"Sen benimsin Eylül, hep benim oldun!"

"Ben kimsenin değilim. Kadınım ben kadın sahip olabileceğin bir mal değil." Daha çok sıktım. İkimizde birazdan nefessizlikten bayılacaktık. "Neden Boran'a aşığım biliyor musun?"

Korkunç mavilerindeki öfke nefrete evrildi. Şeytanın ta kendisine bakıyordum sanki. "Çünkü o bana onun malıymışım gibi davranmıyor. İnsan olduğumu, kadın olduğumu unutmuyor, bir sapık gibi ya benimsin ya toprağın demiyor!" Sonlara doğru bağırdığımda sesime polis sirenleri eşlik etti.

Gözleri ormanın derinliklerinden sirenlerin geldiği yöne kaydı. Yeniden bana baktığında maskenin altındaki dudaklarının kıvrıldığını gördüm. "Sen benim malımsın Eylül Dinçer."

Birden bütün gücüyle bana tokat attı. İster istemez ellerim gevşediğinde hızla ayağa kalkıp saçımı kavradı. "Ya benimsin sevgilim." Kafamı saçlarımdan çekip yüzüne yaklaştırdı. "Ya da kara toprağın."

Kanayan bacağına rağmen ormanın içlerine doğru sürükledi beni. "Bırak beni pislik!" Gözlerim yerdeki bıçağa kaydı ama ona ulaşamadım.

Bütün gücümle zorluk çıkarıyor, ilerlemesini güçleştiriyordum. Ama nuh diyor peygamber demiyordu. Saç diplerim acıyor, boğazımdan akan kan az da olsa durmak bilmiyordu.

Nihayetinde durduğumuzda yolun sonundaydık. Önümüzde akan nehir dışında geçebileceğimiz bir yer yoktu. Kahkaha attım. Gözlerini üzerime devirip beni yere fırlattı. Zaten yarı oturur pozisyonda olduğum için canım yanmamıştı.

"Seni benim yapmadan durmayacağım sakın unutma!" Kollarımdan kavrayıp beni ayağa kaldırdı. "Bu burada bitmedi sevgilim." Ne yapacağını anladığımda gözlerim büyüdü. "Hayır, kaçma, öldür beni!"

Dinlemedi, bedenimi bir oyuncağı atar gibi kolaylıkla nehre fırlattı. Yüzüm suyun içinde kalmış, neredeyse her yerim ıslanmıştı. Boynumdaki ve burnumdan akan kanlar nehrin sularına karıştı.

Kendimi kaldırmaya, hareket etmeye, kurtulmaya gücüm yoktu.

Öyle kal Eylül.

Bırak nehir alsın canını.

Öldür kendini Eylül.

Öldür kendini Eylül.

Öldür kendini Eylül.

Öldür kendini Eylül.

Öldür kendini Eylül.

Kafamı suyun içinden kaldırmadım. Onları dinledim, madem o almayacaktı canımı, ben hallederdim bu meseleyi. Ben de kurtulurdum, sevdiklerim de. Kimse ölmezdi. Ben ölürdüm.

Suyun ciğerlerime dolmaya başladığını hissettim.

Ben geliyorum Melek, bende deniz kızı olacağı kardeşim.

Nefessizlik hiç bu kadar güzel hissettirmemişti. Buz gibi suyunun dışında kalan ıslak bedenim artık üşümeyi, titremeyi bıraktı.Bütün kaslarım gevşedi. Ruhumun kabuğundan sıyrıldığını hissettim. Fakat bu, yarıda kesildi.

Belimi saran eller beni suyun içinden çekip çıkardı. İster istemez derin bir nefes aldım fakat gerisi öksürüktü. Gözlerim yemyeşil gözlerle çarpıştı. İkimizde yerde uzanıyorduk. Daha doğrusu ben nefes almaya çalışıyordum, o da yaşlı gözleriyle beni izliyordu.

Serçenin Gözyaşı/TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now