Geçmiş Zaman Olur Ki- Yeni Bir Yolculuk

2.1K 205 60
                                    


Kafedeki o akşamın ardından her şey eski seyrine dönmüştü aralarında. Berrin o akşamın anısı zihnine düşünce yine utanıyordu; ama Serdar’ın rahat vurdumduymazlığına kendini kaptırıp mümkün olduğunca düşünmüyordu o anları.
Mutluydu… Ömründe ilk kez hafiflemiş hissediyordu ve bunların tek sebebi Serdar’dı. Adamın da mutlu olduğunu görüyordu Berrin. Bakışlarından, yüzünden silinmeyen tebessümden, ilgisinden… Serdar gibi bir adamın çabuk sıkılacağını düşünmüştü en başta oysa… Ama onunla geçirdiği her dakika, derinlerine gömdüğü o buruk yanını biraz daha keşfettirmişti. Serdar insanların görmek istediğinden bambaşka biriydi ve bunu sadece kendisinin görüyor olmasından son derece memnundu Berrin. Başka kimse o tarafını görmesin, Serdar’ı kimseyle paylaşmasın istiyordu.
Tek korkusu yaşadıkları büyünün bozulmasıydı. Çünkü biliyordu ki Serdar’ın yaraları vardı. Korkuları, her daim pusuda bekleyen acabaları, kendi kabuğuna çekilmek için fırsat kollayan güvensizlikleri vardı. Kadını hepsinden daha çok korkutansa Serdar’ın kendini sevilmeye layık göremeyişiydi.
Babasının hiç bahsi geçmemişti; ama biliyordu ki annesi tarumar bir bahçe bırakmıştı ardında, giderken. Serdar öylesine inandırmıştı ki kendini buna, öyle yaşamıştı. Herkesi haklı çıkarırcasına… Oysa öyle naif, öyle kırılgan, öyle buruk bir adam yatıyordu ki o şımarıklığın altında. Berrin kıyamıyordu… Deva olmak istiyordu. Serdar’ın tüm yaralarını sarmak, sevilmeye ne kadar layık olduğunu göstermek istiyordu. Berrin Serdar’ı çok seviyordu… Adam bundan bir an bile şüpheye düşmesin istiyordu.
Elindeki birkaç parça kıyafeti küçük el çantasının içine doldururken aklında tüm bu düşünceler vardı. Yüzünde de Serdar’ı düşünmenin sebep olduğu bir tebessüm… Planının ne olduğunu söylememişti Serdar, ısrarla ‘Sürpriz!’ deyip durmuştu. Bir yanı deli gibi merak etse de diğer yanı Serdar’a güveniyordu. Belli ki küçük bir hafta sonu kaçamağı yapıp döneceklerdi.
Kapı zili çaldığında yatağın üstündeki el çantasını kararsız bakışlarla süzüyordu genç kadın. Acaba valiz mi yapsaydı? Gidecekleri yerde neyin lazım olup neyin olmayacağını bilemiyordu ki! Neyse ki bu karmaşadan zil kurtarmıştı kadını. Seçenekleri tükettiğinden yaptığı çantayı alıp kapıyı açtı.
Serdar, Berrin karşısında belirir belirmez baştan aşağı süzdü genç kadını. Üzerinde yazlık bir elbise ve akşam serinliğinden korunmak için ince bir hırka vardı. Saçlarını açık bırakmış, kâküllerinin yüzünü çevrelemesine müsaade etmişti. Makyajsız yüzü öyle taze ve parıl parıl duruyordu ki bir kez daha hayran kalmadan edemedi Serdar. Hemen ardından bakışları Berrin’in elindeki ufak el çantasına kaydı. Başkaca valiz görmek için kadının arkasına baktı. Göremeyince de kaşları şaşkınlıkla havalandı. “Ne yani başka çanta yok mu? Şaşırtıyorsunuz beni Berrin Hanım!”
Adamın muzip imasına gülümsese de laf dokundurmadan edemedi Berrin. “Nasıl kadınlarla takıldın sen böyle! İki gün için evi sırtlayacak hâlim yoktu.”
“Valla Berrin canıma minnet…”
Nasıl kadınlarla takılmıştı? Nasıl anlatsaydı Serdar bu durumu Berrin’e? Berrin’den öncesinin anlamı kalmış mıydı? Serdar öncesini unutmuştu. Sadece Berrin vardı ve belli ki sadece Berrin olacaktı.
Kadına gülümseyip uzandı ve yanağına sıcacık bir öpücük kondurdu. Hemen ardından elindeki çantayı alıp, “Hadi kilitle kapını, uçağa gecikmeyelim,” dedi.
Havaalanına geldiklerinde Kayseri’ye uçacaklarını, ardından da Kapadokya’ya geçeceklerini öğrendi Berrin. Nedense daha yakınlarda bir yer beklemişti. Yine de içten içe sevinmişti. Sessiz bir yolculuğu paylaştılar. Bunda uçuşlarının akşam uçuşu olmasının da etkisi büyüktü. Kayseri Havalimanı’nda uçaktan inip Serdar’ın kiraladığı otomobille Kapadokya’ya geçtiler. Serdar’ın yakın arkadaşının butik oteline yerleştiklerinde saat çoktan gece yarısını geçmişti.
Her ne kadar yorgun ve de uykusuz olsa da etrafını incelemekten geri durmadı Berrin. Ve sabah ilk iş uzun uzun oteli gezmeyi aklına not etti. Belli ki zevkli birilerinin elinden çıkmıştı tasarımı. Serdar ise bambaşka telaşlar içindeydi. Berrin’in mutluluğunu paylaşıyor olsa da bir yanı endişeden kıvranıyor, midesi düğüm düğüm oluyordu. Sabah ikisi için de hayatlarındaki önemli bir eşikle sınanacaklardı. Serdar Berrin’i oda kapısına bıraktığında alnından öpüp usulca “İyi dinlen,” dedi. “Yarın uzun bir gün olacak!”

Hüzün Yağmurları-(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin