Günün ikinci bölümüyle karşınızdayım!
Bugün bölüm yazarken yanlışlıkla her şeyi sildim. Yeniden başlamam gerekti. Az daha ağlayacaktım. 🥺
⚡️
Kafede oturup konuştuktan sonra eve gelmiştik. Aslında ben pek konuşmamıştım, onları dinlemekle yetinmiştim. Yine de kaynaştığımızı hissediyordum.
Eve gelir gelmez odama çıkmıştım. Üzerimi değiştirmiş ve kitaplarımı güzelce duvara bağlantılı olan raflara dizmiştim. Aralarından bir kitap seçmiş ve karşıma koymuştum.
Elim tam kalem kutuma uzanacakken kapım bir hışımla açıldı ve içeri öfke saçan bir Onur girdi. Yanıma yaklaştı ve kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı. "Saatim nerede!"
Kolumu tutuşundan kurtardım ve bir adım geriledim. "Anlamadım?"
Sorumu görmezden geldi ve bağırmaya devam etti. "Saatimi nereye sakladın söyle!"
"Saatini mi?" Dedim tekrar anlamayarak.
Gözlerindeki sinirli ifade geçtikçe büyüdü. "Aptal numarası yapma bana! Söyle! Nereye sakladın!"
Attığı iftirayla bende sinirlendim ve dayanamayarak sesimi yükselttim. "Neden senin saatini alayım ya!"
Kolumu tekrar kavradı ve sıktı. "Gördün tabii annemin aldığı pahalı saati! Ne yapacaksın onu! Satacak mısın! Yoksa sattın mı bile!"
"Kolumu hemen bırak!" Dedim kolumu çekmeye çalışarak.
Bırakmak yerine daha da sıktı. "Söyle!"
Yaşadığım sinirden dolayı gözlerim dolduğunda tekrar bağırdım. "Kolumu bırak Onur!"
Tırnaklarını geçirdi. "Konuş!"
"Çabuk çek ellerini!" Nereden çıktığını bilmediğim Rutkay aramıza girdi ve kolumu tutuşundan ayırıp Onur'u itti. "Kendine gel!"
Yaşadığım panik ve korku yüzünden kendimi tutamayarak sessizce ağlamaya başladım. Sırtımı duvara yasladım ve sol elimle ağrıyan kolumu tuttum.
Burası güvende hissettiğim yuvam olmalıydı. Korkmadan ve gerilmeden yaşamak istiyordum. Kerim'den kurtuldum derken Onur her şeyi mahvediyordu.
Odaya bir hışımla Asaf bey girdi ve bize şokla baktı. "Ne oluyor burada!"
Onur yatışmayan siniriyle bağırmaya devam etti. "Bu kız saatimi çaldı!"
Evin son kalan fertleri, yani Yamaç ve Yalın yanımıza geldiğinde kadro tamamlanmış oldu. "Ne oluyor?"
Yamaç'ın sorusunu eliyle ağlayan beni göstererek cevapladı. "Ne olduğunu söyleyeyim! O çok sevdiğin Yağmur'un saatimi çaldı!"
"Annemin sana aldığı saat mı?" Diye sordu Yalın kaşlarını kaldırarak.
"Evet!" Dedi Onur ellerini açarak.
Yamaç gözlerini abisinden çekip bana kilitledi ve kolumu tuttuğumu gördüğünde yanıma adımladı. Kolunu omuzuma sardı ve beni göğsüne çekti.
Dokunulmaktan hoşlanmasam da şu an kolunun etrafıma sarılı olması beni güvende hissettirmişti.
"O saati ben aldım." Rutkay dişlerini sıktı ve Onur'a öfkeyle bakmaya devam etti. "Bozulduğunu söylemiştin. Bende tamir ettirmek için aldım."
Onur'un yüzündeki ifade duruldu ve abisine inanamayarak baktı. Öfkesi aniden dinmişti ve ellerini nereye koyacağını bilemiyor gibiydi.
Yamaç kolunu çekti ve ellerini kazağımın koluna götürdü. "Bakayım."
Kolumu çekmeye çalışsam da izin vermedi ve kazağımın kolunu yukarıya kıvırdı. Kolumu gördüğünde ise gözleri büyüdü.
Kolumun üst kısmı kesiklerle doluydu. Kerim yüzünden oluşan kesikler. Kafede çalışırken bunları görmemişti çünkü tişörtün kolları uzundu.
Odadaki herkesin sesi kesilmişti. Gözlerini kolumdan ayırmıyorlardı. Ben alışmıştım ama onlar yeni görüyordu yaralarımı.
Onur bir adım atarak yanımıza yaklaştı ve konuşmaya çalıştı. "Ben..."
Boğazımdan kaçan bir hıçkırığa engel olamadım ve gözyaşlarımın arasından konuştum. "Senden nefret ediyorum. Kerim'den hiçbir farkın yok."
Gözleri şokla büyüdü ve bir şey söylemek için dudaklarını araladı. ama bir şey diyemeden tekrar kapandı.
Rutkay gözlerini kapatıp açtı ve burun kemerini sıktı. "Defol Onur!"
Onur transa girmiş gibi başını salladı ve hızlı adımlarla odadan çıktı. Asaf bey de sinirle peşinden gitmişti.
"Acıyor mu?" Yamaç'ın sorduğu soruyla başımı iki yana salladım ve gülümsemeye çalıştım.
Rutkay yanımıza adımladı ve koluma hafifçe dokundu. "Nasıl oldu bunlar?"
Cevabını bildiği halde sormuştu bu soruyu. Daha iki saniye önce Onur'un aslında Kerim'den hiçbir farkının olmadığını söylemiştim.
Kesiklerde parmaklarını naifçe gezdirdi ama dişlerini sıkıyordu. "O köpek yaptı, değil mi?"
"O yaptı." Dedim onaylayarak.
Cevabımı alır almaz koşar adımlarla odadan çıktı ve gözden kayboldu. Nereye gidip ne yapacağını tahmin etmek bile istemiyordum.
Yamaç yutkunarak abisinin sebep olduğu morluğa ve kesiklere baktı. "Krem sürelim."
Kazağımın kolunu indirerek başımı iki yana salladım. "Gerek yok."
"Gerek var." Dedikten sonra hızla odadan çıktı. Beni dinlemeyip krem almaya gitmişti.
Artık odada Yalın'la tek kalmıştık. İkimiz de konuşmuyor ve birbirimize bakmakla yetiniyorduk.
"Başka yerlerde de var mı?" Diye sordu Yalın gözlerini gözlerimden ayırmadan. İlk defa kendi isteğiyle benimle konuşuyordu ama bu konuşma pek iç açıcı değildi.
"Yok." Dedim yalan söyleyerek.
O da doğruyu söylemediğimi anladı. "Yalan söylüyorsun."
"Söylüyorum." Bakışlarımı ondan kaçırdım ve hissettiğim yorgunlukla yatağıma oturdum.
Yalın karşımda durmaya devam etti. Aklına bir şey gelmiş olacak gibi bakışları değişti ve birkaç adımda yanıma geldi. Dizlerinin üzerine çöktü ve ellerini dizlerime koydu.
"O adam..." Yutkundu ve zorlanarak da olsa devam etti. "Sana bir şey yapmadı, değil mi?"
Bakışlarını gördüğümde üzerime bir hüznün çöktüğünü hissettim. Ne demek istediğini anlamıştım. O adamın asla böyle bir şey yapmasına izin vermezdim. O da cesaret edemezdi zaten.
Ellerine hafifçe dokunup ellerimi geri çektim. "Yapmadı."
"Yalan söylemiyorsun, değil mi?" Dedi bu sefer titreyen sesiyle.
Bana inanması için dudaklarımı kıvırdım. "Söylemiyorum."
Sağ elini dizimden ayırdı ve serçe parmağını havaya kaldırdı. Ona uydum ve parmaklarımızı kenetledim. Bu yaptığıma gülümsemişti.
Yamaç elinde bir kremle odaya girdiğinde Yalın parmaklarımızı ayırdı ve ayağa kalkıp yanıma oturdu. Yamaç da diğer yanıma oturdu ve kazağımın kolunu yukarı kıvırıp kremi sürmeye başladı.
"Acıtırsam söyle." Dedi ufak dokunuşlarla kremi sürerken.
"Acımıyor Yamaç." Ne söylersem söyleyeyim tatmin olmuyordu sanki. Ama gerçekten acımıyordu, çok eski yaralardı.
Başını kaldırıp gözlerimin içine baktı ve yutkundu. "O zaman benim canım neden yanıyor?"
Her şeye cevabım vardı ama buna bir cevap bulamamıştım. O yüzden konuyu değiştirdim. "Bana ders çalıştırmak ister misin?"
Başını salladı ve kazağımın kolunu indirdi. Kremin kapağını kapatıp kenara koydu ve ayağa kalktı. "Çalıştırım."
Bende ayağa kalktım ve çalışma masamın başına geçtim. Onur odaya daldığı için çalışamamıştım ama şimdi telafi edecektim.
"Sende bize katılmak ister misin Yalın?" Diye sordu Yamaç, ama sesinde bir alay vardı.
Yalın ellerini havaya kaldırdı. "Kalsın."
Yamaç vereceği cevabı tahmin etmiş gibi baktı ve kapıya adımladı. "Odamdan sandalye getireyim."
"Bende aşağıya ineyim." Yalın ne yapacağını bilemeyerek etrafına baktıktan sonra o da kapıya doğru adımladı. "Kolay gelsin."
"Teşekkürler." Dediğimde odadan çıkmıştı.
Kalemleri masaya dizdiğim sırada Yamaç odaya girdi ve kapıyı arkasından kapattı. Sandalyesini yanıma koydu ve oturdu.
Raflara dizdiğim kitaplarda göz gezdirdi. "Nereden başlayalım?"
İkimiz de hiçbir şey olmamış gibi davranıyorduk. Bence en iyisi de buydu. Saçma sapan şeylerle aklımı bulandırmak istemiyordum.
Ona sorarcasına baktım. "Matematik?"
Başını salladı ve kollarını sıvadı.
⚡️
Bu Onur şaka mı?
Sanki kendim yazmamışım gibi sinirlenmem peki? 😋
Diğer bölümde görüşmek üzere!