36.Bölüm : 'Ben sadece seni korudum...'

2.4K 128 974
                                    

İnce bir umut serpilmiş üzerimize.Toz zerreciklerini aratmayacak şekilde.Gönle düşen bir parça aşk bulanmış gözlere.Su damlacıklarının yerine...Seven sevdiğine denilmeyen dünyaya düşmüş kederimiz.Çıkmaz bir girdapa girmiş hüznümüz.Bedene kılıflanmış sahte gülücükler,neşeli haller...Son bulmuş tek tek yangın yerine dönüşmüş yüreklerde.Kaybedilen günlerin telafisi içine sığmış saatler.Bir ömür sığmış.Sığmış kaygının pencesinde, ölümün eşiğinde ve huzurun son mutluluk perdesinde...

...

Bir koşuşturma içinde yiten saatlerimizde eğlenceli aktivetlerde bulunarak günü sonlandırırken en son ne zaman bu kadar eğlendiğimin merakına ise Berfan'ı eve bırakıp kendi kaldığımız konağa doğru yol alırken düşmüştüm.

Karan,Berfin ablaların sofraya oturduğu anda biraz rahatsız olup daha da sertleşirken onların erken kalkmasıyla sabahki haline dönüş almıştı.Piknik macerasında Beyazsu gezdirilip ıssız bir dere yatağında yeğenimle beraber ayaklarımızı suya koyarken onun sessizce bir bize bakıp bir etrafı izleyerek suya ayaklarını dahi koymaya itiraz etmesiyle şaşırmamıştım doğrusu.

Akşamın da geç saatlerine kadar yürüdüğümüz veya gezdiğimiz anların son bulduğunu yorgun argın araba içinde konağa dönen tekerlerin çakıl taşlarını ezişi altında yolu izleyerek idrak etmiş ve gerek ağırlaşan bedenimle gerekse büyüyen karnımın bitapliğından olduğum yere sinip kapandı kapanacak gözlerimle konağa bir an önce varmak istiyordum.

En son telefonda konuşması ise Aram Ağa ile olurken böyle daha rahat davranması ve yarın toplanacak divanın hayretinde olsamda sesimi çıkarmadan verilecek kararların muhakemesine girmeden bugünü en özel şekilde bitirmek istedim.Her ne kadar başbaşa birçok anımız olsa da en özeli bu olmalıydı çünkü onun ilgisi ömre bedeldi yine de pek belli edemesede.

"Çok yoruldum."

"Böyle olacağı belliydi.Yüremeyecektin."

"Yürüyemeden duramazdım ki çimler üzerinde."

"Her pikniğe gidişinde olduğu gibi..."

Söylediği şeyle gözlerimi açıp yasladığım başımı aynı doğrultuda yavaşça oynatıp ona baktığımda bana dönüş almayan karaya tutulmuş yeşilleri yola odaklanmıştı.

"Bu haksızlık."dedim birdenbire çocuk gibi söylenirken.

"Haksızlık olan ne?"

"Senin benim hakkımda her şeyi biliyor olman ama benim hiçbir şey bilmemem kaldı ki şu an bile belli etmeyerek bilmememe vesile oluyorsun Karan."

"Bilinecek pek bir şey yok,uydurma."

"Bir test yapayım mı sana?"

"İstemez."

Güzelce reddedildiğim an ağzım bir karış açık kalıp kaşlarım çatılırken kollarım göğüs üstünde bağlanarak söylendim.

"Benim hakkımda her şeyi ama her şeyi bilmen çok olanaksız.İşlerin yok muydu da hep beni izledin de öğrendin?Elbet bir boşluk olmuştur."

"18 yıl Hevi,düşün istersen artık."

"Olabilir fakat izlemediğin çok da zaman olmuştur."

"Tekrar edilen hareketler de boşluk olsa da fark etmiyor."

"Nasıl yani?"

"Sen sendin başka açıklaması var mı?"

"O kadar mı deliydim senin için?Ama çocuktum yani öyle çok gülünecek bir durumda değil hani yani?"

GÜL İLE BÜLBÜL |Bir Doğu Masalı| -TAMAMLANDI-Where stories live. Discover now