ONUNCU BÖLÜM

5.8K 800 200
                                    

Dük mantıksız davrandığının farkındaydı. 

Kadının onunla bir bağı yoktu. Akrabası değildi, vasisi olduğunu da sanmıyordu. Aralarında aşk veya başka bir nedenle oluşan bir bağda söz konusu değildi.

O zaman neden William Godfred'in karşısında durmuş birkaç dakika sonra onu düelloya davet edecekmiş gibi duruyordu anlamıyordu.

"Sizin neden Helena'nın sözcülüğünü yaptığınızı anlamıyorum majesteleri. Sizin evliliğiniz için düşünülen bir aday değil," derken rahat tavırları adamın sinirini bozuyordu.

"Nişanlı bir adam olarak Bayan Mercer'a adıyla seslenemezsin Godfred. Üstelik senin aksine ne ben ne de o nişanlı değiliz. Bu da beni ona senden daha yakın yapıyor," derken öfkeyle koyulaşmış mavi gözlerini adama dikmişti. Kaşları çatılmış, çenesi kasılmıştı. Tek bir ters kelimesiyle yumruğuyla yüzünü buluşturmaya kararlıydı.

William Godfred'e bunu onun yüzünde görmüş olacak huzursuzca kıpırdandı. "Biz nişanlanmadan önce de arkadaştık," diyerek söylediklerini zayıf bir savunmayla haklı göstermeye çalıştı.

"Öyle miydiniz?" diyerek böldü konuşmasını. Onun saçmalıklarını dinlemeye devam edemezdi. Yoksa misafirine hiç olmadığı kadar kötü davranacaktı. "O halde onu başka bir kadın için terk ettiğinde kendini rezil ederken onu durdurman gerekirdi. Senin sayende sosyeteden dışlanan biri oldu. Yakınlarına gerçekten iyi davranıyorsun Godfred," dedi alaycı bir gülümsemeyle. Artık onunla daha fazla konuşmak istemiyordu.

Godfred kaşlarını çattı. "Siz majesteleri ne olarak Bayan Mercer'ı savunuyorsunuz?" diye sordu.

Dük adamın sorusu karşısında sessiz kaldı. Helena Mercer onun tabirinde görmezden gelinecek kadınların başında geliyordu. Sinir krizleri geçiren, yaptıklarının sonucunu düşünmeden hareket eden ve aklı bir karış havada bir kadındı. En azından öyleydi. Onu kır evinde tanımaya başladığından beri farklı olduğunu düşünmeye başlamıştı. Adamdan uzak duruyor, bahçede sıradan zevklerin kıymetini biliyor ve aradaki farka aldırmadan insanlara içten davranıyordu.

Sanki bir ruh tarafından ele geçirilmiş gibi davranıyordu.

Dük Winchester adama tek kelime etmeden yanından ayrıldı. Adımları hızlı ve sertti. Bir an önce çalışma odasına gitmek istiyordu. Kaliteli bir viski kafasını toplamaya yardım edecekti.

"Orada ne oldu öyle?" diye sordu adımlarına yetişen Newsbury kontu. Onunla beraber ahırdaki yeni doru atları görmek için bahçeden geçerken kadının kolunu tutan adamı görmüşlerdi. Dük ondan sonra mantıklı düşünme yetisini kaybetmiş gibi hareket etmişti. Mantıksız hareketler ona göre değildi. Bu yüzden arkadaşına tek kelime edemedi. Kadını hayatında bir yere oturtacak durumu yokken onu ateşli bir şekilde savunmasının nedenini anlatamazdı.

Helena Mercer planlarına uymuyordu. Ondan uzak kalmak en mantıklısı olurdu ama bunu her düşündüğünde canı sıkılıyordu. Yaşı gittikçe düşünme yetisinde sorun oluşmaya başlamış olmalıydı.

***

İki adamın –üstelik benimle alakası olmayan iki adamın benim hakkımda tartışmasından nefret ettim. William Helena'yı görmezden geldiği onca zamandan sonra bir kere görmezden gelinince hemen peşinden koşması için yanıma gelmişti. 1824 yılının görmemiş, doğru düzgün ilişki yaşamamış Helena'sını belki kandırabilirdi ama beni asla.

Gerçi bende tek bir ilişki yaşamıştım ama insan karakterleri hakkında az çok bir şey biliyordum.

Diğer bir sorun Dük Winchester'dı. Adamın beni savunması ya da benim hakkımda konuşması hoşuma gitmiyordu çünkü bunu her yaptığını gördüğümde kalbim beklemediğim tepkiler veriyordu ve onun Helena gibi evliliğe uygun bir kadınla olmayacağını bildiğim için heyecana kapılmamam gerektiğini kendime hatırlatmak zorunda kalıyordum.

Dük ile Beş ÇayıOn viuen les histories. Descobreix ara