İrtihal//XIII-Muhtazır

Start from the beginning
                                    

Öfkesini nihayet anlamlandırdım. "Zaten gidemeyiz. Hastaneden yeni çıktın sayılır. Yüzün gözün yara içinde." Sözlerimin bitmesini beklemeden konuştu. "Gitmezsem kemoterapiye gitmeyeceğini söyledi."

Sanki yeteri kadar tehditle yaşamıyormuşuz gibi birde Melda Teyzenin Boran'ı kendi hayatıyla tehdit etmesi hiç hoşuma gitmemişti. Derin bir nefes aldım. "Bize değişiklik olur. Üzerimizdeki bu kasvetten kurtuluruz belki." Önce bakışları gözlerimi buldu sonra bıraktığı elimi yeniden tuttu.

"Gitmeyeceksin değil mi?" Gülümsedim. "Bakarız." Kaşlarını kaldırdı. Kızgınlığının dağıldığını hissetti. Seni eve mi bırakmamı istersin?" Başımı salladım. "Davetten bir saat önce beni almaya gelirsen çok makbule geçer."

Araba yeniden çalıştığında içimde kıpır kıpır eden hisler vardı. Ona ilk aşık olduğumda da böyle hissediyordum. Parmaklarım dudaklarıma dokundu. Onun öptüğü dudaklarıma.

Bakışlarım sık sık suretine uğruyor sonra utançla geri çekiliyordu. Daha önce bitmek bilmeyen bu yol şimdi saniyeler içinde bitmişti. Artık arabadan inmem gerekliydi. "Oldu o zaman. Görüşürüz." Kapıyı açtım fakat çıkamadım. Yanağımı kasıp kavuran bir öpücük daha aldım. "Görüşürüz."

Beni kızgın alevlerden serin sulara attığının farkında mıydı bilmiyorum ama veca dolu günlerimi biraz olsun sevindirmişti. Ama odama girdiğim an o yoğun meyus yeniden buldu beni. Şimdi telefona sarılıp Günce'yi aramak ve ona bu anı defalarca, abartarak anlatmak istiyordum.

Fakat bu mümkün değildi."Keşke yanımda olsan Günce." Duvarıma yıllar önce astığım fotoğraflar beni hem hüzünlendiriyor hem de garip bir huzura kavuşturuyordu.

Adımlarımı annemin dolabında durdurup eski beyaz elbiseyi seçtim. Annemin fazla güzel gece kıyafetleri vardı. Zaten ütülü elbiseyi yatağa bırakıp saçlarımı şekillendirme işine giriştim.

Hazırlandığım şey davet değil saatler önce öpüştüğüm adamdı. O anı hatırladığım her saniye boğazıma kadar hevesle doluyordum. Sanki gerçek değilmiş gibi. Sanki cehennemin ortasında gördüğüm bir rüyaymış gibi.

Toprak eve geldiğinde neredeyse hazırdım. Hava çoktan kararmış Boran beni almak için yola çıkmıştı. Beni ilk gören yakışıklı kardeşim oldu. "Abla? Hayırdır nereye böyle?" Toprak bir elini odamın kapısına dayadı. "Beğendin mi?" Suratıma bir iki aydır yerleşmeyen o gerçek gülümsemeyi yerleştirdim.

"Sen gülüyorsun." Toprak şaşırdı. Normal bir insandan on kat daha duygusal ve melankolik olan ablasını böyle görmeyi beklemiyordu. "Eniştenle bir davete gideceğiz." Kardeşimin kaşları şaşkınlıkla kavislendi. "Eniştem? Abla sen iyi misin?" Yanıma yaklaşıp elini alnıma yerleştirdi. "Ateşinde yok."

"Ben iyiyim Toprak." Kaşlarını çattı. "Duru abla bugün okulda olanları anlattı. Gerçekten iyi olduğuna emin misin?" Yüzüme karmaşık bir ciddiyet bindi. "Her yalan bir gün açığa çıkar Toprak. Melek'in ölümünden benim sorumlu olduğumun üstünü örtmek bu gerçeği değiştirmiyordu." Ağzını açacak gibi oldu ama izin vermedim."Neyse neyse. Boran gelmiş olmalı. Güzel görünüyor muyum?"

Bir iki adım geriye gidip ellerini cebine soktu. "Günce abla olsaydı afilli bir ıslık çalardı." Gülümsedim. "Evet öyle yapardı."

Son kez kendime baktım. Uzun zamandır görünmediğim kadar güzel görünüyordum. İnce askılı beyaz, saten elbise ayak bileklerime kadar iniyordu. Sol bacağımdan ayrılan derin bir yırtmacı ve sırtımı açıkta bırakan ipli bir dekoltesi vardı.

Serçenin Gözyaşı/TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now