12.Bölüm : 'Ölü sayılacak kadar sessiziz.'

3.7K 191 630
                                    

Kızıl çemberdir beni bu kadar yakan.Hain geçmiştir beni bu denli sarsan...Hak görülmemiş bir parça merhamettir beni benden eden.Ah gamlı yüreğim meğerse ne ağırmış insanın üzerine 'ah' alıp da Allah'tan korkmadan yaşaması.Ne kederliymiş hayatlar bir nebze de olsa geçmez yarası...Bitmez çilekeş vahı,bitmez!..

...

Her şey tam anlamıyla şimdi başlıyor gibiydi.Taşlar yerinden oynayacak ve yavaş yavaş zifiride kalınmış söylenilmeyen her bir söz hayata geçecekti er ya da geç.Bu çıkarımı ise ha bire ortalıktan kaybolan Berzê Hanımla destekliyordum.İçimde bilmem bir sıkıntı olmakla beraber garip bir merak duygusu da pay ediniyordu.

Gözlerimin karası bu konağı tararcasına sedire oturmuş tenime çarpan rüzgarı dinliyordum.Bu sabah erken kalkmış yeğenimin gideceği gerçeğiyle onu daha fazla görmebilmek amacıyla uykusuz kalmaya razı gelmiştim.Önünü bana hiç dönmeyip,ellerini göğsü üzerinde bağlayıp uyuyan adamın üzerine dahi bacağını atmayı başaran yeğenimin deli bir uykusu vardı.

Ayrılık zamanı gelince yine bir hüzün üzerine yapışmış hiç gitmek istemediğini söyler kapalı imalarda bulunmuştu.Berfan'a düşkün olduğum kadar o da bana düşkündü ve kendisyle gelmemi ısrar etmesiyle ayrılmıştık.Beş yaşındaki bir kıza nasıl olurda 'Gelmeyeceğim' diyebilirdim ki?Bunun adı kandırmak ve yalanda olsa henüz erkendi halasının tutsak olduğunu öğrenmesi.

İçimi yakan bu sitemle göğe kaldırdığım başımı indirdim.Kahvaltıdan sonra herkes dağılmıştı.Evin sözde erkekleri işlerin başına geçerken evin çalışanları iş ayrımını yapıp konağın temizliğine başlamıştı.Rengin pek odasından çıkmamaya alıştırılmış gibi iki kelam etmeden her sabah olduğu gibi odasının yolunu tutardı kahvaltıdan sonra ve anlamdıramadığım bir sevinçte üzerinde var gibiydi bugünlerde.Mutlu olması beni şaşırttığı kadar vicdanımı da okşuyordu bilmeden.

Zozan Hanım çalışan kadınlara çoğu zaman yardım eder yahut başlarında onları izlerdi lakin fark ettiğim ise yardımları genellikle Berzê Hanımın konakta olmadığı zamanlarda meydana gelirdi.Git gide bu konağın düzenine insanlarına alışıyor gibiydim ve şunu da anlamıştım ki bu konak o kadın olmadan daha rahat ve nefes alınacak bir yapıdaydı.Bizim konağa göre tezattı.Bu konak tamda ihtişamlı dağların yüksekliğini ve kahveliğini dış dünyaya ziyade içe dönük insanlara güzelliğini bahşediyordu.Arka kısmı yeniden Midyat'ın güzelliğini sergiliyordu.

Gözlerim hiçbir yere takılmadan fıldır fıldır her yeri sükunetle seyre dalıyordu.Bir kendi odamın kapısına bir tepesinde tek bulunan o kulübe görünümlü odaya.Perdesi hiç açılmaz kimse içeri adımını atmaz,garipti.Gözümü kırpamdan öylece baka kaldım.Meraklı bir kız olduğumun yanı sıra bu sırlı maziyi öğrenmek içinde can atıyordum.En basidi de belki nazarımda Zozan Hanımın neden konuşmadığıydı.Bilmem neden aynı şeyleri yaşamaktan bende onlar kadar korkmaya başlamıştım.

Susmak.Susmak...Susmak.Ölümüne.Yıllarca dile getirilmemiş onca acı içinde sadece susarak izlemek!..

Gözlerimi kapattım bu anı düşlerimde tasvirlercesine.Bir ürpertiyle irkilirken bazen susmanın neye iyi geldiğini ve yahut neye kötü geldiğini kavrayamamakla beraber tüylerim diken diken oluyordu,karşımda birden bire beliren kadınla bunu da kanıtlar gibiydim.

Kaşları merakla çatılmış ilk olmayan bu gülümsemeden taviz vermesiyle kendime geldim.Yeşile çalan harelerini üzerimde bir müddet gezdirdi ve öylece durdu.Demin onu düşünürken yeniden sorularım ardı ardına aklıma düştü.

Bu bir başka gelen bakışlardan kurtulmak adına tebessüm edip kollarımı sıvazladım.

"Bugün biraz esiyor değil mi?"

GÜL İLE BÜLBÜL |Bir Doğu Masalı| -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin