İrtihal//X-Oyun Kuralları ve Eksik Kartlar

Start from the beginning
                                    

Anıl kollarını bana sardığında bende ona sarıldım. Hep şikayet ettiğim kokuyu aradım ama bulamadım. Anıl hep Günce gibi kokardı. Ama şuan alkol ve sigaradan başka hiçbir şey kokmuyordu. "Anıl ben ne yapacağım?"

Eğer ormanın birinde geçmişime dair, kalbime dair bir ceset daha bulurlarsa ne yapacaktım? Baltalı katilin benim için biçtiği sonu erkene mi çekmeliydim?

"Ben bile bilmiyorum ne yapacağımı? Bu öyle bir şey ki... Nefes alıyorsun ama toprağın altındasın. Hayat devam ediyor, zaman akıyor ama sen hep aynı noktada bir mezar taşının başındasın."

Anıl'a daha sıkı sarıldım. Benim ufakta olsa bir umudum vardı. Ama Anıl o mezar taşının başına zincirleneli epey oluyordu. "Kurtulamıyorsun, unutamıyorsun. Varsın ama o olmadığında senin olmanın bir anlamı kalmıyor."

"Ben...ben herşeyimi kaybetim. Önce Günce şimdi de."

Anıl benden ayrılıp ilerdeki banka oturdu. Attığım her adım bıçak gibi ayaklarıma bakıyordu. Karakolun bahçesi fazla kalabalık değildi. Güneş yavaş yavaş Toroslar'ın ardına kullanmaya başlamıştı. "Güneş benim için doğmuyor artık. Günce'nin saçlarıydı benim güneşim. Gece benim için hiç gelmiyor artık. Günce'nin teniydi benim için ay. Ben bilmezdim aşkımın böyle derin olduğunu. Bu kadar fazla olduğunu..."

Anıl'ın bu hali beni daha kötü bir duruma sokuyordu. Fakat beni bu elzem konuşmadan çıkaran cebimdeki telefonun tanıdık melodisi oldu. Karanlık ekranda 'ÖZEL NUMARA' yazıyordu. Şüphesiz aklıma ilk baltalı adam düştü. Anıl'ın kısık gözleri görkü dolu duretimde gezindi. Titreyen ellerle kulağıma götürdüm.

"Sevgilim, hediyemi beğendin mi?" Kalbimi durduran şüphesiz bu kalın sesti. Gözlerimi kapatıp titrek bir nefes aldım. "Boran'a ne yaptın?" sorum Anıl'ı tedirgin etti. Fakat telefonun ucundaki ses keyifliydi. "Bunu öğrenebilirsin aşkım."

"Yaşıyor mu?" Her kelime kurşun gibi zihnimi delip geçti. "Fark eder mi? Ölüsüne ya da dirisine ulaşmak istiyor musun?" Sesindeki keyif yok olmuş o tanıdık öfkeli sesi geri dönmüştü. Gözlerimin önünde o buz maviler vardı sanki. "Onu sana vereceğim. Ölü ya da diri ama tek bir şartla."

"Ne istiyorsun?" Anıl ayağa kalktı. Cebinden çıkardığı telefonuyla birini aradı. "Önünde iki seçenek var. Ya Duru'nun sırrını ya da Aylin'in sırrını bütün okul öğrenecek. Bu gece yarım saatin var. Süren başladı."

Telefon suratıma kapandığı an bütün öfkemle telefonu yere fırlattım. Kalın kap sayesinde kırılmaktan kurtulan telefonumu yerden koşarak gelen Duru kaldırdı. "Ne oluyor? Kim aradı seni?" Gözleri bir beni bir de Anıl'ı yokluyordu.

Duru'nun sırrını kimseye anlatamazdım. Bir kişinin bile öğrenmesi hayatımda kalan tek arkadaşı kaybetmeme neden olurdu. Aylin'in sırrı ise beni sonum. Ele verdiğim kim olursa olsun sonu beni bitiriyordu. "O pislik bizim hakkımızda her şeyi biliyor Duru!"

"Ne demek istiyorsun?" Elimi saçlarımın arasından geçirdim. "Senin sırrını biliyor. Biliyor ve bunu kullanıyor." Duru'nun bakışlarındaki telaş yerini korkuya bıraktı. "Nasıl kullanıyor?"

"Ne sırrı?" Anıl ve Duru aynı anda konuşmuşlardı. Duru'ya açıklayacak vaktim yoktu. Kaybettiğim her saniye Boran'ı tehlikeye sokuyordu.

Yapmamam gereken şey aşikardı. Duru'nun düşmanlığına katlanacak gücüm yoktu. Diğerlerinin düşmanlığı umurumda bile olmazdı. Bunu Aylin'e yapmak benim için felaketi getirecekti ama başka çarem yoktu.

Taksi beni eve bırakır bırakmaz odama çıktım. Annem ve Melda teyze talaşla yanıma gelip bana sorular sormaya başladılar fakat benim cevaplamaya vaktim yoktu. Her daim kilitlediğim kutuyu özensizce açtım ve flaş diski çıkarıp bilgisayara taktım.

Ekranda beliren dosyayı telefona aktarmak on dakikamı almıştı. Sadece on beş dakikam kalmıştı. Sosyal medya hesabımı herkesin bakabileceği hale getirip o fotoğrafı paylaştım. Altına yazdıklarımı olmasa bile bu fotoğraflar Aylin'i rezil edecektim. Telefon ellerimin arasından düştü, Melda teyze kollarını bana sardı.

"Boran için yaptım. Yapmasaydım onu bulamayacaktık." Melda Teyze saçlarımı okşamaya başladı. "Ne yaptın kızım?" Saniyeler sonra telefonum çalmaya başladı. Her sustuğunda yeniden çalıyordu her arayan bir diğerinden farklıydı. Ardı ardına gelen mesajların içeriğini tahmin edebiliyordum.

Gözlerim annemin sert bakışlarına takıldı. Melda Teyze'ye herkesten önce söylemek daha iyi olabilirdi. Sonuçta açığa çıkardığım bu sır beni daha büyük bir çıkmaza sürükleyecekti.

Oyun'un kuralları verilmiş oyun çoktan başlamıştı. Ve benim kartlarım daha ilk turdan eksikti.

"Ben kardeşimi öldürdüm."

***

Serçenin Gözyaşı/TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now