Dük ile Beş Çayı

By tgceymn

255K 35K 5.7K

Geçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız? On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğun... More

BİRİNCİ BÖLÜM
İKİNCİ BÖLÜM
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
BEŞİNCİ BÖLÜM
ALTINCI BÖLÜM
YEDİNCİ BÖLÜM
SEKİZİNCİ BÖLÜM
DOKUZUNCU BÖLÜM
ONUNCU BÖLÜM
ON BİRİNCİ BÖLÜM
ON İKİNCİ BÖLÜM
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ON BEŞİNCİ BÖLÜM
ON ALTINCI BÖLÜM
ON YEDİNCİ BÖLÜM
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM
ON DOKUZUNCU BÖLÜM
YİRMİNCİ BÖLÜM
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM
YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM
YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM
OTUZUNCU BÖLÜM
OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM
OTUZ İKİNCİ BÖLÜM
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM
OTUZ ALTINCI BÖLÜM
OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM
OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM
KIRKINCI BÖLÜM
KIRK BİRİNCİ BÖLÜM
KIRK İKİNCİ BÖLÜM
KIRK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KIRK DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
KIRK BEŞİNCİ BÖLÜM
KIRK ALTINCI BÖLÜM
KIRK YEDİNCİ BÖLÜM
KIRK SEKİZİNCİ BÖLÜM
KIRK DOKUZUNCU BÖLÜM
ELLİNCİ BÖLÜM -FİNAL-

OTUZ SEKİZİNCİ BÖLÜM

2.5K 496 64
By tgceymn

Sonraki günler veda gibiydi. 

Ailemle vakit geçirmediğim her an Ceren'in yanındaydım. Günlerimin mutlulukla geçmesine özen gösteriyordum. Bazen öyle bir ağlama isteği ile doluyordum ki gözyaşlarıma zor hakim olabiliyordum. Onlardan vazgeçmek kolay değildi ama ben kendi hayatımı, kendi isteklerimi yaşamak istiyordum. 

Bu ayrılışın sonunda kalbi kırılan ben olacaktım. Onlarsa beni hatırlamayacaktı bile. 

Bunu düşündüğüm her gece yastığım gözyaşlarımla sırılsıklam oluyordu.

On beş gün. Geçmez dediğim günlerin sonuna yaklaşıyorduk. Ceren akşam balkonda çay içmek için bize uğramıştı. Onunla ayaklarımızı korkuluklara yaslayarak o sırada turuncu ve kırmızıya boyanan gökyüzüne bakıyorduk. 

"Hayat ne kadar garip değil mi?" diye sorduğunda çayımdan son bir yudum almıştım. 

Gerçekten garip. "Neden öyle dedin?"

"Biliyorsun her zaman aşktan uzak durdum. Evlilik, çocuk gibi düşünceler bana uzaktı ama ne zaman onunla tanıştım. Her şeyi ister oldum. O olduğu sürece her şeye sahip bir kadınmışım gibi hissediyorum."

Gülümsedim. Bana baktığında gözleri aşkla parlıyordu. "Emre Mert için böyle hissettiğini bilmiyordum," derken gözleri yaşardı. "Bu kadar acı çekebileceğini anlamamıştım bile."

Sözleri birden kahkaha atmama neden oldu. Kaşlarını çatışından benim için endişelendiğini görebiliyordum. "Emre Mert için öyle hissettiğimi sanmışım ama Ceren o hissettiklerimin gerçek aşk olmadığına eminim."

Ceren'in endişesi yüzünden silindi ama yerini merak almıştı. "Buna nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" diye sordu. 

Sessiz kalmak o an en doğru seçenek gibiydi. Gülümseyerek ona elimi uzattım. "Dostum olduğun için teşekkür ederim Ceren. Sen harika bir dostsun hatta çoğu zaman bir kardeş gibiydin benim için."

Ceren'in gülümseyen yüzü bir an durgunlaştı. "Neden veda eder gibi konuşuyorsun?"

Gözlerim yaşarırken elimi geri çekip yeniden gün batımına baktım. "Sadece teşekkür etmek istedim," dedim. 

"Bende teşekkür ederim," derken sesi titriyordu. Ne yapmak üzere olduğumu tahmin edemezdi ama sesinden az çok içine tuhaf bir hissin doğduğunu anlayabiliyordum. 

Gün batarken ikimiz sessizce oturup, güneşin dağların arasında kaybolmasını ve şehri karanlığa boğmasını izledik. 

Geniş çayırda, dizlerime gelen otların arasında yürürken çayırlığı sadece dolunay aydınlatıyordu. Evden çıkmadan önce aileme son kez yalan söylemiştim. Onlara gece Ceren'lerde kalıp vakit geçireceğimizi söylediğimde sesim bile titrememişti. Sadece her kelime dilimin üzerinde zehir gibi bir tat bırakmıştı o kadar. 

Onlara son kez sarılıp evden çıkarken ikisi de şüphe etmeden arkamdan el sallamıştı. Bir taksiye bindiğimde adama nereye gideceğimizi söyleyemeden beş dakika boyunca hıçkırarak ağlamıştım. Kalbim sanki ikiye bölünmüş gibiydi. Yaptığım fedakarlığın farkındaydım. Yine de bundan pişman değildim. 

Şimdi çayırda yürürken Eden Park'ı, Edward'ı ve Charles'ı düşünüyordum. Kadın bana sadece bu kadarını söylemişti ama oraya kendi bedenimle nasıl gideceğimi bilmiyordum. Ne olur ne olmaz diye uzun bir elbise giymiştim. İzlediğim farklı filmlerden taktik almak aklıma gelen son fikirdi. Çantamda alabildiğim kadar ilaç vardı. Eğer bu bedenle geçmişe döneceksem kendimi bir süre idare edecek ilacı almak istemiştim. Zamanı değiştirmek değil, sadece sevdiğim adamla mutlu olmak istiyordum. 

Rüzgar estiğinde tanıdık bir kokuyu beraberinde getirdi. 

Eden Park'taki gül bahçesinin kokusuydu bu. O bahçede günlerce çalışmıştım. Toprakla uğraşmak hiç beklemediğim kadar beni mutlu etmişti. Gözlerimi kapatıp yürümeye devam ettim. Eden Park, Edward ve diğerleri sürekli gözlerimin önünde dönüp duruyordu. Kadının söylediklerinin doğru çıkmasını diliyordum. 

Birkaç adım sonra gözlerim kapalı olduğundan ayağım takıldı ve sendelememe neden oldu. Ne yazık ki dengemi sağlayamadan kendimi yere kapaklanmış halde buldum. Ellerime batan otlar onların kanamasına neden olmuştu. Gözlerimi açtığımda otlar yanı görünüyordu. 

Ne kadardır yürüyordum? Bir saat, beş saat? Kadının söylediği gibi geriye dönmek için daha ne kadar yürümem gerekiyordu? Gözyaşlarım gözlerimi yakarken dizlerimdeki acıyı umursamadan ayağa kalktım. 

Ayın aydınlattığı manzara değişmişti. 

Geniş çayırlık farklı görünse de hala vardı ama ileride birkaç penceresinden mum ışığı görünen bir ev vardı. 

Eden Park. 

Kalbim coşkuyla atmaya başladı. Önce adım atmaya sonra koşmaya başladım. Ne kadar hızlı koşarsam koşayım sanki eve yakınlaşamıyor gibiydim. Ciğerlerimi zorluyor, her adımda kendimi daha hızlı olmak için motive ediyordum. Sonunda demir kapıya gelip açtığımda kesik kesik soluyordum. Bu kısmen koşmamdan kısmen de yaşadığım şaşkınlıktan kaynaklanıyordu. 

Karşımda Eden Park duruyordu.

Ama benim terk ettiğimden o kadar farklı duruyordu ki neredeyse tanıyamayacaktım.

O eski yıkık dökük ev gitmiş, yerine ihtişamlı bir bina almıştı. Bahçeye adım attığımda çeşitli güllerin dolunayın ışığında gizli bir ışık saklıyorlarmış gibi parladıklarını gördüm. Edward sonunda eve bakmış olmalıydı. Charles'ı özlemiştim ama ağabeyimi de özlemiştim. Güllere hayranlıkla bakarken kendimi evin basamaklarında buldum. Artık hızlı gidecek takatim kalmamıştı. Bu yüzden ağır ağır basamakları çıktım. 

Eden Park'ın görkemli giriş kapısına baktım. Ev özenle elden geçirilmişti. Kapının soyuk olan yüzeyi şimdi bir göl yüzeyi gibi görüntümü yansıtıyordu. Kapıyı yumruklarken Edward'ı, Charles'ı ve diğerlerini düşünüyordum. Acı bir tercih yapmıştım ama pişman değildim. 

Kapının açılmasını beklerken kapıdan yansıyan görüntüme baktım. Yüzüm net görünmese de boyun Helena'nın boyundan oldukça uzundu ve saçlarım onunkinden oldukça kısaydı. Ben Helena'ydım ama aynı zamanda değildim. Edward ve Charles'ı tanıyor olmam onlarında beni tanıyacağı anlamına gelmiyordu. 

Onlara yabancıydım. 

Ben gerçeği kabullenmeye çalışırken kapı ağır bir şekilde aralandı ve karşımda Edward'ın yorgun yüzü göründü. Artık neredeyse ona yakın bir boydaydım. Bir an hayalet görmüş gibi gözleri ardına kadar açıldı, yüzü renk attı ama elindeki mumu daha çok havaya kaldırdığında yüzünü toparlandı. 

"Kimsiniz?" diye sordu omzundan geriye bakıp temkinli bir ifade takınırken. Onun gördüğü kişinin kardeşi olmadığını biliyordum ama kendime hakim olamadan gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı bile. Artık ailem diyebileceğim tek kişi kalmıştı ve o da beni kardeşi olarak bilmiyordu. Bunu bir şekilde çözmeliydim. Bana deli diyebilirdi. Sokağa atabilirdi ama onun bir centilmen olduğunu biliyordum. Gerçek anlamda öyleydi ve bana zarar vermeyeceğini biliyordum. Bu yüzden ona doğru bir adım attım. 

"Abi," dedim titreyen sesimle. "Benim. Kardeşin Helena."

Sanki ona küfür etmişim gibi yüzü nefretle çarpıldı. "Bu ne cüret," diye bağırdı gecenin karanlığında. Kapıyı kapatmaya niyetlendiğinde kendimi kapının aralığına attım. Elindeki mum sallansa da düşürmeden yeniden sabit kalmasını sağladı. 

"Edward," dedim sakin bir ses tonuyla. "Bana inanmalısın. Tuhaf olduğunu biliyorum ama ben Helena'yım."

"Kesin artık şunu. Dilenciler para almak için bu kadar mı alçaldı. Eğer bir daha kız kardeşimin adını ağzına alırsan senin o dilini keserim." Öfkeyle kapıya yüklendiğinde yaşadığı acının onu ne kadar değiştirdiğini anladım. Beni dinlemeyecek benden uzak kalmak için her şeyi yapacaktı. Çaresizdim. Bir şey demeliydim. Onu tanıdığımı anlayacak bir şey. 

"Merdivenlerden düştüğüm gün," dedim hemen. "Sana Dük'ün davetine katılmak istediğimi söylemiştim. Sen ise bana artık güvenmediğini hatırladın mı?"

Sorum onu bir an bocalattı. Kapıya ağırlık vermek yerine temkinli bir ifade ile bana bakmaya başladı. Durmadan devam ettim. "Dükün evinde merdivenlerden düşüp yaralandığımda kendime iyi bakmam gerektiğini söylemiştin. Ne olursa olsun abim olarak yanımda kalacağını da."

Yüzü şimdi meraklı bir ifadeye bürünmüştü. "Hanımefendi bunu neden yapıyorsunuz?" Sesindeki acı kaçıp bir yerde saklanma isteği oluştursa da pes edemezdim. Sadece ikimizin bilebileceği şeyler söylemeliydim ki ben olduğumu anlamalıydı.

"Ölmeden önce Sebastian'ın ortaya çıkması için Dükten hamile gibi davranma fikri bana aitti. Ondan ayrı kalmak istemediğim içindi."

Daha fazla şey söylemek istiyordum ama kelimeler boğazıma takılmıştı sanki. Ürkek gözlerle Edward'a bakıyor, yorgun yüzünden bir anlam çıkarmaya çalışıyordum. Yeşile çalan gözleri bana baktı. Sonunda derin bir nefes alıp ileri doğru eğildi.

Ben daha ne olduğunu anlamadan ağır kapıyı suratıma kapattı. 

Edward bana inanmamıştı. 



Continue Reading

You'll Also Like

829 75 14
Kendi öz irademle yayimlamaya basladigim bana ait bir çalışmadır. Örnek teşkil edilmesi icin lütfen izin alip bildiriniz. Lütfen tanıtım bölümümü oku...
AlGon🌼🤍 By okuyanladyy

Historical Fiction

56.8K 2.9K 49
"Aklına pek güvenme yani Alaeddin, bir güzelin gülüşüne bakar yitirmen" Diyen Orhan'a baktı Alaeddin... Etrafı kasıp kavuran Moğol, gözünü bu defa da...
1.2M 116K 68
| WATTYS 2021 KAZANANI | Melis Aksoy, her yerde görebileceğiniz türde sıradanlığa sahip bir genç kızdı. Onu diğerlerinden ayıran mükemmel bir dış gör...
18K 1.8K 17
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...