~ 15 ~

211 72 15
                                    

Bu sessizlik...

Birkaç ay öncesine kadar sevdiğime inandığım adamın sıcak teması yüreğimde en ufacık bir heyecan oluşturmamıştı. 

Aşk kimileri için gelip geçici bir duygu fırtınası olmuşken ben bu adamın ellerini hiçbir zaman bırakmamanın hayalini kuruyor ve sözlerini kendime veriyordum. Ama şimdi başka birini öpmenin verdiği heyecan bambaşka hayallere bürünüyor ve sözler çiğneniyordu. Belkide aşk sandığım bu duygu sadece karşımda duran adamın gözlerinde görebildiğim bir şeydi. Kendimi ise inandırdığım... 

Şimdi ise geri atılan bir adım ve yanlış giden bir şeyler olduğunun farkına varılmış bakışlarla yüzleşmiştim. Bir açıklama yapma gereği duymama rağmen kelimeler gözümün önünde karmaşık bir halde etrafta koşuşturuyordu. O bakışlara ne söyleyebilirdim? Canım yeterince yanarken sözlerimle değer verdiğim bir insanın nasıl daha fazla canını acıta bilirdim ki.. 

Ama her şey sadece kelimelerden ibaret değildi değil mi?

Gözler kalbin aynasıydı.. 

Karşımda duran adamın gözlerinde kırgınlığı, hüznü ve aşkı görebiliyorken, birkaç adım uzaklıkta duran o sert bakışların sahibinde gördüklerim.. Peki ya onlar neydi? 

Sanki iki farklı insanın bir bedene sahip olması gibi öfke ve aşkı barındırıyordu gözlerinde, daha bir çok şey gibi..

İşte bu sessizlik beni ben yapan şeylerin yıkımıydı. Kim olduğum, ruhumun ve kalbimin nereye ya da kime ait olduğu gerçeğini sorgulayan sessizlik...

Dört Gün Sonra

Düzgünce katlandığım eşyaları özenle küçük el valizine yerleştirmeye çalışmak dünyanın en zor işlerinden biri olabilirdi. Bir saat bile sürmeyecek bir yol ve ardından tekrar boşaltılacağını düşünürsek bu kadar özenmenin bir manası yoktu ama yine de benim için bu düzen dürtüsüne karşı koymak imkansızdı. Birkaç eşyanın çantaya sığmayışı da ayrıca sinir bozucuydu. Doldurduğum çantayı tekrar boşaltarak bu üçüncü oluyor  yeniden yerleştirmeye başladım.

Çıplakta kalan omzuma değen soğuk ellerle irkildiğim de ani bir hareketle ayağa kalkmıştım. Karşımda Karan'ı bulmam ile rahat bir nefes alarak yerime oturdum. Amcamın yokluğunda birkaç saat bile olsa yalnız olmanın uzun sürede ne kadar korkutucu olduğunu düşünmeden edemiyordum. 

Bana "İyi misin?" diye soran Karan'a yorgun bakışlarımı çevirerek zoraki bir biçimde gülümsemiş ve iyiyim dercesine başımı sallamıştım. Bu son birkaç gün benim için oldukça zorlayıcıydı. Amcamın durumu aynı şekilde devam ediyor ve vücudunda hayatta olduğuna dair en ufacık olumlu bir tepki oluşmuyordu. Bu sessizlik ve uyku tıpkı ölü bir bedeni seyretmek gibiydi. 

Karan'a "Yalnız olduğunu hissetmek korkutucu, ailemden geri kalan bir tek amcam var. Amcama o kadar ihtiyacım var ki.. Keşke ona daha önce gördüklerimi söyleyebilecek cesaretim olsaydı. Belkide şuan bunlar hiç yaşanmazdı." dediğimde gözümden süzülen bir damla yaşı silerek başımı çevirmiştim. "Kendini suçlamamalısın, bu olanlar senin suçun değil. Bazen bazı şeylerin yaşanması gerekir. Bu sayede hayatın bize yaşatmış oldukları sayesinde daha güçlü bir insan oluruz." dediğinde gülümsememe engel olamayarak ona baktım ve "İşte şimdi tıpkı amcam gibi konuştun." dediğimde nazik bir şekilde gülümseyerek ellerimi kavramıştı. 

Elleri ellerimde "Ve yalnız değilsin.. Asla yalnız olmana izin vermem." dediğinde kalbimde oluşan sarsıntı son hızla atıyor gibiydi. 

Telefonumun endişeli sesini duyduğumda hislerim korkuya dönüşmüştü bile. "Hastaneden arıyorlar!" diyerek Karan'a kısa bir bakış atarak telefonu açmıştım. 

Kısa bir duraksamanın ardından korkuyla "Alo?!" dediğimde Karan elimden telefonu kaparak karşıda ki görevliyle konuşmaya başladı "Demek öyle, anlıyorum o zaman normal bir odaya geçirilecek. Tamam bir saate orada oluruz, iyi günler." diyerek telefonu kapattığında heyecanla gözlerinin içine bakarak "Amcam sonunda kendine gelebilmiş mi?" diye sordum.

Üzgünlükle "Hayır, ama artık makinelere bağlı kalmadan nefes alabiliyormuş." diyerek telefonu bana doğru uzattığında elinden alarak "Bu da bir gelişme, en azından artık o makinelere bağlı olmak zorunda değil." diyerek, son birkaç eşyayı da çantanın içine atarak fermuarını çekmiş ve "Hastaneye gitsem iyi olur." diyerek kapıya doğru yönelmiştim. 

Benimle birlikte harekete geçerek "Bende seninle geliyorum." diyen Karan da kapıya kadar gelmişti. Kapının üç kez vurulması ile ikimizde birbirimize bakarak gelen kişin kim olabileceğine anlam verememiştik. Kapıyı araladığımda Buray'ı görerek istemsizce Karan'ın yanından birkaç adım uzaklaşmıştım. 

Buray "Merhaba.." dediğinde bende otomatik olarak "Merhaba." diye karşılık vermiştim. Ellerimi tutarak "Sorun her ne olursa olsun seni yalnız bırakmamam gerekirdi. Bunun için üzgünüm ama seni asla bir daha tek başına bırakmayacağım." demesiyle Karan'a kaçamak bir bakış atarak içimden işte şimdi başka bir sorun daha diye geçirmiştim.

Vote vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın. 

Şimdiden teşekkürler. :)

XIII Kayıp RuhWhere stories live. Discover now