37.Bölüm : 'İki hayatı cehenneme çevirecekti...'

2.4K 140 837
                                    

Göğe serilmiş gögsü,üzerine cıvıldamış kuşlar sürüsü.Bağrından kopan çığlıklar susmuş bir deli edası,nidaları acımış ahüzarlı...Gözlerindeki buğular silinip yarin gönlüne kırlaşmış.Ellerindeki nasırlar iyileşip yarenin parmaklarına kenetlenmiş.Çorak toprakların umudu olup zehirli sarmaşıklara rağmen yeşermiş sevda tohumu...Yeni güne yeni başlangıç bırakarak...

...

Umut en olmadık yerde yeniden içte yeşeren tohum değil miydi?Şu an olduğu gibi.Nefeslerin tutulduğu o dakikaların merakında,sessizliğe gömülmüş bedenlerin hafif ağırlığıyla herkes kime verildiğini beklerken gürce duyduğumuz ismin ardından saatler geçmiş ve bazı kısımda hüznün ihtirası konağı titretirken bazı kısmı da sevinçten lâl olmuş dillerini döndürebildikleri kadar zılgıtler çekmişti.İşte tam o sırada öğrenmiştim sevdanın mutluluktan da olsa göz yaşartıp kavuştuğunu.

Verdiği sözleri tek tek yerine getiren Karan,abisinin gönlünü hoş tutmakla kalmayıp Zeynep'in abisi olan ve halasının kızını seven Baran Ağayı da sevdiğine kavuşturmuş berdel olmadan kız alınmıştı.Nasıl bu denli soğukkanlı olup her şeyi hallettiğini anlayamasam da işin içinde başka bir iş olmaması temennisiyle Zeynep'i bu akşam isteyip nişanlayacaktık ve büyük nişan kurulması sebebiyle öncekine nazaran daha kalabalık olacaktı her ne kadar ikimizde bu kalabalık ortamları sevemesekte.

Her zamanki gibi o birkaç dakika içinde hazır olurken ben bitiremediğim hafifte olsa makyajımla aynanın karşısındaydım hâlâ.Bileğine geçirmekte olduğu saatiyle bana dönüş almamıştı henüz.Aynanın bir kısmından görünmesi ile ona ara ara bakıyor olmam normaldi.Siyah takımı sıkılmadan üzerine giymesi ve gömleğin ilk birkaç düğmesini açık bırakıp bu seferde kravat bağlamayacak olması günlük giyimini andırıyordu.Ona nazaran ben renkli giyinmiş geçen akşamki gibi siyaha tabiî olmamıştım.Pudra rengi ve kollarında püskülleri olan bir abiye giymiş,beyaz şalımı da başıma geçirmekle hazır olsamda düzgün çekemediğim aylaynırla sinirlerim gevşiyordu.

"Hazır mısın?"

"Bitmek üzere."

"Bırak elindekini."

"Valla bitecek bi beş dakika daha Karan."

"Hevi!"

"Olmuyor,suç benim mi?"

"Zorlama."

"Rengin'i çağırsam bekler misin?"

"Hayır...Ve kalk oradan gidiyoruz."deyip bana adımladığında önden elini de uzatmıştı.

Sonunda gözleri yerden kalkıp bana döndüğünde çatılı kaşları daha bir çatılıp başını hafif oynatsa da sağa sola doğru neden böyle yaptığına anlam veremeyip hâlâ aynanın karşısında oturmaya devam ediyordum.Eli kolumu bulduğunda kalkmam için ısrar eden mimiklerine tezat  sakince onaylayıp daha çizmeye başlamadığıma şükrederek elimdeki kalemi kapatıp masanın üzerine bıraktım.

"Tamam,hazırım.Aylaynır çekmeyeceğim zaten sevmem de yapamam da.Bunlar bile fazla değil mi?"

"Fazla olduğunu bildiğin halde ne uğraşıyorsun?Bu saçma şeylerle kendinizi boyamazsınız kıyamet kopacak."

"Ama Karan deme öyle sevmiyorum bende fakat yani bir kalem sürdüm ne yaptım?"

Cevap vermeden kolumu tuttuğu eli yavaşça aşağıya kayıp elimi tuttu.Yüzümdeki gülümsemeyle yandan yüzünü inceleyip bu sabah benim uyuduğumu düşünerek ilk kez ondan adım görmek hâlâ beni heyecanlandırıyor,hızlı ve küçükte olsa yanağıma kondurduğu buseyi hatırlayıp şapşalca sırıtıyordum kendisini sonradan nasıl kastığını görsemde aldırmayıp anımsadığım sürece sevinecektim.Hakkını ve sorumluluğunu yerine getiriyordu,aldığı psikolojik destek de etkiliydi keza teessür içinde geçmiş ömrü mutlu olmaya alışmalıydı.

GÜL İLE BÜLBÜL |Bir Doğu Masalı| -TAMAMLANDI-Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz