~ 26 ~

146 60 8
                                    

"Vakit yaklaştığında cadı kitabının kalkanı kırılacak. Ruhlar özgürlüklerine kavuştuğunda gök kanlı ayla parlayacak. Kıyamet son cadılar için kopacak.." 

Kadına "Bu da ne demek oluyor? İkisinin savaşı daha kimlere zarar verebilir." dediğimde avuç içime yerleştirdiği hilal biçimindeki metal parçanın üzerinde kırmızı bir taş olduğunu gördüm. Ellerimi birbirine kapatarak "Benim gibi olanlara.. İblisle yapılmış bir anlaşmanın karşılığı elinde tutmuş olduğun kanlı ay taşıdır. Karanlık güçlerin ellerine geçtiğinde tüm cadılar için son demek olur." demiş korkuyla etrafına bakınmıştı. O da tıpkı ailemin kadınları gibi bir cadıydı. Bakışlarını bana doğru çevirdiğinde "İblisin karanlık canavarları geliyorlar! Taşı al ve hemen buradan git. Güvende olabileceğin tek yere geri dön! Onlardan ancak bu şekilde koruna bilirsin." demişti. Ormanda ulama sesleri yankılanmaya başladığında ona bakarak "Seni burada bırakamam!" demiştim. 

Bana "Artık çok geç.." dediğinde genç bedeni yaşlanmaya başlayarak kül haline gelmişti. Karan'ı aramak için telefonuma bakındığımda bulamamıştım. Giderek yaklaşan kurt sesleri artık koşmam gerektiğinin habercisiydi. Tüm gücümle koşarak biran önce arazi sınırı içine ulaşmaya çalışıyordum. Ağaç dallarına ceketimin takılmasıyla duraksayarak "Lanet olsun!" demiş yırtılmasına aldırmaksızın tekrar koşmaya başlamıştım. Karşıma çıkan kurt ağaç köklerine takılmama neden olmuş ve kendimi dizlerimin üzerinde bulmuştum. Siyah kürkü ve sivri dişleriyle oldukça korkutucu görünüyordu. Elimde tuttuğum metali sıkıca kavramaya devam ederek yavaş hareketlerle doğrulmak istesem de tehditkar sesi karşısında olduğum yerde kalmıştım. Kurdun arkasına doğru baktığımda yıkık duvarın çokta uzakta olmadığını fark ettim. 

Ormanda yankılanmaya başlayan hayvan iniltileri sanki saldırı altına alınmış gibiydi. Kesilen seslerin ardından kurt harekete geçerek bana doğru yaklaşmaya başlamıştı. Gözlerimi sıkıca yumduğum da gelen korkunç sesle aralamış ve başka bir hayvanın kurda saldırdığını görmüştüm. Büyük kara bir kediyi andıran siyah panteri gördüğümde gözlerim kocaman aralanmış ve ayaklanarak koşmaya devem etmiştim. Yıkık duvarı atladığımda arkamı dönerek parmaklarımı saç diplerime geçirerek "Aman tanrım! Bu bir panter! Bu imkansız!" diyerek neredeyse saçlarımı yolmak üzereydim "Aklımı kaçırıyor olmalıyım!" diyerek etrafıma bakınmış ve tekrar koşmaya başlamıştım. 

Eve ulaştığımda titreyen ellerimi ceplerime sokarak anahtarımı bulmuş ve kapıyı açarak büyük bir gürültüyle kapatmıştım. Karan yanıma panikle geldiğinde "Neler oluyor? Neden bu kadar korkunç görünüyorsun?" diye sormuştu. Kapıyı kilitlediğim de aslında bunun pekte korunmak için iyi bir yöntem olmadığını fark ederek büyük çekmeceli dolabı kapının arkasına itmeye çalışıyordum. 

Karan "Hey dur bir dakika! Sen bu haldeyken ne yaptığını zannediyorsun? Hastaneden çıkalı çok olmadı." diyerek beni durdurmuştu. Elleriyle yüzümü kapladığında "Dışarıda! Dışarıda bir kurt ve bir panter var!" dedim. Karan ise söylediklerimin çılgınlığıyla ağzı bir karış açık yüzüme baka kalmıştı. 

"Ne? Ne var dedin?" 

Tekrarlayarak "Kurt ve panter!" dememle bana gülerek ellerini iki yana kaldırmış ve "Bu söylediğine inanmamı beklemiyorsun dimi?" diye sorarak kaşlarını havaya kaldırdığın da "Ciddiyim!" demiştim. Karan "Şaka yapıyorsun! Lanet olsun!" diyerek hemen telefonunu eline alıp tuşlamıştı.

Evime gelen polis ekipleri ifadem doğrultusunda dediğim bölgelerde arama yapılması için uzman kişileri yönlendirmişlerdi. Ama iki saatlik bir aramaya rağmen ortada her hangi bir hayvan izine rastlanmamıştı. Karşımda duran polis bir kez daha ifademi aldığında korkuyla "Size doğruyu söylüyorum. Onları kendi gözlerimle gördüm." demiştim. 

XIII Kayıp RuhWhere stories live. Discover now