İPOTEKLİ HAYAT

By elfidaa_

35.5K 3.6K 2K

GERÇEK BİR YAŞAM ÖYKÜSÜNDEN ESİNLENİLMİŞTİR... Bu kalabalık cadde içinde şıp diye tanıdım seni, belli ki sen... More

1. BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4. BÖLÜM
5 BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
9. BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM -2-
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
15.BÖLÜM (+18)
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21. BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM (+18)
24.BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM (+18)
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM (+18)
34. BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37. BÖLÜM (+18)
38.BÖLÜM (+18)
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM (+18)
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43. BÖLÜM (+18)
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM (+18)
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.BÖLÜM
52. BÖLÜM (+18)
53.BÖLÜM (+18)
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57. BÖLÜM
58.BÖLÜM
59. BÖLÜM (FİNAL)
Du - yu - ru!

8. BÖLÜM

849 96 35
By elfidaa_

Yatmasına yattım da uyuyabildim mi? Kafam karma karışık. Benden cevap alamayan Barış yine mesaj attı. Bir yanım tepele şunu derken diğer yanım yapma Eylem yılların birikmişliği var bu kadar katı olma diyor. İki yanımı birleştirip yanıtlamaya karar verdim. Dikkatli ve özenli bir cevap vermeliydim ama ne?

--Barışcım, düşüncelerimin yoğunluğuna inanmak istiyorsan inan tabiî ki çünkü öyle, ama gidişat sonucun da çok farklı olmayacağını gösteriyor. Daha doğru bir karar verebilmem için aramalarına bir son vermelisin. Beni anlayabileceğini umuyorum... Uyumak üzere yattım, iyi geceler.

          Daha ne kadar sevecen olabilirim ki? Mesajımın neresini çekip bana geri ileteceği açık iyisi mi kapat telefonu yat. Oohhh... Sıkıntıları yeni günle başlatmak iyi. Bugün daha fazlasına gerek yok.

          Uyumaya çalıştıkça gözümün önüne Aslan ile yaptığım konuşma geliyor. Tam bir ergen gibi davrandım resmen. Ama sevgilisi yokmuş :) Allah Allah... Yakışıklı çocuk aslında. Gerçi beni kandırmış da olabilir. Eski masum Aslan mı bakayım? Ooff neyse ne Eylem sni ne ilgilendiriyor. Saçma sapan şeyler düşünüp kendini ne diye yorarsın. Gözlerim kapanıyor zaten...

          Yine o acımasız alarm. Merhaba Salı günü. Nasılsın, ben yine geç yatmışlığın pişmanlığındayım. 5 dakika daha diyip 5 saat uyuyasım var. Ağır aksak adımlarla gardırobuma gidip bir süre bakıştık. Sonra başımı balkona çevirdim ve yağmur yağdığını gördüm. Ezgi doğru diyor kışlık giysiler raflarda yerini almalı. Biraz kışlıkları karıştırdıktan sonra krem rengi kazağımla kahverengi pantolonumu giydim. Saçlarımı şekillendirdim. Çantamı ve yağmurluğumu alıp mutfağa indim. Çabucak tost yaptım be birkaç kahvaltılık atıştırdım. Dışarı çıkıp durağa doğru yürürken telefonumu açtım. Ama enteresandır geceki mesajıma bir yanıt gelmemiş. Ne yalan söyleyeyim şaşırdım. Ancak sevindim de, demek ki açıklayıcı olmuş.

          Servise bindim. Sena hocaya selam verecekken uyuduğunu gördüm ben de kendi halime döndüm. Bir süre kitap okumaya çalıştım ancak ikinci yaprağını okuyamadan uyuyakaldım. Köye vardığımda açtım gözümü ikinci kez yatağımdan çıkıyor gibiyim. Zor geliyor yeminle. Arabadan iner inmez yüzüme vuran köyün soğuk havası anında ayılttı beni.

          Gün benim için şimdi başlıyor. Ve gayet enerjik başladım. Bugün üzülmemeye, düşünmemeye karar verdim. Hatta okuldan sonra keyifli bir şeyler yapsam. Öğle saatine kadar tüm enerjimi çocuklara verdim. Yemek yemek için sınıftan çıktığımda nöbetçi öğrenci yanıma geldi.

--Hocam birisi sizi görmek istiyor dedi.

         Tamam dedim. Velilerden birisidir kesin. Gerçi köy okuluna veli çok sık gelmez. Toplantılara bile zorla bir iki kişi katılır. Şimdi böyle ortadan geldiğine göre önemli bir şey olmalı.

          Bahçeye çıktığımda dondum kaldım. Bakışlarım önce boş boş idi, sonra soran gözlerle baktım, ardından cevaba bile ihtiyaç duymadan kızgın bakışlar attım.

          Ellerinde güllerle Barış kapıma gelmişti. Neydi bu şimdi? Geceki mesajımı cevapsız bırakınca bir şeyleri anladı sanıyordum ama epey yanlış anlamış anlaşılan. Kızgın bakışlarım hiç değişmeden yanına gittim. Ne hoş geldin ne selam vermek ilk cümlem:

--Neden geldin?

--Seni görmek için, hem okuluna bir hayırlı olsuna da gelmemiştim.

--Hayırlı olsun demek için doğru zamanı seçtiğine emin misin?

--Daha iyisi olamazdı.

Bir de sırıtıyor yaa. Benim gözlerimden alevler fışkırıyor!

--Neden beni zor durumda bırakıp üzüyorsun?

--Zor duruma düşecek ne yaptım. Ziyaret yasak mı?

Bizim böyle hararetli konuştuğumuzu gören müdür bey bana seslendi.

--Hoca hanım bir sıkıntı yok inşallah?

--Yok hocam arkadaşım ziyaretime geldi.

Yavaşça yaklaştı müdür bey ben de mecburen tanıştırdım.

--Arkadaşım Barış, hayırlı olsun için ziyaretime gelmiş de dedim tekrardan. Müdür bey de

--Hoş geldiniz dedi elini uzatarak. Sonra bana dönerek Hoca hanım bir çay ikram edelim misafirimize dedi.

--Vakti yok hocam, dönecek hemen.

Başımdan savuşturmak için resmen çırpınıyordum. İmalı bakışlar attım ancak Barış'ın beni anlamaya niyeti yoktu.

--Bir bardak içebilirim sanırım dedi.

Müdürle yan yana okula doğru ilerledi ben de arkadan onlara bakarak ufak bir sinir krizi geçirdim. Barış her yaptığıyla daha çok şansını zorluyordu. Kendince iyi bir şey yaptığını zannediyordu ama yok, yok...

          Öğretmenler odasından içeri girdiler. Tabi ben de arkalarından, ellerimde güllerle. Hocaların hepsi biranda dönüp bana baktılar. Allahım yeri hangi taraftan yarıyorsun? Oradan içeriye girmem gerek... Suratıma takındığım aptal gülümsemeyle arkadaşım Barış dedim. Daha fazla açıklama yapmadım. Ellerimde ki güller zaten bağırıyordu. Çayını içerken müdür beyle nerelisin muhabbetine girdiler. Eğer zil çalmasaydı akraba çıkacaklardı. Ben imalı bir şekilde derse girmem gerek dedim. Barış o zaman ayağa kalktı ve

--Ben de gideyim artık dedi.

Tanıştığıma memnun oldum diyerek müdürle tokalaştılar. Yolculamak için bahçeye çıktım. O sırada taksiyi arayıp gelmesini söyledi. Telefonu kapatınca ona döndüm.

--Bu yaptığın saçmalığı da asla unutmayacağım.

--Neden beni arkadaşım diye tanıştırdın?

--Tek sıkıntın bu değil mi senin? Ne söyleseydim. Sözlüm mü, nişanlım mı? Yoksa kocam olur mu diyeydim? Aaa ama olmaz kayıtlarda bekarım be parmaklarım boş. Doğruyu söylemem gerek. Merhaba müdür bey bu senelerdir sevgilim olur ancak şu ara anlaşamıyoruz ve ilişkimizi düşünme kararı aldık. Ancak kendisi düşünme yetisini kaybettiğinden ellerinde güllerle kapıma geldi.

--Eylem yeter!

--Aaa dur daha bitmedi. Seni tanıyorum.

--Ben mutlu olursun sandım.

--Sanma Barış... Şu ara sen herhangi bir şey sanma.

--Tamam ben anladım seni.

--Hiç zannetmiyorum. Anlasan buraya gelmezdin.

O esnada taksi gelmiş kornaya basıyordu.

--Şimdi git hadi.

--Eylem yapma böyle lütfen ben bizi...

--Biz? Derse geç kaldım güle güle Barış.

          Arkamı döndüm hızlı adımlarla okuldan içeri girdim. Sinirden gözlerim doldu. Kimseyle karşılaşmadan kendimi tuvalete attım. Orada biraz ağlayıp kendime gelmeye çalıştım. Çıkmam gerektiği için ağlamaya doyamadan toparladım kendimi ve sınıfa girdim. Güller masamda duruyordu. Tam bir hışım çöpe atıyordum ki durdum. Gülleri tek tek yolup hem ferahladım hem de tüm yaprakları etkinlikte kullandım. Mis gibi oldu şimdi. Söz de bugün üzülmeyecektim. Mümkün mü? Tüm enerjim kayboldu. Daha sakin etkinliklerle günü tamamladım. Servise bindiğimde kimseye cevap vermemek için kulaklığı kulağıma takıp gözlerimi kapattım. Bir zaman sonra uyuyakalmışım. Halil Abinin dürtmesiyle kendime geldim. Eve gelmiştik.

--Kusura bakma Halil Abi dedim

--Önemli değil kızım çalışıyorsun yoruluyorsun, e yolda uzun. Olur böyle şeyler.

--Sağol abi. Hadi iyi akşamlar

--İyi akşamlar kızım

Babacan bir adam şu Halil Abi. İyi geldi uyumak. Ancak kendime gelemedim. Sallana sallana eve doğru yürüyorum. Eve geldim annem suratıma baktığı gibi

--Ne oldu dedi

--Hiçbir şey dedim

--Hiçbir şey olmamış suratı yok sende dedi.

--Yoruldum sadece dedim.

--Çok inandırıcı gelmedi ama öyle olsun dedi.

          Merdivenlerden çıkarken ne deseydim yeni dedim. Açıklama yapsam anlayacak mısın ki? Anlasan ne kadar objektif yanımda olabileceksin. Bunca yıl hiç ilişkimi sormadın ki. Sadece istemedin. Şimdi neyi bileceksin. Yukarı çıktığımda çantamı koltuğa fırlattım. İçindekilerin bir kısmı yere döküldü ama umurumda değil. Kendimi de yatağa fırlattım. Gözlerimi kapatıp günü düşünüyordum. Ve yaşlar yanlardan kulaklarıma doğru sızıyordu. En doğru cevabı vermiştim anneme. Yoruldum... Cidden yoruldum...

          Doğruldum. Bilgisayarın tuşuna bastım ve üzerimdekileri çıkarıp eşofmanlarımı giydim. Sonra açılan bilgisayarda en damarından bir şarkı açtım. Banyoya girdim. Boğazımdaki düğüm hala duruyordu ve aynadaki gözler sabahkinden çok başkaydı. Akan makyajımı tamamen sildim. Banyodan çıktım. Biten şarkının yerine başkasını açmak için bilgisayara eğildim. O esnada otomatik bağlanan sosyal medyanın bildirim taşıdığını gördüm. Önce müziğimi açtım. Sonra bildirimi. Aslan mesaj atmıştı.

--Selam Eylem bugün nasılsın?

Bunu sormak için tam zamanıydı gerçekten. Neyse ki yine çevrimiçi değildi.

--Kötüyüm, hatta kötüden de öte. Sen nasılsın?

Zaman geçmemişti ki cevap geldi. Sanırım kendisini çevrimdışı gösteriyordu.

--Ben iyiyim de, hayırdır sana ne oldu?

--Boş ver ayrıntı sorma bana. Sadece kötü bir gün geçirdim.

--Peki bu kötü günler çok sık mı olur, yoksa bu güne özel mi?

--Bu arlar biraz sıklaştılar. Yakın zamanda refaha ereceğimi düşünüyorum. Fal bakar gibi oldu biraz.

--Öyleyse bu aralar seni mutlu etmek için ne yapabilirim onu söyle.

Bunu yazması bile hafifçe gülümsetti beni.

--Teşekkür ederim Aslan. Ancak üzüntülerimle bunaltmak istemem. Sanırım tek başına üstesinden gelmeliyim.

--Bunaltmak ne demek ya aşk olsun. Hem seni görmek için bahanem olmuş olurdu.

Kararsız kaldım şimdi. Aslında bir değişiklik iyi olabilirdi. Ne desem ki? Tam bu esnada annem merdivenden yukarıya seslendi.

--Eyleeeeemmm

Müziğin sesini çıkartıp yanıtladım

--Efendim annee

--Sofra hazır hadi yemeğe gel

--Tamam geliyorum

Bana da cevabı düşünmek için fırsat çıktı. Önce yazdım

--Aslan yemek yiyeceğim şimdi. Sonra konuşuruz...

Cevap beklemeden aşağıya indim. Ablam Esma ve Ezgi de sofradaydılar.

--Hoş geldin abla dedim.

--Hoş bulduk, ne haber?

--iyi işte idare ediyoruz, senden ne haber?

--iyiyim bende, sanki suratın asık?

Oysaki gülüyordum ağız dolusu, kimse bir şey sormasın diye.

--Suratım mı asık yoksa annem gelir gelmez rapor mu bildirdi sana.

--Görünen köy kılavuz istemez.

-- O derece belli yani? Bir şeyim yok iyiyim.

--Anlatabilirsin yani, yardımcı oluruz.

Annemden bir farkı olmayan abla kafası beni anlayabilir miydi ki? Hiç sanmıyorum. İlişkimin içeriğine dair hiçbir fikirleri yokken bu aşamasından bahsetmek saçma geliyor bana. Hem kafalarını biliyorum direk ayrıl diyecekler. Benim daha mantıklı cevaplara ihtiyacım var. O yüzden ;

--Anlatacak bir şey yok abla gereksiz üsteliyorsun

--İyi sen bilirsin.

          Bir süre sessizlik oldu. Daha sonra annem ve ablam rutin sohbetlerine başladı. Ben de iyi olduğumu ispat edebilmek adına Ezgi ile şakalaşıyordum. Yemek bitince bir çeşit imece usulü ile sofrayı topladık. Nezaketen yanlarına geçip oturdum ama sohbetleri gerçekten çok sıkıcıydı. Odama çekilmek istiyorum ama dikkat çekmek istemiyorum. Kafamın içinde çeşitli bahaneler dolanıyor. Her birini teker teker çürütüyorum. Bahaneler çürüdükçe daha çok sıkılıyorum, sabırsızlanıyorum. Böyle bir şey için bahane arıyor oluşuma acıyorum. İçimde yükselen ağır trajediye dayanamadım ve ayağa kalktım. Sanki bunu bekliyormuş gibi annem hemen sordu:

--Ne oldu Eylem?

--Tuvaletim geldi. Gideyim mi anne?

Alabildiğine iğneli sordum. Cevap beklemiyordum, oda vermedi zaten. Gözlerini devirdi. Ben de odama çıktım. Bu bile boğazımı düğümletmişti. Bir insan odasına gitmek için neden bahane arar. Dedikodunun bir parçası olmadığında neden suçlanır. Yatağıma oturdum. Ağlamadan düğümün geçmesini bekliyorum. Zaten sadece bir tuvalet süresi kadar vaktim var. Trajik komik...

          Bilgisayar ekranında bildirim çubuğu yanıp sönüyordu. Aslan son attığım mesaja cevap vermişti.

--Niyetim seni sıkboğaz etmek değil neşelendirmek. Neyse sana afiyet olsun. Ben buralardayım :)

--Tamam olur görüşelim. Aksi takdirde bu evde hapsolacağım... Ancak hafta içi hiç vaktim yok. Hafta sonu olur. Sorun olmazsa sana da.

İki dakika bekledim cevap yok. Aşağı inmem gerek artık. Offf gerçekten oooff..

Aşağı inerken ablamın hazırlanmış kapıdan çıkmak üzere olduğunu gördüm.

--Gidiyor musun?

--Evet

--Hayırdır niye bu kadar erken? (ilgili görünmeliyim)

--Uzun oturmak değildi niyetim zaten. Sizi göreyim 5 dakika dedim. Ama siz de odanıza kapandınız.

--Eee pes doğrusu iyi ki bir tuvalete gittik.

Yalana desteklemezsem inandırıcılığı olmaz.

--Neyse başka zamana otururuz dedi. Yanaklarımdan öperken.

Genel anlamda mı söyledi yoksa bir şeyleri ima mı etti yine anlayamadım.

--Olur tabi ki. Güle güle :)

Gülümse, gülümse...

Babam geldi, annem mutfağa girdi. Şu durumda Eylem odana vınn...

          Hemen bilgisayar başına geçtim. Cevap gelmemişti daha. Belki de iş olsun diye öyle söyledi ben de sazan gibi atladım. Aman canım böyle bir şey de iş olsun diye söylenir mi? Daraldım gerçekten. Balkonun kapısını açtım az hava dolsun odaya. Çünkü odadakini tamamen tükettim. Gözlerimi kapattım ve derin derin soluyorum. Fevri mi davrandım acaba. Evdekilere kızıp pat diye kabul ettim çocuğu. Neyse belli ki hafta sonu uymuyor ona. Böylece yan çizmiş olurum. Kendi kendime kurup kaldırarak içimi ferahlatmaya çalışıyorum. Ne kadardır balkondayım, üşüdüm. İçeriye girip kapıyı kapattım. Baktım odada yeterince hava var artık. Beklenen cevap da gelmiş.

--Baya dolmuşsun belikli. Tamam olur tabi ki bana da uyar hafta sonu. Cumartesi çalışıyorum Pazar görüşebiliriz.

--Peki olur. Ancak seminerim var saat 4 de bitiyor.

--Benim için problem değil. Nerde seminer?

--Stadyumun karşısındaki Meslek Lisesinde. Bir yer belirlersek oraya gelirim ben.

--Aaa gerek yok ben alırım seni oradan. Beraber sinemaya gideriz.

          Sinema mı? Yıllar sonra görüşen insanlar sinemaya mı gider? Saçma değil mi?

--Aslan sinema yerine bir yerlerde oturup sohbet etsek. Eminim konuşacak çok şeyimiz vardır.

--Öyle de olur bana fark etmez. O güne çok var konuşur, tartışırız bu konuyu. Ancak böyle bilgisayar üzerinden zor oluyor. Acaba telefonun icadına mı geçsek?

--Şu ara tartışmalara kapalıyım ben. Tamam olur ayrıca. Numaram bu..

--Tamam teşekkür ederim. Madem burayı kapatıyorum oradan devam edebiliriz.

--Eee bence bu günlük bu kadar yeter. Dinlensem daha iyi olacak dedim ama çıkmıştı.

Bir zaman sonra telefonum titredi.

--İnsanın elinin altındaki cihazla senin gibi bir kıza ulaşabilmesi heyecan vericiymiş. Ama asıl heyecanımı Pazar gününe saklıyorum. Madem dinleneceksin daha fazla rahatsızlık vermeyeyim. İyi geceler Eylem

         Aman ne güzel ağzı bal damlayan çapkın... Aferin Eylem başına bela aldın. Kafanı dağıtmaya yer arıyordun tepe tepe kullan. 

--Dilerim Pazar akşamı eve döndüğünde de aynı heyecanı paylaşırsın. İyi geceler Aslan

          Saat çok erken ama gözlerim kapanıyor. Günün yorgunluğundan mı, yoğunluğundan mı bilmem. Barış da arayarak ekstra sinirimi zıplatmadan hızla yatayım. Bu gün bitsin. Yarın sağlıklı düşünürüm. Ve umarım bu akşam için pişmanlık duymam...








(Çok sevgili okuyanlar,beğenilerinizi ve yorumlarınızı benden esirgemezseniz sevinirim. )

Continue Reading

You'll Also Like

4.5K 587 26
"Ali." Bakışlarım büyük eline giderken kuruyan dudaklarımı yaladım ve uzattığı elini sıktım. "Aslı." Kalbim bu kadar hızlı çarparken neler olacağını...
139K 5.2K 36
Hayat onun için sadece bir oyundu. Sonunu bilmediği bir hayata sürüklendi. Bir labirintin içinde cıkışı bulmak için cabalıyordu. Kendi karanlığında b...
809K 19K 26
Kısa bir aşk masalı... (YETİŞKİN OKURLAR İÇİN)
7.7K 1.2K 4
Üzerime eğilip tekrar dudaklarıma yapıştı. Diliyle ağzımın içini talan ediyordu. Dili her dilime değişinde nefesim kesiliyor, ihtiyacım olan o nefesi...