☠ Bölüm-3 ☠

606 55 24
                                    

Jimin

Her şey hazırdı. Sabah babama bile veda etmeden evden çıkmış ve Jungkook'un son dakikada caymaması için evine gitmiştim. Oradan da bize rehberlik edecek korsanlarla buluşmuş ve şimdi limana doğru yürüyorduk. Hoseok ne olur ne olmaz diye sırtladığı çuvalına içki stoku yapmıştı. İçimde garip bir heyecan vardı. Sadece yazılarla aklımda canlandırdığımı her şeyi belki de şimdi, gerçek, asıl ve canlı haliyle görebilecektim.

Limana geldiğimizde bir sürü gemi olduğunu görmüştüm. Hepsi de birbirine oldukça benziyordu. Ama bir geminin korsan gemisi olduğunu belirten en önemli objeyi aramaya başladım. Yani bayrağı. Benimle birlikte diğerleri de bakınıyordu.

"İşte orada!" dedi Kaptan Namjoon parmağı ile göstererek.

Ağzım anında açılmıştı. Çünkü bu gemi çok büyüktü. Gerçekten büyüktü. Böyle bir büyük gemiye sahip kim olabilirdi? Acaba Karasakal mı? Ama o batı okyanuslarında gezinen bir korsan. Geminin bayrağına baktığımda, kurukafanın ağızında bir gül olduğunu görmüştüm. Yoksa bu gemi...

"Bu bana tanıdık geliyor." dedi Hoseok.

Gemiye binmek için yaklaştığımızda arkamdan bana seslenen ses ile durmuştum. Ve arkamı döndüğümde babamı görmüş oldum. Uşaklarıyla beraber bana doğru gelirken diğerlerinin yanından ayrıldım. Bu adamı duymalarını istemiyordum. Ya da beni onlara karşı mahcup etmesini. Dik bakışları ile gözlerimin içine bakmaya başlamakla beraber konuşmuştu.

"Kral seni bu görev için seçti diye sakın övünme. Bu iş bittiğinde tekrar eskisi gibi saraya döneceksin. Ait olduğun yere." dedi. İşte benim babam! Tam ona yakışacak şekilde konuşmuştu.

"Gerçekten sadece bunu söylemek için mi geldin? Aslında böyle saçmalıklarla başımı şişireceğini biliyordum. Bu yüzden sabah sana yakalanmamak için evden hızla kaçtım."

"İstediğin kadar dene. Ama şunu unutma evlat! Kaderinden ve ait olduğun yerden asla kaçamazsın. Herkesin bir yere bağlı bir kökü vardır çünkü." dedi. Gözlerindeki perde, tüm bunları acımasızca söylemesine sebep oluyordu. Bu adam bir baba olamazdı.

"Belki de geri dönmeyeceğim. Bu tehlikeli görevde ölebilirim ve sen sadece bana bunları söylemeye mi geldin?" diye sordum dayanamayarak. Güldü ve başını iki yana salladı. "İkimizde bunu çok iyi biliyoruz Jimin. Sen ölmezsin." dedi.

Artık midem kaldıracak durumda değildi. Bu yüzden onu dinlemek istemediğimden arkamı dönerek hızla yürümeye başladım. Hatta beni bekleyen diğerlerini bile geride bıraktım. Kendi babasını yumruklamak isteyen bir adama dönüşmemek için kendimi zor tutuyordum. Bu yüzden derin nefesler almaya başladım. Sakinleşip görevime odaklanana kadar hem de.

"İyi misin?" diye sordu Kaptan Namjoon. Bir süre bekledim ve kendimi iyi hissettikten sonra dönüp ona cevap verdim. "Evet iyiyim. Geçti." dedim hafif bir tebessüm ile.

"O herife katlanmak istemiyorsan, bana söyle şu işler bittikten sonra kılıcıma kavuşmanın mutluluğunu onda yaşayayım." dedi Kaptan V.

"Gerçekten bunu yapar mısınız?" diye sorduğumda Kaptan Namjoon araya girdi. "V kes saçmalamayı!" dedi onu uyararak.

Aniden bineceğimiz geminin tahtası büyük bir gürültü ile devrildiğinde kafalarımızı o yöne çevirdik. Kısa boylu, kel ama örgülü sakallara sahip küçük bir mürettebat üyesi tahtadan aşağı indi ve bizi karşıladı.

The Pirates Of The BANGTAN // BANGTANPİNKDove le storie prendono vita. Scoprilo ora