1

11.1K 467 1.2K
                                    

Bu bölüm benim ustalık eserim falan olabilir. İlk 3'e girdiği kesin.

*****

Gece yarısı soğuk ve ıssız tepede büyük riskler alarak çağırdığı ihtiyarı bekleyen genç büyücü, belki de hayatında ilk kez bu kadar korkuyordu. Daha yirmi bir yaşında olsa da, yaşadığı ve yaşattığı şeyler çoğu insanın ömrü boyunca şahit olamayacağı kadar dehşet vericiydi. O güne kadar yaptıkları ve biat ettiği Karanlık Lord düşünülünce, ilk kez bu kadar korkuyor olması küçümsenemezdi.

Korkusu gelecek kişiye karşı değildi, ileride olacak şeylerden korkuyordu. Öyle ki korkusu onu buraya getirmiş, hiç yapmayacağı şeyleri yapmaya itmişti.

Küçük tepeye cisimlendiği hatta davetin yazılı olduğu küçük not kağıdını Dumbledore'a ulaştırdığı an Karanlık Lord'a ihanet ettiğinin farkındaydı. Lord ona başka çare bırakmamıştı.

Beyaz, yıldırıma benzeyen bir ışık hüzmesi eline çarparak asasını uçururken aynı anda bir cisimlenme sesi duyuldu. Severus Snape, büyünün etkisiyle dizlerinin üzerine düşmüştü.

Siyah gözler hızla üzerine dönerken ihtiyar elinde onun asasıyla temkinli bir adım attı.

Vakit kaybetmeden sordu. "Pekala, Severus. Söyle. Lord Voldemort'un bana mesajı ne?" Sesi de tıpkı hava gibi soğuktu. Sert bakışları ölümyiyenin gözlerine çıkmadan önce yerden kalkışını izledi.

Karanlık, o an kendisi için tehdit oluşturduğundan mürver asayı hafifçe havaya kaldırarak ucundan cılız bir ışık çıkmasına izin verdi. Işığın izin verdiği kadarıyla Severus Snape'in yüzünde gördüğü ızdırap onu pek de etkilemedi.

Genç büyücü "Hayır, bir mesaj yok." derken zorlandığını anlamak için dikkatli olmaya gerek yoktu. "Ben, kendi isteğimle geldim."

Siyah gözler Dumbledore'un yarım ay şeklindeki gözlüklerinin ardından mavilerle buluştuğunda ihtiyar zihinfende başvurmadan bile oradaki korkuyu görebilmişti. "Ben... Ben buraya bir uyarı, hayır, bir rica için geldim." diye bir kez daha konuştu Severus.

"Bir ölümyiyenin benden ne gibi bir isteği olabilir ki?"

Büyücü kesik bir nefes aldı. "Kehanet..."

Dumbledore, ölümyiyenin sözünü kesti. "Ah, evet. Lorduna ne kadarını yetiştirdin?"

Snape "Hepsini!" diye atıldı. "Duyduğum her şeyi söyledim!" Birkaç saniye duraksadığında az önceki heyecanı yerini durgunluğa bırakmıştı. "Karanlık Lord kehanetin Lily Evans anlamına geldiğini düşünüyor." derken sesindeki acıya engel olamadı.

Dumbledore sakince "Kehanet bir kadından bahsetmiyordu," diye mırıldandı. "Temmuzun sonlarında doğan bir erkek çocuğundan bahsediyordu."

Snape hiddetle "Benimle dalga geçme!" diye bağırdı ancak ihtiyar pek de etkilenmiş gibi durmuyordu.  "Lord, onun Lily'nin oğlu olduğunu düşünüyor! Hepsini öldürecek."

"Eğer o senin için bu kadar değerliyse, eminim Lord Voldemort onun canını senin için bağışlayacaktır. Oğluna karşılık annesi için merhamet dileyemez misin?"

Dumbledore'un umursamazlığı karşısında ölümyiyenin kalbi acıyla sıkıştı. "Ona sordum,"

"Beni iğrendiriyorsun." diyen keskin ses, ölümyinenin ikinci kez sözünü kesti. "Bebeğin ve kocasının ölmesi umrunda bile değil, değil mi?"

Snape hiçbir şey demeden Dumbledore'a bakmayı sürdürdü. Bu sefer yüzünde acı veya ızdırap yoktu, hiçbir şey yoktu.

"Değil," derken düşüncelerinden utandığı söylenemezdi. İhaneti göze almasının tek sebebi, Lily Evans'ın hayatıydı. Sevdiği kadını ne olursa olsun yaşatmaya çalışıyordu.

Lord PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin