18.Bölüm : 'Beni vuranlar benim soyum!"

3.3K 172 722
                                    

Bir sır gibi suskunlaşırken etraf ben dalıp dalıp gidiyordum gözlerine.Buğulu,kırgın bakışlarına baka baka yitiyordum harelerinde.Hesap edemediklerimle kanayan bu yürek göğüs kafesini delip,geçerken nutkum tutulur sende kalırdım...Müphem bir serzeniştir ya heyecan.Ben işte en çok bu çarpışmaları anlamazdım.Heyecandan tutulan dilime ve yüreğime mapus düşerdim.Bir yanılgı ya da bir doğruluk payını hesaplamadan ağrırtırdım sol yanımı.Sen var olacaksın diye...

...

Kendimi ıpıssız bir dehlizde buluyordum.Etrafım kalabalıkken yalnızlıkla sınanıyor gibi terk edilişime anlam yüklüyordum.Ruhumun kızıla boyandığı günler arttıkça yapraklarımın an an dökülüyor olması ne acıydı.Gıpta ile baktığım hareler yok olunca ne acınasıydı her şey.Boşlukta hissettiğim dakikalar geçmek bilmiyorken uzaktan uzağa annemin endişeli hallerine ve bana kaçamak bakışlarına hayıflanarak gözlerimi yere eğiyordum.Yine beni yokluğuyla sınayıp güçlü durmamı bekliyordu.Bir kez yanıma gelmeden halimi dahi sormayan anneme ne denilirdi ki bundan sonra?

Berzê Hanımın iğneleyici cümleleri annemin nazarı altında birbir sivri uçuyla yüreğime batarken suskunluğun hüküm sürdüğü dilinde sadece La Havle lafzı vardı.Burukça tebessüm edip bu haline olumsuzca baş sallıyordum.Bir yanım hesap sormanın derdinde öbür yanım sorsamda hiçbir şeyin değişmeyeceği ve kızmasıyla geçeceği bir ton boş kelime dağarcığı olduğunu söylüyordu.Kendi kendime içimde dertleştiğimde Rengin'in dibinden ayrılmadan hep göz önündeydim.Eti etini yiyen Berzê Hanım sıkmaktan bir an olsun ödün vermediği bastonunu belli bir ritim içinde sabırlarla taş zemine indiriyordu.Sahiden de insan içinde güvendeydim bir tek zehirli dili yılan gibi tıslıyordu.Şiddet uygulamadan.

Büyük odalardan birini ağalar kapatmışken diğer büyük odayı kadınlar kapatmıştı.Zozan Hanım kapı eşiğinden avluyu izleyip elini sıvazlıyor,hastaneye gelmesine hem kocası hem kayınvalidesi izin vermemişken yaralı oğlunun yolunu gözlüyordu.Aram Ağanın itirazları bu sefer kısıtlı kalmış o da hastane karakol arası gidip gelmişti.Bu durumuna bariz bir şekilde acıyor,bu haksızlığa susarak pay biçtiği sakinliği reddediyordum lakin içinde ne yaşadığını ve neler yaşadığını bilmeden yargılamaktan kaçıyordum.Susması bu denli uzun sürdüyse daha başka bir şeyler vardı ya da küçücük yaşında aldığı darbeler sahiden şuan tesirini gösteriyordu...

Bu çelişkili düşünceler içinde dışarıdan odanın kapısına kadar duyulan araba sesleriyle belli başlı birkaç insan ayağa kalkmış onlardan biri de ben olmuştum.Ağabeyimi merak etmekle kalmayıp,onu da merak ederken bir buçuk saattir neden gelmediklerini bilmek istiyordum.O yaralıydı ve bu kadar süre ayakta kalması ne sırtı için ne de dikişleri için iyiydi.Telaşla dışarı seferber olup avluya adımlayan kişilerle gözlerim ilk onu bulmuştu.Onun hareleri ilk babaannesini bulmuş kararttığı yeşileri elinin altındaki adama yönelmişti.Şaşkın bakan gözler birbir kendisine değerken karakola diye gidip elinde başka bir adam bulup gelmesi açıkça herkesin soru işaretine denk gelmişti.

Ağabeyim,Karan'ın arkasında ve gözleri bende sevgiyle bakıyor,hemen diplerinde Aram Ağa ve konak kapısının içeri bakan kısmında Karan'ın elindeki adama kızgınlıkla bakan Faruk.Bu dört adam öfkeli halleriyle soluyordular.Gözlerinin baktığı yer hiç değişmeden bende babaannesine baktığımda tereddütle kocaman belerttiği karamış kalbine yakınen zulmün kelama dökülemeyeceği gözleri açılmış,o da pür dikkat ağzı burnu kan içinde olan adama odaklanmıştı.Kurduğu hain düzenek ortaya çıkacaktı anlaşılan,memnuniyetle sırıtıp ağabeyim üzerine attığı iftiranın ne de yanarlı bir çember gibi boğazına geçirileceğini görecektim.Güvenlerini sarsacaktı ağaların en başında da belki annesini dileyen Mirhan Ağanın.Kan dökmemek için bu berdeli gerçekleştirip,sonra kan dökenin kendisi oluşu ortalık yere serilince korkusu doğaldı.

GÜL İLE BÜLBÜL |Bir Doğu Masalı| -TAMAMLANDI-Where stories live. Discover now