Herkes kusursuzdu(!)...Her şey mükemmeldi(!)...Yalan!Hiç kimse hiçbir şekilde masum değildi kitabımda.Buna ben dahil olan Hevi Karaman.Her şeyden bi haber olarak büyüdüğüm için ben dahi suçluyum...
....
Ayın parıltısına eşlik eden gök taneleri olarak adlandırdığım yıldızlara uzun uzadıya baktım.Ruhumun derinliklerini cezbeden bi tını ile karşılaştığımda kararmış harelerimin çukurları toplanmaya yüz tuttu.
Bu ses ve bu nakarat...
Hayatım boyunca unutamayacağım sözlere son kez baş sallayıp önümü yanıma yaklaşana dönmeden sessiz ışıldayan ellerin Mardin'ine sitem dolu hırpalanmış ses parçalarımı yaydım:
"Beni babasız bıraktın yıllar önce şimdi benden canımıda teslim etmemi istersin ey şehirlerin şehiri Mardin!Andım olsun sana yenilmeyeceğim...Soğuk gecene kara bir leke çal ve daima canından ettiğin bizleri hatırla!"
Tizleşen ses telime dahi isyan edemeyecek kadar bitap düşmüş bir bedenin içinde çürütebildiğim kadar umutlarımı bugün alınan kararla hepsini bir çırpıda çürütmüş,öldürmüştüm.
Ettiğim yeminin Bozarslan'lara çoçukluğumdan gelen kanlı ihtiras değil iki aşiretede gelen acımasız söylemdi...Ben bu intikamın suçsuz kuru fidanlı geliniydim.Kefenimi kendi ellerimle dikecek kadar çaresiz...
Kollarıyla sarıp sarmalayan koca adamın göğsünde ufacıktım hala.Küçük kız çocuğuydum.Kulağıma dayadığı ılık nefesiyle beraber sözleri hançer misali yüreğime saplandı.
"Affet" dedi usulca ağlamama dayanamadığını söylercesine çekip giderken.
Ağlamayacaktım.Her şeye dayanacak takatim kalmadığı gün elbet yok olacaktım fakat şimdi kurban seçilen benin acı dolu çıkacak bağırışlarına direnecektim.Haddimden fazlası zarar aşağısı ezilmekti.Orta yolu bulup yaşamaya çalışacaktım.
Onun dediği gibi yüreğimin kafesini açıp 'Affet' dedim bende.Küçük kalbim yaşayacaklarımı tadarsa eğer her gün ölüp tekrar dirilecekti.Eğer yüreksiz bir gönle sahip olursam ızdırap sadece bedenime işlenmiş damga gibi gelecekti bana ve ben tövbeliydim içinde yürek barındıranları incitmeye...
Ukte kaldı içimde.Üzerimdeki şalı itip yere düşmesini sağlarken kederle masanın kenarını sıyırıp siyah demir parmaklıklara tutundum.Mardin'ini derinden yeniden izleyip kurumuş dudaklarımı araladım:
"Di tarîya şeva reşta min dît xwîya bû, (Gecenin karanlığında görünüyordu,)
Carek nihêrî dûr kenîya dîsa wendabû. (Bir defa baktı,uzaktan gülüp tekrar kayboldu.)
Li pê ketim min nizanî xewna şevê bû, (Peşine düştüm rüya olduğunu bilmiyordum,)
Xewna şevê bû, (Gece rüyasıydı,)
Bave min çû ah ne gêhiş tê me, (Babam gitti ah yetişemedim ona,)
Xewna şevê bû. (Gece rüyasıydı.)"Gözlerimden yanıklarıma dans edercesine süzülen gözyaşlarımı silemeyecek kadar kötüydüm.İçimden bir şeyler kayıp gidiyor ve ben o kaybolmuşluğun içinde zincire vuruluyordum.
Her bir dakikada düşen güle kan ter içinde elveda ediyordum.
Ömrümden calanları anlık çocuksu hisle onları kimsesizlere şikayet ettim:
"Bavo ez bûk bûm.(baba ben gelin oldum.)..Canımıza karşılık gelin gittim Bozarslan'lara.Başlattığınız davaya kokmuş cesetler arasında dirilmiş iki can kurban verildi...Ah baba."
18 Saat Önce
Kaşlarımı çatarak karşımdaki kızın kolunu cimdikledim.Alt kattaki sedire kurulmuş biz iki kız dedikodunun dibini yaparken ansızın Yağmur'un yine sinir krizleri tutmuş,beni sözleriyle gömmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL İLE BÜLBÜL |Bir Doğu Masalı| -TAMAMLANDI-
RomanceTam da karşımda avlunun ortasında durdu.Gözlerindeki nefret kaybolmuş,yerine minnet ve sevgiye aç hareler oturmuştu.Morarmış göz altaları,kan canağına dönmüş yeşilleriyle ihtiraslı bir gülüş kapladı içimi. Parmaklarım demir korkulukları bulup yerler...