XIII Kayıp Ruh

By biAntiSosyalhikayesi

10.2K 2.9K 393

Bir lanet, ikiz kız kardeş ve yasak bir aşkın hikayesi.. Geçmişin izlerini taşıyan, ihanetin ve sırların yaşa... More

XIII Kayıp Ruh
~ 1 ~
~ 2 ~
~ 3 ~
~ 4 ~
~ 5 ~
~ 6 ~
~ 7 ~
~ 8 ~
~ 9 ~
~ 10 ~
~ 11 ~
~ 12 ~
~ 13 ~
~ 14 ~
~ 15 ~
1K Teşekkürler
~ 16 ~
~ 17 ~
~ 18 ~
~ 19 ~
~ 20 ~
~ 21 ~
~ 22 ~
~ 23 ~
~ 24 ~
~ 25 ~
~ 26 ~
~ 27 ~
~ 29 ~
~ 30 ~
~ 31 ~
~ 32 ~
~ 33 ~
~ 34 ~
~ 35 ~
~ 36 ~
~ 37 ~
~ 38 ~
XIII Kayıp Ruh
Tanıtım
Açıklama - Düzenleniyor - Seri
2 K :)

~ 28 ~

137 57 7
By biAntiSosyalhikayesi

Ertesi gün

Sabah uyandığımda uzun zamandır ilk kez deliksiz bir uyku çektiğimi hissetmiştim. Bütün yaşananlar beni çok yormuş olmalıydı. Tişörtümü sıyırarak aynanın karşısına geçtiğimde yara izlerinin tamamen kaybolduğunu görmüştüm. Bu durumu dün gece Buray'ın kolunu keserek alfa kanını akıtmasına bağlamıştım. Gerçekten de son derece kuvvetli bir iyileştirici gücü olmalıydı. Bedenimdeki yaraların aksine ruhumdaki yaraları da tedavi etmiş gibiydi. 

Üzerimi değiştirerek aşağıya indiğimde Duru'nun kucağında küçük pars'ı sevdiğini görmüştüm. Gözlerimi büyüterek Karan'a baktığımda sadece kaşlarını kaldırarak çarpık bir gülümseme sergilemişti. Yüzümde bir gülümsemeyle Duru'nun yanına oturduğumda "Günaydın, çok sevimli bir kedi." demişti.

Dün gece parsı diğer şeklinde gördüğünde bayılan kendisiyken şuan kucağında duran kedinin aslında o olduğunu öğrense ne tepki verirdi doğrusu merak etmiyor değildim. "Evet pars özel bir kedidir." diyerek gülümsediğim de irkilerek "Bana pars deme! Dün gece kurtlar tarafından kovalanıyordum. En son seni gördüğümü hatırlıyorum ve yanında bir panter vardı. Yaşadığım şokun etkisiyle halüsinasyon görmüş olmalıyım. İnanılacak gibi değil!" dediğinde küçük pars söylenerek Duru'nun kucağından yere atlamıştı. 

"Bileğin nasıl?"

"Burkmuş olmalıyım, şimdi biraz daha iyi."

İçten bir tebessümle "Sevindim.." diyerek duraksadığım da artık ona neden buraya geldiğini sormamın vakti olduğunu düşünmüştüm. Ama o benden önce davranarak konuşmaya başlamıştı.

"Sanırım habersizce gelmem pek doğru değildi ama onun hakkında senden öğrenmek istediklerim var. Kim olduğunu merak ediyorum ve anneme birçok soru sorarak daha fazla üzülmesine izin veremezdim."

Amcam hakkında konuşmak istemesi ve onu gerçekten tanımak istemesi beni duygulandırmıştı. Ona bir çok güzel anımızı anlatarak amcamın aslında ne kadar komik ve ne kadar düşünceli bir insan olduğunu anlatmıştım. Yüzünde oluşan tebessüm ondan mahrum kalmanın acısıyla kaybolduğunda "O seni hiçbir zaman terk etmedi. Yanında olamamış olsan bile hep kalbinde bir yerdeydin buna eminim." dediğimde kedini gülümsemeye zorlayarak "Sana inanıyorum." demişti.

Duygu yoğunluğunu dağıtmak istercesine dikkatini başka bir yere çekerek masanın üzerinde duran kitabı eline almış ve kapağını aralamıştı. Yüzünde oluşan değişik ifadeden bir sonuç çıkartmak mümkün değildi. Sesli bir şekilde gülerek "Bu kitapta ne böyle? İçinde yazılanlar oldukça ilginçmiş." dediğinde kısa bir süreliğine Karan ile birbirimize bakmıştık. 

Karan şaşkınlıkla "Okuyabiliyor musun?" diye sorduğunda Duru omuzlarını geriye doğru atarak "Tabi ki de sonuçta bizim dilimizle yazılmış." demişti. Ellerim titreyerek kitabı elinden aldığımda "Sorun ne alt tarafı saçma sapan bir kitap.. Yazarı kim merak ettim doğrusu." diye sorduğunda "Bilindik bir kitap değil. Artık Buradan gitsen iyi olur." demiştim.

Verdiğim tepki karşısında şaşkınlığını gizlemeye çalışarak "Sadece amcanı ve seni tanımak istemiştim, sorun ne?" diye sorduğunda "Burası senin için pekte güvenli değil. Bu yüzden artık gitmelisin." demiştim.

Telefonumu tuşlayarak bir taksi çağırmak istediğimde "Aracım var, kendi başımın çaresine bakabilirim!" diyerek ayağa kalkmıştı. Kolundan tutarak "Beni sakın yanlış anlama, gerçekten seni düşündüğüm için böyle davranıyorum." diyerek aramıza bir soğukluk girmemesini ummuştum. 

Dudaklarını ısırarak serbest bıraktığında "Beni geçekten düşündüğünü belli ettiğine göre bir bildiğin olmalı, bu yüzden sana güveniyorum. Peki bir daha ne zaman görüşebiliriz." diye sormuştu. 

"Yakın zamanda seni arayacağım, söz veriyorum."

Duru'ya arazinin dışında bulunan aracına kadar eşlik ederek güvenli bir şekilde ayrıldığına emin olduğumuzda eve geri dönüştük. Kendimi koltuğa bırakarak ellerimi saçlarımın arasına daldırmış masanın üzerinde duran kitabı seyrediyordum. Karan karşıma oturarak "Ne yapmayı planlıyorsun?" diye sormuştu. 

"Bir planım yok ve ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyorum. Amcam onun güvende olabilmesi için elinden gelini yaptı. Ona gerçeği söylemek istemesem de ondan vazgeçmek zorunda kaldı." 

"Yanılıyorsun, ona söylediğin gibi amcan aslında ondan hiçbir zaman vazgeçmedi."

Ellerimi birbirine kenetleyerek "Onu korumam gerek! Kendimi bile koruyamazken onu nasıl koruyacağım bilmiyorum. Duru artık benim gibi bu lanetin bir parçası! Bu kitabı ancak gerçek cadılar okuyabilir." demiş ve gözlerimi yumarak boynumu geriye doğru atmıştım.

Duru kitabı okuyabildiğine göre gerçekten cadı güçlerine sahip olmalıydı. Dokuzuncu ve onuncu ikiz ruhlardan yalnızca birinin bu kitabı okuya bilmesi gibi.. Peki ya Lema'nın ruhuna sahip olan ruh ve ben neden bu kitabın gizemli alfabesini çözemiyorduk? Belkide Lema'nın ruhunun parçalanmış olması okunamaz olmasında ki asıl neden olabilirdi. Karanlık ormanda yok olan cadı vakit yaklaştığında cadı kitabının üzerinde bulunan kalkanın kırılacağını söylemişti. Ruhlar özgürlüklerine kavuştuğunda demek isterken kayıp ruhların serbest kalmasını kastetmiş olabilir miydi? Lema'nın parçalanmış ruhu bir bütün haline geldiğinde kitap okunabilir olacaktı ama bu aynı zamanda gök yüzünün kanlı ay ile aydınlanacak olmasıydı. Yani cadının da söylediği gibi kıyamet son cadılar için kopacaktı. Lanetin bozulmasında ki en önemli etken kitaptı ama kanlı ay taşının o zaman ne gibi bir önemi olabilirdi ki.. Sadece iblisin canavarlarının eline geçmemesi gerekiyordu. Peki ya onu yaratan kişi kimdi? 

İblisle yapılan anlaşmanın karşılığı bu taşken onu var eden kişi kardeşine ihanet eden asıl suçlu olabilir miydi?

Düşüncelerimi vermiş olduğum derin solukla aralayarak gözlerimi tekrar açmıştım. Karan'a "Yarım bıraktığımız işi tamamlamamız gerek." diyerek ayağa kalkmıştım. Benim gibi o da ayağa kalkarak "Aramaya devam yani." dediğinde başımla onaylayarak "Vakit yaklaşıyor ve artık ruhlar özgür kalmalı." demiştim. 

Yukarıdan gelen müzik kutusunun sesiyle duraksayarak tavana baktığımda "Müzik kutusu, beni çağırıyor." diyerek merdivenlerden yukarı çıkarak odamın kapısını aralamıştım. Masanın yanında duran ruh benim geldiğimi fark ederek "Bu tatlı melodi.." diyerek duraksamış ve bana doğru dönmüştü. 

Kayıp ruhların altıncısı "Huzur verirken nasıl biranda korkuyla kaplar kalbi.. Sana yol gösterecek odur.." diyerek bana doğru yaklaşmış ve işaret parmağıyla alnıma dokunmuştu.

Gözlerimi yumarak araladığımda kendimi küçük bir kız çocuğunun babasını heyecan ve merakla seyretmesini izlerken bulmuştum. Adam kızına gülümseyerek büyük bir ahşabı oymasına kaldığı yerden devam ediyordu. Kız çocuğu babasına merakla ne zaman biteceğini sorduğunda adam ancak onuncu yaş gününde bu kutuyu ona hediye edebileceğini söylemişti. Kız dudaklarını bükmesine rağmen yeniden gülümseye bilmişti. Ancak görü yarıda kesilmiş gibi gözlerimin önünden kaybolmuştu. Etrafıma bakındığımda meşe ağacının altında bulmuştum kendimi. Zihnimde yankılanmaya başlayan seslerin tanıdık oluşu beni şaşırmamıştı ama sesler ve kelimeler birbirlerine karışıyor gibiydi.. Söylenenlerin hiç birini anlayamıyordum. "Yeter! Yeter artık durun!" dediğimde sesler kesilmişti. Karşımda Lema ve Elame belirdiğinde hangisinin hangisi olduğunu ayırt edememiştim. Kardeşlerden biri gülümseyerek arkasında sakladığı bıçağı çıkarttığın da onu durdurabilmek için onlara doğru koşmaya başlamıştım. Ancak hiçbir şekilde ilerleyemiyor aksine onlardan uzaklaşıyordum. Bıçakla kolunda uzunca bir yara açmış avucunda kan damlarını biriktiriyordu. Acı içinde görünen kadın sadece "Neden?" diye bilmişti.

Gözlerimi araladığımda nefes almanın zorluğuyla yere yığılmıştım. Karan odaya girdiğinde beni yerde gördüğüne şaşırarak korkuyla yanıma gelmiş ve kalkmama yardımcı olmuştu. Endişeli bir şekilde "Ne gördün ruh sana ne gösterdi!" dediğinde "Ruh değil! İkisinden biri ama yarım!" diye bilmiştim. 

Yatağıma oturarak bir bardak su içmiş ve Karan'a gördüklerimi anlatmıştım. Bana "Hangisiydi?" diye sorduğunda gözlerinden onun gerçek Karan olduğu anlaşılıyordu. Yüzündeki dehşet dolu ifade hiç olmadığı kadar korkunçlukta gözlerimin içine bakıyordu.

Karan'a "Emin değilim, ancak gözlerindeki acıyı görebildim. Sanki kendini yok etmek gibiydi." dediğimde omuzlarını düşürerek düşünceli bir şekilde yanıma oturmuştu. Tekrar gözlerini bana çevirdiğinde saçlarımdan düşen bir tutamı geriye atmış ve yüzünü bana doğru yaklaştırmıştı. Derin soluğunu yüzüme bırakmasıyla gözlerimi yumarak başımı alnına dayamıştım. Böyle bir anda onu öpmek istiyor olmam normal miydi? Sıcak dudaklarımı dudaklarına değdirdiğinde zaman sanki bizim için durdurulmuş gibi hissetmiş ve zamanın kaldığı yerden hiç devam etmemesini dilemiştim.

Vote vermeyi ve yorum yapmayı lütfen ihmal etmeyim. 

Takipte kaldığınız için teşekkürler. :)

Continue Reading

You'll Also Like

346 75 41
Umudun mevsiminde çiçekler açtı dedi uğruna çiçek bahçemi yakıp kül ettiğim kadın. Umudun mevsiminde kuşlar sıcak diyarlara göç ederler, bunu bilir m...
3.7M 306K 84
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
R.E.S By Krasimir.A.

Teen Fiction

499 54 17
Söz konusu Ron White olduğunda aşk, ağıza alınacak son kelimedir. Hayatı eğlence, alay ve oyunlardan ibaret olan bu serseri çocuğun kalbi her türlü h...
136K 10K 72
Felsefe profesörü Arnott Kowalski öğrencisinin ona sunduğu teklifi kabul etmesi durumunda olacakları asla tahmin edemezdi. Bir topluluğa davet olan b...