YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

5.3K 730 69
                                    

Midem bulanıyordu. 

Bunun nedeni engebeli yolda ilerlerken sarsılan araba mıydı yoksa uyanır uyanmaz beni terk eden sahte nişanlımın yarattığı psikolojik bir yara mıydı emin değildim. 

Her şekilde beni geride bırakmakla kalmamış Edward'a her ne dediyse abimin öfkelenmesine neden olmuştu. Ona bir soru sormaya çekiniyordum. Kararan çehresi bana gerçeklerden çok yaralayıcı sözler söyleyeceğini işaret ediyordu. 

Eğer bu zamanda uyanmayı seçmeseydim kalbimi koruyabilecek miydim? Bunun olacağını sanmıyordum. Emre Mert'in başucumda beklediğini, ailemin uykudaki bedenimin başında acı çektiğini biliyordum. Tüm bunlara rağmen geride kalarak dükün beni gördüğünde mutlu olacağını düşünerek hareket etmiştim. 

Oysa şimdi yanımda değildi. 

Mantıklı düşünmek istiyordum. Sebastian'ın peşinden gideceğini tahmin etmek zor değildi ama ben iyi olana kadar beklemek yerine beni ve abimi evimize göndermeyi tercih etmişti. Bundan nasıl bir anlam çıkarmalıydım?

"Düşüncelisin," dedi Edward. Şimdi çenesi kasılı durmuyor daha çok endişeye benzer bir ifadeyle bana bakıyordu. 

Dilimin ucuna gelen kelimeleri yutkunarak geriye gönderdim. Dük hakkında soru sormayacaktım. Lanet olası zamana neden geldiğimi anlamıştım ve artık William denilen adamla işim olmadığı için geri dönmeyi bekleyecektim. Hayır, böyle kızgınlıkla düşünmemin yararı yoktu. Charles çoktan kalbimde tuhaf bir yer edinmişti. Sanki fırtına sırasında bulduğum bir mağara gibiydi. Şimdi nerede olduğunu bilmediğim bir mağara.

"İyiyim," dedim pekte iyi olmadığımı gösteren çatallaşmış bir sesle. Bakışlarımı pencereden akıp giden manzaraya sabitledim. Gökyüzünü kırmızıya boyayan gün batımına bakılırsa Eden Malikanesine yakınlaşmış olmalıydık. Aile arabamıza nazaran dükün bizim için ayırdığı araba daha konforluydu, yine de modern zamanlardan gelmiş biri olarak at arabasındaki yolculuğa hiçbir şekilde alışamayacaktım. 

Edward tekrar konuşmadan önce bir süre beni gözlemledi. Ne yapmamı beklediğini bilmiyordum. Ağlama krizlerine girmediğim için şaşkın mıydı? Yoksa eski halim gibi kapris mi yapmalıydım? Tüm bunlar için oldukça yorgundum. Eve gittiğimde ne yapacağımı bile düşünmek istemiyordum. Tek istediğim yalnız kalmak ve beklemekti. Charles'ın bir şekilde beni bulacağını düşünüyordum. Belki o zaman neden böyle bir seçim yaptığının mantıklı bir açıklamasını yapardı. 

En azından bunu umuyordum. 

Yeniden eve geldiğimizde kendimi oldukça halsiz hissediyordum. Silinmekten artık eskimiş basamakları ağır ağır çıkarken iki hizmetçimizin dikkatli bakışlarını üzerimde hissettim ama umursamadım. Sanki ruhum bedenimden ayrılmak için sabırsızlanıyordu. Odama gidip yatağımda bir süre yatmak istiyordum. Uykuda olduğum süre boyunca gördüğüm rüyayı hatırlamaya çalışıyordum. Bir seçim yapmıştım ama neler gördüğümü hatırlamaya çalıştıkça sanki anı benden daha uzağa sürükleniyordu. Bir gün uyandığımda aslında kim olduğumu unutmaktan korkuyordum. 

Sonuçta buraya kaderimi değiştirmeye gelmiştim yoksa falcının söylediği hatayı dükü severek mi yapmıştım? Emre Mert'in acısından sonra kalbimin artık başka bir adamı alamayacağını düşünürken birden kendimi dükün etkisi altında bulmuştum ama nasıl bulamazdım ki? Dük öyle bir havaya sahipti ki insan onun etkisinden kaçamıyordu. 

Zamanda yolculuk yapmakla kalmayıp birde uzak durmam gereken birine aşık olmuştum. Beni bırakmasının sebebinin mantıklı açıklamasını yapsam bile kalbim bir türlü bu açıklamayı kabul etmiyordu. Onu görmek, sesini duymak istiyordum ama içinde bulunduğum zamanda bunun hemen olması imkansızdı. Sahip olmayınca varlığına alıştığım telefon ve arabalar ne kadar da önemli görünüyordu. 

Dük ile Beş ÇayıWhere stories live. Discover now