BİR KİBRİTLE 𝘠𝘖𝘒 OLMAK

By zanegzo

7M 654K 562K

❝İnsan bir kutu kibrite benzer. Varolur, yanar ve söner.❞ Bu hayatta nasıl bir kibrit olacağına sen karar ve... More

BİR KİBRİTLE 𝘠𝘖𝘒 OLMAK
Bilgilendirme
Gelecekten Kesit
İLK KİBRİT
2. KİBRİT
3. KİBRİT
4. KİBRİT
5. KİBRİT
6. KİBRİT
8. KİBRİT
9. KİBRİT
10. KİBRİT
11. KİBRİT
12. KİBRİT
13. KİBRİT
14. KİBRİT
15. KİBRİT
16. KİBRİT
17. KİBRİT
18. KİBRİT
19. KİBRİT
20. KİBRİT
21. KİBRİT
22. KİBRİT
23. KİBRİT
24. KİBRİT
25. KİBRİT
26. KİBRİT
27. KİBRİT
28. KİBRİT
29. KİBRİT
30. KİBRİT
31. KİBRİT
32. KİBRİT
ÖZEL KİBRİT
ÖZEL KİBRİT II
ÖZEL KİBRİT III
33. KİBRİT
34. KİBRİT
35. KİBRİT
36. KİBRİT
37. KİBRİT
38. KİBRİT
39. KİBRİT
40. KİBRİT
41. KİBRİT
42. KİBRİT
43. KİBRİT
44. KİBRİT
45. KİBRİT
46. KİBRİT
47. KİBRİT
48. KİBRİT

7. KİBRİT

130K 11K 6K
By zanegzo

Bir kibrit yak...

«Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı? | Victor Hugo»

Seni ağlarken gördüm, o an sıkı yönetimle ağlamak yasaklansın istedim, Balkan kızı.

| Geçmiş zaman, Türkiye Cumhuriyeti |

Diğer gecelerde yaptığı gibi Yüzbaşı Ayhan Alaz mektup yazıyordu. Bulunduğu karakolda iletişim çoğu zaman kesikti. Altyapı sorunu olsa da bazen de kendileri bilerek kesiyordu. Karakol önemli bir noktadaydı ve dikkat çekmemesi için tüm bağlantıları kopardıkları zaman dilimleri oluyordu.

Bu yazdığı kaçıncı mektup bilmiyordu. Ruhu ateş, gözleri alevdi. Dudaklarına yaklaştırdığı kâğıdı diliyle ıslattı. Kapattığı mektubu cebine yerleştirdi, gün doğmadan teslim etmesi gerekiyordu. Resmî yazışmalar dışında kalan bir mektuptu. Cebinde duran diğer bir şeyi avuçlarının arasına aldı.

Derin bir şekilde iç çekti Ayhan. Güzel karısı Maria ve iki çocuğuyla birlikte poz veriyordu. Küçük kızının doğumunu kaçırmak zorunda kalmıştı. Maria yine de kocasını mahrum etmemek için her anlarından fotoğraf çekilmesini istemişti. İlk kez kızını kucağına alan Maria sanki yanında kocası da varmış gibi gülümsüyordu. O andan kalan bir fotoğraftı. Eline ulaşan son fotoğraflardan biriydi. Yatağın üstüne çıkıp kardeşine heyecanla bakan gözlüklü kızına gülümsedi.

Onun ise hiçbir doğum gününe katılamamıştı. Hiçbir anında yanında olamamıştı. Ne hastalığını bilmişti ne de sağlığını. Kızına dair en belirgin anısı ise küçükken bacağına yapışıp, "Ne odi tato!" diye yalvarmasıydı. Gitme baba, derdi. Gitme baba seni özlüyorum. Seni hiç göremiyorum. Seni çok seviyorum.

Gitmesi gerekirdi. Vatan, anlı şanlı bayrak, kanla kazanılan bu topraklar ona emanetti.

Her şeye rağmen ne kızı ne de karısı bir kere olsun "Of!" dememişti. Her zaman "Olsun!" demişlerdi. "Sen sağ ol, gerisi önemli değil!"

Fotoğrafı öptü. Tekrar ve tekrar. Göğsüne tekrar yerleştirdiğinde ise bir sonraki özel anlarını kaçırmamayı umdu. Ummaktan başka çaresi yoktu. Vatan söz konusuysa gerisi teferruattı. Karısı Maria da bunun bilincindeydi.

Duyduğu taş çarpma sesine dikkat kesildi. Bakışları bir şahin gibi odaklanırken olduğu yerde kaldı. Omzundaki telsizi yerinden çıkartıp ayarlama yaptığı sırada büyük bir patlama sesi kulaklarına doldu. O ilk patlamanın etkisini atlatamazken bir tanesini daha işitti.

"Komutanım!"

"Saldırı altındayız!"

"Komutanım!"

Askerlerin acı içindeki yakarışları boğuk boğuk geliyordu. Patlamanın şiddetli etkisiyle bedeni ileriye doğru savrulmuştu. Yüz üstü yere çarparken alnında bir kesik oluştu. Elindeki telsizini bırakmıyordu. "Kuzey karakoluna saldırı düzenlendi," dedi can havliyle. "3452 beni duyuyor musunuz? Kuzey karakoluna saldırı düzenlendi!"

İletişim kopuktu. Karşı taraftan bir yanıt alamıyordu. Bu saldırı uzun bir zamandır planlanıyordu ve o gün gelip çatmıştı. Karakoldaki bütün evrakları ve teknolojik aletleri almak için oradaki herkesi öldürmeye ant içmiş ITO elebaşları, hız kesmeden saldırılara devam etmişti.

Günler sonra ise Ayhan Alaz kendine geldiği ilk anda planlandığı gibi örgüte teslim olmuştu.

Nerede olduğunu bilmediği bir yerdeydi. Havanın karanlık olduğunu küçük pencereden sızan ay ışığından görebiliyordu. Karısını, çocuklarını ve ona bağlı olan askerlerin akıbetini merak ediyordu.

"Uyan Ayhan uyan!" dedi sandalyesine sert bir tekme vurulurken. "Sabah oldu sabah!"

"Ne var kancık? Buradayız işte, bir yere kaçtığımız mı var?"

"Karı koca ne kadar güzel konuşuyorsunuz. Ağzınızdan bal damlıyor resmen."

"Karım nerede?" dedi Ayhan. Güzel Maria'sının akan her kanının hesabını soracaktı. Bu işin sonunda şehit olsa bile kimseye kök söktürmeden gitmeye niyeti yoktu. "Onu serbest bıraktınız mı?"

"Serbest bırakacağımızı kim söyledi?"

"Piç kuruları!" diye öfkeyle bağırdı. "Onu serbest bırakacaksınız! Duydunuz mu beni?! Ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getiririm!"

"Sen uyurken biraz karakolunuzdan aldığımız belgeleri inceliyordum." Bölgenin yönetiminden sorumlu olan elebaşı birçok bilgi öğrenmişti. "Demek bir gizli üs kuruldu."

"Evet," dedi yüzbaşı Ayhan. "Hepinizi bağırta bağırta sikmek için."

"Bak sen..." diyerek sinsice gülümsedi. "Bize niye haber vermediniz?"

"Yatağınızda basmak için," dedi Ayhan onun gibi gülerken. "Bir gece ansızın şafak operasyonuyla sizi bastığımızda götünüze don giymenize bile izin vermeyeceğiz."

"Boş lafları geçelim yüzbaşı," dedi. Diğer yazışmaları ortaya çıkarıp bağlı olan adama doğru fırlattı. "Karının aksine uyanıksın demek," diye devam etti. "Bir süredir Peter Kalovski'yi araştırıyormuşsun... Bir şeyler bulabildin mi bari?"

Karısının erkek kardeşi, ITO'ya çalışan bir doktordu. Bunu bir süredir biliyordu ve süreci ailesine belli etmeden yönetmeye çalışıyordu. Peter Kalovski'nin insanlığa yaptığı en büyük kötülük kimyasal silah artırımına yardımcı olmasıydı. Yüzbaşı nefret dolu bir dille, "Onu kendi silahıyla öldüreceğim," dedi. "O gazın içinde sürüne sürüne ölecek. Geberecek."

Gönderdiği mektuplara güvenmekten başka çaresi yoktu Ayhan'ın. Er ya da geç o mektuplar alıcıya gidecekti.

"Tabii sen ondan önce ölmezsen." Yüzbaşına sert bir tokat atmasına rağmen karşısındaki adam hiçbir tepki vermemişti. "Şimdi sohbeti kısa keselim ve asıl meseleye gelelim yüzbaşı. Toplamda kaç tane gizli üs var?" Bir cevap alamadığında yüzüne sert bir darbe daha indirdi. "Cevap ver yüzbaşı!"

"Çok," dedi yüzbaşı. Söyleyeceği şeyler çok gizli bilgiler değildi. Zaten teslim olmadan önce üstleriyle planlar yapmıştı. "Hepsini bulamayacağınız kadar çok."

Elebaşı ona bir fotoğraf gösterdi. Küçük şehir gibi duran, kentin ortasına konumlanmış olan binayı eliyle işaret ederken, "Kasırga Hava Üssü," dedi. En büyük gizli üs, KHÜ* idi.

Kasırga, diğer fırtınalara benzemez ve oluşması için günler gerekir; binlerce kilometre karelik alan kaplayarak fark edilebilir bir yol izlerdi. Bir anda ortaya çıkar ve saniyeler içinde içine kattığı her şeyi yok ederdi. Bir kasırga başladığında durdurmak imkânsızdır derler; kendiliğinden dinmesi beklenirdi. Öfkeli bir kasırga ise herkesin felaketi olurdu. İşte bu projenin temeli de bir kasırgayı andırıyordu.

Bu yüzden üssün adı kasırgaydı.

Savunma bakanı tarafından yeni bir askeri gücün ortaya çıkışı yıllar önce üstü kapalı bir şekilde meclise duyurulmuş, oylamaya sunulmuştu. Gizli üssün yetiştirdiği askerler normal askerlerle aynı eğitimi almıyordu. Yeni bir eğitim sistemi geliştirilmişti. Daha acımasız, daha dayanıklı ve daha güçlü olacakları eğitim modeli oluşturulmuştu.

"Kasırga Hava Üssü nerede?" Elebaşı, şu ana kadar Türk milletinden korkmuyorduysa bile artık korkuyordu. "Türkiye'nin tam olarak hangi bölgesinde?" Haberleri olmayan bir üs vardı ve bu üsten daha kaç tane olduğunu bilmiyorlardı. "Söyleyecek misin yoksa bacaklarına veda etmek mi ister?"

Yüzbaşı, "Yaklaşırsan söylerim," dedi.

"Eğer bir oyun oynuyorsan..." dediğinde yüzbaşı kafasını iki yana salladı. Elebaşı, korkusuz askerin gözlerinin içine bakıp tekrardan dudaklarını araladı. "Kasırga Hava Üssü nerede?"

"Ananın amında," dedi tekdüze bir sesle.

"Siktiğimin yüzbaşısı seni," derken bir darbe daha indirdi. Şimdilik ona canlı ihtiyacı vardı. Hemen öldürmeyecekti. Üstelik, KHÜ gibi bir yerin varlığını öğrenmişti, işi uzun gözüküyordu.

Elebaşı bir başka yazışma kâğıdını gösterip, "Savunma Bakanı hayalet derken neyden bahsediyor?" dedi. Yüzbaşı sessiz kaldı. Daha vakti vardı. Her şeyi bir çırpıda anlatırsa çabuk ölürdü. "Ben bir şey soruyorsam cevap verilecek yüzbaşı!"

Ana birim olan Kasırga Hava Üssü'nde yetişen askerler, diğer gizli askeri üslere dağılacaktı. Askerler her şeyleriyle hayalet gibi olacaklardı. Bir kasırganın nasıl başladığını, bir hayaleti de nasıl yakalayacağını bilemezdin. Şimdilik özel yetişen askerlerin sayıları çok azdı. Zamanla katlanacaktı.

Hayalet gibi olan askerler en zorlu testlerle ve eğitimlerle sınanıyorlardı. Hava, kara ve denizde aktif olarak görev alabileceklerdi. Kendilerine özel kıyafetleri olacaktı. Kamuflaj ağırlıklı olsa da, bir hayaleti andıracaklardı. Yüzlerine erişebilen olmayacak, gizlilik en büyük esasları olacaktı.

"Sizi yok edecek olan tim, o tim," Bu sefer sesi keyifli çıkan yüzbaşıydı. Gururla bakıyordu. "Hayalet Timi."

Hayalet Timi, Kasırga Hava Üssü tarafından özel olarak yetiştirilen askerlerdi.

"Bizi üç beş tane asker mi yok edecek?" derken sesi ihtimal dahi vermiyordu.

"Türk isterse tek başına bir kibritle bile yok eder," dedi keskin bir sesle. "Fakat bu tim her şeyi gizli gizli yapacak. Ruhunuz bile duymayacak. Ölüm geliyorum demez!"

"Hepimizi yok etmeleri mümkün değil." Geriye yaslandı. "Her geçen gün büyüyoruz. Bu iş yıllar sürecek yüzbaşı ve sen, sonumuz gelecekse bile bunu asla görmeyeceksin."

Yüzbaşı Ayhan Alaz'ın keskin ve korkusuz çıkan sözleri akıllara kazındı. "Belki aylar, belki yıllar, belki de asırlar sürecek. Fakat önünde sonunda başaracaklar. Kolay kolay pes etmek yok, kansız köpekler, Hayalet Timi elbet bir gün sizin sonunuz olacak."

Ayhan Alaz'ın Geri Gelen Mektubu

Bu mektubu resmî yazışmalar dışında göndermek zorunda kaldığım için affına sığınıyorum kardeşim. Umarım eline ulaşabilir ve kimseye anlatamadığım gerçekleri sana söyleyebilirim.

Sana söylememin nedeni, herkes bir gün ITO üyesi olsa bile senin asla olmayacağından kaynaklanıyor. Çok gelecek vaadeden bir askersin. Şimdilik bir teğmensin fakat gün gelecek beni bile geçeceksin, Beton.

Ülkemiz büyük bir darbenin eşiğinde, bir gün gerçekleşir mi emin değilim lâkin etrafımızı saran soysuzları görebiliyorum. Üstelik bir tanesi çok yakınımızda. Yönetimi ele geçirmek falan değil meseleleri. Direkt olarak Türkiye de dâhil birçok ülkeyi yer yüzünden silip kendilerine göre sınır, devlet, millet yaratmak isteyen bir örgütle karşı karşıyayız. Planlarından az çok haberdarım, nükleer ve kimyasal silahlarla savaşmayı hedefliyorlar. Bunun için de birçok tıp alanındaki görev alan insanı kendilerine çekmeye çalışıyorlar. Yakın zamanda olmasa bile beş-on yıl içinde bu durum gerçekleşebilir.

Eşim Maria'nın Makedonya'da yetişmiş ve büyümüş erkek kardeşini tanımayan yoktur. Tıp alanında adını sıkça duyuran biri. Peter Kalovski. Bana  sorduğu tuhaf sorulardan dolayı bir süredir onu yakından takip ediyordum ve korktuğum başıma geldi. Neredeyse her yüz bin evden birinde ITO üyesi bulunuyor. O yüz bin evden biri de biziz. Peter, bir ITO üyesi. Onun alnının çatından vurmamak için kendimi ne kadar sıktığımı bilsen keşke. Özellikle de bu durumu Maria'ya belli etmemek çok daha zor. Fakat karım akıllı bir kadın, ona kendiliğinden fark etmesi için birkaç açık kapı bıraktım ki direkt duyar duymaz kalbine insin istemedim.

Çocukları olabildiğince ondan uzak tutmaya çalıştım. Gerektiğinde çocuklarımı görmedim ama o kansızı yine de evime sokmadım. Ülkemize, vatanımıza, bayrağımıza yapacaklarını düşündükçe kahroluyorum. Bizim ruhumuz ateş, gözlerimiz alev.

Peter hakkında bildiğim, bulduğum, öğrendiğim bütün her şeyi rahmetli annemin evinin altındaki sığınağa sakladım. Sadece Peter da değil, bu kansız örgüt hakkında her şey de yer alıyor. Ola ki bana bir şey olursa, bu işin peşini bırakma Beton. Bu konuda yalnızca sana güvenebilirim kardeşim.

Ve çocuklarım... Eğer bana ya da Maria'ya veyahut ikimize birden bir şey olursa, yaşayan tek akrabaları olarak çocuklar Peter'ın himayesi altına geçer. Onları asıl vatanlarından alıp gidecektir. Kızlarım ne olursa olsun bu ülkede kalsınlar. Profili iyi gözüktüğü için devletin ona vermesi olası gözüküyor. Buna kesinlikle izin verme. Bu benim sana vasiyetimdir. Onları kendi çocukların gibi gör, ve ne benim şehitliğimi ne de babasızlığı onlara hissettir. Ne pahasına olursa olsun kızlarımın o piç kurusundan uzakta yaşamasını sağla. Peter melek yüzlü gözükür fakat bir şeytanın ruhuna sahiptir. Kızlar biraz ağlar, sonra onun yokluğuna alışırlar.

Kasırgadan etkilenmeyen tek şey, ateş böcekleridir. Siz hiç ateş böceği gördünüz mü?

Akif Cesur Beton'a...
İmza, Ayhan Alaz.

-Bu mektup alıcıya iletilmemiştir.-

💀

Bölüm notları;

• *KHÜ yani tam adıyla Kasırga Hava Üssü tamamen benim kurguladığım bir askeri üs olup gerçeği yansıtmamaktadır. Türk ordusunun birçok ülkede askeri üssü bulunmaktadır. Gizli olan varsa da bunu zaten bilemeyiz ama üslerimiz bulunuyor. Gerçek bilgilere ulaşmak için TSK, MSB'in resmi sitelerine bakıp öğrenebilirsiniz.

• Ayhan amcamızdan da bir şeyler okuduğumuza göre artık güncel zamana geçebiliriz. Yukarıdaki mektup ileride öğreneceğimiz nedenden dolayı alıcıya iletilmedi. Sadece bu mektup da değil, Yüzbaşı Ayhan'ın yazdığı birçok mektup iletilmedi. Onları da zamanla okuyacağız.

• Hayalet Timi'nin oluşması, Kasırga Hava Üssü'nün kurulması tüm dünyanın ortak sorunu olan ITO gibi örgütleri bitirmek amacıyla kuruluyor. Gizli üssün eğittiği askerlere hayalet askerler deniliyor. Farklı eğitimlerden geçtiğini tekrar belirtmek isterim. Başrol erkeğimiz olan Ulu da, bu üssün içinde eğitilen askerlerden biri.

• Yaklaşık olarak 16 yıl sonrasına gideceğiz. Bakalım bu 16 yıl sonra, ITO denen illetin ülkelere ne gibi bir zararı olmuş ve hükümetlerde neler değişmiş. Kurgunun distopik kısmı burada devreye giriyor. Sistemde değiştirdiğim olaylar mevcut. Kurgu genel hattıyla ağır ve karmaşık değil, sadece tek istediğim diyalog dışında kalan betimlemeleri okumanız.

Continue Reading

You'll Also Like

44.9K 246 2
Binlerce yıl önce ölümlü bir dünyaya sürgün edilen bir bebek 23. yaş günü aniden karanlık ruhlar tarafındsn kendi dünyasına çekilirse en fazla ne ola...
219K 26.1K 63
Bilim Kurgu | Romantik | Her şey üç buçuk yıl önce Güney Afrika'da başladı. Güney Afrika'da Tabari adında elli iki yaşındaki bir teyzenin vücudundaki...
882K 42.3K 43
| YETİŞKİN İÇERİKLİDİR. +18 | "Sana ne demiştim? Vücudun ve sen, sadece bana aitsiniz." Ağzımın içinde homurdanma benzeri bir ses çıkardım ve kalçama...
376K 17.6K 22
Siz de yeryüzünde olan bitenin sahte olduğunu biliyorsunuz. Bilmiyorsanız...? O zaman sahteler ve yalanlar, eviniz olur. Dikkat edin, gerçekleri ö...