☠ Bölüm-20 ☠

365 34 10
                                    

İyi Okumalar Canlarım. Desteklerinizi Eksik Etmeyin Lütfen 😘


Jimin

Güneş çoktan batmıştı. Ay ışığı gökyüzünden üzerimize süzülürken, biz bir ateşin başında ısınmaya çalışıyorduk. Elimizde olan tek şey bir kayıktı. Lisa yıkılmıştı, Kaptan Namjoon ve Kaptan V gözlerini ateşten çekmeden bir şeyler düşünüyorlardı. Hoseok elindeki mızıka ile sakinleştirici bir müzik sergiliyordu. Jisoo ateşin vücudumuza iyice yayılması için doğaüstü güçleri sayesinde alevleri güçlendiriyordu. Pan ateş için odun toplamaya gitmişti. Kaptan Rosé ise denizkızına dönüştüğü için, kayalıkların arasındaki suya girmişti. Kayalıkların birine yaslanarak bize bakabiliyordu. 

Bana gelecek olursak eğer aklımı hatta mantığımı yitirmeme sebep olanlardan biri Lisa, diğeri ise Jungkook idi. Yıllardır tanıdığımı sandığım Jungkook aslında bambaşka biriymiş meğer. Aslında anlamam gerekiyordu. Yanımızda olan korsanlardan daha çok bilgiye ve tecrübeye sahipti. Özellikle denizkızları ile konuşabiliyor olması hala aklımdan gitmiyordu. Ama sonra kraliçenin, yani annesinin söyledikleri aklıma geliyor. Jungkook herkesten daha kötü bir lanete sahipti. Evi olan korsan sarayına bile gidemiyordu. Yeminini edemiyordu. Hepsi o amcası olacak herif ve Yoongi yüzünden. Şimdi onun elinde. Kral olmasını geçtim. Arkadaşıma bir zarar gelmesini istemiyorum. Ona bu olanları bana söylemediği için kızamıyordum bile. Çünkü bunlar yüzünden başına gelmeyen kalmamış. Kendini bundan dolayı saklamış. Onu her an götürebilirler diye. Korsanların tek umudunu da söndürmesinler diye. Ah Jungkook!

Lisa'ya ise, hiç olmadığım kadar uzak hissediyordum. O bizden biraz daha uzağa, gemisinin battığı kısma doğru gidip oturmuştu. Saatlerdir orada oturup, durgun denize bakıyordu. Kendi karısına en büyük kötülüğü yapan ben olmuştum. Her şeyimi kaybetmeye hazırdım. Ama Lisa'yı kaybetmeye asla dayanamazdım. Doğruydu. En büyük hata benim. Beni defalarca uyardı. Ama ben nefsime ve sabrıma engel olamamıştım. Onun başarıları, o geminin içerisindeydi. Şimdi ise hepsi denizin milyonlarca derinliğinin altındaydı.

"Buraya kadar mı yani?" diye sordu Kaptan V uzun süren sessizliğin ardından. "Şarabı alamadık. Gemi gitti. Bu da yetmezmiş gibi en başından beri yanımızda olan prensi alıp götürdüler." diyerek söyledi.

"Üstelik romlarda gitti." dedi Hoseok mızıka çalmayı sonlandırarak. "Tayfanın ölmesi de kötü oldu. Çok iyi anlaşmıştık. Bana Çin'li bir hatun ayarlayacak gönüllü biri bile vardı." diyerek iç çektiğinde Kaptan V kafasına vurdu. Hoseok acıyla inledi ve kafasını okşadı.

"Şu durumda bile düşündüğün tek şey kadınlar ve rom mu gerçekten?" 

"Ne yapabilirim efendim? Lütfen her şey gitti diye zevklerime karışmayın." dedi. Kaptan V'nin gözü bir an Rosé'yi buldu.

"Tek istediğim denizlerde geçirdiğim eski mutlu günlere dönmekti." dedi iç çekerek. Hoseok bunun üzerine "Evet." Sonra gülümseyerek Kaptan V'nin saçlarını okşadı. "Ama hala çok yakışıklısın." dedi.

"Böyle duramayız. Namjoon bir şey yapmalısın." dedi Jisoo. "Benim elimde yapabileceğim hiçbir şey yok. Ama güçlerin bize yardım edebilecek ise eğer, duymayı çok isterim aşkım." diyerek karşılık verdi Kaptan Namjoon.

Buradaki konuşmaları bir kenara bırakarak ayağa kalktım. Saatlerdir kılını bile kıpırdatmayan karımın yanına gitmeye karar verdim. Onun yanına ilerlerken ne diyeceğimi düşünüyordum. Açıkçası pek fazla bir şeyde yoktu aklımda. Özür dilemekten başka hiçbir şey...

The Pirates Of The BANGTAN // BANGTANPİNKWhere stories live. Discover now