~ 17 ~

187 69 9
                                    

2 Gün Sonra

Ölüm.. 

Sondu..

Yeni bir hayatın kapılarını aralayan acı bir son.. 

Bilinmezliğe atılan ilk adım..

Peki ya ölümün geride bıraktıkları? Onlara ne olurdu?

İnanmak zordu, bu yüzden her an karşınıza çıkabileceğini sanırdınız. Ama bu isteğiniz gerçekleşmezdi. Bu erken ayrılışın verdiği acıyla bir halsizlik sarardı bedenleri, adım dahi atamayacak gücü kalmazdı insanın, ta ki götürülüşünü görene kadar. İşte o zaman adım atacak dermanı bile olmayan ayaklar peşinden sürüklenirdi tüm gücüyle.. Son vedasını etmek için giderdi peşinden.

Birde boğaza dizilen yumrular vardı. İşte o belkide en kötüsüydü.. Ne kadar yutkunursanız yutkunun içinizden bir türlü atamayacağınız en ağır yük olurdu.. Hala aynı noktada takılı kalmaya devam ederdi.

Gözlerden akan yaşlar ise ılıklığıyla hissettirirdi bedeninizde varlığını. O sıcaklık hissettiğiniz tüm dokunuşlardan, elinizi ateşe değdirmekten bile daha acı bir şefkatle okşardı yanaklarınızı.

Sizin için zaman durmuşcasına bir yavaşlıkta akarken diğerleri için normal bir hızla devam ederdi. Zamana hapsolan yalnızca sizmişsiniz gibi..

Ve kara toprakla buluşan bedeni gördüğünüzde haykırmak isterdiniz tüm gücünüzle ama haykıramazdınız. Dizlerinizin bağı çözüldüğünde artık son gücünüzün de tükendiğini bilirdiniz. İşte o zaman biri bir olurdu sizin bedeninizle tüm yükü omuzlanarak paylaşırdı acınızı.

Bir tek kelime etmek isterdiniz. Sadece bir tek kelime... Ama dökülmezdi dudaklarınızdan.

Kara toprakla sarılı bedene son kez dokunurmuşcasına avuçlayarak toprağı, akan göz yaşlarınızın düşmesine izin vererek tüm söylenmesi gerekenleri yüreğinizde hissederdiniz.

Herkes ölümün son durağı olan bu yerden ayrılmaya başladığında ise siz nasıl terk edebileceğinizi düşünürdünüz kara kara.. O zaman ayrılmanın veda etmek anlamına geldiğine olan inancınız kuvvetlenirdi.

"Azelya.." diyen sesin sahibine aldırmaksızın avuçladığım toprağa bakarak ayağa kalktığımda "Artık gitmemiz gerek." demişti. Bense sırtımı dönerek ilerlediğimde peşimden geldiğini tahmin edebiliyordum. İsimsiz taşın önüne geçtiğimde avuçladığım toprağı mezarın üzerine dökerek "Artık sana inanmıyorum." demiş ve şiddetle esen rüzgarın saçlarımdan eşarbımı savurmasına aldırış etmeden bir kez daha "Artık sana inanmıyorum Elame!" diye yüksek sesle haykırmıştım.

Sanki tüm söylenmesi gerekenler bunlarmış gibi..

Bir Hafta sonra

Amcamın ölümünden sonra tek bir rüya bile görmemiştim. Belkide geceleri uyuyamıyor olmam en büyük etkendi. Son gördüğüm ruhsa sessiz bir şekilde beni izliyordu. Tuttuğum yası benimle birlikte paylaşıyor gibi o da benimle birlikte sessizleşmişti.

Karan karşımda bir ileri bir geri hareket etmeye başladığında ruhta onunla birlikte harekete geçmişti. Karan'ı dikkatli bir şekilde inceliyor ve onda bir şeyler arıyor gibiydi.

Ruha "Daha ne kadar burada kalmaya devam edeceksin? Ve onu izlemeyi bırak artık." dediğimde Karan şaşkınlıkla bana bakarak ne demeye çalıştığımı algılamaya çalışıyor gibiydi.

Ruh kiminle konuşmak istediğimi anlayarak bana doğru dönmüş ve "Rüyalarımda gördüğüm o adam gibi görünüyor ve ruhunda ondan bir parça hapis. Tıpkı Lema'nın ruhunun bir parçasının sende hapsolduğu gibi.." demişti.

"Sen nereye bakıyorsun ve iyi misin?" diyen Karan'a baktığımda gözlerimi devirerek "Yanında duran ruha ve iyiyim sen nasılsın?" demiştim. Karan olduğu yerden hızlı bir biçimde hareket ettiğinde gülmemek imkansızdı. "Cidden benimle alay mı ediyorsun? Yanımda bir ruh görüyorsun ama bunu bana söylemiyorsun!" diyerek çıkışmıştı.

Gözlerimi yumup başımı ovalayarak "Ah! İçmeden sarhoş olmuş gibiyim.. Başım zonkluyor.." diye bilmiştim. Burnumda hissettiğim yanmayla başımı doğrultarak Karan'a baktığımda "Burnun kanıyor!" demişti. Gözlerimi kısarak elimi yüzüme götürdüğümde gerçekten de burnumun kanadığını fark ettim. Başımı geriye doğru atacakken Karan tutarak öne doğru eğmiş ve "Doğrusu budur!" demişti.

Ona "Daha nazik olabilirdin!" diyerek sitem ettiğimde "İşaret ve baş parmağınla baskı yapmalısın. Ben buz getirmeye gidiyorum." diyerek hızlıca mutfak kısmına gitmişti. Kanamanın durmasıyla elinde duran beze sarılı buzu tutmam için bana vermişti. "Başlıyor!" diyen ruha dönerek "Ne başlıyor?" diye sorduğumda bana doğru yaklaşarak "Sen onun son kurbanı olacaksın çünkü Lema'nın ruhundan bir parçaya sahipsin." diyerek duraksamış ve kaldığı yerden konuşmasına devam etmişti "O ise diğer beden de hayat bulacak. Tüm gücünü elinden alacak, tıpkı senin gücünü almak istediği gibi.." demişti.

Gülerek "Artık daha açık konuşmaya ne dersin?" dediğimde "Sen Lema'nın ruhunun son parçasına sahipsin. Onunla beraber yok olacak olan on üçüncü ruh." dediğinde yüzümde ki ifadenin kaybolduğunu hissetmiştim.

Kayıp ruha "Son ruhun annem olduğunu sanıyordum." diyerek ayağa kalktığımda ruh yavaşça bana yaklaşarak "Lema'nın ruhu her bir kişide can buldu. Sadece ikinci bir kişi dışında amcanın senden ve diğer herkesten sakladığı sırrında." demişti. Karan'a kısa bir süreliğine baktığımda dikkatli bir biçimde beni seyrettiğini gördüm.

Ruha "Bu ne demek oluyor? Amcam benden asla bir şey saklamazdı." dediğimde "Herkesin bir sırrı vardır. Benim görevim burada son buluyor." diyerek gözlerini yummuş ve yavaşça toz bulutu halinde gözlerimin önünden kaybolmuştu. Bana "Neler oluyor?" diye soran Karan'a baktığımda "O artık özgür." diye bilmiştim. Amcamın sahip olduğu bir sırrı ve benim on üçüncü ruh olduğumu söyleyerek özgürlüğüne kavuşmuştu.

Vote vermeyi lütfen unutmayın. Yorum yaparak düşüncelerinizi benimle paylaşa bilirsiniz. 

XIII Kayıp RuhWhere stories live. Discover now