Minik Kalpler Senfonisi •TAM...

By huysuzkartanesi

2.1M 96.1K 9.6K

"Hadi anneciğim bir dilek tutun." diyerek üçüzlerimin gözlerinden okunan heyecanlarına ortak oldum. Biliyoru... More

√ TANITIM
√ TANITIM 2
√ 1.BÖLÜM
√ 2.BÖLÜM
√ 3.BÖLÜM
√ 4. BÖLÜM
√ 5.BÖLÜM
√ 6.BÖLÜM
√ 7.BÖLÜM
√ 8.BÖLÜM
√ 9.BÖLÜM
√ 10.BÖLÜM
√ 11.BÖLÜM
√ 12.BÖLÜM
√ 13.BÖLÜM
√ 14.BÖLÜM
√ 15.BÖLÜM
√ 16.BÖLÜM |Part 1|
√ 17.BÖLÜM
√ 18.BÖLÜM
√ 19.BÖLÜM
√ 20. BÖLÜM
√ 21.BÖLÜM
√ 22.BÖLÜM
√ 23.BÖLÜM
√ 24.BÖLÜM
√ 25. BÖLÜM
√ 26.BÖLÜM
√ 27.BÖLÜM
√ 28.BÖLÜM
√ 29.BÖLÜM
√ 30.BÖLÜM
√ 31.BÖLÜM
√ 32.BÖLÜM
√ 33.BÖLÜM
34. BÖLÜM
√ 35. BÖLÜM
√ 36. BÖLÜM
√ 37. BÖLÜM
√ 38. BÖLÜM -Part 1-
√ 38. BÖLÜM -Part 2-
√ 39.BÖLÜM
√ 40. BÖLÜM
√ 41. BÖLÜM
√ 42. BÖLÜM
√ 43. BÖLÜM
√ 44. BÖLÜM
√ 45. BÖLÜM
√ 46. BÖLÜM
√FİNAL
Veda konuşması
Bal Gibi Sevda
Kitap İsim Değişikliği
İRİS: UYANIŞ

√ 16.BÖLÜM |Part 2|

45.3K 2.1K 203
By huysuzkartanesi

Merhaba arkadaşlar bölümü yetiştirebilirsem daha erken yayınlayacaktım ama maalesef yetişmedi.

Bir Baba İstiyoruz!'u paylaşalı tam bir yıl oldu.

Buraya kadar bana destek olan herkese teşekkür ederim.

Birinci yıl şerefine bol bol yorum ve oy istiyorum ona göre.

Ayrıca geçmiş öğretmen ve öğretmen adaylarının günü kutlu olsun.

Keyifli okumalar...

**

"Beyler! Dinçer abiniz sadece konuşmak için mi gönderdi sizi?" sadece kelimesini vurgulamak istercesine yüksek sesle konuştum. Almanya da iken böyle adamlardan özellikle uzak durmama rağmen şimdi burada, böyle kendini adam zannedenlerle uğraşmak zorunda kalmam can sıkıcı oldu.

Anladığım kadarı ile diğer mafya kılıklıların ele başı tek kaşını kaldırıp güldü.

"Evet, şimdi bizimle geliyorsun!" sözünü bitirir bitirmez yanındaki arabanın arka kapısını açtı.

"Beyler, Dinçer abiniz ne konuşmak isterse ofisime bekliyorum. Anlaşılan konuşacağı konu mühim ama benim şuan için zamanım yok. O yüzden maalesef sizinle gelemeyeceğim. " sesimi alaylı çıkardım ve bir an önce gitmelerini umdum.

Bana doğru iki tane adamın yürümesi ile duruşum değişti.

"Avukat Hanım, siz kendi isteğinizle gelmezseniz biz zorla götürmek zorunda kalırız. Daha fazla işimizi zorlaştırmadan arabaya binin!"

Ele başları konuşup benden bir adım göremeyince diğer iki adama kafası ile işaret verdi. Bu hareket benim uzun zaman sonra içimdeki endişe çanlarını çaldı.

Bir tanesi ile karşılıklı dururken sağ elini sol elimle tuttum ve onun vücuduna doğru ittim.Biraz afallamış duruyordu. Sağ ayağımı yandan dolaştırıp sol diz kapağının iç tarafından aşağı ve geriye doğru bastırdım. Daha sonra elimdeki kolu geriye doğru büktüm. Diğer elimi onun dirseğinin altından geçirip diğer kolumu tuttum. Zamanında babam sayesinde aldığım savunma dersleri bu şekilde işe yaradı. Ne olursa olsun bana saldırma şansını yok etmiş olduktan sonra etkisiz hale getirdim.

Ama malesef unutmuş olduğum bir şey vardı.

Silah.

Adamlardan biri başıma silah ile baskı yapınca beynim aynı anda kaçış yolu üretmeye başladı.

"Avukat Hanım anlaşılan zor yolu seçtiniz. Beynini dağıtmadan önce adamımı serbest bırak! Şimdi!" ilk önce bende etki yapması için tane tane konuşan adam sonlara doğru bağırarak konuştu.

Mafya kılıklılardan birini serbest bırakırken kafamdaki baskı hâlen daha devam ediyordu.

"Güzel! Arabaya bin! " ben arabaya doğru ilerlerken mafya kılıklılardan birinin benim arabamın sürücü koltuğunda oturduğunu fark ettim.

**

Araba uzun süre yol aldıktan sonra dağ başında bir yerde bir sapağa döndük. Biraz ileride kırmızı bir ev vardı. Etrafın kararması ile çok fazla şeye dikkat edemesemde ıssız bir yere geldiğimiz anlaşılıyordu.
Arabadan inip mafya kılıklıları takip ederken benim arabamın da bizden önce gelmiş olması dikkatimi çekti. Büyük ihtimalle yolu takip edememem için uzun yoldan gelmiştik. Biz gelene kadar hava karardığı için maalesef ki geldiğimiz yolu öğrenemedim. Kapıdan içeri girince içeride üç kişinin kağıt oynadığını fark ettim.

Bizim adım seslerimiz ile birinin elinde kağıt dondu. Bizi fark edip aniden ayağa kalktı. Diğerleri de bizi görüp ayağa kalkınca hep bir ağızdan "Hoşgeldin abi." dediler.

"Dinçer abim nerede?" benim kafama silah dayayan ele başları ise büyük bir ciddiyetle konuştu.

"Abi, Dinçer abim gelmedi. Gelince beni Kemal arasın dedi." hafif kısa boylu, saçları gür ve yüzünde büyük bir leke olan adam bana bakarak konuştu.

Kemal denen ele başları benim hemen arkamda bulunan adamına döndü ve kafasıyla beni gösterdi.

"Avukat Hanımın başında bekle. Ben Dinçer abimle konuşup geliyorum. Ne zaman geliyormuş öğrenelim bakalım. " diyerek elini cebine soktu ve telefonunu çıkardı.
Kemal hanzosu kapıdan dışarı çıkarken bende ayakta bekliyordum.

Odadakiler benim kim olduğumu bildikleri için nasıl bu kadar sakin olabildiğimi sorguladıkları yüzlerinden okunuyordu.

Sadece onların arasında şuan savunmasız ve endişeliydim. Ama burada yapacağım bir hata hayatımı değiştirebilir ve bu yüzden çok dikkatli olmam gerekliydi. Kendimi sakin tutmaya çalıştım.

Kemal denen hanzo geri geldiğinde benim arkamda bekleyen adama hitaben konuştu.

"Sen Avukat Hanımı al arka odaya geç. Dinçer abim biraz geç gelecekmiş. Dinçer abim gelene kadar avukat hanım misafirimiz olacak. " benim konuşmama fırsat vermeden kağıt oynayanların yanına gitti ve eline kağıtları aldı.

"Yürü!" sırtımdan gelen homurdanma ile bende yürümeye başladım.

Krem renkli bir kapının önünde durduk. Odaya benden önce gireni takip edip bende içeri girdim. Odada kırmızı renkli bir kanepe takımı ve küçük bir sehpa vardı. Ben iki kişilik olan kanepeye otururken siyah saçlı, kaşında dikiş izi olan adam kapıdan çıktı.

**

Sevcan patronu Esmeray Hanım'dan gelen emir ile ses kayıtlarının kopyalarını Esmeray Hanımın diğer emaillerine gönderdi. Ses kaydının aslını da bir belleğe aktarıp bankaya götürmek üzere hazırlanıp patronunu beklemeye başladı. Yarım saat sonra patronunun hala gelmemesi üzerine patronunu aradı ama telefonu açmayınca şarjının bittiğini düşünerek biraz daha beklemeye karar verdi.

1 saat sonra

Patronundan hâlen daha haber alamayan Sevcan İpek Hanımın odasına gitmeye karar verdi.

Asansöre binerken yanından gelen telsiz sesleri ile şaşırmıştı ama çaktırmamaya çalıştı.

İpek Hanım'ın odasının kapısını tıklatıp gel komutunu bekledi ama içeriden ses gelmeyince mecburen girmek zorunda kaldı. Odasının boş olduğunu görünce çıkarken gözüne toplantıda olduğu ile ilgili bilgi veren panoyu gördü. Toplantı odasına doğru ilerlerken patronu için çok endişeli idi Sevcan.

Arkası dönük biriyle konuşan İpek Hanımı gören Sevcan adımlarını hızlandırıp İpek Hanım'ın adını seslendi.

"İpek Hanım!"

İpek ise kendi isminin seslenilmesi ile bakışlarını İbo'dan çekip Sevcana çevirdi.

"Efendim canım. Bir sorun mu var?" Sevcan'ın bakışlarından endişeli olduğu okunuyordu.

"Evet! Esmeray Hanım'a ulaşamıyorum. "

"Nasıl ulaşamıyorsun?"

"Bugün bir dava için bir kızla konuşmaya gitti. Daha da gelmedi. Arıyorum telefonu kapalı. "

İpek de kaygılanmaya başlamıştı.

İbo olaya müdahale etti.

"Tüm bildiklerini anlatır mısın?"

Giderek endişesi artan Sevcan en baştan Fatma'nın babasının yalvarışı ile başlayan olayı anlatmaya başladı.

**

Geldiğimden itibaren kaç saat oldu bilmiyorum ama düşünceler denizinde yüzmeye başladım yine.

Duhan ile tanıştığım zamana gitti yine aklım.

"Güzel şarkı." arabaya bindiğim dakikan itibaren içimde bir tedirginlik vardı ama yanımdaki yakışıklı neşesi ile beni bile neşelendirmeye başlamıştı.

İlk hangi konudan konuştuk bilmiyorum ama en son konuştuğumuz konu ile alakalı olmadığı kesin.

Benim şarkıyı beğenmem ile dudakları kıvrıldı ve gözleri parladı.

"Bencede öyle. Birde senden dinlemek isterim."

"Benden mi? Sesim güzel değildir!" şaşkın çıkan sesim ile o daha da fazla gülümsemeye başladı.

"Ses tonu bile bu kadar harika olan bir kadına eminim şarkı söylemek daha çok yakışır."

"Teşekkür ederim ama başka zaman söylesem olur mu? Şuan hazır hissetmiyorum kendimi." utançtan yanaklarım kızarırken bir daha karşılabileceğimden emin olamadığım adama söz verdiğime inanamıyorum.

"Yani bu demek oluyor ki bir daha karşılaşacağız hatta bu karşılaşma değil de bir buluşma olabilir. Hay hay. Bencede başka zaman söyle ama çok bekletme beni!" yola odaklanırken nasıl oluyorda bilmiyorum ama sürekli göz göze geliyorduk.

Arabayı park edip inerken biraz yürümemiz gerekti. Sessiz bir yolculuk sonrası gördüğüm kafe ile gözlerim ışıldadı.

Çalar saat...

Işıl ışıl parlayan kafeden gözlerimi alamadım. Tabelanın en başında kırmızı, sonunda ise mor renkte çalar saat simgeleri vardı.

"Vay canına!" diye fısıldadım.

"Beğendin mi?"

"Beğenmek ne kelime muhteşem bir yer gibi görünüyor." yutkunurken gerçekten çok beğendiğimi fark ettim.

"Bir de içeriden bakmak ister misin?"

"Tabii ki."

Kapıdan içeri girerken kapının üstünden 'Hoşgeldiniz' yazısı geçti.
Kapıyı kapatıp içeriye göz gezdirirken hayran kalmıştım. Yerler bembeyaz ama üstlerinde mor ve kırmızı renk çalar saatler vardı. Masalar da beyaz renkteydi. Üstlerinde iki tane saat vardı. Biri mor diğeri kırmızı renkte. Sandalyelerin üstünde kar tanesi simgeleri vardı.

Masaya oturur oturmaz bir kadın geldi yanımıza.

Mor renkli saati alıp bir kere çevirdi ve saatten 'Hoşgeldiniz' sesi duyuldu.

"Merhaba" hafif şaşkın çıkan sesimle konuştum.

Saati bir kere daha çevirirken 'Ne alırdınız' sesi duyuldu.

O sırada Cem ile göz göze gelirken konuşmayı o devraldı.

"Abla, bize birkaç dakika verir misin?"

Karşımdaki göz alıcı derecede tatlı kadını izliyordum. Kadın gidince ben de tamamen Cem'e döndüm. Benim ona meraklı bir ifade ile bakmamla bana gülümsedi ve konuştu.

"Sor hadi!"

"Çok tatlı bir kadın. Konuşamıyor mu?"

"Yıllar önce bir kaza geçirmiş ve eşi o yokken burayı idare edebilsin diye böyle bir yöntem bulmuş."

"Güzel aşkmış."

"Buraya bir sürü kadınla geldim ama ilk defa böyle bir yorum duyuyorum. " o gülümseyerek konuşurken benim yüzümdeki gülümseme dondu.

Menüyü elime alırken içeceklere bakmaya başladım.

"Yanlış anlamanı istemem ama buraya genelde ailemdeki kadınları getirdim. Ailem dışında buraya getirdiğim ilk kadınsın."

"Yok yanlış anlamadım." gülümsemeye çalışırken konuştum.
"Ben bir orta türk kahvesi alıyorum ozaman" gülümseyerek beni izliyordu.

"Ben de bir sade kahve alayım ozaman." diye konuştu.

Siparişlerimiz alındığında konuşmaya başladı.

" Bu arada iki ismim var biri Duhan diğeri Cem. Ailem bana Duhan der arkadaşlarım ise Cem der. "

"Bende Esmeray. Ailem bana Esmer der. Arkadaşlarım da Esmeray."

"İsmin de senin gibi güzelmiş."

"Hep buraya getirdiğin kadınlara güzel olduğunu mu söylersin?" şaşırdı. Hem de çok.

"Sen beni mi kıskandın?" kaşlarımı çattım.

"Yok öyle bir şey! Niye kıskanacağım ben seni?"

"Tamam canım hemen kaşlarını çatma. Ayrıca ailemdeki kadınlar bana tabiki güzel gelecek. Onların dışında buraya ilk defa farklı birini getirdiğimi söyledim. Ama kıskanman hoşuma gitmedi değil."

"Kıskanmadım!"

"Gözlerin seni ele veriyor. Açık açık görebiliyorum. " derken gülümsüyordu.

**

Gerçek dünyaya dönerken daha fazla burada kalırsam kafayı yiyeceğimi fark ettim.

Kapıya vurmaya başlarken içeri kapıda bekleyen kaşı dikişli adam girdi.

"Ne var be! "

"Kaç saat oldu! Nerede Dinçer Bey? Benim de bir hayatım var eğer şimdi gelmezse gidiyorum ben! "

"Dur durduğun yerde! Çatlama gelecek Dinçer abim!"

Sözünü bitirir bitirmez ben de kapıya doğru ilerlemeye başladım.

Benim geçmemi engellemeye çalışan adam en sonunda beni geriye doğru ittirdi.

Geriye doğru giderken ayağım burkuldu ve kafamı koltuğun kenarına çarptım.

**

Başımın ağrısı ile gözlerimi açmaya çalışırken birkaç konuşma doldu kulaklarıma.

"Uyanıyor galiba."

"Sen sus Haydar!" hafif sert ses tonu ile her kim konuştuysa diğeri hemen sesini kesti.

Kafamı kaldırıp etrafa bakarken bana doğru bakan dört farklı göz gördüm.

Vücudumu kaldırıp oturur pozisyona geçtim.

Kaşı dikişli adam bana hitaben konuştu.

"İyi misiniz Avukat Hanım!"

"İyiyim! Dinçer abiniz geldiyse artık konuşalım. Çocuklarım merak eder artık evime gitmek zorundayım."

"Dinçer benim Avukat Hanım!"

"Esmeray!"

"Anlamadım!" kaşlarını çatıp konuştu.

"Avukat Hanım değil! Benimde bir adım var ve adım Esmeray!"

"Her neyse! Davadan vazgeç. Ben kardeşim için her şeyi yaparım ve emin ol ellerimle senin canını almam gerekirse alırım. "

"Al o zaman!"

"Yok yere ölmek mi istiyorsun?"

"Niye yok yere olsun? Sen o kızı gördün mü hiç? Ne hale gelmiş. Ailesi ne duruma düşmüş! Tecavüz etmiş senin kardeşin be! Siz ne biçim insanlarsınız! "

"Bak sakin olayım diyorum ama anlamıyorsun galiba. Benim tek bir kardeşim var ve onu kaybetmemek içim elimden gelen her şeyi yaparım."

"Her şeyi mi? Emin misin! Benim babam polis bana bir şey yapamazsın. "

Bir an da kafama dayanan silah ile gözlerim büyüdü.

"Ben eminim! Sen emin misin?"

"Abi indir şu silahı! " odadaki bir diğer ses ile tedirginliğim daha da arttı.

"Sen karışma Deniz!"

"Şşh.. Bana bak! Bana! Ben eminim kendimden sen emin misin? Bu durumdan kurtarabilir mi baban seni?

Gözlerime bir durgunluk gelirken konuştum.

"Eminim!"

Ruhsuz bir kahkaha koptu dudaklarından.

"Ozaman son duanı et!" diyip silahı biraz daha bastırdı alnıma.

**

"Anneanne nerede kaldı dayımlar?" diye konuştu Aydan.

Diğer canavarlarda Aydan'a katıldıklarını belli etmek için anneannelerine baktılar.

"Az kaldı kuzum. Gelecekler. Anneniz ile gelecekler. Dedeniz bırakır mı annenizi tek?"

"Bırakmaz mı?" diye konuştu Aycan.

"Bırakmaz!"

"Ben annemi çok özledim İpek teyze." diye konuştu İlkay.

Koskoca iki gündür anneleri yoktu canavarların. Annelerinin güzel seslerini duymadan, güzel gözlerini görmeden iki gün geçmişti.

"Bende özledim canavar gelecek meram etmeyin anneniz."

O sırada evin kapısı çaldı. Çocuklar kapıya doğru koşmaya başladılar.

İpek teyzelerinin de gelip kapıyı açması ile canavarların dedesi ile dayıları içeri girdi.

"Dede! Annem nerede?" diye konuştu Aycan.

Dedelerinden ses gelmeyince canavarların gözleri doldu.

Aydan'ın gözlerinden damlalar akarken annesinin odasına gitti.

Aycan ile İlkay da annelerinin eski odasına girerken annesinin yatağına kıvrılmış Aydan'ın yanına kıvrıldılar.

O sırada bir zil sesi daha duyuldu.

Canavarlar annelerinin sesini duymayı beklediler ama annelerinin sesi gelmedi.

Odaya Duman girdi.

**

"Çocuklarımla konuşabilir miyim?"
"Ne çocukları be!"

"Üçüzlerim var benim. Bari onlarla vedalaşayım."

"Haydar! Bir tane telefon getirin! Vedalaşsın bakalım çocuklarıyla! Baban polis olduğuna göre nerede olduğunu belli etme! Yoksa senden sonra çocuklarının da canını alırım!"

"Tamam! Tamam belli etmem."

Telefon çalmaya başlarken içimdeki burukluk kendini belli etti.

"Alo."

İpek'in yorgun sesi kulaklarıma dolarken gözlerimden damlalar akmaya başladı.

"İpek. Benim Esmeray!"

"Esmeray! Neredesin kızım sen? Canavarlar ne halde? Ben ne haldeyim haberin var mı?"

"İpek canavarlar yanında mı?"

"Yanımda! Sen neredesin söylesene gelip alayım seni!"

"Canavarları telefona ver."

"Alo! Annecim!" Aydan'ımın heyecanlı sesi doldu kulaklarıma.

"Annecim! Telefonu hoparlöre al kardeşlerin de duysun! "

"Annecim neredesin? Seni çok özledik! Bizi bırakıp bir yere mi gittin? " diye konuşan İlkay'ım ile içimdeki ateş biraz daha büyüdü.

"Bir yere gitmedim ama gideceğim kuzum. "

"Nereye gidiyorsun annecim bizsiz? " Aycan'ımın da konuşması ile yutkunmak zorunda kaldım.

"Beni iyi dinleyin! Hani size annelerin gittiği bir yer var demiştim. Hatırladınız mı?

"Cevet mi annecim? diye konuşan Aydan ile arkadan fısıltılar geldi.

"Evet kızım Cennet. Ama biliyorsunuz ki oraya sadece anneler gidebilir şimdilik. Eğer çocuklar çok iyi bir insan olursa onlarda ilerleyen zamanlarda gelebilir. "

"Annem bizi bırakıp gitme ne olur?"

"Sizleri seviyorum. Çok çok öpüyorum. Birbirinize sahip çıkın."

Telefonun el değiştirme sesi geldi.

"Alo! Alo! Esmer! Neredesin?"

Telefonu kapatırken gözyaşlarımı sildim.

"Son duamı da ettiğime göre artık bitirebilirsin işini!"

**

Buraya da en sevdiğiniz rengi ve neden sevdiğinizi bırakır mısınız?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Hoşça kalın.

•25.11.2017•

Continue Reading

You'll Also Like

195K 8.8K 46
DÜZENLENECEK... EN İYİ #20. Spiritüel (19.01.19) #1 2019 (09.02.2019) Dupduru güzelliği vardı. Bakmaya kıyamadığım, ilmek ilmek içime işleyen. Papa...
784K 25.3K 64
Birini ilk gördüğünüz andan itibaren kaç yıl sevdiniz? Birini ilk gördüğünüz an onunla evleneceğiniz hissetmiş miydiniz? Nazım Hikmet demiş ki "sen...
57.6K 3.6K 97
"Kalp ayrım yapmaz..."
4.5K 192 20
"Mutluluk her zaman vardır , en karanlık anlarda bile , yeter ki ışığı açmayı unutma." A.P.W.B.D