~ 5 ~

336 98 9
                                    

Korku..

Gözlerine baktığımda hissettiklerimin ifadesi bu kelime ile bütünleşmişti. Geçmişte aşkına ihanet eden bir adamın kemikleri yeniden nasıl ete bürünebilirdi? 'Sadece bir benzerlik..' Zihnimde yankılanan kelimeler bunlarken gördüklerim, peki ya onlar.. Onlar sahte olamayacak kadar gerçekti. Bu yaşlı ağaç benim şahit olamadığım bir çok şeye şahitlik etmişken onu sorgulamam ne kadar doğru olabilirdi ki.

Huzursuzca kıpırdanan ağaç yaprakları sanki daha bir çok şeyi anlatmak ister gibiydi. İstemsizce attığım geri adımlar sözleriyle durmamı sağlamıştı. "Solgun görünüyorsunuz, iyi misiniz?" Ses tonunun bile aynı olması garip değil miydi? Bir kez daha içimden 'Sadece bir benzerlik!' diye tekrar etmiştim. 

"İyiyim, sadece çok fazla dışarıda kaldım. Amcam kızacaktır." dediğimde gözlerim elinde tutmuş olduğu anahtara kaymıştı. "Ah.. Affedersiniz bunu size teslim etmeyi unuttum." diyerek anahtarı bana doğru uzattığında kısa bir tereddütün ardından üç adım yaklaşarak anahtara ulaştım. Parmaklarıma değen parmak uçlarının oldukça soğuk olduğunu fark etmiştim. Kavurucu yaz sıcağında esen rüzgar eşliğinde parmak uçlarında ki ufacık temasın soğukluğu irkilmeme sebep olarak tüm vücudumu sarsmıştı. Bu kez zihnimde yankılanan sözler daha korkutucuydu. 

'Ölü bir bedene dokunmak gibi..'

Anahtarı almak istediğimde bırakmaması daha çok gerilmeme sebep olmuştu. "Yardımınız için teşekkürler ama artık geri dönmem gerek." diyerek gözlerimi esir alan gözlerinden zorda olsa ayırabilmiştim. 

"Bana isminizi söylemediniz?" dediğinde kekeleyerek "A-azelya Lema" diye bilmiştim. "Güzel, kokusuz çiçekler." diyerek duraksamıştı. "Lema.. Her şeye gücü yeten." dedikleriyle beraber sadece başımla onu onaylamakla yetinmiştim. "Özel biri için güzel isim, buyurun." dediğinde anahtarı serbest bırakmıştı. İki adım geri attığım da arkamı dönmek üzereyken duraksayarak "Sizin isminiz nedir?" diye sordum.

"Karan." dediğinde bu sefer düşüncelerim kelimelere dökülmüştü. "Karanlık.. Tıpkı geçmişteki gözler gibi." söylediklerim ile beraber yüzünde oluşan ifade bir adım daha geri atmama sebep olmuştu. Aynı şekilde bir adım bana yaklaştığında esen rüzgarın saçlarımı savurmasına izin vererek arkamı dönmüş ve koşmaya başlamıştım. 

Nefes nefese kalmış bir şekilde eski taştan duvarlarla çevirili olan ahşap kapıya ulaştığımda hızlıca kendimi içeri attım. Büyük bir şiddetle kapanan kapının sesi evin içinde yankılandığında amcamın sesi de yankılanmıştı. "Azelya? Gelen sen misin?" diye sorduğunda elimdeki anahtara bir kez daha bakarak cebime attım. "Evet." diyerek mutfak kısmına yöneldiğimde amcamın telaş içinde ocağın başında olduğunu gördüm. Etrafı saran yanık kokusu bu yaşlı adamın öksürük krizi geçirmesine sebep oluyordu. Pencereyi aralayarak elime aldığım ufak bir havlu yardımıyla kokunun dağılmasını sağlamıştım. Amcam sandalyelerden birine oturduğunda hala öksürmeye devam ediyordu. Ocaktaki yemeğe bakarak yüzümü ekşitmiş ve "Sanırım artık yemek yapmak için genç değilsin." dediğimde "Artık bir çok şey için.." demiş ve tekrar öksürmeye başlamıştı. 

Karşısındaki sandalyeye oturarak düşünceli bir şekilde kırışmaya başlayan ellerini kavradığım da "Bir sorun mu var?" diye sormuştu."Hayır." diyerek zorda olsa gülümsemiştim. "Ama öyle görünmüyor. O rüyalar.. Onları tekrar görüyorsan ve seni korkutuyorsa.." dediğinde sözlerini yarıda keserek "Hayır, onlardan artık korkmuyorum." demiştim. 

"Yoksa yeniden mi.." dediklerine karşılık her şeyin yeniden başladığını söylemek bir hata olabilirdi. "Hayır.. Artık görmüyorum ama bilmek istiyorum." dediğimde amcam kaşlarını çatarak "Bilmen gereken hiçbir şey yok!" demişti. Bu sefer susup bir kenara çekilmek yerine tüm gerçeği öğrenmeye ihtiyacım vardı. Çünkü artık zamanı gelmişti. Her ne kadar ertelemeye çalışsa bile o da başarısız olmuştu. 

"Peki yalnız kalırsam, yanımda hep sen vardın..  Ama bir gün ya yanımda olmazsan.. O zaman yeniden başlarsa, ben nasıl baş edeceğimi bilmiyorum." Amcam çatık kaşlarını yumuşatmasının ardından düşünceli bir şekilde gözlerini ahşap zemine kaydırmıştı. "Daha zamanı gelmedi." dediğinde ellerini bırakarak pes etmiş bir şekilde tezgahın başına geçerek ona yiyecek bir şeyler hazırlaya başladım. Aramızda geçen konuşma yine benim yenik kalmama sebep olmuştu. Tam olarak bilmediğim bir gerçekle yaşamak oldukça zordu ve her geçen gün sanki bir öncekinden daha farklı bir gerçekle karşılaşacak gibiydim. 

Peki ya bugün olanlar? Onların gerçekliğinin kanıtı neydi? Bir ağacın mistik güçleri olabilir miydi? Muhtemelen en yakın dostuma bunu söyleyecek olsam şuan en yakınındaki hastanenin telefon numarasını çeviriyor olurdu. Belkide ailemizin laneti sadece genetik bir delilikten ibaretti.

Derin düşüncelerimi bir kenara atarak, masaya hazırladığım tabakları götürdüğümde açık pencereden kasvetli yapının ışıklarının açık olduğunu gördüm. Pencerenin kenarına gittiğimde amcama "Neden o evin şıkları yanıyor?" diye sorabilmiştim. 

"Arazi ile ilgilenmesi için birini işe aldım. Artık orada kalacak." Bugün karşılaştığım o kişi olmalıydı. Parmaklarındaki soğukluğu hatırladığımda bir kez daha vücudumun titrediğini hissettim. Perdelerden birinin aralanmasıyla karşımda beliren adam içeri kaçmama sebep olmuştu. Gördüklerimden sonra onun varlığının bu kadar yakınımda olması huzursuzluk veriydi. 

Amcama "O adamdan hoşlanmadım. Onda beni rahatsız eden bir şeyler var." diyerek karşısına oturmuştum. Yemeğinden bir lokma alarak "Tanıştınız demek? Beyefendi birine benziyor halbuki." demişti.

 "Başka birini bulamaz mısın? Onun burada olması ve o evde kalacak olması bana rahatsızlık veriyor."

"Burada yeni, ailemiz hakkında birkaç söylenti dışında hiçbir şey bilmiyor. Ayrıca bizimle çalışmak isteyen pek kişide yok." 

Tabağımdaki yemeklerle oynamayı bırakarak amcama "Benim düşüncelerimin senin için hiçbir önemi yok mu?" diye sormuştum.

"Tabi ki de var ama bazen yanlış düşüncelere kapıla bilirsin. Bu yüzden karaları en son ben vermek zorundayım."

"Daha önceden de verdiğin gibi mi? Bugün o ağacın altındaki konuşmalarınıza şahit oldum ve bugün ilk defa o isimsiz taşın sahibinin ismini öğrendim."

Amcam "Sana oraya gitmemeni söylemiştim." diye bağırdığında "Neden?" diye sesimi yükselttim. "Neden o isimsiz mezardan, o ağaçtan ya da o evden uzak durmam gerek?!" diyerek duraksadığım da derin bir nefes alarak "Neden bilmediğim bir sırrın ağırlığıyla yaşamak zorundayım?" diye sormuştum. Amcamın hiç bir cevabının olmaması onu da benim kadar bihaber yapar mıydı? 

"Artık aç değilim, odama çıksam iyi olur." diyerek merdivenlere yöneldiğimde bu sabah gördüğüm ruhun elinde anahtarla beraber karşımda durduğunu gördüm. Elimi cebime attığımda anahtarın yerinde olmadığını fark ettim. Kadın yavaş adımlar eşliğinde basamakları çıkmaya başladığında bende onun peşinden hareket etmiştim. Son basamağa adımımı attığımda ruhun ortadan kaybolduğunu ve tavan arasındaki ahşap kapağın aralık olduğunu gördüm. Tavan arasında yankılanmaya başlayan o melodi yine beni davet ediyordu.

...

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Teşekkürler.

XIII Kayıp RuhWhere stories live. Discover now