~ 11 ~

237 77 11
                                    

Amcamın araziden ayrılmasıyla birlikte ahşap evden dışarı adımımı atarak yüzümü gökyüzüne doğru kaldırmıştım. Dünün ve bir önce ki yaz gününün aksine mavi gökyüzü karanlık bulutlarla kaplanmıştı. Grimsi gök büyük bir şiddetle şimşeklerini çakıyor ve yağmurun haberini veriyordu. "Zeus'un öfkesi.." diyen genç adama baktığımda suratında oluşan ifadeden bir anlam çıkaramamıştım. Bana bir kez daha karanlık gözlerin sahibini hatırlatan mavilikleri bu adama neden güvendiğimi sorgulatmıştı. On dakika önce konuştuğum o kişi değil gibiydi aksine şuan bambaşka bir kişiyle beraber gibiydim. Huzursuzluğumu gizlemeye çalışarak "Yağmur bastırmak üzere, amcam erken dönecektir." demiştim.

Toprak zemine ayak basmam ile başlayan yağmur yavaş yavaş hızlanıyordu. Islanmamak için koşar adımlarla taş basamakların önüne geldiğimizde Karan basamakların en tepesine ulaşmıştı bile, bense duraksayarak şiddetlenen yağmurun altında eskiden vermiş olduğum sözü çiğneyecek olmamın pişmanlığını yaşıyor gibiydim.

Karan'ın "Sırılsıklam olacaksın! Sorun ne?" demesiyle kendime gelerek "Her şey.. Sakladıklarım.. Yapacaklarım.. Doğru olduğundan emin değilim." diyerek yarım adım geri atmıştım. Ağır adımlarla basamaklardan geri inen Karan sol elini bana uzattığında daha önce dikkatimi çekmeyen bir detay olduğunu fark ettim. Yüzük parmağının iç yüzündeki ince yanık çizgiler bir harfin silinmek üzere olan hali gibiydi tam olarak anlaşılmadığı için gereksiz yere kuruntu yaptığımı düşünerek sol elimi avuç içine değdirmiş ve kendimi tuhaf bir biçim de karanlığın içinde bulmuştum. Gözlerimin açık olduğunu hissetmeme rağmen hiçbir şey göremiyordum. Korkuyla "Neler oluyor?! Kimse yok mu?" diye çıkan ses tonum tamamen farklıydı. "Bu ses!" dediğimde bana ne olduğunu anlaya bilmiştim. "Lema?! Sorun ne?" denilmesiyle şaşkınlığım kat ve kat artmıştı. Diğer sesin sahibi Elameydi! Ve LEMA! Ama bu benim adımdı!

Şaşkınlık ve korkuyla "Elame.." diye fısıldadığım da "Yanındayım, artık korkmana gerek yok." diye yanıt vermişti. Çakan şimşeklerin ardından büyük bir gürültü koptuğunda irkilerek ellerimi tutan kadına daha çok sokulmuş ve kollarını kavramıştım. İçeri giren bir çift başka ayak sesinin ilerleyişini dinleyerek takip etmeye çalışıyordum. 

Yaklaşan ayak seslerinin sahibi "Meşe ağacının yakınına düştü." demesiyle kalp atışlarım giderek hızlanmaya başlamıştı. "Bu ses.." diye fısıldadığım da içgüdüsel olarak tırnaklarımı Elame'nin kollarına geçirmiştim. Adam "Artık yanındayız sakinleş lütfen.." dediğinde sesinde saklı olan hüznü hissede bilmiştim. Yaklaşmaya başlayan adımlar yanımda son bulduğunda ellerimi kavrayan ellerinin soğuk sıcaklığı bana Karan'ın dokunuşunu anımsatmıştı. Karanlığın içinde olmama rağmen nasıl başka bir karanlıkta sürükleniyormuş gibi olabilirdim?  Gözlerimi kırpıştırarak aydınlığı bulmaya çalışıyor ama baş dönmesinin verdiği etkiyle neredeyse kendimden geçmek üzere olduğumu hissediyordum. Gözlerimi son birkaç kez kırpıştırarak araladığımda karşımda Karan'ı bulmuştum. Büyüyen göz bebekleriyle bana bakan bu adam sanki gördüklerime şahit olmuşcasına korku ve endişe duyuyor gibiydi. Sanki yaşamamam gereken bir anı yaşamama ve tanıdık iki dokunuşuna şahit olmama sebep olmuştu. Bu adamın sakladığı şey tam olarak ne olabilirdi ki? 

Ona çabuk güven duymuşken şimdi neden güvenmemem gerektiğini düşünüyordum. Hislerimin tam aksini söylemesine rağmen mantığım kaçmam gerektiği haykırıyordu ama bedenim mantığım dışı harekete geçmiş ve ona bir adım atmıştı. Bana ait olmadığını hissettiğim bir parçaya sahip gibiydim. Bu parça ruhumun ve bedenimin bir köşesinde sanki daima saklı kalmış ve bu eve adım atmanın verecek olduğu heyecanla tekrar canlanmış gibiydi. Bu parça kalbim de hissettiğim o çarpıntının sahibi Elame'nin kız kardeşi Lema'ya aitti. 

...

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen, beğenileriniz ve yorumlarınız benim için oldukça önemli.

:)

XIII Kayıp RuhWhere stories live. Discover now