prince of my dream

By nicotesy

181K 20.4K 20K

Kim Taehyung ülkenin yakışıklı ve gözde veliaht prensiydi. Kralın hastalanmasıyla, tahta geçme ihtimali yüzün... More

1. Prensler bir aptaldı.
2. Hoşt Medusa!
3. Sinsirilek kraliyet!
4. Bana aşık mısın böcek?
5. Evleniyorum.
6. Pis tıslak şeytan!
7. Bok kokusu, pembe diziler.
8. Velihat prens Kim Taehyung veya 27 cm'lik.
9. Bir sıçış sahnesi.
10. Düğün arenası ve yatağa geçme faslı.
11. Yataktan ağlayarak kaçanlar.
12. Orospu alfalar ve unutamadıkları exleri.
13. İki yüzlüler ve çarpık niyetler.
14. Asılsız dedikodular ve baştan çıkarılmalar.
15. Arap atı ve ihanet daniskası.
16. Özgürlük misillemesi ve dudaklı dayaklar.
17. Alfa kodomonu ve uyku seansı.
18. Sahiplenici erkeğin ayılığı.
19. Şerefsizin dölüyle kızgınlık sonu.
20. Pembe dildoyla metresleşen hediyeler.
21. Aşk üçgenlerin başlangıcı.
22. Hem küser hem de öper birileri.
23. Akşam senfonisinde arzulu bir konuşma.
24. Kafadar kankalarım ve benim fetiş sonu.
25. İnce belimden kavra ve it beni karanlığa.
26. İhanet dolu itiraflara göz dikmiş Alfa.
27. Alfalar kapatılsın.
28. Baskın var imdat!
29. İş birlikleri ve araya kaynayan savaşlar.
30. Dolaplar ve dolabın içinde fırlayan aşk parıltıları.
31. Evcilik oynunun çevrimiçi yüzü.
32. Kırılgan oynaşmalı kalpler.
33. Reste rest çeken üçüncü bacak sendromu.
34. İnsafsız, ilahsız ve bir o kadar arsız.
35. Biraz ahlaksızlık, biraz manitacılık.
36. Uzak mesafe triplojisi.
37. Yavşaklarda ve arsızlarda inecek var.
38. Ağızda yuva yapan yalanlar ve kıskançlıklar.
39. Ruhun kalleşliği ve hazırlık gecesi.
40. Çok sertsin, az yavaş.
41. Zehirli dudaklar, kırmızı ışıklar altında parıldayan yalanlar.
42. Bir kalp kaç kez kırılabilirdi?
43. Bir şeyler öldü ama ölen aşk değildi.
44. Kayboldum, açığa çıkan yalanların içinde.
45. Geç kalınmış özürler ne işe yarardı şimdi?
46. Entrikalar ve saf duygu durumu.
47. En dibindeyiz, bundan aşağısı yoktu.
48. Duydum ki, vazgeçmişsin benden.
49. Sen veya ben yok.
50. Bana geri dön.
51. Korkma, acımayacak.
52. Mahpushanelerde, rivayet içeren yerlerde.
53. Kaynanayla akıl tutulması.
54. İffete sürülmek istenen leke.
55. Tanıdıklarından tanımadıklarına.
57. Bizim bebeğimiz.
58. Ya korkarsa.
59. Tekrar başladığımız yerdeyiz.
60. Kralın ölümü.
61. Devamı gelirse, film biter gibi.
62. Final| Bamyalandınız.

56. Bir yaşam badiresi.

2K 266 318
By nicotesy


Selam... bugün erken geldim.

Yorum yapar mısınız? Çünkü ben gidiyorum arkadaşlar... özleyin beni biraz. 

İyi okumalar.



(Yazarın Ağzından)

Gözlerinin beyazlığının bile kan ile dolmuş olan gözlerini güçlükle açtı. Demir mazgala yüksekte vurulduğundan, başındaki adamın ona ne kadar acımasız davrandığını umursamamaya çalıştı. Bundan daha büyük sorunlara sahipti. Eşini artık hissedemiyor olmak gibi. En kahredici olanda buydu. Tüm gece boyunca süren ve sabaha karşı bilincini kısa süreliğine yitirmesine sebep olan azap. Kurdunun pençeleri kendi vücuduna kadar saplanmış ve yara almasına sebep olmuştu.

Gardiyan, "Ziyaretçiniz var," dediğinde, o gelen ziyaretçinin Jungkook olmasının düşüncesiyle yattığı ranzanın üzerinden güçlü sayılacak bir hamleyle alelacele kalktı. Konuşmasına gerek kalmadan kendisi için açılmış olan kapıdan dışarıya çıktı.

Gardiyanın onun bileklerine acımasızca kelepçe vurmasına ve sırıtıyor olmasına karşı aşırı sabırlı davranıyordu. Öfkesinden, içinde biriken o siniri dışarıya öyle çok vurmaya ihtiyacı vardı ki bağlı duran ellerini şiddetle birbirinden ayırmak istercesine çekiştirdi. Normalde bu tür davranışlarda bir sağlık kontrolü gerekirdi. Çünkü neredeyse tüm hapishanedekiler onun geçirdiği nöbetin sesiyle ayaklanmış ama Müdürün ikazı karşısında müdahale edilmemiş ve rahatsız edilmemişti. Oysa bu Taehyung'un yıpranmasına ve sağlıklı düşüncelerinin kaybolmasına sebep olmuştu.

Özellikle boynundaki izin kaybolduğunu keşfetmeye başlayınca.

Bunun sebebini onun yeniden yanlış mühürlemesine yormak istiyordu. Ama biliyordu ki, bu sefer ki önceki olan aynı değildi. Bir şeyler ters gitmişti. Yokluğundaki iki gün içerisinde her şey korkunç bir hal almıştı. Kraliçe'nin onunla özel olarak telefon konuşmasını yaptığında Jungkook'un yanına geldiğinden bahsetmesi onu teskin etmişti. Ona sahip çıkacağını biliyordu. Çok sevmediğini hissetse bile eşi olduğundan dolayı bunu yapacağından emindi.

Sürekli olarak radyoda çalan haberleri dinleyerek dışarıdaki olaylara hâkim olmaya çalışsa da dün gece yaşananlardan sonra hiçbir şey ona açıklayıcı gelmiyordu. Kraliyetin sessizliği ve dışa dönük olmayan durumlarından dolayı herkes ona bu haksızlığı yakıştırmış gibiydi. Bunu hak etmiyordu. Yaşadığı hiçbir şeyi hak etmiyordu. Buradan çıkacaktı. Eğer o kanıt doğru adaletin eline düşerse. İşte o zaman, bu ülkede olan biten tüm oyunları açığa çıkaracak, yerine tekrardan oturacak ve Jungkook ile olan yemin törenini bu kez tüm sevgisiyle yapacaktı. Ona hak ettiği o eş olacaktı.

Ve şimdi ziyaret konuşması için odaya alındığında, karşı camda duran annesini görmek onu biraz hayal kırıklığına uğratmıştı. Ona dikkatle bakarken sandalyesine oturdu. Konuşmak için telefonu alacakken, peşinden gelen gardiyanın kendisinden uzaklaşmasını bekledi.

İçini yiyip bitiren o soruyu sormak için debeleniyordu. Ve annesinin aynı şekilde kulağına yaslamasını bekliyordu telefonu. Fakat Kraliçe'nin kendisine bakmayı reddeden gözlerinden dolayı sırtı geriliyor ve nefesi sıklaşıyordu.

"Jungkook nerede?" diye sordu. Bu konumdaydı, bu konumdayken ve içinde bu kadar büyük boşluk, panik ve acı taşıyorken, tüm bunların kaynağının eşinden kaynaklı olduğunu bilirken elbette soracağı şey bu olacaktı. Eşi.

Annesinin kaşlarını çatıyor olması ve sonunda gözlerine bakarken taşıdığı hüzün onu ölesiye korkuttu. Ve duymak istediklerinden ziyade şeyler söylemeye başlamıştı kendisine.

"Dediğini bulduk, aslında kaybetmiştik ama buraya gelmeden önce elime isimsiz bir paket olarak bırakıldı. Bunu savcıya bizzat kendim teslim ettim az önce. Kanıtları beraber inceledik. Usulsüzlük içeren tüm dosyaların orijinali içindeydi. Bunu sahtekarlık yapılırken ki kayıtlarda öyle. Sadece biraz idari işlem süreci olacak. Yarın sabah çıkacaksın kontrollü bir şekilde. Daha sonrasında tamamen özgür olacak ve eski konumuna geri dönebileceksin. Kralımızın haberi var durumdan."

Annesinin duygusuzca çaba sarf edilmiş cümlelerini hayretle dinledi. Umursadığı bunlar değildi. Cevap vereceği şeyler ise hiç. Dişlerini sıktı. Annesinin bir şeyler saklıyor olduğu çok açıktı.

Yaslandığı masanın üzerine yumruğunu bastırarak, daha sert bir şekilde sordu. "Jungkook nerede?" dedi ve annesinin gözlerinden tek bir damla yaş o daha silmeye çalışamadan yüzünden akıp gittiğinde, Taehyung delirmeye başladı.

Karşısındaki camı yumruklamaya başladı. "Jungkook nerede anne?" diye bağırıyordu. "Ona ne oldu? İyi değil biliyorum. Söyle bana o nerede?"

Kraliçe ilk defa oğlunun bu kadar kontrolünün dışında duran öfkesine şahit oluyordu. Ne yapacağını bilemiyordu. Oğlunun gözlerindeki o çatlak çıldırma eşiğinde oluşu, cama vuruşu, ağzından kaçırdığı tiz ve hoyrat kalın sesiyle bağırmaya çalışması onu dehşete düşürmüştü. Gardiyan onu durdurmaya çalışıyor ancak Taehyung camı kırmaya çalışır gibi vurmaya devam ederek kendisini tutan bedeni ileriye savuruyordu.

"Jungkook nerede anne? Bir kez olsun bana annelik yap ve bana onun iyi olduğunu söyle. Onu koruyacağına söz verdin bana? O nerede! Neden şu an seninle değil!"

"Onu kaçırdılar," dedi Kraliçe. Taehyung bir anda buz kesercesine hareket etmeden durdu. "Bulamıyoruz. Kanıt ondaydı ve bu sabah geldi. Neler olduğunu bilmiyorum. Arıyoruz onu, bulacağım onu."

"K-kim yaptı bunu ona," dedi ve Kraliçe'nin ağzından sessizce dökülenleri dudaklarına bakarak anladı. "Sehun," demişti çünkü.

İşte bu isimden sonra Taehyung tamamen aklını kaybetti. Odayı birbirine katarken, karşı taraftaki bir gardiyan Kraliçe'yi güvenlik önlemi adı altında çıkarmaya çalıştı. Taehyung eline aldığı sandalyeyi cama fırlattı. Onu durdurmaya çalışan Gardiyanı yere sererek yüzünü yumruklamaya başlarken, odaya birçok insan bu durumu önleme amaçlı müdahaleye gelmiştiler.

Fakat her ne olursa olsun, Taehyung Jungkook'u gözleriyle görene kadar asla durmayacaktı. Çünkü bu hissettiği son azabın bedeli, eşinin gözyaşları olduğunu çok iyi biliyordu. Buna sebep olan kişinin Sehun olduğunu da. Bu son kaçınılmaz olacaktı.


......


Acı içinde tebessüm eder insanlar, inanmadıkları ama reddetmeye de güç yetiremeyecekleri gerçeklerle karşılaştıklarında. Ekrandan yansıyan görüntülere bakarken de aynı şekilde bakıyordum. Acı bir tebessümü kucaklıyordum. Gözlerim keşke hızlıca gelip geçen o görüntüyü sonsuza denk aklımın içinde dondurma şansını elde edebilseydi. Böylelikle Taehyung'um tutuksuz olarak yargılandığı haberdeki resimleri gönlümden de öpebilme şansını yakalayabilirdim.

Ama yapamıyordum. Duygularımı ifade edemiyordum. Uzaklaşmanın bana iyi geleceğini düşünmüştüm. Aklımı çelen bu yalnızlığa boşandığımızda daha duyarsız ve acılarımı sadece yastığa başımı yasladığımda ağlayarak tepki veren biriyken, içimden yitip giden kurdumun ve artık beni teselliyle avutmaya çalışan ailemin olmayışıyla bir garip hissediyordum.

Fakat ben varlığımla Taehyung bir acımak kalmış olmak istemiyordum.

Bu acının beni git gide yaşamdan da uzaklaştırdığının da farkındayım. Ama çevremde yabancılar olduğu sürece yaşama dair istekli görünmek için gayret ediyordum. Buna sırrımı söylediğim kadıncağız da dahildi. Adı Haeun olan kadını şimdilik anne olarak kabul ediyordum. O da beni ilk okulda yüksek ateşten dolayı kaybettiği oğlunun yerine koydu. Bana karşı bu kadar anlayışlı olmasının sebebini çok daha iyi anlamıştım. Eşi de onun gibi nazikti.

Oğluyla pek diyaloğumuz olmasa da evde duran bana karşı kötü söz kullandığını da duymadım. Sonuçta neredeyse iki haftadan fazla süredir buradaydım. Onlara yardımcı olmaya çalışıyor, pirinç tarlasında onlara yardım ediyordum. Çok küçük bir köydü. Yirmi aile ya vardı ya da yoktu. Sadece bu evde televizyon vardı ama onlarda çalışmaktan dolayı pek kullanmıyorlardı. İlk defa buna sevinmiştim. O kadar popüler biri değildim. Şehir hayatında olan çılgın insanlar haricinde.

Bu kısa zaman içerisinde annemle beni merak edip delirmesin diye Yoongi'ye sosyal medyadan açıp kapattığım bir hesaptan mesaj attım. İyi olduğumu, güvende olduğumu ancak her şeyden uzaklaşmak istediğim için eve kısa süre dönmeyeceğimi yazdım. İnanması için onu sevdiğime dair bir ses attım. Tabii bunu yapmak için evlerinde konakladığım Yugyeom'un telefonunu ödünç aldım.

Bana her defasında bakarken bir şeyler söylemek ister gibi hali vardı. Sorgulamadım. Açıkçası insanlarla konuşmak hiç içimden gelmiyordu. Teyze durumu bildiğinden sadece beni iyi etmeye çalışıyordu. Ona karşı büyük bir şükran duygusu taşıyordum. Hissettirdiği vefa üzerine onunlayken gülümsemeye çalışıyordum o da benim yanımdayken kendini zorlamana gerek yok dedi.

Buna alışmaya başladım. Buraya. Hatta yüzleşemediğim gerçeklerden kaçmak artık kolay gelmeye başladı ki, haberleri takip etmeyi bıraktım. Ekranda gördüğüm Sehun yüzünden midem bulanıyordu. Sonra da ağlama krizine giriyordum. Sanırım köy içinde hortlayan bu yabancıyı sulu göz olarak ilan etmişlerdi. Yine de...

Taehyung'a öyle çok ihtiyacım vardı ki. Şu an neler düşündüğünü kestiremiyordum. Onu terk ettiğimi mi düşünüyordu hissedemediği bağ yüzünden. Benden nefret mi etmişti? Onu bir şekilde yine hayal kırıklığına uğrattığım için.

Ben bu düşüncelerle son bir haftayı da bu şekilde atlattım. Kabuslarım arttı. Her birinde Sehun'un beni kaçırdığını ve karanlığın içinden gelerek beni öpmeye çalıştığını görerek uyanıyordum. Bundan daha kötüleri oluyordu. Ya Taehyung'u gözlerimin önünde öldürüyordu ya da Taehyung'a aramızda bir ilişkinin olduğunu söyleyerek benden uzaklaşmasına sebep oluyordu.

Sanırım bu yaşadığım kabuslardan dolayı erken uyanmaya başlamıştım. İlk zamanlar çekinerek ilk gün yatıyor olduğum odadan cesaret edip çıkamadım. İnsanların uykularını bölmek istemedim. Fakat yine o kabuslardan birine uyandığımda dayanamadım. Çünkü nefes alamıyordum. Şafak vaktinde serin havaya atmış ve titreyen bedenimi sakinleştirmeye çalışmıştım. Bu büyük sessizlik kendimle tamamen yalnız kalmamı sağladığında buna alışkanlık yapmıştım.

Yine öyle olan bir sabahında Yugyeom dayanamayarak yanıma geldi.

"Kimden kaçıyorsun," diye sordu. Korkak bakışlarımı ondan sakınsam da bana gerçeği söylemem için ısrar etti. Tavırlarım ona güven vermiyormuş dese de en sonunda beni tanıdığını itiraf etti. Sosyal medya da görmüş resmimi. İlk gördüğünde şüphelenmiş ancak buna ihtimal vermemiş. Fakat benim haberleri izlerken Taehyung ile olan haberleri duyduktan sonra ağlamamdan dolayı anlamış.

Beni tehdit edeceğini sanmıştım ancak o bunu yapmayarak, "Acında mutluluk ara, çünkü halen yaşıyorsun. Yaşıyorsan mutlu olmak için halen şansın var demek. Her ne oluyorsa olsun, bunların seni üzmesine izin verme. Bundan çok daha fazlasısın. Eminim burada saklanacak kadar çaresiz hissetmene sebep olacak olan ne varsa onu alt edeceksin. Kendin için ya da sevdiğin kişi için," dedi ve ben onun sözlerini iki gün boyunca düşündüm.

İçimde dönen bu fırtınadan nasıl haberi olur diye?

Oysa benim fırtınamın sebebi özlemdi. Hem Taehyung'a duyduğum özlem hem de kurdumun yokluğuna duyduğum yasımla beni tüketen özlemi.

Sonra yavaşça kırıldığımı hissetmeye başladım. Hayır bu artık yaşamak için ağzıma attığım küçük lokmalarla alakalı değildi. Taehyung'un beni bulmayışından dolayı hissettiğim demdi. O beni bulurdu diye düşünüyordum. Artık beni istemiyor muydu? Belki de Sehun ona ağza alınmayacak çirkin sözlerde bulundu benim için. Beni yanlış anladı. Vazgeçti benden. Bu şekilde düşünmek beni sadece daha çok acıtmaktan başka bir işe yaramadı.

Ve tüm bunlar olurken kırıldığımı göstermemek için daha çok kırılmaya başladım.

Bir ayın sonuna gelmiştim. Beni bekleyen birilerinin olmadığını düşünerek daha hızlı yolmaya başladım otları. Ama o kadar hırslı olmanın bedelini, kafama geçen güneş sonrası kusmaya sonrasında baygınlık geçirmeme sebep oldu. Bu o kadar kısa süre gerçekleşti ki, teyzenin yine benim için endişe dolu sesi ben ayılana kadar devam etti.

Ona endişelenecek bir şey olmadığını, sıcaktan dolayı bu hale geldiğimi söylesem de o yine de buna izin vermedi ve köydeki ebelerden birini çağırdı.

Bir omega olduğum için görünmem gerektiğini söyledi. Buna anlam veremezken bana çekinerek biraz da üzülerek, "Bir aydır buradasın çocuğum ama ben senin daha hiç kızgınlığa girdiğine dair bir şeyine şahit olmadım," dediğinde, nefesim kesildi. "Hamile olabilirsin. Kurdunun sessizliğinden dolayı kızgınlığın gerçekleşmemesi mümkün değil. Bu omegaların doğurganlığı için gereken şey ama sen olmadın. Beni yanlış anlama olur mu?" dediğinde çoktan gözyaşlarımı tutamamıştım.

Bunu istemiyordum. Ben çok isteyeceğim şeyden sonra bu olayın üzerine istemiyordum.

Öğreneceğim gerçeklerden korkarak bundan şiddetle kaçınmaya çalıştım. Fakat bu teyze verdiğim tepki üzerine, "O gün seni kaçıran kişi sana zarar mı verdi?" diye sorduğunda, cevap veremedim. Bilmediğimden. Sustum. O benim yerime konuştu. "Kurdun bu yüzden gitmiş olabilir mi Jungkook? Sana zorla," diyerek sustuğunda, işte o bilinmezlik bu söylenen şeyler üzerinde kafamda resmi oluşmayan şeyleri oluşturmaya başladı.

Varsaydığı ihtimali birden gerçeğim kılarken buldum kendimi. Bütün bedenim zangırdadı. Ve tüm güzel zamanlarımdan intikam almak isteyen anılarıma korkunç senaryolar ekleniyordu. Günaha dadanmışım gibi ellerim belime sarıldı. Ya orada sahiden de bir bebek varsa. Ve o bebek Sehun'dansa. Belki de bana bunu yapmıştı. Yaptığı içinde o kanıtı bana bırakmıştı. Oysa Taehyung'un hapishanede çürüyeceğini söylemişti. Ama bunu yapmadı.

Mührümü bozması yaptığı kötülüğe yetmemişti. Bana bunu yaptı ve bunu bilerek Taehyung'un serbest kalmasına izin verdi. Bu sayede benim üzerimden ona daha çok zarar verebilecekti. Ben yine oyunların kurbanı mı olmuştum? Tanrım ben... ben onun çocuğunu taşımak istemiyordum.

Ve daha hamile olup olmadığımdan emin bile değilken, sadece bu düşüncenin zehriyle midem ağzıma geldi ve ağzıma geleni boşaltmak için lavaboya koştum. Bu o kadar uzun sürdü ki, sesim soluğum çıkmıyor, yüzümü ne kadar yıkasam da kendime gelemiyordum. Aynadaki kendime bakmaya bile cesaret edemiyordum. Eminim kendimden iğrenen yüzümü görürsem bunun sonu sandığımdan daha kötüye gidecekti.

En sonunda teyzenin beni kapıda ebeyle beklediğini söylemesiyle soğuk soğuk terlemeye başladım.

Kapıyı açtım ve neredeyse sendeleyerek yürüyecek oldum. Teyze benim koluma girdi ve bana yardımcı olarak odaya taşıdı. Bunu bilmek istemeyen gözlerim kadının yüzünde geziyor ve ebe bana kafası karışmış şekilde bakıyordu. Eğer hamileysem, bunun ağırlığını kaldıracağımı sanmıyordum.

Ben hamile olmayı bu şekilde öğrenmeyi hiç hak etmemiştim.

Kadın karnımı açtı. Tüylerim ürperdi. Görmek istemedim. Bana ne yapacağını hiç merak etmedi. Sadece uzandığım yerden kendimi sıkıyor, gözlerimi sıkıca yumuyordum. Nefes alışlarım hızlandı. Kadın işlemini yapana kadar sürdü bu. Ta ki, kalbimin bir an durmasına sebep olacak o kelimeler bizi izleyen teyzeye karşı söylenirken.

"Oğlan hamile," dedi. "Ama bebek daha çok yeni. Bir ay ya var ya da yoktur."

Bu haber beni öyle çok yıkmıştı ki, ağlamaya başladım. Teyze hemen ebeyi çıkardı yanımızdan. Yalnız kalmak istiyordum. İçimde olan bu şeyle yalnız kalmak istiyordum. Onu sahiplenemiyordum bile. Taehyung'dan değilse eğer ben bir ömür o çocuğa nasıl bakacaktım? Bakamazdım. Onu büyütemezdim. Sahiplenemezdim. Onu bir an için yok etmek istedim.

Ama bunu isterken kendimi o kadar kötü biri olarak gördüm ki kendimden tiksindim. Ellerim karnıma dolanmadan ağzıma götürüp sıkarak ağlamak zorunda kaldım. Çünkü bunu yapsaydım, o bebeğe sahip olmak isterdim.

Bu yüzden akşam ayazı her yanı sarana kadar durmayan gözyaşlarımla sarılıp durdum karnıma. Çünkü bu kötülükten kurtulmanın daha farklı bir yanını bulmuştum. Artık ağlamayacaktım. Bunu anlamıştım. Evden çıkarken, Yungeom yeni işten dönüyordu. Bana selam verdi ama ben onun selamına cevap veremeyecek kadar yorgun bir şekilde yanından geçtim. Bir şeyler söylemek için durduracak oldu ama sonra bundan vazgeçti. Beni o an kendi halime bıraktığı için minnettardım.

Çünkü aklımdaki tehlikeli fısıltıları duysaydı eminim beni ayıplardı. Ama benim ayıplanmaya değil, ayıplarımın örtülmesine ihtiyacım vardı.

Uçurumun olduğu yamaca doğru giderken, semada gördüğüm yıldızlara bakarak oturdum. Kısa sürede hafızamda olan güzel şeyleri hatırlayarak tebessüm etmeye çalıştım. Kendimi kandırmak kolaydı.

"Özür dilerim," dedim, daha minnacık olan bebeğime sarılarak. "Seni büyütürken kendimden mahrum etmek daha büyük bir acımasızlık olurdu. Sana bu kötülüğü yapamam. Sana her baktığımda, şüpheyle nefret edemem senden. Oysa senin ne suçun var? Tüm suç bende. Ama korkma. Senin her daim yanında olacağım ben. Hep birlikte olacağız biz."

Sonra ayağa kalktım. Bunu istemiyordum ama ben o kadar güçlü değildim. Ölüm, yaşamak kadar acıtmayacaktı beni. Biliyordum. Bir adım attım. Ayağımın altındaki taşların aşağı doğru kayıp gittiğini hissettim. Sonra korktum. Gözlerimi sıkıca kapattım. Olmayan cesaretimle avuçlarımı açtığımda, kalbim çok hızlı atıyordu.

Bunu yapmak istemiyordum. Fakat bu ihtimalle zaten o bebeğin sonu olacaktım.

Ama kalbim öyle çok hızlı atmaya başladı ki, hissettiğim şeyden ötürü zaten kayıp gidecektim.

Bunun böyle olması mümkün müydü?

"Jungkook," diye seslenen ses benim rüyalarımın bir parçası mıydı? Çünkü kayıp gitmek isterken, belimden tutarak beni kendine öyle çok çekti ki şimdi asıl uçurumdan düştüğümü sandım. Öyle sıkı sararak beni geriye doğru çekti ki, avuçlarında bir ceset taşıdığının farkında bile değildi. "Jungkook, buldum seni sonunda." Diyor, saçlarımdan şakaklarıma kadar öpüyordu.

Bulduğun ben miydim Taehyung? Çünkü seni görmeyeli bir hayli kaybolmuştum. Şimdi bul beni. Bu mezarın içinden çıkamıyorum. Biliyorum ki, beni yine sen yaşatabilirsin. Ben ancak senle yaşayabilirim ölene kadar. Çünkü seni yaşamak isteyecek kadar seviyordum.



....

Alın kavuştular birbirlerine... merak etmeyin Jk öğrenecek gerçeği.  Sonrada tahmin ettiğiniz şeyler dermişim. Komik taekookumuza az kaldı.

Kurgunun kaoslarından bıktınız, yorumlarınızdan gördüm... bu hoşuma gitse de bundan sonra pek yazmayacağım. Sehun'a yazılacak bir son bulun yeterli bana :D

Ben Nicotesy, bir süre ortalıkta olmayacağım kendinize iyi bakın.

Continue Reading

You'll Also Like

9.8K 1.6K 27
"Eşcinsellik?" diye sordum, "Bu konuda senden daha açık görüşlü olduğumu düşünüyorum." "Öyle mi?" "Öyle, yani ailemi ve nasıl yetiştiğimi biliyorsu...
Make Love By kedi

General Fiction

365K 39K 34
Delta Jeon Jungkook, kalbini omega Kim Taehyung'un ellerine vermişti.
25.3K 1.4K 29
♡︎𝕊𝕖𝕪𝕣𝕒𝕟 𝕤𝕖𝕟𝕚 𝕟𝕖𝕕𝕖𝕟 𝕤𝕖𝕧𝕚𝕪𝕠𝕣𝕦𝕞 𝕓𝕚𝕝𝕚𝕪𝕠𝕣 𝕞𝕦𝕤𝕦𝕟? Çü𝕟𝕜ü 𝕓𝕖𝕟𝕚 𝕒𝕟𝕝𝕒𝕪𝕒𝕟 𝕥𝕖𝕜 𝕜𝕚ş𝕚 𝕤𝕖𝕟𝕤𝕚𝕟...♡︎
317K 20.7K 18
-Tamamlandı.- •Omegaverse• • Benzersizdi. Işıldayan gözleri, parlayan kürkü... Güzeldi. Tek bir bakışta önüne diz çökmelerini sağlayacak kadar güzeld...