~ 7 ~

310 92 15
                                    

Ortaya çıkan başka bir sır ve huzura kavuşan bir ruh.. 

'13 kayıp ruhu kurtarman gerek. Biz kurtulduğumuzda onu da kurtara bilirsin.' ilk söyledikleri zihnimde tekrar yankılandığın da son söylediklerini bir kez daha düşündüm. Etrafımda anlam dahi veremediğim bir çok şey varken son sözlerinin 'Asla senin yerini almasına izin verme.' olması bütün her şeyi daha da karmaşık bir hale getirmişti.   

Kendi bilmediğim sırrımı öğrendiğimde 13 kayıp ruhtan birini kurtarmıştım. Peki ama gerçekte kurtarmam gereken kişi kimdi veya yerimi almak isteyen.. 

Elame gerçekte bir kurban mıydı? Ya da.. Göründüğü kadar masum biri değil miydi? Elame ilk kurbansa eğer neden ismi taşta yazılı değildi? 

Ölümü gözlerimin önünde canlandığında sahte olamayacak kadar gerçek duruyor olması onun masumluğuna bir kez daha inanmamı sağlamıştı. Günlükte bahsedilen gizli odanın bir mezarı andırdığı yazılıydı. Duvarlardan kanla boyanmış gibi bahsedilmesi bana daha önceden orada birinin hapis edilmiş olabileceğini düşündürmüştü. Bu yerin Elame'nin ölümünün gerçekleştiği meşe ağacının kökleri altında olduğu yazıyordu. 

"Duvarları kanla boyanmış gibi.. Yasak bir aşkın kanıtı." diye tekrarlamamın ardından camdan dışarıya baktığımda eski el feneri eşliğinde patika yoldan ilerleyen adam dikkatimi çekmişti. Ormanlık alana doğru ilerleyen bu adam buradaki ilk gecesinde neyin peşinde olabilirdi ki. 

İçimden bir ses onun peşinden gitmemi söylüyordu ama başka bir ses gitmemem için beni uyarıyordu. Merdivenlerden sessiz ve hızlı bir şekilde aşağıya inerek evden dışarıya adımımı attığımda esen ılık rüzgar adeta tenimi okşamış ve beni rahatlatmıştı. Daha önce takip etmediğim patikaya ilerlediğimde kısa bir tereddütün ardından yola devam etmeye karar verdim. İlk andan itibaren beni huzursuz eden o adamın geçmişte var olan birini andırıyor olması bende onunla ilgili daha da merak uyandırıyordu. 

Patikanın sonuna ulaştığımda ileride bulunan ufak şelalenin varlığı aklıma geldiğinde yakın bir ağaç gövdesinin ardına saklanarak onu seyretmeye başladım. Suya değen elleri bir kadının tenini okşar gibi nazikçe hareket ediyordu. Doğrularak üzerinde bulunan tüm kıyafetleri çıkartmaya başladığında sırtımı ağaç gövdesine yaslayarak arkamı dönmüştüm. Aldığım her bir soluk heyecan içinde kalbimin atmasına sebep olmuştu. Gözlerimi yumarak hala neden burada durmaya devam ettiğimi sorguluyor ve kalbimin neden bu denli hızlı attığına anlam veremiyordum. Genç bir adamın varlığı beni etkisi altına alıyor gibiydi. Ama o karanlık bakışlar aklıma geldiğinde bu benzerlik beni korkutmaya yetiyordu. 

Gelen su sesiyle beraber gözlerimi aralayarak tekrardan ona doğru döndüğümde su yüzeyinde süzülen bu adamın güzelliği beni büyülemeye yetmişti. Bir adım geri attığımda çatırdayan dal sesiyle birlikte bulunduğum tarafa bakması olduğum yerde hareketsiz bir biçimde kalmama neden olmuştu. 

Sesini yüksek tonda tutarak "Kim var orada?" demişti. Sessiz olmaya dikkat etmeme rağmen attığım ikinci adım tekrar ses çıkartmıştı. 

"Daha fazla saklanmanın bir manası yok.. Orada olduğunu biliyorum." diyerek duraksamış ve gülümsemesinin ardından "Azelya.." demişti. Bulunduğum ağacın arkasından yavaşça çıkarak utanç içinde ona bakmıştım. 

"Gecenin bir vakti beni takip ettiğine göre ilgini çekmiş olmayım." demiş ve gülümsemişti. Kendini beğenmiş sözleri karşısında ağzım bir karış açık kalmış vaziyette ona baka kalmıştım. 

"Se-Sen kendini ne zannediyorsun! Benimle böyle konuşamazsın!" diyerek ona karşı öfkeli bir tavır sergilemiştim. "O zaman neden buradasın?" dediğinde yüzündeki gülümseme kaybolmuş ve yerini soğuk bir ifadeye bırakmıştı.

Yüzündeki ifadeyi gördüğümde zihnimde 'Karanlık gözler..' yankılanmıştı. 

Kendimi toparlamaya çalışarak hızlıca bir bahane düşünüp "Yüzmek için.." dedim. "Peki neden saklanıyordun?" dediğinde ikinci bir yalan daha hazırlayarak "Birinin burada olduğunu fark ettim. Bu şelale ailemin arazisi sınırları içinde, bir yabancı olabileceğini düşünerek saklanmıştım ama o biri sizmişsiniz." son kısmı yüzümü buruşturarak söylemiştim. Vermiş olduğum tepki onu tekrar güldürmüştü. 

Gülümserken kendi gibi olan bu adam, neden farklı bir durumda başka birisi gibi oluyordu.. Duygusal geçişleri garip bir şekilde tuhaf görünmesine yol açıyordu. "Çok iyi bir yalancısın." diyerek sergilediği çarpık gülümseme bana inanmadığını belli ediyordu. 

Dediklerinden sonra burada durmamın daha fazla bir nedeni olmayacağını düşünerek "Sanırım gitsem iyi olur." demiştim. Ama o sanki burada olmamı istiyormuş gibi "Yüzmeye geldiğini söylemiştin, sana inanmam gerek." demişti. 

Ay ışığıyla aydınlanan çıplak omuzları soluk bir beyazlıktaydı. Nasıl bir adamın teni ipeksi pürüzsüzlük de olabilirdi.. Attığım her bir adım beni suyun kenarına daha çok yaklaştırmaya başladığın da kalbimin de hızı artıyordu. Ayakkabılarımı çıkarttığımda çıplak ayaklarıma değen toprak bütün kötü enerjimi emiyor gibiydi. Bütün huzursuzluğum kaybolduğunda elbisemin askılarını indirerek üzerimden düşmesine izin verdim. Gözlerininse sadece gözlerime odaklı olması heyecanımı dindirmeye yetmiyordu. Suya adım attığımda hissettiğim soğukluk ürpermeme neden olmuştu. Soğukluğuna alışarak ilerlediğimde karşısında durmuştum. Yüzünde beliren ifade tanıdık birine özlemle bakmak gibiydi.  

Elleri dudaklarıma doğru hareket ettiğinde tereddüt ederek geri çekilmişti. "İznini istiyorum." deyişi kalbimde oluşan çarpıntının daha da şiddetlenmesine sebep olmuştu. Başımla onu onayladığım da yavaşça hareket eden parmakları dudaklarıma ulaşabilmişti. Gözlerimi yunmam ile beraber yüzüme değen hızlı solukları zor bir şekilde nefes alabilmeme sebep olmuştu. 

"Rüyalarımda ki gibi.."

...

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Okuduğunuz için teşekkürler. 

:)

XIII Kayıp RuhTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon