AH SENDE (TAMAMLANDI)

Per asosyalimbenn

5.3M 221K 16.4K

Kor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir tü... Més

Bölüm 1: 'Yürekli Bir Kadın, Akıllı Bir Adam'
Bölüm 2: 'Dayanamıyorum'
Bölüm 3: 'Çiyeşan Konağına'
Bölüm 4: 'Oylama Yapalım'
Bölüm 5: 'Kork Güzelim'
Bölüm 6: 'Asla! Asla Dilencilik Yapmam'
Bölüm 7: 'Emirhan Benim Kardeşim'
Bölüm 8: 'İkiniz Evleneceksiniz'
Bölüm 9: 'Kabul Ediyorum'
Bölüm 10: 'Dönmek İçin Artık Çok Geç Miroğlu'
Bölüm 11: 'Evlendiğini de Evlilik Cüzdanından mı Öğreneceğim?'
Bölüm 12: 'Lütfen Affet Beni. Affet... Lüt-fen...'
Bölüm 13: 'Fazla Zorluyorsun Miroğlu'
Bölüm 14: 'Sen Kim Olduğunu Sanıyorsun?'
Bölüm 15: 'Şekerpare'
Bölüm 16: 'Senin Karın'
Bölüm 17: 'Ağabeyim Ellerine Sağlık Diyor'
Bölüm 18: 'Kahve İçin Teşekkürler'
Bölüm 19: 'Sevmek İçin Geç Ölmek İçin Erken'
Bölüm 20: 'Günler Akıp Giderken'
Bölüm 21: 'Bunun Hesabını Sorarım Ama Ben'
Bölüm 22: 'Ahsen -Karahan- Miroğlu'
Bölüm 23: 'Yine Elime Düştün Miroğlu. Felek Yine Benden Yana'
Bölüm 24: 'Unutmadan Ahsen Arkadaşım Değil Karım!'
DUYURU!!!
Bölüm 25'ten ALINTI
Bölüm 25: 'Merak etme ikinci hatta üçüncü bir çocuğum daha yok.'
Bölüm 26: 'Kimsin lan sen? Karımla nasıl konuşuyorsun?!'
Bölüm 27: 'Yeter miydi gücün Cihan soyadına, aşirete?'
Bölüm 28: 'İlerde anlayacaksın da dilerim Rabbim'den geç olmasın'
Bölüm 29: 'Evlendiğimizden beri'
Bölüm 30: 'Dengesiz, dikkatsiz, sakar ne olacak'
Bölüm 31: 'Ahsen, seninle konuşmaya çalışıyorum'
Bölüm 32: 'İçinde ufacık bir insanlık olmasını öyle çok dilerdim ki...'
Bölüm 33: 'Ahtım olsun sana, sana bir zarar gelmesine izin vermeyeceğim'
Bölüm 34: 'Benden bir şey saklıyorsun, öğrenmeden gitmeyeceğim'
Bölüm 35: 'Lütfen kurtar, lüt-fen'
Bölüm 36: 'Belki başka sefere'
DUYURU!!!
Bölüm 37: 'Ateş'in namlusunun ucundaki bir hiçsin'
Bölüm 38: 'Murat Karahan geliyor, Murat Karahan!'
Bölüm 39: 'Çok derin bakıyorsun Miroğlu, dikkat et boğulacaksın'
Bölüm 40: 'Sen de gel evimize gidelim'
Bölüm 41: 'Ahsen'den, Emirhan'dan farkın yok gözümde, kardeşimsin benim'
Bölüm 42: 'Arkandayım aslanım, ne olursa olsun hep yanındayım'
Bölüm 43: 'Öyle bir şey yapacağız ki duyan küçük dilini yutacak'
Bölüm 44: 'Ağa-ağabey... Be-ben bi-bir şe-şey yap-yapmadım...'
Bölüm 45: 'Ağabeyimin yüzüne nasıl bakacağım ben?'
Bölüm 46: 'Bu adam benim kız kardeşimin canını yaktı, canını!'
Bölüm 47: 'Adamlarını da al ve defol konağımdan!'
Bölüm 48: 'Bana kendimi korumayı sen öğrettin ağabey, unuttun mu?'
Bölüm 49'dan ALINTI
Bölüm 49 : 'Şu kapıdan içeriye olaysız girdiğiniz gün kurban keseceğim '
Bölüm 50'den ALINTI
Bölüm 50: 'Gitme Turnam'
Bölüm 51'den ALINTI
Bölüm 51: 'Önünüzden kim gelirse vurun!'
Bölüm 52'den ALINTI
Bölüm 52: 'İkisi evlensin, töre buna izin verir, öyle değil mi?
Bölüm 53'ten ALINTI
Bölüm 53: 'Getir kızlarımı bana, sağ sağlim getir onları'
AÇIKLAMA
Bölüm 54'ten ALINTI
Bölüm 54: 'Her şeyin düzeleceğine olan inancını kaybetme'
Bölüm 55: 'Vallahi romanlara konu olacak bir aşk sizinkisi'
Bölüm 56: 'Bütün bunlar bittiğinde yüzünü bile görmek istemiyorum'
Bölüm 57 Part 1: 'Sen anne deyince geçiyor'
Bölüm 57 Part 2 : 'Suçum neydi benim anne?'
Bölüm 58'den ALINTI
Bölüm 58: 'Elimden tut yoksa düşeceğim...'
Bölüm 59 : 'Kokun... Kokun beni benden alıyor kadın. Dayanılmaz kokun...'
Bölüm 60 : ' O bu dünyada şeytanın vücut bulmuş hali'
Bölüm 61'den ALINTI
Bölüm 61 : 'Ben yazılanı yaşıyorum, ilerde hak ettiklerimi yaşamak için'
Bölüm 62 : ' Senin bende bıraktığın izlerden bir tanesi sadece'
Bölüm 63 : 'Gazamız mübarek olsun Miroğlu'
Bölüm 64 : 'Bir yalanın cezasını çektirmiş, acısını tattırmış'
Bölüm 65 : 'Benim vicdanım çok uzun zamandır azaplarla dolu'
Bölüm 66'dan ALINTI
Bölüm 66 : 'Seni seviyorum'
Bölüm 67'den ALINTI
Bölüm 67 : 'Son bir kez bakayım, daha bakmaya doyamadığım yüze...'
Bölüm 68'den ALINTI
Bölüm 68 : 'Ba-ban... Baban artık bizimle değil'
Bölüm 69'dan ALINTI
Bölüm 69 : 'Ahsen Miroğlu'nun işini bitirin!'
Bölüm 70 : 'Bencillik biliyorum ama çok acıyor ağabey, çok...'
Bölüm 71'den ALINTI
Bölüm 71: 'Karının leşini bile bulamayacaksın çünkü!'
DUYURU ve 73. Bölümden KESİT
Bölüm 73 : 'Buradayım ben, seninleyim.'
Bölüm 74'ten ALINTI
Bölüm 74 : 'Ahım vardı sende, almaya geldim'
Bölüm 75'ten ALINTI
Bölüm 75 : 'Lanet olsun içimdeki sen sevgisine'
Bölüm 76 : 'Günaydın her haliyle dünyanın en güzel kadını '
Bölüm 77 : 'Kızım düğün deyince aklına ne geliyorsa hepsini yapacak adam'
Bölüm 78 : 'Ne zaman yağmur yağsa hep hatırla, yanında ben olmasam da'
FİNAL'den ALINTI
FİNAL : 'Ben sensiz kaldığım her dakika üşüyorum ki zaten'
DUYURU!!!
ÖZEL BÖLÜM : 'Ah bir evet desen, ah bir desen...'
ÖZEL BÖLÜM : 'İyi ki doğdun Mihri!'
MÜJDE!!!
KARAKTER TABLOSU
DUYURU!!!
DUYURU!!!
ÖZEL BÖLÜM: 'Çok sonra buldum seni, bir daha asla bırakmam...'
YAZAR'dan

Bölüm 72 : 'Aşkın gözyaşları ıslatırken sevgilinin omzunu... '

39.4K 2.1K 160
Per asosyalimbenn







***





'Aşkın gözyaşları ıslatırken sevgilinin omzunu, neden bu kadar geç kaldığını sorar aşk meleği'


***

Benim yazarken duygulanıp gözyaşlarıma hakim olamadığım 73. bölüm karşınızda... Öyle çok duygu yüklü deli gibi ağlayacaksınız falan demiyorum çünkü öyle deyince beklentiyi yüksek tutup sizi hayal kırıklığına uğratıyorum. O sebeple siz bana takılmayın bölümü okuyup kendiniz karar verin.

Uzun zamandır konuşamıyoruz bir halinizi hatırınızı sorayım diyorum. Nasılsınız nasıl gidiyor? Bölümlerden, benden, kurgudan, gidişattan memnun musunuz? Yorum kısmını herkes biliyor artık, bunları oradan söyleyebilirsiniz :) Yine o efsane, harika yorumlarınızı okumayı iple çekiyorum :)

Şimdilik benim söyleyeceklerim bu kadar sıra şimdi sizde...

Yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayalım...

Keyifli okumalar, haftaya görüşürüz....

Not: Bölüm ismi uzun gelince bölmek zorunda kaldım, o sebeple bölüm isminin tam halini yazar notu kısmının üzerine iliştirdim :)


***


Kimi aşk kısadır, kimi uzundur.

Kimi satar, kimi de satın alır.

Kimi gözyaşı döker öldürürken,

Kimi kılı kıpırdamadan öldürür.

Çünkü herkes öldürür sevdiğini,

Ama herkes öldürdü diye ölmez.


***


Yavuz Hüseyinle buluşacağı yere geldiğinde adamın kendisini beklediğini gördü. Arabasını durdurup, indi. Adamın yanına gittiğinde Hüseyin, endişeli yüz ifadesiyle Yavuz'a bakıyordu.

''Ne konuşacaksın?''

''Babamı serbest bıraktırırsan, karını kurtarabilirsin.''

''Şaka mısın? O kadar kabarık sicille babanı içeride yalnız tuvalete bile göndermezler.''

''O zaman karını bir daha göremeyeceğini anlasan iyi edersin.''

''Ulan, seni öldürürüm. Duydun mu, öldürürüm!'' Yavuz adamın boğazına sarılıp sıkmaya başladı. Hüseyin boğazının üstündeki elleri gevşetmeye çalıştıkça Yavuz daha da çok sıkıyordu.

''Bı-rak! Bı-rak beni!'' Nefesi elverdiğince konuşmaya çalışıyor, elleriyle gevşetmeye çalıştığı parmaklardan kurtulmaya çabalıyordu. ''Ka-rını bul-mak i-çin ba-na ihti-ya-cın var.''

Yavuz adamın boğazından ellerini çektiğinde hırsla etrafına saldırmaya başladı. Yanındaki arabayı tekmeliyor, yumruklarını bir bir kaputa indiriyordu. Hüseyin ise düzgün nefes almaya çalışıyor sıkılmaktan kızarmış boğazını ovalıyordu.

''Söyle lan! Söyle karım nerede?'' Yavuz yanında hala düzgün nefes alamayan adama döndü. Hüseyin biraz olsun sakinleştiğinde doğruldu olduğu yerde. Yavuz'a bakıp meydan okurcasına konuşmaya başladı.

''Babamı kurtarırsan, karını kurtarmana yardım ederim.''

''Ne diyorsun lan sen? Bilmiyorsun sende yerini, bilmiyorsun değil mi?''

''Bilmiyorum, kimse bilmiyor. Babam hariç. Ama öğrenebilirim.''

''Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Yaşatmam lan sizi! Tek bir akrabanızı hayatta bırakmam!'' Yavuz Arslan Miroğlu sol tarafındaki sızı ile neler söylediğini bilmiyordu aslında. Aklı çoktan benliğinden kopmuştu neticesinde. Eski Yavuz değildi artık. Karıncayı bile incitmeyen, birinin canı yanar diye ödü kopan Yavuz Miroğlu yoktu. Bambaşka bir adam vardı artık. Öylesine başkaydı ki gözünü kırpmadan onlarca yüzlerce adam öldürebilirdi. Bu gidişle de kendisini tutamayacaktı. Allah'ın verdiği bir canı kendi elleriyle alacaktı.

''Babam içerdeyken biz yaşayabilir miyiz sanıyorsun? Karını kurtarmak için bunu yapmak zorundasın!''

''Değilim. Hiçbir şeye mecbur değilim! Duydun mu? Bulacağım karımı, sağ sağlim bulacağım. Ve ondan ayrı kaldığım her gün için ailenden hesap soracağım! Anladın mı?''

''Onu asla bulamayacağını ikimiz de biliyoruz. Babam onu öldürmeden rahat bırakmayacak. Sadece bu da değil. En kötüsü. Nefes alırken öldürecek. Bu ne demek biliyor musun? İşkence edecek. Canını yakacak. Aklına ne gelirse hepsini yapacak!''

''Oros**u çocuğu!''

''Yapacak. Biliyorum. Daha önce yaptı. Gözlerimle gördüm.''

''Ne istiyorsun?''

''Babamı çıkar. Yerini öğreneyim karının.''

''Sana söyleyeceğini mi sandın?''

''Orasını bana bırak!''

''Çıkaramam. Olay benden çıktı.'' Yavuz çaresizdi. Şikâyetini geri çekse bile ortada ispatlanmış bir ton suç vardı. Mümkünatı yok Aybar Ağa'yı dışarı çıkaramazdı.

''Eğer yapmazsan, karını bir daha asla göremeyeceksin.''

''Onu bulduktan sonra, sizi mahvedeceğim!'' Yavuz arabasına yönelince Hüseyin onu durdurdu.

''Seni de öldürecek. Hem de oturduğu yerden. Karının ölüşünü izleterek...''

Yavuz ardını dönmeden olduğu yerde durdu. Adamın söyledikleri asabını bozuyordu. Ahsen'i o anlattığı halde düşündüğünde deli oluyordu Yavuz. İzin vermezdi. Böyle bir şeye asla izin vermezdi. Asla! İzin veremezdi.

''Bak, bunlardan ben de hoşnut değilim. Hatta iğrenç bir şey ama yapabileceklerinden sadece bir tanesi. Yakında eline ilk video geçer. İzlemeye kalbin dayanır mı bilmiyorum. Benim dinlemeye bile dayanmamıştı. Bana yardım etmek zorundasın. Onu çıkarırsak karını kurtarmana yardım edeceğim.''

Yavuz sıktığı yumruğunu bir kere daha arabaya indirip oradan uzaklaştı. Hüseyin son çaresinin de işe yaramadığıyla kalmıştı. Daha kötü şeyler olmadan bu işin çözülmesini istiyordu. Babasının da orada kalmasına izin vermeyecekti.


***


Yavuz odayı sinirle turlarken, Ateş yıkıp dökmemek için kendini zor tutuyordu. Ortamdaki herkes gergin ve sinirliydi. Genelde sakinliğiyle biline Emirhan bile hiç olmadığı kadar sinirliydi.

''Sakin olun Yavuz Bey.''

''Sakin mi olayım? Sakin mi olayım? Yedi gün oldu komiser, yedi! Nasıl sakin olayım. Son videoyu siz izlediniz.'' Yavuz yedi gündür karısının yokluğuyla zaten yanıyordu. Bir de videolardakileri izleyince artık ayrılık dayanılmaz oluyordu. Kızın acı çekişi ile Yavuz da acı çekiyordu. Daha fazla dayanabileceğini sanmıyordu.

''Bakın durumun farkındayız ve elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. İnanın. Ahsen Hanım'a bir zarar gelmeden bulacağız.''

''Bir zarar mı? Karımı gördün mü sen komiser? Halini gördün mü? Vücudundaki yaraları gördün mü? İçin aldı mı izlerken? ''

''Yavuz sakin ol!'' Emirhan genç adamı sakinleştirmeye çalışıyordu.

''Bana artık sakin ol falan demeyin! Duydunuz mu? Demeyin!''

''Komiser bir videoyu daha izleyecek yürek yok bende. Kardeşimi bulun. Yoksa ben kendi yöntemimle halledeceğim.'' Ateş'in kendi yöntemim dediği Aybar Ağa'yı içeride sıkıştırmak Ahsen'in yerini söyleyene kadar uğraşmaktı. İzledikleri bir ağabeyin kaldırabileceği şeyler değildi. Kız kardeşine resmen işkence ediyorlardı. Kızın acıyla her bir inleyişinde kalbine acıdığını hissediyordu Ateş.

Perişan haldeydi bütün herkes. Kardeşinin yokluğu ve çektiği acı Ateş'i bitiriyordu. Rahşan Hanım torunun yokluğunda hastaneye kaldırılmıştı. Üst üste gelenleri daha fazla kaldıramamış yığılmıştı olduğu yere. Leyla hem Rahşan Hanım'a hem de Ahsen'e üzülüyordu. Leyla'nın üzüntüsü sütünün kesilmesine neden olmuştu. Çoğunlukla Rahşan Hanımın yanında hastanede kalan Leyla yeni ameliyat olmuş Meryem Hanım'ı da yalnız bırakmıyordu.

Meryem Hanım Ahsen'in kaçırılışının ikinci günü büyük bir kriz geçirmişti. Doktor sürekli ertelenen ameliyatı artık yapmak zorunda kalmıştı. Melek annesinin başından ayrılmıyor, Ahsen'den gelecek iyi haberleri bekleyip duruyordu.

Arslan o geceden sonra hiç konuşmamış, babasının dönüşünü bile algılayamamıştı. Yavuz bazı geceler onun yanında uyumaya çalışsa da çocuğun kendisinin farkında olmadığını biliyordu. Oğlunu konuşturma çabaları her seferinde sonuçsuz kalıyordu. Arslan'ın psikolojisi iyi değildi ve Ahsen dönmeden de düzeleceğe benzemiyordu.

Yavuz çoğu zaman hastanede sabahlıyor, çoğu zaman da soluğu Arslan'ın yanında alıyordu. Genç adam en son ne zaman uyuduğunu ya da yemek yediğini hatırlamıyordu. Defalarca kez kontrol etmiş olsa bile her gün yine aynı yerleri arıyor, bir iz bulmaya çalışıyordu.

İlk video kendisine ulaştığında gerçekten öldüğünü hissetmişti genç adam. Ahsen'i o halde görmektense ölmeyi tercih ederdi. Karısının hali içler acısıydı. İzlemek yürek isterdi. Ve izlediğinde, büyük bir yemin etmişti Yavuz Arslan Miroğlu. Bütün bunların suçlularına cezasını çektirecekti.

Karısı, bulduğu yerde gözünü bile kırpmadan öldüreceği adamlar tarafından ağır işkenceler maruz kalmıştı, kalıyordu. Vurulmaktan patlamış dudakları, kollarındaki morluklar, kaşındaki yara...

Yavuz'un karısına bir filmde bile izletmek istemeyeceği şeyleri yaşıyordu Ahsen. Dayanma gücü sınanıyordu sanki. Karnına yediği tekmelerin haddi hesabı yoktu. Zaten uzun bir süredir kendide de değildi. Bilinci çok uzun zaman önce terk etmişti bedenini. Kapatmıştı kendini, sadece nefes alan – almaya çalışan- bir bedendi. Ailesinden ya da bir başkasından şu yaşına kadar bir fiske bile yememişti genç kadın. Şimdiyse şiddetin en dehşet tarafını tadıyordu. Yedi gündür her gün defalarca fiziksel şiddete maruz kalıyordu. Başka biri olsa çoktan can vermişti. Vücudu dayanıklıydı Ahsen'in fakat bilinci o kadar dayanamamıştı.

Yavuz emniyetten çıkıp nereye gittiğini bilmeden sürdü arabayı. Artık çıldırmak üzereydi. Nefes alamadığını hissediyordu. Hayatında hiç böyle olduğunu hatırlamıyordu genç adam, babası öldüğünde bile.

Mezarlığın önünde arabayı durdurduğunda istemeye istemeye indi arabadan. Şuanda en ihtiyacı olduğu anda babasının yokluğu -Ahsen'in yokluğunu avutmak için aradığı babasının yokluğu- canını yakıyordu.

Uzun zamandır ziyaret etmediği mezarın otlarla kaplandığını gördü. Elleriyle otları temizleyip mezarın başına çöktü. Sırtını dayadığı soğuk mezar taşı vücudunu ürpertirken adam bunu umursamadı. Şuan hayatında Ahsen'in yanında olmayışından başka bir şeyi umursamıyordu Yavuz Arslan Miroğlu. Hiçbir şeyi...

Daha önce hiç gerçek sevdayı tatmamış hiç âşık olmamıştı. Sevmenin ne demek olduğunu bilmiyordu. Ta ki Ahsen ile karşılaşıncaya kadar. Onu gördüğü ilk gün her şeyin değişeceğini anlamıştı aslında Yavuz. Kızın o yağmurda kendisini hedef alıp canını yakacağını düşünmemişti, yapamayacağından değildi elbet. Sadece genç kıza odaklanmıştı o sıra. Hayatında öyle kararmış gözler gördüğünü hatırlamıyordu. Yaşadıklarına rağmen dik duran başı, soğukkanlı ruh hali ve en önemlisi ölünceye kadar unutmayacağı zihnine kazınan sözleri...

'Miroğlu' diye seslenmişti ilk. Dün gibi hatırlıyordu Yavuz. Görmesede sesindeki hissi anlamıştı. Eceli gelmişti genç adamın, canını almadan da gitmeyecekti.

'Çık dışarı! Çık! Çık karşıma!' diyordu bu sefer. Çıkmaya cesareti yok değildi Yavuz'un o hapis kalmaktan korkuyordu. Çünkü sevmek, son kertede (çentik) kaçınılmaz sona çıkmaktır. Ama o sonu bile bile sevmek, gözünü son kez kapar gibi sevmek; o sevgide hapis kalmaktır.

Avluya bakan balkonda, aşağıya inmeden görmüştü ilk kez onu. Sırılsıklam hali gitmiyordu gözünün önünden. Gözlerini ayırmadığı gözleri o zaman yağmur ıslatırken şimdi gözyaşı doluydu. Korkusuzluğuna gülmüştü Yavuz. Deli cesaretine vurulmuştu. Onun deli cesareti, Yavuz'a aşk olmuştu.

Kızın elinde silahı gördüğünde hissettiği ürpertiyi hala hissediyordu bedeni. Aylar önce vücudunun titreten şey bugün soğuk mezar taşına yaslandığında bile üzerindeydi.

Karşısında küçücük görünen kızın aslında kocaman olan kalbi cız ettirmişti zamanla Yavuz'un kalbini. Böyle bir şey miydi aşk? Tanımadığı birine bile bakınca içinin cız etmesi miydi? Yoksa içini cız ettirene her baktığında onun her şeyini bilmek miydi?

Silahı tutan ve tir tir titreyen elleri tıpkı Yavuz'un Ahsensizlikten titreyen vücudu gibiydi. Üşüyordu Yavuz. O gün, o yağmurun altında kızın o soğuk gözlerini gördüğündeki gibi titriyordu. Ahsen'in dediği gibi cehennemde yanıyordu ama tir tir titriyordu...

'Benim derdim seninle değil. Soyadınla.' demişti. Gerçekten derdi soyadıyla mıydı? Eğer öyle olsaydı evlenir miydi kendisiyle? Ne kadar zor durumda olursa olsun kabul eder miydi düşmanıyla evlenmeyi?

Etmezdi. Ahsen Karahan düşmanıyla asla evlenmezdi. Peki neden evlenmişti Yavuzla? Neden adamın çocuğunu kendi çocuğu gibi sahiplenmişti?

Güldü Yavuz. Tam mutlu olacakken ikisini ayıran kadere güldü. Sevdiği ve sevildiği kadınla güzel günlerini siyaha boyayan kadere güldü.

'Ne istiyorsun?' diye sorduğunda hiç düşünmeden 'canını' demişti karısı. Almamış mıydı canını? Verememiş miydi Yavuz? Vermişti, vermez olur muydu? Yavuz'un canı o gün onun olmuştu. Peki Yavuz bile bile neden kendi canını ve canının canını ateşe atmıştı? Yalnız bırakıp gitmişti?

Küfürler ediyordu içinden. Kendine, aklına... Ailesini bırakışına... Kendini asla affetmeyecekti. Ahsen'in çektiği her acı için ölünceye kadar vicdanıyla diyet ödeyecekti.

O gün kadını bir de yüreksizlikle suçlamıştı. Oysa yüreksizin ta kendisiydi Yavuz. Yürekli olsaydı çoktan Aybar Çiyeşan'ı alnının çatından vurmuştu. Ahsen'in defalarca kez yapmaya çalıştı fakat Yavuz'un engel olduğunu çoktan kendisi yapmış olurdu.

Ahsen o gün tetiği çekmeye gelmişti, Yavuz'un canını almaya... Tetiği çekmişti evet ama ölmemişti Yavuz. Canını vermişti sadece. İşte o gün onu ilk gördüğü gün teslim olmuştu kadına. Önce canını vermişti sonra kendini. Defalarca kez önüne sermişti. 'Canımı almadan çıkma bu konaktan.' Demişti. 'Eğer ki çıkarsan bir daha almak zorunda kalırsın.' Demişti. Öyle de olmuştu. Ahsen Yavuz'u öldürememişti fakat o konağa girdiği her gün adamın canını almıştı. Can almak o kadar kolaydı işte çünkü Yavuz, kızın karşısına çıktığı her gün can vermişti, canını vermişti.

Öldürmek için gelen öldürmeden dönebilir ama ölmek için gelen ölmeden dönmez. Yavuz Ahsen'i ilk kez gördüğü o gün zaten ölmüştü.

Defalarca Yavuz'un kalbine doğrulttuğu silahlar her seferinde kendisine kalkmıştı Ahsen'in. Çünkü insanın kendi yüreğine sıkması öyle kolay değildi. O yüzden hiç patlamamıştı Ahsen'in silahı Yavuz'a. O yüzden hiç kanamamıştı Yavuz'un yüreği Ahsen'in silahıyla. Çünkü aşk ölümü bile ikinci sıraya düşüren bir durumdu.

Aylar önce otelde Eleanor'un Yavuz'un kulağına söyledikleri zihninde canlandı bu sefer de. Hatırladıklarıyla ağlamaya başlamıştı genç adam. Hüngür hüngür ağlıyordu. Bir çocuk gibi... O zaman üzerinde durmamıştı. Fakat şimdi hatırlayınca kadının ne kadar haklı olduğunu anlıyordu. Geç kalmıştı Yavuz Arslan Miroğlu. Epey geç kalmıştı. Oysaki Eleanor dediğinde anlamış olsaydı bir şeyleri o zaman olmazdı belki bunlar, gelmezdi başlarına. Sevdiği yanında olurdu belki.

Ne doğru demişti Eleanor. 'Aşkın gözyaşları ıslatırken sevgilinin omzunu, neden bu kadar geç kaldığını sorar aşk meleği.' Sorardı aşk meleği Yavuz'a. Neden geç kaldığını sorardı. Soruyordu. Ahsen'in gözlerinden damlayan her bir damlada bir kez daha soruyordu. Sevdiğini söylemek, yeniden bir hayata başlamak için neden geç kaldığını soruyordu. Cevabı var mıydı Yavuz'un? Yoktu. Haklı bir sebebi olmadığı gibi...

Sınanıyordu belki... Belki de Rabbi 'bekle' diyordu en iyisini vermek için. Fakat o en iyisinin içinde Ahsen'in gözyaşları, çektiği acılar da var mıydı? Bunlar iyi sayılır mıydı?

Yalvarmaya başladı Rabbine Yavuz. Onun canını alıp Ahsen'e vermesi için. Kavuşamasa da sevdiğine sevdiğinin yaşaması için...

Kabul olursa yakarışları yine acı çekecekti Yavuz. Ahsen'in acı çekmesindense acı çekmeye razıydı zaten. Suçsuz günahsız meleğinin canı yanarken elinden başka bir şey gelmiyordu.

Yavuz delicesine ağlarken Ahsen de ağlıyor muydu acaba? Yavuz aşk meleğiyle sorgudayken gözyaşları ıslatıyor muydu genç kadının omzunu? Yavuz hesap verirken Ahsen oğlu için direniyor muydu Azrail'e yoksa bir an önce Yavuz'a kavuşmak için göz mü yumuyordu işkencelere?

Ahsen Azrail'i yaklaştıkça geriye doğru sürünüyordu. Alışmıştı soğuk betonda sürünmeye. Süründükçe bacağındaki yaralar sızlıyordu. Aldırmadı yaralara. Kaçmazsa birazdan daha yara açılacaktı vücudunda. Sırtı duvarla buluştuğunda adamın pis gülüşünü gördü. Kaçacak yeri kalmamıştı artık. Bileklerini sıkan ipleri çözmeye çalıştı milyonuncu kez. Adamın her adımında daha çok sırıttığını görüyor hızlıca ipleri çözmeye çalışıyordu. Sıkıca bağlanmış ipler bileklerini kesmiş, kesilen yaralar kanamıştı. İpleri zorladıkça kabuk bağlayan yaralar tekrar kanıyordu. Buna da aldırmadı genç kadın. Buradan kurtulmak için acı çekmesi gerekiyorsa çekecekti. İplerden umduğunu bulamayınca etrafına bakındı. Bir çıkış yolu, bir kaçış yolu arıyordu. Günlerdir hiçbir yol bulamamıştı, şimdide bulamayacaktı.

Adam yanına gelip saçlarından tutunca yine ve yine kaybettiğini anladı Ahsen. Acıyla inleyişi adamı motive ediyor canını daha çok yakıyordu. Adamın biraz önce karşıya koyduğu kamera kayıttaydı. Kayıtta olduğunu belli eden kırmızı ışıktan ayırmıyordu gözlerini genç kadın. Adamın saçından çekiştirip yüzünü yüzüne yaklaştırmasıyla suratına tükürdü adamın Ahsen. Sinirlenen adamın yüzüne yapıştırdığı tokatla yana savrulunca küçük pencerenin önüne kapaklanmıştı. Pencereden sızan gün ışığıyla yüzünü buruşturdu. Işık gözlerini almıştı. Çok uzun zaman olmuştu güneşi görmeyeli, çok uzun zaman...

Adamın saçından tutup tekrar çekiştirdiği anda aklına geleni hızla yapmış acıyacağını bile bile kırmıştı camı genç kadın. Canım içeri saçılan parçalarından birini bağlı elleriyle kaptığı anda zorda olsa ayağa kalkıp adama savurmuştu.  Adam olayın şokuyla geri sendelerken kızın böyle bir şey yapabileceğine akıl erdirememişti. O kadar acıya, yaraya rağmen nefes alması bile mucizeyken karşısındaki kız kendisine cam parçası savuruyordu.

''Seni s**tük! Şimdi seni elimden kimse alamaz!'' Adam yandan üzerine atıldığı anda aynı çeviklikle adamın yüzüne cam parçasını savurdu Ahsen. Cam parçası adamın yüzünü çizip kanattığında adamın ağzından çıkan bağırışlara diğeri de koşup gelmişti.

Gördüğü sahne karşısında kızın ayaklarını bağlayan ipi çekiştirip yere düşürdü. Ahsen düşmenin etkisiyle elindeki cam parçasını düşürmüştü. Yine başaramamıştı. Üstelik adama verdiği hasar yüzünden her günkünden fazla dayak yiyeceğine de emindi.

İlk darbe ile yüzü betona sürtülürken ağzından acı bir inleme çıktı. Sonradan gelen adam tekmeleri karnına indirmeye başladığında çığlıklarını bastırmaya çalışıyordu. Kameraya çekilen videoların ailesine gönderildiğini biliyordu. İzleyenlere acı çektiğini belli etmek istemiyordu. Dudaklarını ısırmaktan yara yapmıştı artık. Zaten atılan tokatların yarası da henüz geçmemişti.

Kaç tekme yediğini hatırlamıyordu. İç organlarının çoğunun iflas ettiğine emindi. Daha fazla şiddete maruz kalırsa dayanamayacağını düşünüyordu. Adam tekme atmayı bitirip saçlarından yakalayınca yüzünü havaya kaldırdı. Adam suratına tükürdükten sonra kadını yere savurup kameranın yanına gitti. Kamerayı kapatıp çıkıp gittiğinde Ahsen yerde titreyerek boylu boyunca uzanıyordu. Acı bilincini kaybetmesine neden olurken boğuk boğuk inledi. Gözlerini kapattığında günlerdir gördüğü en güzel rüyaya kendini bıraktı.

Continua llegint

You'll Also Like

4.6M 22.4K 25
Zengin bir iş adamı ve haberini yapmak için onun peşindeki gazeteci kızın diğer tüm kurgu ve klişelerden uzak farklı, tutku dolu bir aşk hikayesi. K...
35.3K 710 4
Kayıplarına rağmen hayatına sevdikleriyle devam eden Fırat ın kızı Hazal'ı bekleyen kabus daha yeni başlıyordu. Yaşadığı onca acıyı gömdüğünde daha...
Gidemezsin Per Zeynepdğn

Literatura romàntica

2.3M 131K 46
Tüm hakları saklıdır. ******** G.S.A Serisi 1 okumanız tavsiye olunur. İki kitap birbirine bağlantılıdır. Tek de okuyabilir siniz ama anlama açısınd...
7.5K 423 5
Beritan ayakta durmuştu. Elindeki silahı sımsıkı tutmuştu. Boran,karşısında sevdiği kadını bu hâlde görünce yüreği yanıyordu. Beritan silahı tamda ka...