Bölüm 52: 'İkisi evlensin, töre buna izin verir, öyle değil mi?

42.6K 2.2K 133
                                    




Merhabalar arkadaşlar :) Çoğunuz bölüm bekliyordunuz. Normalde bu gece paylaşmayı düşünmüyordum fakat çok hoşuma giden yorumlar yapan bir okuyucum için bu bölümü paylaşmaya karar verdim :) Öyle güzel yorumlar yapıyor ki beni çok mutlu ediyor :D Kendisine bütün okuyucularımın önünde teşekkür ediyorum ve o harika yorumlarının devamını merakla bekliyorum :) Siz okumak için bölüm beklerken ben de sizden gelecek yorumları bekliyorum kedinin ciğer beklediği gibi işte :D Diğer okuyucularımdan da aynı şekilde yorum ve oy beklediğimi belirtmeme gerek yok diye düşünüyorum :D Her neyse çok fazla uzatmadan açıklamayı bitirmek istiyorum :)

Bu bölümü o güzel yorumları yapan @Helin_Bahar 'a ithaf ediyorum. Yorumlarının devamını bekliyorum çikolata :)

Unutmadan şunu da söyleyeyim yeni bölüm ne zaman gelir diye merak edenler olacaktır. Net bir tarih veremiyorum maalesef :( Okulum çok yoğun bu sebepten elimden geldiğince, vakit buldukça paylaşmaya çalışıyorum ki bu genelde hafta sonları oluyor. Bu konuda affınıza sığınıyorum.

Çok uzun bir bölümün sizi beklediğini söyleyip kapatıyorum :) Herkese keyifli okumalar, umarım bölümü beğenirsiniz :)


***


Ne vakit bir yaşamak düşünsem bu kurtlar sofrasında belki zor. Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden... Ne vakit bir yaşamak düşünsem sus deyip adınla başlıyorum.


***





Saatlerdir süren toplantı bütün ağaları bunaltmış hiçbir sonuç alınamaması ağalar tarafından isyan bayraklarının çekilmesine sebep olmuştu.

''Aybar Ağa, töreyi hiçe sayan, aşiretin kararına uymayan bir ağa olamaz. Hüküm ne ise o uygulansın ve bu toplantı artık bitsin.'' Dedi Resul Acar. Sesindeki bıkkınlık herkesçe anlaşılmıştı.

''Yavuz Ağa daha ne diretirsin? Hüküm bellidir. Kardeşinin tek kurtuluşu ölümdür.'' Fırat Demir de söze girmiş, hep bir yandan Yavuz'a saldırmaya başlamışlardı.

''O hükmü de töreyi de bilmez, yok sayar. Hala anlamadınız mı? Ayşe ile o itin kaçmasına yardım etmiştir. Aybar Ağa daha bunun cezasını kesmemiştir.'' Yakup Bulut da kendince düşüncesini söylediğinde Aybar Ağa bıyık altından gülüyordu. Ağaların Yavuz'u köşeye sıkıştırıp, üzerine gitmesi iyiydi. Birazdan olacaklar düşünüldüğünde Miroğlu'nun çaresizliğini izlemek keyifli olacaktı.

Adamlarından biri odaya girip kendisine beklediği haberi verdiğinde de ayrı bir mutluydu Aybar Çiyeşan. Kulağına söylenen haberi şimdi herkesle paylaşmalıydı.

''Misafirlerimiz gelmiş. Bekletmeyelim isterseniz.'' Salondan çıkıp avluya gittiğinde kimse ne olduğunu anlamamıştı. Aybar Ağa'yı takip edip tek tek avluya çıktıklarında avluda kendilerini küçük bir kalabalık karşıladı.

Ali yine iki büklüm yerde duruyor, Berfin başındaki silahın zoruyla dizlerinin üzerinde oturuyordu. Başı önünde eğikti. Kaldırabilecek cesareti yoktu. Genç kızın gözyaşları avlu zeminindeki taşlarla buluşuyordu. Annesinin kucağından zorla koparılan Berfin, mahzenden neredeyse sürüklenerek Çiyeşan Konağına getirilmişti. Geride kalanlara ne olduğunu kimse bilmiyordu. Miroğlu Konağında büyük harp yaşanmıştı. Ahsen'in direnişi yeterli olamamıştı. Çiyeşan adamları kat ve kat fazlaydı. Gelin Ağa ve adamları yine de çoğunun icabına bakmıştı.

Yerdeki iki gencin yanında ayakta iki adam tarafından zar zor zapt edilen Ahsen de Çiyeşan Konağı'na getirilmişti. Aybar Ağa'nın kesin emriydi Ahsen'in de getirilmesi. Gözlerinin önünde sevdiği iki insanın canını alacaktı. Bu anı kaçırmasını istemiyor, kendisine karşı korkusuz davranışlarının önüne geçmeye çalışıyordu. Ahsen Karahan Miroğlu'nu korkutup sonsuza kadar susturmayı amaçlıyordu.

AH SENDE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin