5 - şairlerin nehirleri durur

1.2K 173 65
                                    

Bazı zamanlar, eğer doğru iletişimi kurabilseydik diğer insanlarla ilişkilerimiz ne kadar farklı olurdu diye düşünüyorum. Mesela çocukken annemle babamın frekansını tutturabilseydim şu an beni haftada bir de olsa ararlar mıydı? Ya da Junmyeon ve Sehun geçen sene tutturdukları frekansı kurcalayıp radyoyu bozmasalardı, şu an hala beraber mi olurlardı? Hiçbir zaman tam bir cevaba ulaşamıyorum. Bilirsiniz, bu işler biraz böyledir. Siz frekansınızı korumak için radyonuzun başında bekleseniz de, birisi sizin uyukladığınız bir anda gelip radyonuzu kurcalayabilir. Veya seyahat etmeniz gerekir, o kadar uzağa gitmeniz gerekir ki elinizdeki frekanslar gittiğiniz yerde bir anlam ifade etmez. Diyorum ya, bu işler biraz böyledir. İhtimaller sayı bakımından gökteki yıldızları ikiye katlarken çıkıp, "Bu yaşanmasaydı şunu yapabilirdim." demek kulağa mantıklı gelmiyor.

Bana sorarsanız, geçmişle ilgili tüm ihtimalleri siyah bir çöp poşetine koyup ağzını sıkıca bağlamak gerekiyor. Çünkü onları beynimizde serbest bırakmamız kafa karışıklığından başka hiçbir şeye sebep olmuyor, bir zaman makinesi icat edilmediği sürece de olmayacak. Neden düşünüp duruyoruz ki? Bunu yapmak yerine zamanımızı geleceğimizi düşünmeye ayırsak her şey çok daha basit olmaz mıydı? Bunları söylemek ne kadar kolaysa uygulamak da o kadar zor. Tam tersi olmasını gerçekten isterdim.

Geçmişte takılı kaldığım birçok an var. Her seferinde bir parçamı orada bıraktığım için ilerleyemiyorum, bırakın yürümeyi adım bile atamıyorum. Anı yaşama kavramını tamamen silip attım. Günlük hayatta ne yaptığıma dair hiçbir fikrim yok, farkında olmadan düşüncelerimde yaşıyorum ve orada zaman kavramı sadece geçmişten ibaret. Eğer geri dönüp parçalarımı toplama imkanım olsaydı ilk durağım Chanyeol olurdu. Muhtemelen ikinci ve üçüncü durağım da öyle. Çünkü hiçbir şey yapmadığı zamanlarda bile benden bir parça alıp tam bulunduğumuz zaman dilimine bırakıyor. Sonra da çekip gidiyor, ben de eksilmiş bir halde ilerlemeye devam ediyorum. Tabii buna ilerlemek denirse.

"Baekhyun geç kaldın!" Zuny'nin sitem dolu sesi yerimde sıçramama sebep oldu. O, aynalı sınıfın diğer ucundan seslenene kadar sınıfa girdiğimin farkında bile değildim. "Ne zamandır seni beklediğimizi biliyor musun?"

"Çok özür dilerim." dedim afallamış bir halde. Son günlerde, olup bitenleri anında anlayıp tepki verme işi beynime çok zor geliyordu. Sanki bedenimi kaplayan bir uyuşukluk vardı da hayatın hızını yakalamamı engelliyor gibiydi.

"Zuny çok abartıyor," dedi Mina sırtını aynaya yaslarken. "Ders biteli çok olmadı, sınıf da yeni boşaldı."

"Mina hep böyle yapıyorsun! Onu değil beni korumalısın." Zuny'nin somurtan ifadesi bir an gözüme çok sevimli gelse de bunu dile getirmek için pek doğru bir zaman değildi.

"Ama Zuny, Baekhyun çok geç kalmadı ki!" dedi Mina hayretle.

"Hayır hayır, Zuny haklı. Özür dilerim, bunun bir grup işi olduğunu asla unutmamam gerekir." Zuny hafifçe gülümserken Mina da öylece yüzüme baktı.

"Derste neden yoktun?" Hayretle arkamdan gelen sese doğru döndüm.

"Senin ne işin var burada?" dedim Jongin'e bakarak. Burada Zuny ve Mina'dan başkasına rastlayacağımı, bir de üstüne bu kişinin Jongin olacağını hiç düşünmemiştim.

"Derse gelmeyince seni merak ettim," dedi. "Kızlar da dersten sonra beraber çalışacağınızı ve eğer istersem kalabileceğimi söylediler."

"Sen de kaldın yani."

"Aynen öyle." Anlayamadığım bir keyifle kelimeleri uzatarak söylemişti. "Şimdi söyle bakalım Baekhyun, gösteri arifesinde dersi ekmek de ne demek oluyor?"

iyiyi anlamlandırma safhası // chanbaek Where stories live. Discover now