43.Bölüm : 'Beni can yaramdan vurmayacaksın!'

2.4K 123 417
                                    

Sol tarafıma çöken bu hazin muhteristen azad edilişim elinden olurken yine sana tutsak oluşum çaresizlik içinde sana yenilişim miydi?Ruhuma sirayet etmiş körpe benliğin canımı her defasında uslanmaz bir ıstıraba tâbi tutarken yeniden nefes almama sebebiyet veren sana habis bağlılım mıydı?İçime saplanıp kalmış bu kör kurşunun bedenimi parçalara ayırması kadar acı veriyordu fakat zifiriye mahkum düşlerimin en masumunu sana adayıp beni bu zihnimdeki tasvirlerden kurtarmanı bekleyendim...Geleceğini bilerek,yaşarken gelmeyeceğin gerçeğini içimde barındıracak kadar korkak biriydim.

...

Öyle böyle günü gelince iyisiyle ve kötüsüyle bedendeki can emanet edilecekti ne biraz erken ne biraz geç...Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanlar vardı birde.İşte onlardan birkaçı ile tanışmış ve yaptıkları tüm zalimlikleri öğrenerek hakikaten hiç ölmeyeceklerini düşünmelerinde haklı olduklarını fikredinmiştim.Can bedenden çıkmadan ruha tabî tutulan hesap er geç ödenecekti.Bilakis ödeniyordu...

Hastaneye kaldırıldığını öğrendiğimiz Mirhan Ağa'nın durumunun acil olduğunu öğrenmiş ve Berzê Hanımla beraber oğlu ve torunu şoku atlatamadan hızla konaktan çıkmış ardından Aram Ağa'da beklemeye gerek görmeden gitmişti.Şaşkınlık ve anlamamışlığın verdiği bir durgunlukla sabah kahvaltısı yapılmış ve kaldırılmıştı.Sofra halkı neye uğradıklarının bilinçsizliğindeydi.Herkes kendi alemine dalmış Aram Ağadan haber beklenmişti.Tüm bu olanlara yine yeniden tepkisiz kalan Karan'dı.

Bugün olacak hengamenin konağa püskürtüleceğini bilen Karan öğleye gelinmesine rağmen hâlâ konakta ve avluda dolanarak,sürekli giydiği çeketi çıkarıp tekrar giymekle meşgul oldu.Eli ayağı durmuyor,gözleri konak kapısından ayrılmadan belindeki silahı kontrol ediyordu.Biz kadınlara odamızdan çıkmamamızı tembih ettiğinden ve gerekse Rengin'in bugün dışarı çıkması bile yasaklanmışken ben onun bu halini pencere dibinden merceğe almış,sakince olayı kavramaya gayret etmiştim.

Bu son dedim.Son olsun dedim ve böylesi bir yaşamda nefes almak istemedim.İki ailenin düşmanlığı etrafında çürüyen birçok düş,yakılan onca can hepsi birer kurban olumaktan başka hiçbir şey değildi ama istikrarlı bir edayla görülmeyen bu gerçek kanlı bir şekilde hâlâ devam etmekteydi günümüzde...Ve sahiden ademoğlu kana susuyordu asırlar boyu.

Derin bir soluk ciğerlerime çektim.Aram Ağa konak kapısından görülmesi üzere Karan oturduğu sedirden kalkmış,görüşülen telefon sohbeti üzerine konuşmaya girişilmiş olmalıydı.Hırkamın kenarlarını çekiştirip dışarı çıktım.Çıkmam üzere Zeynep'te çıkmış ve hemen ardında duran Zozan Hanımla göz göze gelmiştik.Aram Ağanın hali hal değil,bertaraflığını gözler önüne seren bir sersemlikle konuşmuş ve biz susmasıyla odalarımızdan ayrılmıştık.Karan'ın ifadesi ise sabahkine nazaran değişmiş gözleri hayretli bir sisle kaplanmıştı,hareketleri de oranla daha sakinleşmişti.

"Tefeci işini duydular fakat bildikleri âşikar da olsa Mirhan Ağanın hastalığından ikisi de habersizmiş.Verdikleri tepki tefeciye nazaran daha yoğundu."

"Ölümcül diyorsun yani?"

"Akciğer kanseri diyorum kardeşim.Başlangıcı geçmiş evre."

Düşünceli bir halde başını salladı Karan.Bizden habersiz olan iki kardeş yeniden iletişime geçerken bizlerde bu cümlelere şahit olmuş ve herbirimizin ağzından firar etmiş şaşkınlık nidaları iki kardeşin bize dönmesine sebebiyet verdi.Yarım yamalak duyduğumuz veya idrak edemediğimiz kanser deyişi bir açıklamada bulunmaları gerektiğine yol açtı.Aşağıya doğru indik.Zozan Hanım oğullarına ilerleyip,ağzının içinden birkaç şey mırıldanıp olanı biteni öğrenmeyi arzuladı.Karan her şeye karşı koruduğu umursamamazlık tavrına yeniden bürünerek gevşedi.Kardeşine tezat Aram Ağa biraz daha canlı ve şaşkın halini korudu.

GÜL İLE BÜLBÜL |Bir Doğu Masalı| -TAMAMLANDI-Where stories live. Discover now