25

1.3K 143 84
                                    

Kılkuyruk, korkuyla kucağında taşıdığı yaratığı dikkatlice koltuğa yerleştirerek birkaç adım geri çekildi.

Bakanlığın elinden kaçtıktan sonra başka bir seçeneğinin olmadığını bilerek Karanlık Lord'a geri dönmeye karar vermişti.

Onu uzun zamandır saklandığı söylentilerinin dolaştığı Arnavutluk'ta aramaya başlamıştı.

Bulmasındaysa rastladığı farelerin büyük katkıları olmuştu. Ona Arnavutluk ormanının derinliklerinde, gitmekten kaçındıkları bir yer olduğunu söylemişlerdi. Burada onlar gibi küçük hayvanlar, onları hükmü altına alan karanlık bir gölgenin elinde ölüyorlardı.

Kılkuyruk, onlardan edindiği bilgiler eşliğinde sonunda lorduna ulaşabilmişti. Şimdiyse onun emriyle terkedilmiş, büyük bir malikaneye gelmişlerdi.

"Lordum... Burası yeterince güvenli mi?" derken sesi tedirgindi. Gözleri incelercesine odada geziniyordu ancak amacı bakışlarını lordundan kaçırmaktı, onu taşırken bile fazlasıyla iğreniyordu.

"Merak etme, Kılkuyruk." Yaratığın sesi fazlasıyla tizdi ancak bir o kadar soğuktu. Kılkuyruk adının söylendiği her seferde olduğu gibi ürpererek titredi. "Burada uzun süre gizlenebiliriz. En azından hedefimize ulaşana dek."

Ufak tefek adam, "Efendim, biliyorsunuz, o olmadan da yapabiliriz." derken fazla tedirgindi.

Voldemort, sakince "Hayır," dedi. "Korumanın kalkması için ona, kanına ihtiyacım var."

"Efendim, o Hogwars'ta, Dumbledore'un ve Snape'in koruması altında."

"İhanetini yüzüme mi vuruyorsun, kılkuyruk?" Tiz ses, sinirlenmiş gibiydi. "Geri döndüğümde, ona cezasını vereceğim. Ona ve Malfoylara."

Bir fare olmadığı ortaya çıktığı gün Draco'nun orada olması, büyük bir hataydı. Lucius, oğlunun kimlerle arkadaşlık yaptığına dikkat etmeliydi, cezasını çekecekti.

Kılkuyruk ısrar etti. "Harry Potter olmadan da yapılabilir... Lordum... Sizin için birini getirebilirim. Bu daha kolay olacaktır."

Voldemort, "Harry Potter olmadan mı?" diye sordu. "Sana kaç kez anlatacağım Kılkuyruk..."

"Harry Potter'ı yakalamak öyle zor olacak ki, öyle iyi korunuyor ki -"

Lord, hizmetkarının sözünü kesti. "Ve sen de gidip onun yerine başka birini bulmak için gönüllü oluyorsun demek? Merak ediyorum, bak... Belki de bana bakma işi senin için çok yorucu bir hal aldı, ha, Kılkuyruk? Bu planı bırakma önerisi, acaba sadece beni terk etme yolunda bir çaba olabilir mi?"

Kılkuyruk telaşla atıldı. "Hayır! Lordum! Sizi bırakmak istemiyorum! Asla-"

Kılkuyruğun sözü bir kez daha kesilirken Voldemort, "Bana yalan söyleme!" diye tısladı. "Ben her şeyi anlarım, Kılkuyruk! Bana döndüğüne pişmansın. Seni tiksindiriyorum. Bana bakınca irkildiğini görüyorum, bana dokununca titrediğini hissediyorum..."

"Hayır! Lord Hazretleri'ne bağlılığım..." Ufak tefek, fareye benzeyen adam şimdi fazlasıyla çaresiz görünüyordu. Anlamsız mırıltılarla lorduna yalvarmaya devam ediyordu.

"Senin bağlılığın ödleklikten başka bir şey değil. Gidecek başka yerin olsa şimdi burada olmazdın. Ancak işe yarıyorsun, Kılkuyruk. Senin için bir görevim var."

Pettigrew'in küçük, fareye benzer gözleri lorduna telaşın yanında bir ilgiyle bakmaya başlarken, adam görevinin ne olduğunu öğrenmek adına sessizce bekledi.

Voldemort, "Bana onun kanını getireceksin." diye sakince konuştu. Otoriter ve soğuk sesiyle birlikte verdiği emir adamın birkaç adım geriye sendelemesine neden olmuştu.

Lord PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin