyler söylerdim.

Saatler geçti. Partideki ünlü sayısı her geçen saat daha da arttı. VIP bilete sahip hayranlardan şanslı olanlar da partiye katılmıştı. Onların da görünüş olarak ünlülerden bir farkı yoktu. Atılan video ve fotoğraflara bakılırsa son zamanların en çılgın partisiydi.

Bir süre sonra Deniz uyuyakalınca bilgisayarı ve ışığı kapatıp yattım. Ben de yorgunluktan sızıp kalmak üzereyken Ezgi'nin profiline yeni bir fotoğraf eklendi. Karanlık, kalabalık bir yerdeydiler. Ezgi, sırtını arkasındaki Kaan'ın göğsüne yaslamış, Kaan da arkadan kolunu Ezgi'nin omzundan atmıştı. Kameraya bakıp öyle bir poz vermişlerdi ki, hayatımda gördüğüm en havalı iki kişi olabilirlerdi.

Oturup, uzun uzun ekrana baktım. Karanlıkta, telefonun ışığı odayı aydınlatırken uzun bir süre fotoğrafı inceledim.

Spot ışıkları altında yaşayanlar da kendi içinde ikiye ayrılıyormuş demek ki. Birinci tip, üzerine bir başkasının spot ışığı çevirdiği insanlar: Argo gibi. İkinci tip ise spot ışıklarını kendi üzerine çevirenler: Ezgi gibi... Ve biz görünmezler, Ezgi'nin söylediği gibi onları uzaktan izlemeye mecburduk. Çünkü spot ışıklarının altında dursak bile kimse tarafından görülmezdik.

Telefonun ekranını kapatıp komodinin üzerine bıraktım. 

*Argos: Argostisizm'in kısaltması.

i.p vibe;

Continue Reading

You'll Also Like

17.2K 1.9K 15
ama hayat hızlandı iyi şeyler artık devam etmiyor Chan.
713K 32.8K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
107K 7.7K 55
Wattys 2019 Genç Yetişkin kategorisi kazananı! "Bazı hikayeler, başladığını sandığınız zamandan çok evvel başlar." Bu hikaye Sanat Lisesi'nde okuyan...
119K 10.2K 47
Zaman hızlı akıyor demiştim ya hani. Hissetmiyordum artık zamanın aktığını, nasıl geçtiğini. Artık korkmuyordum mesela kendimden. Yaptıklarım, yapaca...