~ 8 ~

273 91 7
                                    

Rüyalarımda ki gibi.. 

Söyledikleriyle göz kapaklarımı aralayarak gözlerinin içine bakmıştım. "Rüyalar?" diye sorduğumda sanki söylememesi gereken bir şeyi söylemiş gibi ellerini çekerek benden uzaklaşmıştı. Suyun içinden karaya çıkarak üzerini giyinmeye başladığında bende ardından giderek onu kolundan yakaladım. "Nasıl rüyalar?" diyerek bana doğru bakmasını sağladım. Üzerine giydiği tişörtün uçlarını aşağıya indirerek kollarını silkelemiş ve benden birkaç adım uzaklaşmıştı. "Karmaşık.." diyerek büyük bir kayanın üzerine oturduğunda üzerimi giyinerek bende yanına oturdum. 

"Bu kasabada yaşayan herkes ailemin birer kaçık olduğunu düşünüyor. Birilerine anlatacak olsam da inanmazlar. Tabi söylentilere rağmen bizimle çalışıyor olman onlar için çoktan bu anlamı ifade etmiştir. Bu yüzden bana güvene bilirsin, tabi anlatmak istersen.." 

Yerden aldığım bir taşı suya fırlatıp çıkan sesle beraber taşın su yüzeyinde oluşturduğu dalgaları seyrettim. "Normal bir insan olmadığın kesin." demesiyle ikimiz birden gülmüştük. Oluşan sessizlikle beraber "Rüyaların ne zaman başladı?" diye sorduğumda su yüzeyine bakmaya devam ediyordum. 

"Üç dört ay önce.. Bu yerde ve o ağacın altında." demesiyle "Meşe ağacı.." diye bilmiştim. 

Karan "Evet, rüyalarımda gördüğüm kişi.." diyerek bana doğru başını çevirdiğinde bende ona doğru dönmüştüm. Sözlerine devam etmek için dudaklarını aralayarak "Onu andırıyorsun." dediğinde acı bir şekilde gözlerimin içine bakmış, saçlarımdan bir tutam alarak parmakları arasında oynayarak geri bırakmıştı. 

"O ölüyordu! Ellerimde onun kanı vardı.. Ben öldürüyordum!" söyledikleri korkuyla ona bakamama ve meşe ağacının bana gösterdiklerini hatırlamama sebep olmuştu. Elinde duran ucu sivri hançerden akan kırmızı sıvının yoğunluğunu..

"Neden o rüyaları gördüğünü öğrene bildin mi?" Rüyalarımızın ortak bir noktası olmalıydı ve burada olmasının bir sebebi, bunun başka bir açıklaması olamazdı.

"Bir kısmını.. Yakın zamanda geçmişten beri ailemize ait olan haberimin dahi olmadığı bir evin satışa sunulmasıyla öğrendim. Yeni sahipleri bir ay önce evin bodrumunda eski bir kutu bulup aileme teslim ettiler.." dediğinde büyük bir merakla onu dinlemeye devam ettim. 

"İçinde o kadına ve sanki bana aitmiş gibi olan birer resim vardı. Bu benzerlik bende daha da merak uyandırmaya yetmişti. Kutunun içinde bulunan mektuplardan son olanının diğerlerinden farklı kaleme alındığı anlaşılıyordu. Son kez yazılmış gibi uzun bir veda içeriyordu. Yaşananların birer günah olduğu ve bu aşka bir son verilmesi gerektiği. Rüyalarım hep bu yerle ilgiliydi, sonunda bir nedeni olduğunu düşünmeye başladım. Rüyalarımın gerçekliğini öğrenmek zorunda ve burada olmalıydım." 

O ağacın altına ulaştığımda gördüklerim, bahsettiği mektuplar teslim ettiği kağıt yığını olabilir miydi. "İnce bir hasır ipiyle mi dolanmıştı.." diye sorduğumda şaşırarak "Evet.." demişti. 

"İpe bağlı bir yüzük var mıydı?" diye sormamın ardından "Kutunun içinde bir yüzük vardı ama rüyalarımda ölmeden önce aynı yüzük onun parmağında duruyordu." demiş ve şaşırarak "Ama bu nasıl olur?" tepki vermeme neden olmuştu.

 Ayağa kalkarak ellerimi saçlarımın arasına daldırıp düşünmek için zihnimi zorladım. Sesli bir şekilde düşünmeye başlayarak "Elame'nin o yüzüğü ipe bağladığını gayet iyi hatırlıyorum. O yüzük bir kutuda olduğuna göre nasıl hala onun parmağında görebilirsin." diyerek ona doğru döndüğümde ellerimi iki yana bırakarak "Başka bir şey hatırlıyor musun? Dikkatini çeken biri veya aynı bir yüzük." demiştim.

"Evet, bir kadın vardı.. Gözlerinin rengi onunla aynı olan bir kadın, ikimiz yan yana yürüyorken yanımızda bize eşlik ediyor gibiydi."

"O kadının kim olduğunu hatırlıyor musun?" 

"Hayır ama bir dakika! Daha önce aynı yüzükten ondada olduğunu görmüştüm. Tam olarak yüzünü hatırlamıyorum ama ikisinin benzerliğinin beni hep şaşırttığını dile getiriyordum." 

Söyledikleriyle "Tabi ya!" diyerek heyecanla yanına yaklaştım. "Neler oluyor? Rüyalarım yoksa onlar-" konuşmasını bölerek "Elame masumdu!  Birbirini seven bu insanların yaşadığı aşk başka birinin kalbini incitmişti. Elame yüzüğünü parmağından çıkartmadan hemen önce döktüğü gözyaşı sahte olamayacak kadar gerçekti. Bahsettiğin kişiyle birbirlerine benziyor olmaları ve aynı yüzükten onda da olması. Elame'ye yüzüğü veren kişi o olabilir." diyerek duraksadım. Rüyamda gördüğüm kişi onu kurtarmam gerektiğini düşündüğüm Elame, o adama aşıktı ama neden ona bir veda ettiğine tam olarak anlam veremiyordum. Ve aynı yüzükten başka bir kişide de olmasına.

"Çok tuhaf, anlam veremiyorum."

Düşünceli bir şekilde tekrar kayaya oturmuştum. O adam neden aşkını öldürmüştü. Ne için ona nefretle bakıyordu. "Bahsettiğin rüyalar benim lanetim ve benden öncekilerin. Senin ve benim ailemin arasında geçmişte bir bağ olmalı. Bu yüzden o rüyaları görüyorsun." duraksayarak ona neden o ağacın tepesinde olduğumu anlatmaya karar verdim.

"O anahtar tavan arasında bulduğum sandığa aitti. İçinde duran günlükte, eski evde labirenti andıran karanlık koridorların gizli bir odaya çıktığı yazılı meşe ağacının kökleri altında bütün gerçekleri sakladığı."

"Öldüğü yer.." demesiyle başımla onu onaylayarak konuşmama kaldığım yerden devam ettim. "Odanın duvarlarının kanla boyanmış gibi yazılı olması ve mektuplar da yazılı olan yasak bir aşk. O.. O gördüğün kişi kimdi? O yerde nasıl bir felaket yaşanmış olabilir?" deyip küçük bir çakıl taşı daha alarak bu sefer tüm gücümle suya fırlatmıştım. "Belkide öğrenmenin tek yolu o odayı bulmak." dediğinde gözlerinin içine bakarak "Oraya gidemem, amcam farkına varırsa eğer burada daha fazla kalmama izin vermeyebilir. " dedim.

Karan "Şuan burada olduğunun bile farkında olduğunu sanmıyorum. Muhtemelen yatağında derin bir uykudadır." dediğinde gülümseyerek "Muhtemelen." dedim.

"O eve girmene yardımcı olacağım. Çünkü bu durum beni de ilgilendiriyor."

"Sanırım artık sır perdesi aralanıyor."

...

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Okuduğunuz için teşekkürler.

:)

XIII Kayıp RuhWhere stories live. Discover now