(20)

1.6K 145 649
                                    

Şarkımız My Demons 💚

Not/şarkıya bayılıyorum, anlamı bölüm içinde var

Bu arada tatmin edici bir bölüm değil biliyorum ama lütfenn yorum yapınn

(> _ <)

💠

Ayakkabısının ince topukları üzerinde arkasına döndüğünde, düz kumral saçları omzunda hareketlenmiş uzun, pileli elbisesinin etekleri hafifçe açılmıştı.

Gülümsedi. İnce dudaklarındaki bu minik kıvılcım karşısında uzun zamandır beklediği birisinin olduğunu vurguluyor mavi gözleri ise ışıl ışıl parlıyordu.

Hemen önündeki sarışın kadın kıpkırmızı bir haldeyken onun böylesine mutlu olması inandırıcı değildi. Ancak Jay'in ifadesi yine de değişmiyordu. Elindeki kalemi arkasındaki masaya bırakıp tir tir titreyen, saçı başı dağılmış, üstündeki takım elbiseyle bile paklanmayan Carrie'ye doğru döndü tamamen.

Carrie onun bu sakinliği yüzünden daha da sinirleniyordu, Tanrı aşkına şehrin öbür ucundaki bu boktan eve gelene kadar yeterince sabretmişti.

Tatlı yüzü asılmış, öfkeyle kırışmıştı tüm mimikleri. İnci gibi dişlerini öylesine sıkıyordu ki konuşmak için ancak bağırabilirdi.

"O - o zavallı varoş kanını oğlumda aramayacaktın sürtük!"

Güzel sesi yankı yaptı tüm evde, kapının neden açık olduğunu evde neden kimsenin olmadığını sorgulamadı bile. Açıkçası Carrie'de azıcık akıl olsa zaten Jay'in oğluna, oğlum demezdi. Çünkü kadının durgun ifadesinde anında tehlikeli bir ışık parlamıştı.

Ancak, onun gözlerine bakıyor ve halen gülümsüyordu. Adımlar dahi atıyordu üzerine.

Diğeri ise aksine geri geri gidiyordu, günlerdir hiç hiç iyi değildi ve hepsi bu yellozun suçuydu. Ne hakla, ne cürretle ailesini yıkmaya çalışırdı? Kendi ailesi olmadığı için, kocası onu sevmediği için, oğlu öldüğü için onu kıskanıyordu! Kıskanç, kıskanç kadın! Ama hayır, onun gibi birisine bakmaya bile iğreniyordu Carrie.

Kıskançtı! Asla onun gibi güzel, asil ve güçlü olamazdı. Oğlunu da kocasını da alamazdı böyle bir varlık. Bunun hayalini kurması bile suçtu, bedelini ödeyecekti. Kimse neden yaptın bile deme hakkında bulunamazdı. Onun gibi asil bir insan ve bu pislik eş değildi.

"Senin bir soy adın bile yoktu Carrie, benimkini aldın. - "

Maviler parladı, daha daha fazla. Bunun sevinçle ilgisi olmadığı gittikçe ortaya çıkıyor gülümsemesinin arkasındaki korkunç yangın belirginleşiyordu. Eli çantasına gitti bu sırada ona bakarken sarı saçları yüzüne düşen Carrie.

"- şimdi de çocuklarımı mı istiyorsun?"

Kıkırtsına başını iki yana sallayarak engel olmaya çalıştı. Jay, o evlilikten de Tomlinson ailesinden de kurtulmuştu bu yüzden bir mücadele verme gereği hissetmiyordu ama çocuklarını alması için ciddi ciddi cesedini çiğnemek zorundaydı.

"Sanki daha önce yapmamış gibi-"

"Louis benim oğlum!"

Onundu! Kendisi doğurmuştu. Onu aylarca karnında taşımıştı. Evet başlarda çok hastaydı ama, ama Louis hassas bir bebekti zaten! Hep hasta olurdu. Onu kucağına almıştı Carrie, kendisi büyütmüştü, daha 19 yaşındaydı anne olduğunda! Buna rağmen onu en iyi şekilde yetiştirmiş her şeyin en iyisini onun için yapmıştı, kimsenin onu almasına izin vermemişti. Kendi annesi onu hep kötü insanlara bırakmıştı ama Carrie asla oğlunu bırakmamıştı. Bakıcı bile tutmamıştı! Bir daha çocuğu olmayacaktı ama umrunda değildi. Zaten bir oğlu vardı.

Tea and Coffee /Larry Stylinson Where stories live. Discover now