Final

1.7K 73 14
                                    

Van enkazına ağlar, artçı sarsıntılar insanları tedirgin etmeye devam ederken; Berrin’le Serdar’ın yeni bir gayretleri daha olmuştu. Vakit buldukça, bir önceki buluşmalarını hazmettikçe yeniden görüşüyor, ellerinden geldiğince yeniden birlikte vakit geçirmeye çalışıyorlardı.
Berrin’in odasındaki o yakınlaşmadan sonra o öpücüğün bahsini açmamışlardı hiç. Ama Serdar o günün ilişkilerinde bir şeyler değiştirdiğinin farkındaydı. Bu bilinçle dikkatle ilerliyor, Berrin’in bazı şeyleri hazmetmesi için acele etmiyordu.
O akşam yine buluşacaklardı. Berrin yorgun olduğu için dışarı çıkmak istemiyordu; ama buluşmayı iptal etmeye de gönlü elvermiyordu. O yüzden planda değişiklik yapıp evde buluşmaya karar vermişlerdi.
Zil çaldığında Berrin eve yeni adımını atmıştı. Kapıyı açtığında Serdar’ı elinde bir şişe şarapla kapıda dikilirken buldu. Bu sahne kadına öyle tanıdıktı ki…
Kenarı geçip adamı içeri aldı.
“Evde yiyecek hiçbir şeyim yok. Dışarıdan sipariş versek senin için sorun olmaz, değil mi?” diye sordu alelacele.
Serdar’ın o an en son önemsediği şeydi yemek yemek.
“Takıl kafana göre, sorun değil,” dedi. Adam koltuğa yerleşirken Berrin telefonla iki pizza sipariş etti.
Pizzalar geldiğinde birer kadeh şarap alıp koltuğa yerleştiler. Şarabın marifeti miydi yoksa eski günlerin sıcaklığını yavaş yavaş yakalıyorlar mıydı bilinmez, dakikalar birbirini kovalarken onların konuşacak konuları tükenmedi.
Başlangıçta havadan sudan, ortamı germe ihtimali olmayan mevzulardan bahsetseler de sohbet ilerledikçe geçmişten konuşur olmuşlardı. Geçmişin güzel günlerinden…
Serdar Berrin’in kırmızı şemsiyesiyle bir başlamıştı, Berrin’i şaşırtan pek çok detayla devam etmişti. Kendini adamın gözünden dinlemek şaşırtmıştı Berrin’i. Serdar’ın ona bakışı, baktığında gördüğü şey, sesine yansıyan o tatlı hayranlık… Adamın hatırlatmak için giriştiği çaba başarıya ulaşmıştı. Berrin hatırlıyordu o günlerin sıcaklığını, o sıcaklığın verdiği aitlik hissini…
Adam tıpkı eski günlerde olduğu gibi sık sık kendini tiye alıyor, kadının yüzünü güldürüyordu anlattıklarıyla. Berrin de adamın oyununa ayak uydurmuştu.
Şişenin dibini gördüklerini haber veren son yudum şarabı içerken “Beni yemeğe davet ettiğin en son seferi hatırlıyorum da…” dedi adam muzipçe. Berrin adamın ima ettiği akşamın son yemek daveti olduğundan emin olamasa da yüzüne yayılan tebessüme engel olamadı.
“Hangisi?” diye sordu alayla. “Hani şu, seni baştan çıkarmaya çalışıp kendimi rezil ettiğim akşamdan mı bahsediyorsun?”
“Kim rezil olmuştu acaba?” diye itiraz etti Serdar kinayeyle. O akşamı hatırlıyordu da… Durmak adam için hiç o kadar zor olmamıştı.
Berrin şarabın armağanı bir rahatlıkla haylazca gülümsedi Serdar’a. “Söylesene,” dedi. “Bugün olsa yine o kadar iffetli olur muydun?”
Sesi… Sadece meydan okuma yoktu sesinde, gizli bir davet de vardı. Ve o daveti taçlandıran, üstü örtülü bir arzu…
Aylardır Berrinsizlikle sınanan Serdar için bu çok fazlaydı. Kadına daha fazla yaklaşmadan duramadı. Onun bu aleni girişimini durduracak tek bir tepki vermedi Berrin. Aksine bakışlarını adamın dudaklarına çevirip yutkundu.
“Bugünkü aklım olsaydı…” dedi Serdar fısıldar gibi. “Pek çok şeyi daha farklı yapardım.”
Sesinin kuşandığı pişmanlıkla kapandı dudakları kadının dudaklarına. Elleri Berrin’in saçlarından süzülüp ensesini okşarken kadını özlemle öptü.
Aylar süren diyetlerini, o gece şarabın ardına gizlenerek bozdular. Birbirlerini kana kana içip koyun koyuna sızdılar. Ve belki de aylardır ilk kez o denli rahat uyudular.

Gözlerini araladığında uzun zamandır hissetmediği bir sıcaklıkla çevrelenmişti Berrin. Serdar kolunu kadının bedenine dolamış, ayakları birbirine karışmış, sarmaş dolaş yatıyorlardı yatakta.
Bilincini kazanıp gece olanları hatırladığı o ilk an, çıplaklığının da farkında vardığı an oldu. Ve yazık ki derin bir pişmanlık çöreklendi içine. Nasıl bu kadar zayıf olabilmişti?
Hemen sonra, yanında huzurla uyuyan adama döndü bakışları. Adam, yüzünde küçük bir çocuğun masumiyetiyle uyuyordu. Yüzünün bütün kasları gevşemiş, uyanıkken yüzüne musallat olan çizgiler bir nebze de olsa hafiflemişti. Saçları terden ıslanmış, yüzünün bir tarafında yastık izi oluşmuştu.
Gülümsedi Berrin.
Serdar’ı en son ne zaman böyle görmüştü? O kadar uzun zaman olmuş, üzerinden öyle badireler geçip gitmişti ki, hatırlayamadı kadın. Bir ömür geçmişti sanki o arada. Bir ömür yitirmişlerdi birbirlerinden uzakta.
Gecenin anıları beyninde yeniden canlanırken boğazını tıkayan hıçkırığa şaşırmadı. Serdar bedeninde ibadet etmişti sanki gece. Dokunmuş, koklamış, öpmüş, her dokunuşuyla kadının ruhunu onarmaya çalışmıştı. Berrin adamın her temasında biraz daha yerden yükselmişti. Biraz daha kendinden geçmiş, bir parça daha azat etmişti ruhundan. Sonra… Serdar’ı içinde hissedince, gözlerinden firar eden yaşlara da boğazından çırpınarak çıkan hıçkırıklara da engel olamamıştı.
Serdar bırakmamıştı kadını… Yanına geçmiş, Berrin’i sarıp sarmalayıp göğsüne çekmişti. Aralarında neredeyse hiç mesafe kalmamıştı; ama yine de yetmemişti ikisine de. Mümkün olsa Serdar Berrin’i içine sokacaktı, hissetmişti kadın. Orada, o kuytuda, öylece sızıp kalmıştı Berrin.

.........

Buraya kadar sabırla okuyan sevgili okur... en içten teşekkürüm sanadır.
Nasıl bir yerde bıraktın yazarcım, deme. Okumadığın sadece üç beş sayfa var. Kitabın basılı halini alman için bir hamle değil kesinlikle, herhangi bir kitapçıda sonuna göz atman 5 dk nı almaz. Sadece finalin büyüsünü bozmak istemiyorum.
Anlayışına şükranla...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 23, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hüzün Yağmurları-(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin