Dük ile Beş Çayı

By tgceymn

255K 35.1K 5.7K

Geçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız? On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğun... More

BİRİNCİ BÖLÜM
İKİNCİ BÖLÜM
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
BEŞİNCİ BÖLÜM
ALTINCI BÖLÜM
YEDİNCİ BÖLÜM
SEKİZİNCİ BÖLÜM
DOKUZUNCU BÖLÜM
ONUNCU BÖLÜM
ON BİRİNCİ BÖLÜM
ON İKİNCİ BÖLÜM
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ON BEŞİNCİ BÖLÜM
ON ALTINCI BÖLÜM
ON YEDİNCİ BÖLÜM
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM
ON DOKUZUNCU BÖLÜM
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM
YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM
YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM
OTUZUNCU BÖLÜM
OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM
OTUZ İKİNCİ BÖLÜM
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM
OTUZ ALTINCI BÖLÜM
OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM
OTUZ SEKİZİNCİ BÖLÜM
OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM
KIRKINCI BÖLÜM
KIRK BİRİNCİ BÖLÜM
KIRK İKİNCİ BÖLÜM
KIRK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KIRK DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
KIRK BEŞİNCİ BÖLÜM
KIRK ALTINCI BÖLÜM
KIRK YEDİNCİ BÖLÜM
KIRK SEKİZİNCİ BÖLÜM
KIRK DOKUZUNCU BÖLÜM
ELLİNCİ BÖLÜM -FİNAL-

YİRMİNCİ BÖLÜM

6.8K 854 169
By tgceymn

Beni instagramdan da mutlaka takip edinnn. Bölüm öncesi alıntıları oradan paylaşacağım. Belki takipçi sayımız artarda bu kitapları ellerimize alıp okuma şansımız olur. Seviliyorsunuz. 


Dük ile yaşadıklarımızı düşündükçe tenimin üzerinde gezinen alevleri hissediyor gibi oluyordum. Sanki tenim bana dar geliyordu. Bedenim sancıyor, onunla daha fazla zaman geçirmek, bir gün sonra başıma ne geleceğini düşünmeden davranmak istiyordum.

Ne kaybedebilirdim ki?

William ile olan ilişkim kesin bir sonla kapanmıştı. William istediği kadar peşimden koşabilirdi. Helena artık onun hayatında yer almayacaktı. Kendi zamanıma dönmem ne kadar zamanda ve nasıl gerçekleşeceğini de bilmediğime göre burada nasıl yaşayacağıma karar vermek kalıyordu geriye.

Her ne kadar William ile ilişkisi kesilse de Helena'nın diğerlerinin gözünde itibarını kaybetmesi iyi bir evlilik yapamayacağımın göstergesiydi. Zaten bende bu zamandan biriyle evlenebileceğimi sanmıyordum. Bu düşünce aklıma dükü getirdi. Onunda benimle evlenmeyeceğini bildiğim için beklenti içinde olup kalbimi kırmama gerek yoktu.

Peki onunla güzel vakit geçirmekten kendimi neden alıkoyuyordum?

Bana sahte nişanımızdan sonra verecekleri az değildi. Onunla sakin bir kasabada geri dönene kadar hayatımı sürdürebilirdim. Aşktan yana şansımın olmadığına bakılırsa yalnız kalmak en iyisiydi.

Üstelik dükün dokunuşları, öpüşü aklımı başımdan alıyordu. Ne zaman yanında olsam bana daha fazla dokunmasını istiyordum. Hiçbir zaman temas bağımlısı biri olmamıştım. Oysa şimdi farklı hissediyordum.

Dükün yanından geldikten sonra akşam yemeğine kadar odamda saklandım. Yemek zamanı yaklaştıkça aldığım kararın heyecanıyla midemin düğümlendiğini hissediyordum. Bu zamanının insanı değildim. İnsanlardan uzaklaşana kadar sahtede olsa bir dükün nişanlısı olmanın keyfini çıkaracaktım.

Artık Emre Mert için üzülmeyecektim. Benim için geride kalmış, kötü bir anıdan ibaretti.

Hem bu zamanın keyfini çıkarmam daha iyi olurdu değil mi? İnsan kaç defa geçmiş hayatına dönebilirdi ki?

Yemek saatinden önce dükün uşaklarından biri elinde notla geldiğinde kalbim hızla çarpmaya başladı. Heyecan hissetmek çok güzel bir duyguydu. İnsanı saç diplerinden ayak parmak uçlarına kadar beklentiyle doluyordu.

Akşam yemeğinde sana eşlik edeceğim.

Her zaman senin olan

Charles

Bu notta erkeksi el yazısıyla yazılmış notları okurken kalbim sanki olduğu yerde genişliyordu. Muhtemelen benim gergin olacağımı düşünerek notu göndermişti. Kağıda bir süre daha baktım ve onu saklamaya kadar verdim. Eden Park'tan gelirken elbiselerimi koyduğum sandığı açtım. Kıyafetler çıkarıldığı için içi boştu. Genelde bu sandıkların gizli bir bölmesi olur diye biliyordum. Babaannemin annesinin öyle bir gözü olduğunu ve genelde orada sakladığı paralarla hayırsız kocasına rağmen çocuklarını büyüttüğü anlatılırdı. Sandığın iç kısmında elimi gezdirdim. Yüzeyi kullanılmaktan aşınmıştı ama herhangi bir gizli bölme var gibi görünmüyordu.

Derin bir iç çekerek pes etmek üzereydim ki sonunda elim bir çıkıntıya değdi. Önce oradan tırnağımı sokup çıkarmaya çalıştım ama olmadı. Sonunda tam tersi bir taktik deneyerek ittim. Bu sefer yüzeyin birkaç santim kalktığını görünce hemen açtım.

Gizli bölmenin için tahmin ettiğim gibi boş değildi.

Helena'yı tanıdığım kadarıyla gizli bölmede William ile ilgili eşyalar saklıyor olmalıydı.

Keten beze sarılı bir şeyler vardı. Bezin üzerine lavanta çiçekleri işlenmişti. İpin renginin solgun olmasına bakılırsa uzun zaman önce işlenmiş gibi duruyordu. Belki de annesinden kalmaydı. Bezle ilgili herhangi bir anıya ulaşamamak kaşlarımın çatılmasına neden oldu.

Zihnimde bu gizli bölmeye dair bir anı yoktu. Bu nasıl olabilirdi? Tabi bunları koyan Helena değilse o zaman mantıklı bir açıklaması olabilirdi.

Bir gizemin karşısında olduğum zamanlardaki gibi kalbim hızla atmaya başladı. Bazen hatırlamadığımız anıların olması gibi Helena'da buraya koyduklarını unutmuş olabilir miydi?

Bezin içindekileri açmadan bunu öğrenmeyecektim.

Uzanıp bezi aldıktan sonra hafifliğinden içindekilerin kağıt olduğunu anladım. Diz çöktüğüm yerden kalkıp yatağa doğru ilerledim. Elimdekiler sanki her an parçalanıp toz olabilecekmiş gibi özenli davranıyordum.

Keten bezi yavaşça açarken lavanta kokuları odanın içine yayıldı. Bezi tamamen açtığımda üstte duran kalın kağıda yapılmış resim gördüm. Neredeyse on üç yaşından büyük göstermeyen bir kızın resmiydi. Yeşil gözleri, altın rengi saçları iyi resmedilmişti. Yüzündeki gülümseme mutlu olduğu o anı ölümsüzleştirmişti. Helena'ya benzemiyordu. Gözlerimi kapattık zihnimi zorladığımda bir kahkaha sesi duyuyor ve lavanta tarlasını hatırlıyordum ama kız zihnimde net görünmüyordu.

Resmin altında Sevgili Catty yazıyordu. Başka bir bilgi yoktu.

İçimde hissettiğim arkadaşça sıcaklığa bakılırsa Catty Helena'nın arkadaşı olmalıydı.

Diğer kağıtlarda kızın bahçede ve Eden Park'taki salonda çizilmiş resimleri vardı. Sadece dört resim, mor bir kurdele, dantelle çevrilmiş bir peçete. Sonunda da bir mektup vardı. Katlarındaki ize bakılırsa birçok kez okunmuş görünüyordu.

Sevgili Helena,

İyi olduğunu umarak bu mektubu yazıyorum, hasta yatağımda yatarken senin yaşadıklarını duymak kalbimin daha çok ağrımasına neden oluyor. Biliyorum bana hala kızgınsın ve mektuplarımın hepsini bana geri göndermenden benimle bir daha konuşmak istemediğini anlıyorum ama senin böyle acı çekerken yalnız olduğunu bilmek kalbimi kırıyor.

Eden Park'ta oturup vakip geçirdiğimiz zamanları düşünüyorum sık sık. İkimizde yalnız çocuklardık belki de bu yüzden kız kardeş gibi olduk. Erken yaşta babamın yüzünden ayrılmak ve sonunda evlenmek zorunda kaldığımda senden uzaklaşmamalıydım.

Babamın sana söylediği o kelimeleri bilmiyordum ama onun kadar bende suçluyum. Evlilik etrafımı pembe bulutlarla kaplamış, gözlerimi kör etmişti. Seni görmezden gelmek yaptığım en büyük hataydı. Biliyorum kalbini onarılamaz şekilde kırdım. Kendimi kaybettiğim o zamanlarda beni ben olduğum için seven ve dostum olan seni kırdığım için şimdi Tanrı tarafından cezalandırılıyorum.

Şimdi acını yaşarken bir dosta ihtiyacın olacağını biliyorum. Burada eşimin iki arkadaşı da var. Av için buradalar. Belki onlarla olmak sana o adamı biraz olsun unutturur.

Hala beni bir dost olarak görme ihtimalin varsa ne olur bana yaz. Eğer mektup göndermezsen bir daha benimle konuşmak istemediğini düşünecek, seni rahatsız etmeyeceğim.

Sevgilerimle

Seni hala dostu olarak gören Chatterina.

Mektubu okuyunca bütün hatıralar barajın kapağı açılmış gibi zihnime akmaya başladı. Hala net olmamakla birlikte Helena'nın bir arkadaşı olduğunu hatırlıyordum. Zihin karmaşık bir yapıydı ve sınırları yoktu. Helena yaşadığı acı olaylardan sonra arkadaşının anılarını bastırmış olmalıydı.

Catty'nin –Helena resimleri çizen kişiydi ve ona öyle sesleniyor olmalıydı ki lakabını yazmıştı.- anılarda olması ama ayrıntılara yer verilmemesi yaşadıkları kötü bir andan sonra Helena'nın bunları silmek istemesi olabilirdi. Psikolojide bu tarz savunma amaçlı zihnin kendini korumaya aldığını biliyordum. Helena kendisi için değerli bir dostu kaybettikten sonra mı takıntılı biri haline gelmişti?

Catty ona nasıl kötü davranmıştı acaba? Ne kadar zorlasam da bir anıya sahip değildim. Bu hatırlama girişiminden elde edebildiğim tek şey baş ağrısı oldu. Bu zamana kadar Helena'nın anılarına hep o anıyı tetikleyen bir şeyle karşılaştığımda ulaşabilmiştim. Arkadaşını şimdiye kadar hatırlamamamın nedeni bu olabilir miydi? Eğer durum duysa daha hangi konuları hatırlamadığımı merak ettim. Sonunda bezi düzeltip sandığa yerine koyarken bu olayı daha sonra düşüneceğime dair kendime söz verdim.

Önce yemek hazırlığı yapmam gerekiyordu.

Polly geldiğinde çoktan sandığı kapatmıştım. Oldukça heyecanlı görünüyordu ama ne olduğunu sormadım. Bana göre genç olsa da bu zamanda artık evlenme yaşına yakınlaşmış biriydi. Beni hazırlamak için hevesle dans eder gibi odanın içinde gezindiğinde gülümseyerek onu izledim.

Kayısı rengi şifon elbiseyi giydim. Elbisenin üzerindeki şifon tül bir bulut kadar hafifti. Bal rengi saçlarımla, yeşil gözlerim elbisenin rengi sayesinde daha fazla ön plana çıkmıştı. Polly saçlarımı ara ara görerek ensemde güzel bir topuz yapmış, birkaç buklenin serbestçe omuzlarımdan aşağıya düşmesini sağlamıştı.

Güzel görünüyordum.

Merdivenlerden ağır ağır inerken bulunduğum zamana Helena'nın anıları sayesinde ne kadar çabuk alıştığımı düşündüm. Bazı anılarını hatırlamadığım gibi acaba başka durumlar da var mıydı merak ediyordum.

Ara sıra eğer Helena'nın hayatına müdahale etmeseydim neler yaşayacağını merak ederken buluyordum kendimi. Hala William'ın peşinden koşardı muhtemelen. Peki ben dük ile sahte bir nişanı kabul ederek gelecek hayatımda neyi değiştirmiştim? Bu kadar kısa zamanda sanki yıllardır buradaymış gibi hissediyordum. Kendi hayatıma dair çoğu anıyı hatırlamakta zorlanıyordum. Mesela en yakın arkadaşlarımın –gerçi iki tanesi solucandı- soy isimlerini bile hatırlamıyordum.

Bunun bir sorun olduğu kesindi. Ne yapacağımı da bilmiyordum üstelik.

O falcıyı bir kez daha görmek isterdim.

Bana başıma neler geleceğini ve geri dönmek için yapmam gerekenleri söylemeliydi. William'a karşı mesafeliydim ama o benim peşimden geliyordu. Böyle insanlardan nefret ediyordum. Beni istemediğini bu kadar net göstermişken geri çekildiğimde neden beni geri almak için hala ısrar ediyordu? Bu bir çocuğun oynamadığı oyuncağı başka bir çocuğa verince kıskanmasına benziyordu.

Bir oyuncak olmaya niyetim yoktu. Ne geçmiş ne de gelecek hayatımda.

Cilalanarak parlatılmış merdivenlerden indiğimde onu gördüm. Siyah takımının içinde göz kamaştırıcı görünüyordu. Mumların yanmasına rağmen sanki görünmekten çekinmek istercesine gölgelere sığınmıştı. Kıyafeti, saçları onun gölgelerin kralı gibi gösteriyordu. Bu adam çok çekici biriydi. Ona baktığımda kalbimin hızlı atmasına engel olamıyordum. Bu duygular aşk değildi. Öyle derinden bağlı değildim belki ama bakışı, dokunuşu beni içten içe titretiyordu. Böyle birinin etkisi altında kaldığında insan nasıl davranacağını bilmiyordu.

Tehlikeli bir adamdı.

Başını kaldırdı ve gözleri beni buldu. Bakışları gölgede kaldığı için bana baktığını fark etsemde nasıl bir ifade taşıdıklarını bilmiyordum. Ben merdivenin son basamağına geldiğimde o da bana yaklaştı ve kolunu uzattı. Mavi gözleri öyle yoğun bakıyordu ki gözlerinden bir an için kendimi alamadım.

"Bu akşam çok güzel görünüyorsun," dedi boğuk sesiyle. Gözleri saçlarımda, yüzümde, omuzlarımda dolanıyordu. Yüzüme değen nefesinden aldığım kadarıyla gelmeden önce viski içmişti. Elimi koluna koyarak gülümsedim.

"Teşekkür ederim, sende çok yakışıklı olmuşsun," dedim iltifatına beklemeden karşılık vererek. Bu gelecek zamanda alıştığım bir özellikti. Ben ona iltifat edince dükün kaşları havalandı.

"Ah demek beni yakışıklı buluyorsun," diye sordu yandan bir gülümsemeyle bana bakarken bir yandan da koridorda yemek salonuna doğru götürüyordu.

Adamın hoşuna gitmişti. Yakışıklı olduğunu bilmeyecek kadar toy bir adam olmadığını bildiğimden söylediklerime devam ettim. Battı balık yan gider. Madem böyle bir ilişkimiz vardı bende bunun keyfini sürmekten geri kalmayacaktım.

"Evet," dedim derin bir iç çekerek. "Başka kötü özelliklerinizin yanında görünüşünüz her şeyi kapatıyor."

Koridorda yankılanarak geçmişten gelen hayaletleri kovalayacak kadar güçlü bir kahkaha attı. "Yani birini öldürsem bile görünüşüm sayesinde bundan kurtulabileceğimi mi söylemek istiyorsun?" diye sordu. Gözlerini kısarak bana baktı. Vereceğim cevabı merak ediyor gibiydi.

"Açıkçası," diye başladım yemek salonunun kapısına geldiğimizde. Uşak kapıyı açmadan önce "Senin birini öldürmene gerek kalmadan başkasının senin adına bunu yapacağını düşünüyorum," diyerek cümlemi tamamladım. Bana baktığında yüzündeki gülümseme çarpıcı bir hal almıştı. Uşak kapıyı açtığında içeri adım attık.

Odadaki herkes dönüp bize baktığında bir an nefes almakta zorlandım. İnsanların dikkati üzerimde olunca bu kadar gerileceğimi düşünmemiştim. Dük elini elimin üzerine koydu. Bakışlarım ona döndüğünde bana cesaret verircesine gülümsedi. Mum ışığında film sahnesi gibi bir odada onun gözlerine bakmaktım. Birkaç gündür onu tanımama rağmen güveniyordum. Yanımda olduğunu bilmek kalbimde sıcak bir esintiye neden oluyordu.

Kimisi merakla, kimisi şaşkınlıkla bakıyordu. Leydi Clune ve annesinin nefret dolu bakışlarını atlamamakta gerekir ama kimse Charles'ın annesi hariç mutlu bir çift görmüş gibi görünmüyordu. Özellikle içkisini yudumlarken sabit bakışlarını bize dikmiş olan Sebastian Caversham.

"Merak etme ben yanında olacağım," dedi dük annesinin yanına götürürken gerildiğimi anlamıştı. Beni bu kadar kolay okuyabildiği için sevinmeli miydim yoksa kendime kızmalı mıydım emin olamıyordum.

Düşesin yanına geldiğimizde onun dikkatli bakışlarla beni incelediğini fark ettim. Oğlunun sahte bir nişanlı edindiğini bilmiyordu. Bu yüzden onun gelini olacağımı düşündüğü için incelemesini normal karşıladım. En azından yüzünde sıcak bir gülümseme vardı.

Yanına oturmadan önce kısa bir reverans yaptım. Gülümsemesine bakılırsa doğru bir harekette bulunmuştum.

"Hoş geldiniz Bayan Mercer," dedi ve yanına oturmam için elini koltuğun üzerine koydu. "Sana artık Helena demeliyim." Sesi de bakışları kadar samimiydi.

Düşesin yanına oturduğumda diğer kızların anneleri tarafından mercek altına alınacağımı biliyordum. Dük bizim yan yana oturmamıza baktı ve gülümsedi.

"O halde ben izninizi isteyeceğim sevgili anneciğim. Sevgili nişanlımı sizin eşliğinize bırakıyorum." Hoş bir gülümsemeyle başını eğdi ve bizi baş başa bırakarak arkadaşının durduğu büfeye doğru ilerledi.

Acaba yemeğe daha ne kadar vardı?

Sakin olmalıydım. Ben sadece rol yapan nişanlıdan başka bir şey değildim. Kendimi açık etmediğim sürece sorun olacağını sanmıyordum. Helena'nın anılarına sıkı sıkı sarılıp ona göre konuşursan büyük bir sorun yaratmadan işin içinden çıkabilirdim.

"Bayan Mercer," diye konuşmaya başladı düşes ama sonra durup gülümsedi. Gülümsemesi aynı oğlunun gülümsemesine benziyordu. "Sanırım artık sana Helena diye seslenmeliyim. Hiçbir zaman yakınlarımla bu kadar resmi olmayı sevmem," derken içten görünüyordu. Ona kanım kaynamıştı. Boşuna gerildiğimi daha iyi anladım.

Gülümseyerek karşılık verdim. "Nasıl rahat hissedecekseniz öyle seslenebilirsiniz," diye karşılık verdim.

Diğer üç kadında dikkatli bakışlarla bizi izliyor ama konuşmaya katılmayarak tepkilerini gösteriyorlardı. Kötü söz söyleyerek düşesin müstakbel gelininin alınmasını istemiyordu. Bu yüzden sessiz kalarak daha kötüsünü yapıyorlardı. Düşeste bunu fark etmiş olacak beni kadınlarla tanıştırdıktan sonra tek kelime etmemişlerdi. Bu yüzden dikkatimi düşesin konuştuklarına verdim.

Konuşmalarımız basit konular üzerinde geziniyordu. Bundan memnundum. Helena'nın zihninde bu döneme ait uygun konu olarak nakış, moda ve bunun gibi bilgilerden ibaretti. Elimdeki bilgilerle yetindim.

Uşak kapıdan içeri girip yemeğin hazır olduğunu söyleyene kadar birçok nakış türünden, düşesin evlenmeden önce yaptığı mendillerden ve modanın nasıl bir yön değiştirdiğinden konuştuk. Bir an annemle arkadaşlarına gittiğimizde yaptığı konuşmaları hatırladım.

Dük hemen yanıma gelmiş annesine gülümsedikten sonra kolunu bana uzattı. "Bu kadar güzel bir kadına ilk defa eşlik ediyorum," derken gözleri parlıyordu. Onun kelimelerinin bir an için doğru olduğunu düşündüm çünkü yüzünde heyecanlı olduğunu gösterebilecek bir ifade vardı.

Elimi koluna koyduğumda ilk seferdeki gibi içimden geçen o elektrik akımını hissettim. Bedenimi ona yaslamamak için kendimi zor tutuyordum.

Bana doğru eğildi ve dudağı kulaklarıma değdi. Bir an adımlarım şaşsa da hemen kendimi toparladım. Nefesi kulağımı okşarken konuştu. "Annemle iyi anlaşabildiniz mi?"

Annesinin heyecanlı ifadesini düşününce nefesim tekledi. "Anneniz sahte nişanımızdan sonra üzüleceği için açıkçası kendimi suçlu hissediyorum."

Charles önce resmi konuştuğum için sonra da sahte nişanın konusunu açtığımdan suratını astı. "Sen o işi bana bırak," dedi keyifsiz bir sesle. O da sahte nişanından sonra annesinin kırılacağını anlamış olmalıydı.

Masanın benim oturduğum kısmına geldiğimizde dükün kolundan elimi çekmeye yeltendim ama dük güçlü parmaklarını elimin üzerine koydu. Şaşkın bir ifadeyle ona baktım.

"Benim nişanlımsın. Burada oturamazsın," dedi ve beni onu izlerken konuştuğu genç kadınların oturduğu sandalyeye götürdü. Bu sandalyede oturan üçüncü kadındım. "Oldukça çapkın biri gibi görüneceksiniz," dedim kendime engel olamadan. Sandalyemi oturmam için iterken attığı hafif kahkahayı duydum. Sandalyemin arkasında dururken öne doğru eğildi.

"Merak etme senden başkasını gözümün görmediğini anladıklarında böyle düşünmeyecektir," derken sesi boğuk, tenime değen nefesi sıcaktı. Bir an sonra kendi yerine geçmek için arkamdan ayrıldığında gözlerimi ona dikmemek için kendimi tuttum. Eğer o an bakarsam gözlerimden taşan tutkuyu görmüş olacaktı.   

Continue Reading

You'll Also Like

AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

70.1K 3K 33
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...
AŞK-I DERUN By 👑

Historical Fiction

3.3K 281 10
Büyük bir sevda ile bir araya gelen iki gönlün büyük imtihanları. Kuruluş Osman karakterlerinden alınmıştır. Algon sevdasını birde kendi hikayelerimi...
7.7K 4.2K 19
Mavinin Yeşili'ni final yaptıktan sonra devam edeceğim, bir fikriniz olsun diye paylaşmak istedim^^ Bir yola çıkarsın, ne olacağını bilmeden. Cesursa...
829 75 14
Kendi öz irademle yayimlamaya basladigim bana ait bir çalışmadır. Örnek teşkil edilmesi icin lütfen izin alip bildiriniz. Lütfen tanıtım bölümümü oku...