39.Bölüm : 'Ben öldükten sonra yaşayacak!'

2.3K 134 828
                                    

İçime düşe durdu bir bir saklanan gözyaşların,olmayan haykırışların.Göğsüne indi durdu tek tek matenetsiz vuruşlarım,sağlıksız yumruklarım.Semaya açılmış iki avucun vebalini ödüyordu sözlerin; yılan misali boynuma dolanıp kulaklarımda çınlayan kelamların.Göğe vurulmuş hür kuşun yüreğini taşıyordu göğsüm; bülbül misali yere mahkum olup ölüme razı gelen gönlüm...Yine de ben bülbül'ü yere mahkum kılan gül'düm.

...

Zifiriye tutsak edilen gözyaşların saydamlığı yanaklarda tutunup saklanırken tene,içe akıtılan kezzabın bütün hali bedene sirayet etmişti bu zaman diliminde.Gönlüm el vermiyor,korku en güzel yeri olan yüreğe utanmadan kuruluyordu yeniden.Muzdarip bir görüntü seriyordum etrafa kimi kendinden pay buluyor,kimi gülüp geçiyor.Hayal içinde gerçek olup düşüyordum kor misali onun karanlık yeşillerine.Bakıyordum da ne çare boşluğun içinde olduğu belli olan bir derya misali derindi çukurları,gökten damla düşmeyen hazan vaktinde yanıyordu cayır cayır...

Bırakıp gittiği oda içinde sancımı çekip,ahlanırken kesilen ağrının an meselesi olmasını umursamadan üzerime bir hırka ve çantamı alıp şalımı da yaptıktan sonra odadan çıkmıştım,Zozan Hanımı avlu da görmemle ona seslenip Karan'ın dediğini iletmiştim.Oğlunun geldiğini duymasına çıkmış olmalıydı divandan ve dediklerimi başta idrak edemeyip hâlen aradığı Karan'a bakmayı sonlandırıp duraksamış,irislerine yaşlar serpilmişti hemencecik.

Bu hali ne acınası ve umuttu oysaki ona duyduğum saygı daha ağır basıp destek çıkarak hastaneden sonraya bırakmıştım anne oğlun artık konuşup kavuşmasını keza Karan'ı annesiyle gönderip kendim doktorun yanına gitmek için Karan'ı ikna edecek cümleler kuruyordum kafamda asfaltta dümdüz ilerleyen arabanın rahatsızlığında.

Ben arkada,Zozan Hanım öndeydi.Bunu da benim zorumla başarmış Zozan Hanım ara sıra arkasına bakıp durumumu kontrol ediyordu,aynı şekil oğlu da tek kelam etmeden dikiz aynasından bakıyordu.Ağrım var ve rahat edemem diye arkaya özellikle geçmek istediğimi söylememle kimseden çıt çıkmadan kabul görülmüştü başta bu durumdan çekinse de Zozan Hanım.

Konaktaki kadınlar birbir avluya çıkıp böyle habersiz gidişimizi sorgulayıp bana neden yanlarına gelmediğimi soran kadınlara mazur görülen kısa cevaplar verirken Karan'ın hiçbir sözsel cümle kurmadan ters bakışları yetmiş gibi üstelenmeden başlar sallanmış ve öyle kurtulabilmiştim her ne kadar gözleriyle ima etselerde bir şeyler.

Mideme vuran ağrı ile kasılıp böğürünce elim refleks olarak ağzımı buldu.Kirpiklerimi tenimle buluşturup yumarken göz kapaklarımı mideme baskı uygulayan diğer elim önümdeki koltuğa tutundu düşmemek için.

"İyi misin?"

Önden duyulan katı, soğuk seste bir duygu belirtisi yokken Zozan Hanım koltuğa yasladığım elimi bulup sıktı durumumu sorarcasına.

"Duruyorum?..Kusacak mısın geçen seferki gibi?"

Elimle durmasını reddedip eğildiğim yerden doğrulduğumda pek bir kıymetli arabasına göz ucuyla bakıp onun tersini gerçekleştirdim.Aynadan bana gözlerini dayamış bir cevap bekliyordu.Bu uzak duruşuna mana yüklemeden ağzımı araladım.

"İyiyim,iyiyim.Bir an şey oldu.Araba tuttu işte...Ve merak etme geçen seferki gibi mahvetmem arabanı ve pantolununu.Önde değilim korkma."

"Hevi!"

Burun kıvırıp Zozan Hanıma döndüğümde endişeli yeşilleri kavisli bir görünüp kazanıp beni süzerken sıktığı elimin üzerindeki parmakları bende tutup sıktım ve başımı iyi anlamda salladım.Karan'ın eşit aralıklarla dile vurduğu sabrı bende dileyip düğün alışverişine katıldığımız zaman midemin ansızın bulanıp durmayı beklemeden kustuğum gereği daha bir temkinli ve arabasını mahvettiğim yetmemiş gibi pantolunana da bulunan lekelerle isyanın son safhasını yaşamıştı o gün ve bana bağırıp çağırmasıyla gün boyu dinmeyen ağlamamı çekmişti.Benim boğazım ve midem yanarken o arabasının derdine düşmüştü bir hafta önce.

GÜL İLE BÜLBÜL |Bir Doğu Masalı| -TAMAMLANDI-Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang