33

1.7K 115 58
                                    

Son birkaç aydır neredeyse her gece olduğu gibi uykusundan aniden uyanan çocuk, uyku sersemliğini geri plana atarak doğruldu. Gözlerini birkaç kez kırpıştırarak görüşünü düzeltmeye çalışırken başını sağ tarafındaki yatağa çevirdi. Yatağın boş olduğunu anlaması kısa sürdü, oda sadece cisimlerin silüetlerini görebileceği kadar loş olsa da yatakta bir bedene ait büyük bir gölge olmadığını seçebiliyordu.

Kaşları hafifçe çatılırken ayaklarını yataktan sarkıtarak yavaşça ayağa kalktı. Başucundaki asasını alıp yatakhaneden ayrılarak ortak salona geçtiğinde odayı hızlıca taradı ancak aradığını bulamamıştı. "Nereye kayboldun yine?" diye söylendi kendi kendine.

Harry, uzun zamandır garip davranıyordu. Geceleri gördüğü kabuslar yüzünden uyanıyor, bir daha uyuyamıyordu. Gündüzleriyse şatonun koridorlarında bir ruh gibi dolanıyordu. Hermione, Weasley ikizleri ve Luna'yla birlikte onu mümkün olduğunca yalnız bırakmamaya ve destek olmaya çalışıyorlardı ancak nafileydi. Ne yaparlarsa yapsınlar Harry eski neşesini kazanamıyordu.

Siyah, deri koltuğa yönelerek oturdu. Harry'i anlayabiliyordu. Karanlık Lord döndüğünden beri Snape iyice paranoyaklaşmıştı ve sert önlemler almaktan çekinmiyordu. Babasının baskısı bir yana, kendi üzerinde hissettiği sorumluluk da onu boğuyordu. Kehaneti bilmenin ağırlığı omuzlarına çökmüş, sonunda kaderiyle yüzleşeceği güne hazırlanmaya çalışıyordu.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de kabuslarıyla boğuşuyordu. Birkaç gece onun sayıklamalarıyla uyandıktan sonra Harry uyumadan önce yatağının etrafına sessizlik büyüleri yapmaya başlamıştı. Bunu kendisi önermişti çünkü yatakhane arkadaşları pek de arkadaş canlısı sayılmazlardı. Lord döndüğünden beri Harry'e cephe almışlardı ve kendisi de hem Harry'nin arkadaşı olduğu için hem de bir hainin oğlu olduğu için pek hoş karşılanmıyordu. Yine de sorun değildi, ikisi de onlarla baş edebilecek kadar Slytherin'di. Yine de geceleri rahat (ya da en azından sınıf arkadaşlarının bir şey yapamayacağından emin olarak) uyuyabilmelerini Regina'ya borçlu olduklarını inkar edemezdi. Yılan resmen okul başladığından beri tüm gece başlarında bekliyordu.

Kendisi önermiş olsa da Harry'nin sessizlik büyüsü yapması onun pek de işine gelmemişti. Kabus gördüğü zaman onu duyup uyandıramıyordu bu yüzden şimdi olduğu gibi geceleri kendi kendine uyanarak arkadaşını kontrol etmeyi alışkanlık haline getirmişti. Bu gece olduğu gibi Harry'i yatağında bulamadığı zamanlarda da salona inip onu bekliyor, geldiğinde söylene söylene kolundan sürükleyerek yatağına götürüyor ve zorla Snape'in verdiği uyku iksirinden içiriyordu.

Harry'nin kabusları hakkında bu kadar endişeli olmasının en büyük sebebi elbette ki Karanlık Lord'du. Aralarındaki zihin bağı çok tehlikeliydi. Karanlık Lord resmen her gece onunla oynuyordu! Snape'in ve babasının defalarca kez söylediği gibi, karanlık lord gerçekten de insanların zihnine girerek onları yavaşça delirtmekten zevk alıyordu.

Ve Harry zihinbendi ne kadar güçlü olsa da onu önleyemiyordu. Lord usta bir zihnedenddi, bunu hepsi biliyordu ama zihinleri arasındaki bağ zihinbendin ötesinde bir bağ gibi görünüyordu.

Zihinbendin ötesinde bir bağ?

Kaşlarını çatarken yavaşça doğruldu. Belki de tahminleri doğruydu, Harry gelmiş geçmiş en güçlü zihinbendar olsa bile Lordu önleyemezdi.

Eğer öyleyse, bu karşılıklı bir durum olmaz mıydı? Harry'nin lordu önleyemediği gibi, lord da Harry'nin onun zihninde dolaşmasını önlemekten aciz kalabilir miydi? Bağ zihinbendden bu kadar bağımsız olabilir miydi? Denemeye değer görünüyordu.

Salonun sessizliği adım sesleriyle bozulduğunda irkilerek o tarafa döndü Draco. Harry, üzerindeki görünmezlik pelerininden kurtularak birkaç adım daha attı, durdu, öylece dikilerek boş gözleriyle kedisini bekleyen arkadaşına bakıyordu şimdi. "Bunu yapmayı kes artık."

Lord PotterWhere stories live. Discover now