☠ Bölüm-7 ☠

536 51 26
                                    

Jimin

Sonunda üzerimdeki rahatsız üniformadan kurtulmuştum. Salaş kahverengi bir pantolon ve bol beyaz bir gömlek gayet rahat hissettiriyordu. Şimdi ise geminin kıç tarafına gelmiş, dirseklerimi yaslamış yavaş yavaş batan güneşi izliyordum. Aslında bir açından da düşünüyordum.

Ne yapıyordum ben? Korsanlara bakıcılık mı? Yoksa onların bir parçası olmak için bir şeyler öğrenmek mi?

Aslında ikisi de değil. Ben kurtuluşumu korsanlıkta arıyordum. Henüz pişman olacağım bir şey yapmamıştım. Ama kalbim zaten bu yolda asla pişman olmayacağımı söylüyordu. Çünkü uçuyordum. İlk defa bir emir korkusu ile yaşamıyordum. Yaşadığım ve hissettiğim tek şey hafiflikti. Bu işin sonunda ne olacaktı peki? Bir korsan olabilmem için önce bir gemiye ve de tayfaya ihtiyacım vardı. Ama benim bir muhafız olduğumu pek çok kişi biliyordu. Sonuçta bakanın oğluydum. Kendimi bir korsan olduğumu onlara nasıl, neyle kanıtlayabilirdim ki?

"Sonunda insan gibi görünüyorsun." diyen bir ses beni dalgınlığımdan almış ve yüzüme su atılırcasına kendime getirmişti. Ve bu sesin sahibi tabii ki Kaptan Lisa. Yanıma geldi ve benim gibi dirseklerini geminin kol kısımlarına yasladı ve bana baktı.

"Sence üniformamı ne yapmalıyım?" diye sordum şaka ve ciddiyeti karıştırarak. O ise dudaklarını büzdü. "Bana kalsa tayfalarıma temizlik bezi olarak kullandırtırım..." dedi gülerek. Ama devamında bakışları düştü ve ciddileşti.

"Ancak o senin bir parçan. Ne yapmak istediğine sen karar ver." dedi ve bakışlarını kaçırdı.

"Onlardan olmadığımı kanıtlamam için ne yapmam gerekiyor? Gördüğün gibi ben burayı seviyorum."

"Bana bir şey kanıtlama Jimin. Kimseye kanıtlamana gerek yok. Çünkü geldiğin yer belli. Ancak korsanlık için büyük bir şey gösterirsen herkes seni kabul eder."

Kimse hayatını seçemiyor ki...

Bende seçememiştim. Babam gibi bir adamı kim isterdi? Hayatıma her konuda müdahale eden bir adamdan bahsediyoruz. Bana herkes değil, sadece tek bir kişinin bana inanması yeterdi.

"Peki sen bana inanıyor musun?" diye sorduğumda Lisa afallamıştı. Tabi bende öyle. Çünkü ağzımdan böyle bir şey aniden kendini bırakmıştı ve bende şaşırsam da belli etmedim. 

"Neyden bahsediyorsun?"

"Sen benim onlardan biri olmadığıma inanıyor musun Lisa?" diye sorumu daha geniş bir anlamla tekrar sordum.

"Ne fark eder?"

"Çok şey." dedim. "Neden bilmiyorum ama, ben sadece senin inanmanı istiyorum." diye eklediğimde güldü.

"Seni çok fazla rencide ettiğim için mi böyle konuşuyorsun?" diye sordu.

"Hayır. Beni rencide etmen sadece dilin sayesinde olan bir başarı. Ama ben kalbini görmek istiyorum."

Artık susmam gerekiyordu. Bir şair misali konuşmamla hem onun hem de benim kızarmama sebep oluyordum.

"Efendim Lisa..."

İşte yine o küçük adam.

Lisa tayfasındaki en küçük adamı gördüğünde kaşlarını çattı ve kendini toplayarak ciddileşti.

"Ne oldu Pan?" diye sordu. "Bayan Rosé kendini iyi hissetmiyor. Acılar içinde kıvranıyor."

Lisa endişeli bir şekilde güneşe doğru baktı. Güneş batıyordu. Denizkızına dönüşecek.

The Pirates Of The BANGTAN // BANGTANPİNKWhere stories live. Discover now