Dük ile Beş Çayı

By tgceymn

260K 35.6K 5.9K

Geçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız? On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğun... More

BİRİNCİ BÖLÜM
İKİNCİ BÖLÜM
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
BEŞİNCİ BÖLÜM
ALTINCI BÖLÜM
YEDİNCİ BÖLÜM
SEKİZİNCİ BÖLÜM
DOKUZUNCU BÖLÜM
ONUNCU BÖLÜM
ON BİRİNCİ BÖLÜM
ON İKİNCİ BÖLÜM
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ON BEŞİNCİ BÖLÜM
ON ALTINCI BÖLÜM
ON YEDİNCİ BÖLÜM
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM
ON DOKUZUNCU BÖLÜM
YİRMİNCİ BÖLÜM
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM
YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM
YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM
OTUZUNCU BÖLÜM
OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM
OTUZ İKİNCİ BÖLÜM
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM
OTUZ ALTINCI BÖLÜM
OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM
OTUZ SEKİZİNCİ BÖLÜM
OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM
KIRKINCI BÖLÜM
KIRK BİRİNCİ BÖLÜM
KIRK İKİNCİ BÖLÜM
KIRK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KIRK DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
KIRK BEŞİNCİ BÖLÜM
KIRK ALTINCI BÖLÜM
KIRK YEDİNCİ BÖLÜM
KIRK SEKİZİNCİ BÖLÜM
KIRK DOKUZUNCU BÖLÜM
ELLİNCİ BÖLÜM -FİNAL-

YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

5.7K 774 69
By tgceymn

Midem bulanıyordu. 

Bunun nedeni engebeli yolda ilerlerken sarsılan araba mıydı yoksa uyanır uyanmaz beni terk eden sahte nişanlımın yarattığı psikolojik bir yara mıydı emin değildim. 

Her şekilde beni geride bırakmakla kalmamış Edward'a her ne dediyse abimin öfkelenmesine neden olmuştu. Ona bir soru sormaya çekiniyordum. Kararan çehresi bana gerçeklerden çok yaralayıcı sözler söyleyeceğini işaret ediyordu. 

Eğer bu zamanda uyanmayı seçmeseydim kalbimi koruyabilecek miydim? Bunun olacağını sanmıyordum. Emre Mert'in başucumda beklediğini, ailemin uykudaki bedenimin başında acı çektiğini biliyordum. Tüm bunlara rağmen geride kalarak dükün beni gördüğünde mutlu olacağını düşünerek hareket etmiştim. 

Oysa şimdi yanımda değildi. 

Mantıklı düşünmek istiyordum. Sebastian'ın peşinden gideceğini tahmin etmek zor değildi ama ben iyi olana kadar beklemek yerine beni ve abimi evimize göndermeyi tercih etmişti. Bundan nasıl bir anlam çıkarmalıydım?

"Düşüncelisin," dedi Edward. Şimdi çenesi kasılı durmuyor daha çok endişeye benzer bir ifadeyle bana bakıyordu. 

Dilimin ucuna gelen kelimeleri yutkunarak geriye gönderdim. Dük hakkında soru sormayacaktım. Lanet olası zamana neden geldiğimi anlamıştım ve artık William denilen adamla işim olmadığı için geri dönmeyi bekleyecektim. Hayır, böyle kızgınlıkla düşünmemin yararı yoktu. Charles çoktan kalbimde tuhaf bir yer edinmişti. Sanki fırtına sırasında bulduğum bir mağara gibiydi. Şimdi nerede olduğunu bilmediğim bir mağara.

"İyiyim," dedim pekte iyi olmadığımı gösteren çatallaşmış bir sesle. Bakışlarımı pencereden akıp giden manzaraya sabitledim. Gökyüzünü kırmızıya boyayan gün batımına bakılırsa Eden Malikanesine yakınlaşmış olmalıydık. Aile arabamıza nazaran dükün bizim için ayırdığı araba daha konforluydu, yine de modern zamanlardan gelmiş biri olarak at arabasındaki yolculuğa hiçbir şekilde alışamayacaktım. 

Edward tekrar konuşmadan önce bir süre beni gözlemledi. Ne yapmamı beklediğini bilmiyordum. Ağlama krizlerine girmediğim için şaşkın mıydı? Yoksa eski halim gibi kapris mi yapmalıydım? Tüm bunlar için oldukça yorgundum. Eve gittiğimde ne yapacağımı bile düşünmek istemiyordum. Tek istediğim yalnız kalmak ve beklemekti. Charles'ın bir şekilde beni bulacağını düşünüyordum. Belki o zaman neden böyle bir seçim yaptığının mantıklı bir açıklamasını yapardı. 

En azından bunu umuyordum. 

Yeniden eve geldiğimizde kendimi oldukça halsiz hissediyordum. Silinmekten artık eskimiş basamakları ağır ağır çıkarken iki hizmetçimizin dikkatli bakışlarını üzerimde hissettim ama umursamadım. Sanki ruhum bedenimden ayrılmak için sabırsızlanıyordu. Odama gidip yatağımda bir süre yatmak istiyordum. Uykuda olduğum süre boyunca gördüğüm rüyayı hatırlamaya çalışıyordum. Bir seçim yapmıştım ama neler gördüğümü hatırlamaya çalıştıkça sanki anı benden daha uzağa sürükleniyordu. Bir gün uyandığımda aslında kim olduğumu unutmaktan korkuyordum. 

Sonuçta buraya kaderimi değiştirmeye gelmiştim yoksa falcının söylediği hatayı dükü severek mi yapmıştım? Emre Mert'in acısından sonra kalbimin artık başka bir adamı alamayacağını düşünürken birden kendimi dükün etkisi altında bulmuştum ama nasıl bulamazdım ki? Dük öyle bir havaya sahipti ki insan onun etkisinden kaçamıyordu. 

Zamanda yolculuk yapmakla kalmayıp birde uzak durmam gereken birine aşık olmuştum. Beni bırakmasının sebebinin mantıklı açıklamasını yapsam bile kalbim bir türlü bu açıklamayı kabul etmiyordu. Onu görmek, sesini duymak istiyordum ama içinde bulunduğum zamanda bunun hemen olması imkansızdı. Sahip olmayınca varlığına alıştığım telefon ve arabalar ne kadar da önemli görünüyordu. 

Ondan nasıl haber alacaktım? 

Eden Park'a sıkışıp kaldığımı düşünmeden edemiyordum. 

Üzerinde çizikler olan odamın kapısını açıp içeri adım attım. Eve geldiğimizi haber vermekte geç kaldığımız için odamın içerisi vernik, ahşap ve bal mumu kokuyordu. Kapıyı arkamdan kapatıp sırtımı yasladım. Gözlerimi kapattığımda derin bir nefes aldım. Charles'ın dokunuşları hala bir hayalet gibi bedenimde geziniyordu. Dokunuşlarının, öpücüklerinin hayali bile nefesimin kesilmesine neden oluyordu. 

Ona zaman verecek kadar güvenmeliydim. Her iki zamanda da sevdiğim adamlardan ihanet görsem de Charles onlar değildi. Ona güvenmeli ve yanıma geleceğine inanmalıydım. Çok geçmeden gelmesi için dua ediyordum. Ağır adımlarla yatağıma doğru ilerledim. Sadece bir süre uzanmak istiyordum. En azından yemek saatine kadar. 

Yatağa yatıp gözlerimi kapattığımda uyumuşum. 

Gözlerimi aniden açtığımda odanın içerisi karanlıktı. Rose şömineyi yakmış olmalıydı, şöminedeki ateşin için geçmişti ama közleri sayesinde odanın içi biraz olsun aydınlatıyordu.

Yatakta oturduğumda elbiselerimle uyuduğumu gördüm. Rose kıyafetlerimi çıkarmak için beni uyandırmadığından abim tarafından rahatsız edilmemem için emir aldığını tahmin ettim. Yataktan kalkıp terliklerimi buldum. Başım o kadar ağrıyordu ki bir an yataktan kalkınca başıma darbe almış gibi sendeledim. Boğazımdaki kuruluğu yok etmek için su içmek istiyordum. Yatağımın yanındaki sehpada duran muma uzandım. Hemen yanında kibrit vardı. Çok geçmeden mumu yaktım. Porselen sürahiye baktığımda onun boş olduğunu görmek canımı sıktı. Bakışlarım bir an şöminenin yanındaki ipe bakışlarım kaydı. Rose'u çağırabilirdim ama saatin kaç olduğundan emin değildim ve genç kızı uyandırmak istemiyordum. 

En iyisi suyu kendim almamdı. O yüzden sessiz adımlarla odamdan çıktım. Hala düşüşümden dolayı ağrılarım vardı. Baş ağrımda onlara eşlik ettiğinde çekilmez bir hal alıyorlardı. Ağrı kesici hapların ne zaman keşfedildiğini bilmiyordum ama yakın zamanda olması için cinayet bile işleyebilirdim. 

Tamam biraz ağır oldu ben karınca bile öldüremeyen o tiplerdendim. Kendi hayatım söz konusu olsa bile birinin canını alabileceğimi sanmıyordum. Belki biraz acımasız, intikamcı insan olsaydım Sibel ve Emre Mert'in hayatını bana yaptıkları için zindan ederdim. Oysa sadece aralarından çekilmiştim. Gerçi şimdi düşünüyordum da ben onların arasında olmamıştım. Beni çoktan geride bırakmışlardı.

Merdivenlerden ağır adımlarla indim. Elbisemin hışırtısı hafif gıcırdayan merdivenin sesine karışıyor, sessiz malikanenin karanlıkta tekinsiz görüntüsüne katkıda bulunuyordu. Eski dönemde geçen korku filmlerinde gibi hissediyordum kendimi. Elimi ahşap trabzana koyup yavaş yavaş basamakları inmeye devam ettim. Evin kendine has kokusunu içime derin bir nefesle çektiğimde kendi zamanıma geri dönebilirsem, yaşadığım bu anları hatırlayıp hatırlamayacağımı düşündüm. 

Düşüncem üzülmeme neden oldu çünkü kendimi bu zamana daha çok ait hissediyordum. Modern zamanın getirisi inanılmazdı ama sanki orada bir şeyler ruhunu kaybetmişti. Dünyanın güzelliği solgun bir yansıma gibi görünüyordu. Oysa bu zamanda hala bir ruh vardı, kaybedilmemişti ama zamanla o da yitip gidecekti. 

Son basamağı da indiğimde koridordaki ışığı gördüm. Edward odasında olmalıydı. O da benim gibi ayaktaydı. Bir an arkamı dönüp diğer tarafta olan mutfağa ilerlemek istedim ama ayaklarım tam tersini yaptı. Helena abisine iyi bir kardeş olamamıştı. Zaten omzunda yükleri olan bir adamken kız kardeşi de onu sosyete de rezil etmekten geri kalmamıştı. İş tekliflerinin bir bir yüzüne atılmasından sonra çareyi zengin bir kadınla evlenmekte bulmuştu. Onun sevgisiz bir evlilik yapmasını istemiyordum. Helena belki onun mutlu olmasını sağlamamıştı ama ben elimden geleni yapmak istiyordum. 

Odaya yaklaştığımda duyduğum konuşma seslerinden onun yalnız olmadığını anladım. Bir yan yanında kadın olabileceğine dair korkunç bir düşünceye kapıldım ama hemen bu düşünceyi sildim. Edward çalışma odasına bir kadını kabul edecek bile olsa kapısını sıkı sıkıya kapatacağına emindim. Bir iki adım daha attım ve abimin arkadaşı olan Jim Milton'un sesini duydum. İş hakkında konuşuyorlardı. Daha önce dinlediğim gibi kulak misafiri olmamak için geri dönmeyi düşündüm. Tam döndüğüm sırada Edward'ın konuşmasını duydum. 

"Şu an iş konuşacak kadar kendimi iyi hissetmiyorum Jim," derken sesi gerçekten de yorgun geliyordu. Yolun onu da yorabileceğini düşündüm ama nedense içimdeki ses başka bir şey var diyordu. Ayaklarıma sanki beton atılmıştı. Kapının yanında kımıldamadan duruyordum. 

"Sizin bu kadar erken dönmenizi beklemiyordum. Helena başka bir sorun mu çıkardı?"

Jim'in tahmini canımı sıkmaktan çok utanmama neden oldu. Edward'a beni davete götürmesi karşılığında uslu duracağıma dair söz vermiştim ama yine sorun çıkarmaktan geri kalmamıştım. Belki de Helena gibi bende sorunları kendime çekiyordum. 

Edward sesli bir şekilde nefesini verdi. "Hayır, sorun çıkarmadı. Az kalsın onu kaybediyordum."

Kısa bir kıyafet hışırtısı olduğunda Jim'in hareket ettiğini anladım. "Ne oldu? Biri ona zarar vermeye mi kalktı?"

Edward olanları kendi gözünden arkadaşına anlattı. Onu dinledikçe benim için ne kadar endişelendiğini anladım. Gözlerim dolarken dudaklarımda hüzünlü bir gülümseme belirdi. Emre Mert'in  yaptığını aileme söylemekten kaçınmıştım çünkü onları üzmek istememiştim ama onlara söylemeyerek bana gösterecekleri destekten de mahrum kalmıştım. 

Şimdi Edward'ın beni ne kadar önemsediğini görünce ailenin en karanlık günde insanın yolunu aydınlatacak bir ışık olduğunu anlamıştım. Onlara duyduğum hasret ruhumda dinmek bilmeyen bir fırtına gibiydi. Gözümden akan yaşı silerken içeride devam eden konuşmaya kulak kesildim. 

"Dük Charles onunla nişanlandı ama sonra bir sabah işleri olduğunu söyleyerek malikaneyi terk etti. Bizi buraya getirecek aracı tahsis etmeyi ihmal etmeden. Bir erkek olarak onun kardeşime ilgi duyduğunu söyleyebilirim ama bu ilgisi onunla evlenmeyi göze alacak kadar güçlü mü bundan emin olamıyorum. Helena duygusal olarak dengesiz bir kadın. Onun yeniden zarar görmesinden korkuyorum."

"Helena William'ın peşinden koşmayı bıraktı mı yani?"

Bir süre sessizlikten sonra Edward yeniden konuştu. "Evet, işin ilginç yanı kardeşim çok değişti. Sadece William'a olan tepkisinden dolayı demiyorum bunu. Yıllar sonra ilk defa kardeşim olduğunu hissettirdi. Ona zarar gelsin istemiyorum. Bir aile gibi hissetmeye başlamışken onu kaybedemem. Üzülmemesi için ne yapabilirim bilmiyorum."

"Onu kendi haline bırak. Üzüldüğünü biliyorum ama Helena çocuk değil. Elinden geldiğince dışarıda ona eşlik edersen bir süre sonra kendini toparlayacaktır. Dük konusuna gelecek olursak ne yazık ki Helena ile evleneceğini düşünmüyorum Ed, birçok önemli kadın varis varken Helena'yla ilgilenmeyecek kadar katı yüreklidir."

"Bilmiyorum," diye cevap verdi Edward biraz sinirle. "Benden izin alırken oldukça ciddi görünüyordu. Eğer kardeşimi bir erkek daha üzerse onunla düello edeceğime dair kendime söz verdim. O dük bozuntusu kardeşimle iletişime geçmezse bana hesap vermek zorunda kalacak."

"Saçmalama Ed," dedi Jim hızlıca. "Düello yasa dışı ve dük oldukça yetenekli bir adam. Sana zarar gelirse Helena'yı tek başına bırakmış olacaksın."

Bir süre sessizlik oldu. Duyulan tek ses bardağa doldurulan içkinin sesiydi. Orada durup daha fazla Edward'ın acısını dinlemek istemiyordum. Ne kadar da bencildim. Charles yanıma gelecek veya gelmeyecek olsun davranışımla bana değer veren birini üzüyordum. 

Elimde mum yeniden merdivenleri tırmanırken su içme isteğimi çoktan unutmuştum. Yarın gün doğduğunda artık hayatımın gidişatını etkileyen erkeklere hissettiğim duygudan arınacaktım. Biri benim sevgimi istiyorsa bunun için mücadele etmesi gerekecekti. 

Ve gitmek için sebebi ne olursa olsun Dük geri döndüğünde çetin bir mücadele onu bekliyor olacaktı.


Continue Reading

You'll Also Like

2.6K 356 11
Dünya'nın sonuna doğmuşum ya da ölmüşüm de haberim yok... Doğuştan hiper empati sendromu ile Dünya'ya gelen ünlü bir cerrahın kızı... Küçük yaşta bi...
58.5K 5.4K 7
Huysuz ve yalnız bir adam. Münasebetsiz ve geveze bir komşu. Ve ikisini bir araya getiren sürprizlerle dolu bir akşam. "Hayatta öğrendiğim her şeyi...
143K 6K 40
Sesiz bir ağıt yaktı genç kız yaşamına ve yaşayacaklarına. Onun adı olmuştu zaten uğursuz ama kızın bir suçu yoktu ki onun kaderi böyleydi. Adam içi...
PAŞAM B×B By Einsames_Rosa

Historical Fiction

31.4K 1.9K 21
1496 yıllarında Osmanlı'nın en korkulan ve saygı duyulan paşası Cemal Paşa ve onun biricik oğlan kölesi Niko'nun aşkı ( kitap tarihten bağımsızdır)