~ 1 ~

1K 119 23
                                    

Saklı Sır

Her ailenin gizli bir sırrı vardır.. 

Karşı dairede oturan kadının çığlıklarının tüm apartmanı gecenin bir vakti ayağa kaldırması gibi. Duyduklarınıza rağmen sessiz kalmanız ve hiçbir şey yapmamanız. Ardından gelen silah sesinin yaşattığı o korkunç his.. Karanlık sokakta yankılanmaya başlayan siren seslerine eşlik eden insan yakarışları. 

Birkaç dakika önce o kapının zili çalınsaydı ne olurdu?

Belki de şuan herkesin korkuyla baktığı o karanlık kapının ardından ikinci bir silah sesi daha duyulmazdı. Kızıl ahşap zemin iki farklı insan kanının rengiyle bir bütünmüş gibi durmazdı. Yerde uzanan cansız bedenlerin boş gözlerine bakmak zorunda kalmazdım. Kırılan kapının korkusuyla büyük masanın altına daha çok gizlenmek zorunda olmazdım. Dışarı çıkartıldığımda hiçbir şey yapmadıkları için pişmanlık duyan insanların gözlerinin içine bakmazdım.

-dım.

Yaşadım!

Herkes için bir bunalımın katliamı gibi görünen bu durum aslında iki insanın yok oluşuydu. Gerçeklerden tek kaçış yoluydu. 

Damarlarımda akan kanın lanetinden..

Bu lanet hepimizi etkisi altına almaya başladığında son kaçınılmaz olmuştu. Tıpkı diğer aile üyelerim de ki gibi.. 

Bizim ailemiz için kader iyi bir son yazmamıştı. Günden güne kuruyan ve dökülen ağaç yapraklarından farksızdık. Rüzgarın bizi oradan oraya savurmasına izin verdik. Kış ölümdü bizim için, soğuğa teslim ettik kendimizi ve derin bir uykuya daldık. Baharda tomurcuk açmayı ümit ettik ve yeniden can bulmayı.. Ama yine bize o hatırlattı.. Bedenimizi kavurdu, yaktı yine yaktı.. Bedenimiz gibi ruhumuzu da.. Darmadağın edildik ve yine savrulduk oradan oraya. Lanetin ruhumuzu esir almasına izin verdik.

Son sözler ise bir kez daha yankılandı zihnimde "Lanetli ruhların sonuncusu, diğerlerinin de yaptığı gibi." ve yıllardır ailemize ait olan eski silah ben daha on yaşındayken ateşlenmişti bir kez daha anılarımda.

Sadece bir kişi dışında geride ailemden yaşayan hiç kimsem kalmamıştı. Amcam karşısında beni gördüğünde nefretten çok ailemizin gizemli sırrının ağırlığıyla bakıyordu gözlerimin içine halbuki tek istediğim içten bir kucaklamaydı. Bütün o yaşananların aslında yaşanmamış olmasıydı.

 Ama hepsi gerçekti.

12 Yıl Sonra

Her sene olduğu gibi amcam ve ben kasabamızın eski mezarlığında adım adım ilerliyor, ailemize ait her mezar taşının yanına birer siyah gül bırakıyorduk. "Küçük bir aile için oldukça büyük bir mezarlık." diyerek bir tane daha gül bıraktığımda tekrar o isimsiz taşla karşılaştım. Amcam her zaman olduğu gibi o mezarlığın yanından öylece geçip gitmişti. Ona göre ailemizdeki bu lanetin başlamasına asıl sebep olan kişi rahat ve ebedi uykusundaydı. 

Boş taşı arkamda bırakarak önüne geçtiğimde beyaz bir gül fidanının tomurcuklandığını görerek dalları arasına iyice baktım. Geçen sene amcamın soğuk bakışları eşliğinde toprağa bıraktığım siyah gülün kurumuş olmasına rağmen hala nasıl orada olduğuna anlam verememiştim. Solan gülü elime almak istediğimde parmak ucuma batan diken yüzünden ufak ama yoğun bir kan damlası toprağa düşmüştü. Yüzümü okşayan sıcak hava bir anlığına beni sarhoş etmişcesine başımı döndürmüş gözlerimin kararmasıyla kendimi toprak zemine bırakmama sebep olmuştu. 

Saçlarımı okşayan ellerin sahibi kendime gelebilmem için anlamadığım bir dilde kulağıma bir şeyler fısıldadığında gözlerimi zorda olsa aralayarak yüzüne baktım. Kızgınlık ve korku bütün yüz hatlarını sarmış bir vaziyette "Daha önce sana ondan uzak durmanı söylemiştim." diyerek ayağa kalkarak dizlerindeki toprak kalıntılarını silkelemiş ve birkaç adım geri çekilmişti. İsimsiz taşa yine anlamadığım kelimeler fısıldamaya başladığında avuçlarımı zemine bastırarak kendime kızmama neden olmuştu.

Bana doğru uzattığı elini sıkıca kavrayarak ayağa kalksam da hissettim ufak baş dönmesi sendelememe sebep olduğunda amcam "İyi görünmüyorsun artık eve dönsek iyi olur." dedi. Ona itiraz etmeden sadece başımla onaylamak ile yetinmiştim. 

Sessiz ve gerginlik dolu araba yolculuğumuzun son bulmasıyla büyük taştan duvarlar tüm kasvetiyle çıkmıştı karşımıza, bir çok gizemi içinde barındırmak istermiş gibi duran bu duvarlar yılların bakımsızlığıyla artık yosun bağlamıştı. 

"Kapıyı açmam gerek, sen bekle." diyerek araçtan inen amcam on adım kadar ileride bulunan büyük ahşap kapıya ulaşmıştı. Yüzünde kızgınlık dolu bir ifadeyle geri döndüğünde camdan içeri başını uzatarak "Birileri yine bizimle alay ediyor! Kapının arkasına destek konulmuş." demişti. 

Araçtan inerek "Her sene aynı durum! Ben hallederim." dediğimde önümü keserek "İyi değilsin Ben halledebilirim." demişti.

"Bu duvarları aşabilecek kuvvetin yok. Ben iyiyim, sorun değil."

Taş duvarın yanında duran ağaca tırmanarak engeli aşıp kendimi yere bıraktığımda ayak bileğimde hissettiğim ufak çaplı acı suratımı ekşiterek ilerlememe sebep olmuştu. Kapının arkasında duran iki kalastan birini sürükleyerek duvar kenarına bırakmıştım. Diğer kalası kaldırdığımda yankılanmaya başlayan sesin ve kulaklarımda yankılanan melodinin tanıdık oluşu beni korkutmaya yetmişti. Arkamı döndüğümde etrafta hiç kimseyi görememiştim. Ama sesin sahibi oldukça yakında gibiydi. Gün batımı ışığı etrafı çoktan sarmaya başlamıştı. Büyük meşe ağacının ise bütün yapraklarının alev almışcasına parıldamasına neden oluyordu.

Ahşap kapının aniden itilmesiyle korkuyla yerimden sıçradım. Amcam "Bir sorun mu var?" diye sorduğunda ona melodiden bahsetmemin iyi bir fikir olmayacağını düşünerek "Duvardan atlarken bileğimi burktum." dedim. Kısmen hem yalan hemde doğruyu söylemiştim.

Eve gelmemizin ardından "Biraz dinlenmem gerek." deyip ahşap merdivenleri  gıcırtılar eşliğinde çıkarak odama ulaşmıştım. Kendimi yatağıma bıraktığımda hala geçmeyen baş dönmeme şiddetli bir baş ağrısı da eklenmişti. Yanı başımda duran dolabın çekmecesini aralayarak düzenli kullanmam gereken ilacımı içip tekrar kendimi yumuşak nevresimlerin üzerine bıraktım. Pencereden sızan gün batımı ışığı tüm odayı dolduruyor, kuşların ve cırcır böceklerinin sesleri penceremin kenarında yankılanıyordu. Hafifçe esen rüzgar birkaç ağaç dalının dış zemine değerek hışırtılı bir ses çıkartmasına sebep oluyordu. 

İlacın etkisiyle kapanmak üzere olan göz kapaklarıma daha fazla direnmek istemeyerek kendimi karanlığa bıraktığımda bugün olan birkaç şeye rağmen huzurlu bir uyku olmasını umuyordum. Ama aradan geçen uzun zaman diliminin ardından hiçbir şey son bulmamış gibi devam etmek istiyordu. Sadece kısa bir süreliğine ertelenmiş gibi.. 

On iki yıl geçmesine rağmen kaldığı yerde, daha net ve karanlık. Geçmişte tam da bütün her şeyin başladığı yerde.

...

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 

Teşekkürler.

:)

XIII Kayıp RuhWhere stories live. Discover now