(9)

2.2K 198 1.1K
                                    

slmm :)

Bu bölümden sonra fazlasıyla "Ay yazk Hayriye" deme ihtimaliniz var. Ama kitapta asıl Louis'e yazık bence şwşdşwşf

💠

Louis'nin Harry'e ayar çekeyim derken ayar yemesinin üstünden bir kaç gün geçmiş bu süreçte Louis keşiş olmak istiyor olsa gerek odasından nerdeyse hiç çıkmamıştı.

Ya da sadece "Bu aptal benden uzak durmayacak habire yaklaşacak ama bende bu konuda pek gönülsüz değilim yani." diye düşündüğü için korkuyor da olabilir.

Malum kendisi onu görmezden gelerek arada bir terslemeli ve eski Louis olmalıydı ama bunu yapamıyordu. Harry de o günden sonra iyice bir tehdit haline gelmişti artık onu durdurmak imkansız gibiydi. Kısacası Louis ondan istese de kurtulamazdı şuan ve bu onu artık korkutuyor.

Çünkü o bir erkekti ve kendisi de bir erkekti, üstelik istikrarlı bir şekilde ona yaklaşmaya çalışan bir erkeğe yaptığı şeyden dolayı kızamayan bir erkek. Hatta içten içe buna kapılan bir erkek. Ne çok erkek demişti ama aslında bu saydıklarının hiçbirisini bir "erkek" yapmazdı.

Carrie bunu duyarsa kalp krizi geçirirdi ve Louis annesiz kalmak istemiyordu.

Kimi kandırıyor bilmiyorum ama annesiz kalmayı cidden istiyor.

İç çekip aynanın karşına geçti. Bu onun için zor bir karardı. Aynaya bakmak yani.

Duştan yeni çıkmıştı üstünde sadece çamaşırı vardı saçlarından ise su damlıyor halıya veya omuzlarına dökülüyordu. Bu gün üniversite hayatının birinci gününe resmen girmişti. Pazartesi, saat on; işletme bölümü. İlk dersini yine unutmuştu. En arkaya otursa çok dikkat çeker miydi? Lisede baya dikkat çekmişti.

Dağınıklıktan korkunç görünen odasına bakıp eseriyle gurur duyarak dün giydiği lacivert pantolon ve kolları bol ince kumaşıyla serin tutan mavi bir bluz giydi. Saçlarını da kurutsa iyi olurdu, onu da halledince her zamanki spor ayakkabılarından birisini beyaz çorabının üstüne geçirmiş ve kendisine tekrar aynadan baktığında kumaşların korkunç bedenini örtmesi onu memnun ettiği için silik bir gülümseme takınmıştı.

Kumaşları seviyordu evet.

Ama onca zaman odasında evdekilere keşişlik taslarken hiç kıyafet de dikmemişti. Ne zaman dikiş yapmaya niyet etse defterin bir köşesinde Harry'nin ölçülerinin yazdığı sayfayı açıp onun için parlak şeyler dikmek istiyordu. Ve evet bunu istediği için çalışma odasına trip atması gayet normaldi.

Yani günlerini balkona çıkıp kütüphaneden aldığı bir kitabı okuyarak geçirmişti, kitap güzeldi. Ama dün cidden sıkılınca dayanamayıp Jhenna'ı yanına çağırdı.

Sonuçta Jhenna tek arkadaşıydı. Ona bıkmadan saatlerce bol bol nefret ediyorum kalıbını kullanarak Harry'nin tavırlarına olan ağır fikirlerini anlatmıştı.

Jhenna elbette onun bu kadar telaş içinde olmasına bir yandan seviniyordu ama bir yandan da istemsizce korkmuştu. Louis'nin ne tür bir hayatı olduğunu ve onun düzeninin bozulmasından korktuğunu biliyordu çünkü. Arkadaşı için endişelenmişti, dikişe bile hayır diyecek kadar köşeye sıkışması da hoşuna gitmiyordu. Onu bu hale Harry'nin getirdiğini söylüyordu Louis ama Jhenna buna kesinlikle katılmıyor.

Çünkü o kimin suçlu olduğunu gayet iyi biliyordu ama söylerse Louis'e pekte iyilik yapmış olmazdı. Bu yüzden tüm gün onu dinlemiş kendisi konuşmamıştı. Dinlerken öylesine daralmıştı ki içi... Louis ne hale geldiğini biliyor muydu?

Hayır, Louis içinde ne döndüğünü bile bilmiyordu ve cidden her şey onun için karman çorman olmuştu. Kendisiyle sürekli çelişiyordu bu normal değildi. Louis kararlı birisiydi her zaman. Ne istediğini, ne istemediğini iyi bilirdi.

Tea and Coffee /Larry Stylinson Where stories live. Discover now