26.Bölüm : 'Sevmek iyileştirir sevilmek gibi...'

2.6K 153 651
                                    

‼️ 25.Bölüm - Part 2'yi okumadan lütfen bu bölüme geçmeyin...

Şu çayır çayır yanan gönül kafesi değil mi?Ellere verilen güven değil mi?..Ben sevdama emanet ettim yüreğimi de güvenimi de.Ölürken nefessiz kalırım diye değil yaşarken ölüme kucak açayım diye sevdalandım...Sevdalandım da yara aldım,dünden hazır gibi darbe yedim.Bübül'ün küçük yüreği dikenime saplanırken hesap edemedim,gündoğumunda bende vurgun yedim...

...

1 Ay Sonra

Yıpranan onca sayfalarımdan sonra hâlâ ayakta durabilmek güç istiyordu.İmtihana tutulan duygularımızdan bedenimizdeki küçük zerreye kadar hesap içindeydik.Kalp kırmak kimin yararına olurdu ki,bilakis bu azap değil miydi?Azabın ta kendisiydi...

Günler geçmeye biz her şeye alışmaya başlamıştık.Ben durgunlaşmış bir aydır tutsak yediğim bu bağ evinde onunla çoğu zaman kalırken bazı zamanlar bir başıma vakit öldürerek haftaları aya döndürmüştüm.Neden hâlâ burada olduğumuzu ara ara sormaya yeltensemde içimdeki bilinmez bir isteksizlikle ona karşı susuyor,tıpkı onun gibi gitgide suskunlaşıyordum.Onun istediği gibi...

Yorgunluğu üzerimden atamaz haldeki günlerimde ise yataktan çıkmadan günü bitiriyor,hafif belirginleşmeye yüz tutmuş ama pekte belli olmayan karnımla yalnızlığımı gidermeye çalışıyordum.Doktorum olan Sedef Hanımın kontrol amaçlı bizi görmek istemesiyle tek çıkabiliyordum bu evden,dışarı çıkmaya dahi bahçenin sınırı şeklinde izin veriyor,ormanlık alana girmeme müsaade etmiyordu.İtirazsız her dediğine konuşmadan baş sallıyordum.Ne lüzum vardı ki onunla konuşmaya benimle konuşmadıktan sonra.

Her şeyi açığa vurduğum o günden sonra hasta olduğunu söylememle bana bağırıp çağırdı ve ardından bunları duymadığını ve bir daha duymak istemediğini söylerek kapıyı çarparak çıkıp gitti.İçime bir öküz otururken tüm hatayı bende görerek gitmesi ise ruhumu dara koymuştu,suçladım o gün kendimi bende...Çocuk gördüğü ben onun çocuğunu taşırken sevmem dokunmuş muydu,diye düşünmeden de edemiyordum ya.

Kendisine benzediğim bu ayda bir gün daha bitip giderken ağrıyan belimi tutarak yerimden doğruldum.Karardı kararacak havayla henüz gelmemişti,ilk defa bu kadar geç gelecekti.Bu evde kaldığımız müddetçe ikindiyi bir-iki saat geçti mi evde olurdu fakat şu an akşam yediye gelmişti.Uzandığım yataktan çıkmış salonun yolunu tutmuştum.Uyumuş olamazdım değil mi?

Çıplak ayaklarımın zeminde çıkardığı gıcırtıyla kulaklarım tırmalanırken dağılmış saçlarımı elimle düzelttim.Başımı ayaklarım varmadan öne doğru uzatıp her an bir yerden çıkıp da ben korkarım diye her yeri tarıyordum fakat maalesef o sahiden evde değildi.İç çekip koltuğa yayılacak şekilde rahat bir şekilde oturdum.Karşımdaki camların perdeleri çekilmiş,içeriyi ne gören vardı ne de ben dışarıyı görebiliyordum.

Uyku sersemliğini üzerimde taşıyacak şekilde mutfağa su içmek için girdim.Sıkılıyor,bazen ağlayacak hale geliyordum sessizlikten.Huzur bulduğum aşikarda olsa hiçbir ses duyulmadan ve yalnız yaşamak ıstırap gibiydi,hayat akıp gitmiyordu bu döngü içinde ve ben patlamak üzereydim.Artık insan içine çıkmak istemem ise gayet doğaldı.

Düşünmüyor değilim ben çocukluğumdan beri böyle yaşıyordum lakin Yağmur vardı yanımda şimdi ise Karan'da olsa ikimizde ölüden farklı değildik.Susuyor.Susuyor...Hep susuyorduk.Ömür mü geçirildi böyle,hiç...

Yağmur demişken...Çocukluğum da buralardan gitmişti.Kuru bir hoşça kalla yolcu ettim onu üniversitesine.Onunda büyüdüğünü o an anladım.Artık ayakları üzerinde tek başına durabiliyor,Ferzine annemize ihtiyacı olmuyordu.Kazandığı tıp fakültesiyle İstanbul'a yerleşen ve Efken abimin ayarladığı evle beraber korumalarla güven içindeydi.Hayalimizdi beraber üniversiteyede gitmek,nasip olamamıştı bana ama onun kadar bende mutluydum.Onun çabası,hırsı ve çocukluğunun eksik yanı ailesiyle beraber içten içe okuyacaktı bundan böyle.

GÜL İLE BÜLBÜL |Bir Doğu Masalı| -TAMAMLANDI-Where stories live. Discover now