SOĞUK-Gay

By Griiii_

902K 62.5K 10.2K

[TAMAMLANDI] Dağa kaçırılmasıyla başlamıştı onların hikayesi... Onlar herkes gibi normal tanışmamışlardı. Ha... More

1- KAÇIRILMA
2- AZRAİL
3- ACIMASIZ
4- CEHENNEM
5- KAÇIŞ
6- KIRBAÇ
7- SİNİR KRİZİ
8- İLAÇ
9- SIR
10- DERTLEŞMEK
11- ENES
12- ÇILDIRMAK
13- MASAJ
14- UMUTSUZLUĞUN KIYISINDA
15- GİZLENEN GERÇEKLER
16- İŞBİRLİĞİ
17- GECE
18- ÖĞLE YEMEĞİ
19- AYAZ KİM?
20- HİS
21- YARDIM
22- KARTOPU
23- YENİ PLAN
24- SESSİZ KAÇIŞ
25- HASTA
26- TEMAS
27- BEBEK BAKICISI
28- UYKU
29- KÂBUS
30- ASKERLER
31- YÜZBAŞI
32- HATIRLA
33- HAİN
34- DİNMEYEN PİŞMANLIK
35- CEZA
36- ÖZÜR DİLERİM
37- KISKANÇLIK
38- YEMEKHANE
39- SARIL BANA
40- UTANGAÇ ESMER
41- ÖLÜ
42- KARDEŞ
43- HUZUR DOLU DAKİKALAR
44- ALEV ALAN DOKUNUŞ
45- SEVGİ
46- İLGİ
47- ATEŞLER İÇİNDE
48- BANYO MESELESİ
49- GÖZLERİN...
50- KARTOPU SAVAŞI
51- SICAK TENLER
52- FIRTINA
53- TELSİZ
54- MAZİ DERİN YARALAR
55- İTİRAF
56- İSTİLA
57- SABAH ÖPÜCÜĞÜ
58- RİCA
59- TATLI KRİZİ
60- ŞOK
61- BİRLİKTELİK
62- KUCAK
63- SANDVİÇ VE RÜYA
64- ÇAKIR'IN SÜRPRİZİ
65- ÖLÜMCÜL BAKIŞLAR
66- DAĞ
67- KURŞUN
68- TABAKA
69- ATEŞ HATTI
70- BÖCEK MESELESİ
71- KARŞILAŞMA
72- DEVRAN
74- BASKIN VE AV
75- YOLUN SONU
FİNAL
ÖZEL BÖLÜM 1
ÖZEL BÖLÜM 2

73- PARAMPARÇA

4.9K 388 54
By Griiii_

Çakır gözlerini açtığında, ilk birkaç dakika anlamsız gözlerle beyaz tavanla bakıştı. Ardından ne olduğunu hatırladığında, doğrulmak için kıpırdanmasıyla karnına keskin bir ağrının saplanması bir oldu.

Yüzü buruşurken, kalkmayı bırakıp başını yastığa koydu. Elini yarasına atıp birkaç saniye boyunca acının dinmesini bekledi.

Adım sesleriyle gözlerini açtığında, başucunda duran Yusuf'la aklına Devran geldiğinde, onun neden burada olmadığını sormak için kurumuş dudaklarını yalayıp yutkunarak konuşmaya zorladı kendini.

" Yusuf, Devran nerede? Beni neden görmeye gelmiyor? "  dedi, acı çektiği için sesi kısık çıkmıştı.

Yusuf'un durgun bakışlarına anlam veremezken, başında dikilen adam, daha biraz önce söylemek için büyük bir kararlılıkla sarf ettiği bu yolun sonunda Çakır ile göz göze gelince sus pus olmuştu. Düşünmek ve uygulamak pek de kolay olmayan iki kelimeydi. Hele ki hatan varken söylemek daha zordu. Ama elbet öğrenecekti. En azından onun ağzından duyarsa belki daha az sinirlenirdi. En azından Yusuf'un düşüncesi ve temennisi bu yöndeydi.

Çakır, deminden beri başında dikilmiş konuşmayan adamla anında içine düşen korkuyla yerinde doğrulmaya çalıştı.

" Devran'a bir şey oldu değil mi? Benden saklıyorsun! "

Kalkmaya çalışan Çakır'ı durdurmaya çalıştı ama Devran'ın başına bir şey geldiğini anladığı için, yaralı olmasına rağmen durmuyordu.

" Çakır dur, dur yaralısın. Dikişlerin atıcak manyak! "  En sonunda dayanamayıp üzerindeki gerginlikle bağıran Yusuf'la, Çakır onun gözlerine sertçe baktı. Yusuf ona asla bağırmazdı, şimdi emin olmuştu, Devran'a bir şey olmuştu ve ondan saklıyorlardı!

Yusuf'un kollarını tutan elinden kendine çekip sinirle baktı onun endişeli ve gergin sarılarına. Gözleri onun gözlerinden ayrılmazken, Yusuf ona bakmaya çekiniyordu.

" Bana doğruyu söyle Yusuf! Devran nerede?! " dediğinde, Yusuf'un elini sıkmaya devam ediyordu.

Yusuf artık dayanamayacağını anladığında konuşmaya karar verdi.

" Çakır... Devran- " 

" Çakır? " 

Yusuf'un sözlerini yarıda kesen şey generalin gelmesi olmuştu. Çakır anında elini çekip doğrulmaya çalıştığında general izin vermeyip yanında durdu. Çakır sırtını yatağın demirine yaslarken gözü Yusuf'a kaydığında onun kendisine kaçamak bakışlar attığını gördü. General gittiği gibi söyletecekti Yusuf'a her şeyi.

" Nasıl oldun oğlum? "  diyen generale çevirdi bakışlarını.

" Sağolun komutanım, iyiyim. " dedi, ama aklı hala Devran 'daydı. İçindeki korku büyürken bunu dışarı yansıtmamaya çalıştı.

" Sonunda istediğin oldu. Cezan bitene kadar artık ne niyetle olursa olsun dağa çıkamazsın bundan sonra. Üste haber gitmiş, sana izin vermemin yanlış olduğunu savundular. Bir dahaki sefere görevden alınırsın kesin. " dediğinde, generalin arkasında duran Yusuf'un içini büyük bir sıkıntı sarmıştı. Onun sahip çıkamaması yüzünden olmuştu.

Eğer Çakır öğrenirse, değil askerlikten atılmak, canını bile hiçe sayardı emindi. Ama söylemezse de Devran kim bilir orada kaldığı her saniye nasıl eziyetlere maruz kalıyordu. O masuma bile bile zarar gelmesine izin veremezdi. Sonucu her ne olursa olsun. Çakır gitmek isterse eğer, onunla gidecekti. Sonuçta Çakır Devran'ı ona emanet etmişti ve Yusuf koruyamamıştı.

Çakır, generalin dediğine susmuş düşünürken, revirde cızırtılı bir ses yankılandığında, kaşları çatıldı. Komutanları ve Yusuf da sesin geldiği yöne baktığında, bunun yanda duran Çakır'ın telsizi olduğunu gördüler.

Çakır elini atıp telsizi alırken yüzünü buruşturmadan edemedi. Tekrar sırtını demire yasladığında, cızırtılı sesin yerini insan sesi almıştı.

" Yüzbaşı Çakır? "  diyen erkek sesiyle, Çakır iki komutanının meraklı yüzlerine bakıp telsize döndü. Kimdi bu adam?

" Kimsin? " dedi sert tutmaya çalıştığı sesiyle.

Yusuf'un içine anında bir korku düşerken, bunun o olmamasını diledi.  Gerginlikle geçen birkaç saniye sonra adam hafifçe gülerek karşılık vermişti.

" Seninle resmi olarak tanışmadık ama beni az çok tanıyorsun. " dediğinde, Çakır'ın kaşları çatıldı. Tanıyor muydu bu adamı? Daha önce sesini işitmediğine emindi, belki de sadece ismen tanıyordu.

" Uzatma, kimsin! " dediğinde, adam alınmış gibi bir ses çıkarmıştı.

" Cidden de Dijwar'ın dediği kadar varsın. Fazla sert ve öküz kafalı! "  demesiyle, Çakır, Yusuf ve general duyduğu isimle birbirlerine baktılar.

Konuştuğu kişinin bir terörist olduğunu anladığında, generalin burada olması yüzünden küfür de edemiyordu. General dikkatle izlerken, Yusuf gerginlikten ölmek üzereydi. Ya o it ondan önce Çakır'a gerçeği söylerse?
Çakır ondan hesap sormaz mıydı? Sorardı elbet.
Niye bana söylemedin demez miydi?

" Ah komutan ah... Sana bir haber vermek için aradım. " dediğinde, Çakır birazdan gelecek olan şeyin hiç de hayra alamet olduğunu sanmıyordu.

" Ben, hani şu köyde tek başına kaçırdığın mavi gözlü çocuk var ya, hah işte onun babasıyım. "  dediğinde, Çakır, Devran'ı kastetmesiyle yerinde doğruldu. Ona bir şey yapmış olamazlardı değil mi?

Korkuyla sözlerin devamını beklerken, duyduğu şeylerle bedeni kaskatı kesilmişti. Gözleri kararıp nefesi kesilmişti sanki.

" Oğlum benim yanımda, haber vereyim de boşuna aramayın dedim. " pis bir şekilde sırıtırken, Çakır kulaklarının uğuldadığını hissediyordu. Adam bir şeyler daha derken sesini cam bir fanusun içinden duyuyormuş gibi boğuk işitiyordu.

" Çakır, iyi misin? " kolunu dürten Yusuf'tan sonra toparlanıp kendini dinlemeye zorladı.

" ... hadi eyvallah komutan. " diyen sesle, anında sinirle telsizi sıkıp dişlerinin arasından konuştu.

" Nereden bileceğim yalan söylemediğini? "  dediğinde, birkaç saniye ses gelmedi.

" Sende haklısın, bekle öyleyse..." diyen adamla, Çakır kalbinin ritminin onu öldürmek ister gibi hızlı atışını dinledi. Adım sesleri gelirken birkaç saniye sonra demir bir kapı sesi gelmişti.

Yusuf Çakır'ı tutmuşken General de şaşkınlık ve öfke karışımı bir yüzle dinliyordu.

" Devran? Komutan senin benim yanımda olduğuna ikna olmadı. Sende konuş da inansın, hadi oğlum. "

Çakır nefesini tutmuş Devran'ın sesini beklemeye başladı. Bir yanı deli gibi bunun bir yalan olmasını istiyordu. Duyacağı sözlerin Devran'a ait olmamasını delicesine diliyordu.

" Konuşsana lan! " diyen sesten sonra çarpma gibi bir ses daha çıkıp kısık bir inleme geldiğinde, Çakır tanıdığı sesle beyninden vurulmuşa döndü.
Oydu. Devran'dı o. Ellerindeydi. Daha kavuşamadan elinden kaymıştı sevdiği.

" Hadi bak komutan bizi bekliyor. " dedikten sonra kahkaha attığında, Çakır sinirle yerinde doğruldu.

" Senin o elini kırar götüne sokarım it oğlu it! "  Devran'a vurmasına o kadar sinirlenmişti ki, generalin yanlarında olduğunu bile unutmuştu.

Yusuf gözlerini kapatıp bunların bir rüya olmasını diledi ama değil rüya, kâbus bile değildi.

" Ona vurmama mı sinirlendin sen? " dedi kulak tırmalayıcı bir gülüş eşliğinde.
" Sabahtan beridir hali kalmadı ki ufak bir tokata canı acısın. "

Çakır'ın gözleri sinirden kararırken sıktığı telsize doğru öfkeyle konuşmaya başladı.

" Sen bana yerini söylesene götün yiyorsa? Söz veriyorum tek geleceğim ve seni o mağaraya diri diri gömeceğim! "

" Hm? "

" O yanında beni dinleyen Dijwar'ı da seninle aynı kadere mahkûm edeceğim! " demesiyle ufak bir sessizlik oluşurken, dakikalar sonra Dijwar'ın da güldüğünü duymuştu.

" Telsizin gözü mü çıktı? Burada olduğumu nereden bildin? "

Onlar gülerken, Çakır delirmek üzereydi. Devran'ı ne olursa olsun ellerinden alacaktı. Ya alacaktı ya da uğrunda ölecekti.
Ama asla onlara bırakmayacaktı!

" Komutan..."  Tam konuşacakken duyduğu kırık ve mırıltı gibi çıkan sesle sözleri duraksadı.

Devran... Devran'ın sesiydi.

Çakır'ın gözleri dolarken, Devran bilinçsiz bir şekilde ona seslenmeye devam ediyordu.

" Kurtar beni komutan..." dediğinde, yanındaki adamlar onun o haline gülüyordu.

" Oğlum seni istiyor komutan, gelip kurtarsana. " dedikten hemen sonra Çakır'ın sinirle açılan dudaklarından sözlerin dökülmesine izin vermeden telsizi kapatmıştı.

Öylece birkaç saniye boyunca telsize bakan Çakır'ın kulaklarında Devran'ın ona beni kurtar demesi çınlarken, yarasını umursamadan üzerindeki çarşafı ve elindeki telsizi kenara attığı gibi ayağa kalktığında, Yusuf anında önüne geçmişti.

" Nereye? " demesiyle, Çakır'ın öfkeli gözleri onu bulmuştu.

" Devran'a! " dedi net sesiyle.

" Duymadın mı, general dağa çıkarsan görevden alınırsın dedi. "

Çakır onu umursamadan kenara itip kapıya yürüdü.

" İstifa ediyorum! " dediğinde, Yusuf ve general dumura uğramıştı.

Çakır onları umursamadı. Devran mesleğinden daha önemliydi onun için. Hayatını bile verebilirken bir meslek neydi ki. Devran yanında olamadıktan sonra asker olmasının da bir önemi yoktu.

Kapıya varıp açtığında çıkacakken, aniden ensesinde hissettiği sızıyla ağzından bir inilti çıkmıştı. Yandaki duvara elini atıp diğer elini ensesine götürürken yavaşça arkasını döndüğünde, Yusuf'un ona elindeki silahla vurduğunu gördü.

Gözleri kararıp yere düşen bedeni havada yakaladığında, generalin onlara doğru hızla geldiğini gördü Yusuf.
Çakır'ı tutarken Yusuf'a sertçe baktı.

" Ne yaptın sen Yüzbaşı! " dediğinde, Yusuf ona çevirdi üzgün bakışlarını.

" Komutanım mecburdum. Yoksa gidip başını belaya sokacaktı. Bizim bir şekilde birlikte hareket etmemiz lazım. Bu halde tek başına giderse canından olur. " dediğinde, haklı olması nedeniyle general başını salladı.

" Tamam, hadi yatıralım. "

Çakır'ı yine kalktığı yatağa bıraktıklarında Yusuf anında iki bileğini de kelepçeyle yatağın demirine bağlamıştı. General kaşlarını çattı ama bir şey demedi. Çünkü o da Çakır'ın ne kadar inatçı olduğunu biliyordu. Aklına koyduğu her şeyi yapardı.

Yusuf üzerinden doğrulup kardeşine üzgün ve çaresiz gözlerle baktı. Bunu yapmaya mecburdu. Ama gel gör ki Çakır uyandığında ağzına edecekti.

Onu orada bırakıp dışarı çıktıklarında kapıya da iki asker koydular. Tek temennisi, Çakır'ın erken uyanmamasıydı. O yüzden de hazırlıkları en kısa sürede bitirmesi gerekiyordu.
Devran'ı o kalleşlerin eline bırakamazdı.

Continue Reading

You'll Also Like

8.4K 571 61
Yaralasar serisini çok sevdiğim için bu hikayeyi yazıyorum
385K 16.1K 38
17 yıl sonra öldü diye bildikleri kızlarını bulan bi aile Önyargılı bi abiler ve Kavgacı bi kızın hikayesi
38.4K 1.8K 30
Savcı Sevim İpek Karalar & Yüzbaşı Kadir Ateş Akarsu
Sıfır Hata By T

Teen Fiction

281K 25.7K 49
"Beceriksiz bir aşçı olduğunu kabul ediyor musun?" Kabul etmiyordu. Bu mesleği yapabilmek için ailesinin yaptığı fedakarlıkları göz ardı edemezdi ama...