2 - sınırsız sınırlar

1.5K 205 119
                                    

"Bakın dalga geçiyorsanız diye söylüyorum, şakanın hiç sırası değil." Sehun çaresizce konuşurken sessizce onu süzdüm. Kafayı yemek üzere olduğu her halinden belliydi. Jongin dudaklarını birbirine bastırıp kafasını iki yana salladı.

"Üzgünüm Sehun ama durum böyle." dedim asık suratımla. "Keşke şaka yapıyor olsaydık."

"Ya bir sene çalışma odamızı paylaşacağız ya da gidip şikayet edeceğiz." dedi Jongin ellerini ceplerine sıkıştırırken.

"Şikayet edersek bizim odamızı değiştirirler."

"Hayatta olmaz!" dedi Sehun. Onun için bu odanın ne kadar özel olduğunu en iyi ben bildiğimden kafamla onu onayladım. Odamızı alamazlardı, her şey olurdu ama bu olmazdı. Bu yenilgiyi kabul etmemekten değildi, işin sonunda oda bize kalacaksa yenilgiyi kabul etmeye de razıydım.

"Neden apar topar çağırdınız bizi?" Yurt odamızın kapısını açıp hızla içeri dalan Jongdae ve Minseok'a baktım. Soluk soluğa kalmışlardı.

"Jongin arar aramaz geldik." diye açıkladı Minseok kendisini. Derin bir iç çekerek konuşmaya başladım. "Geçen sene mezun olan noonaların yerine Junmyeon ve arkadaşlarını yerleştirmişler çalışma odamıza."

"Şaka mı bu?" Jongin yüzüncü kez kafasını iki yana salladı. Kafamı ellerimin arasına alıp gözlerimi yumdum. Herkes bir kere çamura battıysa ben iki kere batmıştım. Junmyeon'la yüz yüze gelmeyi bırakın, Chanyeol'den kaçma hayallerim suya düşmüştü. Beni yalnız yakaladığı yerde çiğ çiğ yiyecekti. Yalnız yakalamak için pusuya yatmasına bile teşekkür etmeliydim aslında. Bugün yanımızda Jongin ve Junmyeon varken pot kırabilirdi. Bunu yapmak yerine benim anlayabileceğim bakışlar atarak tedirgin olmamla yetinmişti.

"Junmyeon kadar arkadaşlarından da nefret ediyorum." dedi Minseok. "Gerçekten nasıl denk gelebildik anlayamıyorum."

Minseok haklıydı, Junmyeon ve arkadaşları bir garipti. Tamam, biz de normal değildik. En azından ben değildim. Junmyeon'un çantasını karıştırmam saçmalıktı. Bundan zaten deli gibi pişmandım ama Park Chanyeol'ünki neydi? Elimden defteri alması yeterliydi, fotoğrafımı çekmek de neydi? Düşünmekten deli olacaktım. Geçen sene Sehun ve Junmyeon birlikteyken onlarla bakışarak savaşmak yerine azıcık arkadaşlık yapmaya çalışsaydım keşke. En azından Chanyeol'le arkadaş olduğum için o fotoğrafı silmesi çok daha kolay olurdu. Onunla arkadaş olma şansım varken olmalıydım, şimdi kölesi olacaktım.

"Ne yapacağız peki?" Uzun bir sessizliğin ardından sonunda Minseok konuşmayı başardığında kimseden bir cevap gelmeyeceğini biliyordum. Hiçbirimizin bir cevabı yoktu. Sehun'un siniri ve üzüntüsü yüzünden okunuyordu. Acaba geç olmadan çocuklara anlatmalı mıydım? Chanyeol'den öğrenmelerindense benden öğrenmeleri daha doğruydu sonuçta. Ama belki de Chanyeol'le konuşup bu olayın sonsuza kadar üstünü kapatabilirdim. Öyle olursa bu can sıkıcı olaydan kimseye bahsetmeme de gerek kalmazdı. Gerçi Chanyeol'den bahsediyorduk. Beni çıkarları için kullanma şansı varken asla konuşup anlaşmayı seçmezdi.

"Olabildiğince sakin olacağız." Jongin aklına gelen en mantıklı şeyi söyleyerek bizi aydınlattı. "Junmyeon yokmuş gibi yaşayacağız, göz göze bile gelmeyeceğiz. Odayı yalnız kullanmayacağız, özellikle de Sehun. Böyle yaparsak bu seneyi hızlıca atlatırız." Özellikle de Sehun ve Baekhyun. Bu sözlerden kendime çıkarmam gereken dersler vardı. Chanyeol'le göz göze bile gelmezsem ve odaya tek başıma gitmezsem belki de bu seneyi kolayca bitirebilirdim.

"Seneye ne olacak peki?" Sehun umutsuzca sorduğunda Jongdae atıldı. "Bunu detaylıca düşünürüz. Önce günü kurtaralım, sonra yarını planlayalım."

iyiyi anlamlandırma safhası // chanbaek Where stories live. Discover now